@ardenim1232
|
Yorum ve yıldız atmayı unutmayın lütfen. Güzel okumalar..
❄️❄️❄️
Havaalanına gidiyorduk, sabahtan beri durmadan telefonum çalıp duruyordu. Arayan kişinin kim olduğunu biliyordum ama dönmek istemiyordum aramalarına. Hala sinirim dinmiş değildi, birisi fitil yaksa patlayacak gibiydim. O yüzden ekipteki kimse daha bana yaklaşmamıştı Sanem uyardığı için. Oğlum benim kırmızı çizgimdi. Onun gözünden düşecek bir damla gözyaşıyla heryeri yakardım. Dünkü geçirdiği krizle birlikte bugün çok sessizdi. Gece sürekli babasını sayıklayıp durmuştu. Bu bende Andreas'ı daha çok öldürme isteği uyandırıyordu ne yazıkki. Sonunda havaalanına geldiğimizde derin nefes aldım. Kucağımda başını göğsüme koymuş bir şekilde emziğini emen oğlum vardı. Kimseyle göz teması kurmadan arabadan indim. Valizleri onlar getireceği için içeri adımladım küçük adımlarla. Bir yandan da oğlumu nasıl kendine getireceğimi düşünüyordum. Eski enerjisini geri kazandırmamız gerekiyordu. İçerdeki bekleme koltuklarından birine kapıya arkam dönük bir şekilde oturdum. "Bebeğim iyi misin?" Mırıldanarak konuştuğumda gözlerini bana çevirdi. Mavilerinin çevresi kıpkırmızı olmuştu. Benim oğlum ilk defa bu kadar çok ağlamıştı onlar yüzünden. Ağzındaki emziğini çıkarıp dudaklarını büzdü mutsuzca. Ah Andreas senden hiç bir zaman çok şey istemedim sadece oğluma iyi bir baba ol istedim. Ama onu da diğerleri gibi beceremedin. Nasıl en büyük hayalkırıklığım olmayı başarıyorsun her defasında. Ben mi yanlış yapıyorum bu kadar çabalayarak acaba. Belki de artık bir şeyler için uğraşmayı bırakmalıydım. "Adelina!" Kulaklarıma dolan yüksek sesle gözlerimi sıkıca kapattım. Hayır ya, katil olmak için havaalanı iyi bir yer değil. Gözlerimi açtığımda Lui de gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Başımı arkaya çevirdiğimde üstünde gri eşofman ve siyah tişörtle bize bakan adamı gördüm. On adım gerimizdeydi ve nefes nefese kalmıştı. Yavaşça ayağa kalkıp ona döndüm tamamen. "Burda ne işin var!" Dişlerimi sıka sıka konuştuğumda aramızdaki o mesafeyi kapattı anında. "Ben bilmiyordu, ben gerçekten bilmiyordu Lui" Telaşla konuşmaya çalıştığında oğlum o anları hatırlamış gibi dudaklarını büzerek gözlerini doldurdu. "Beni geyçekten şevmiyoy muşun?" Yüreğimi sızlatan cümleyle sertçe yutkundum. Benim oğlum daha üç yaşında ve babasına bu soruyu sormayı haketmemişti. "Seviyorum, ben seni çok seviyorum. Sen benim oğlumsun, kendimin küçük kopyasını tabiki seviyorum" İkna etme çabasını fark ettiğimde göz devirdim. Biri çocuk değildi ki ikisi de çocuktu resmen. "Geyçekten mi?" Oğlumun umut dolu sesi yüreğimi sızlattığında derin nefes aldım. Andreas uzanarak kucağımdan aldı minik oğlumu. "Gerçekten, sen benim herşeyimsin. Seni çok seviyorum sadece belli edemiyor, acemiyim özür dilerim" Evet Andreas çok acemiydi, babasıyla arasında hep resmi ilişki vardı. Bir kere bile saçını okşamamıştı ve ister istemez Andreas da Lui'ye aynı davranabiliyordu. Lui'yi ilk öğrendiğinde bile düşüp bayılmış bir adamdı. Bebek ne demek onu bile bilmiyordu. Garipti işte ama oğlum çok seviyordu babasını herşeye rağmen. "Bende şeni şeviyoyum, hemde kocaman" Sıkıca babasının boynuna sarıldığında bir süre sarılmalarını izledim. Uzun zaman sonra üçümüz yan yanadık şuan fark ediyorum da. "Mami sende sende" Lui bir kolunu açıp neşeyle beni çağırdığında Andreas da Lui gibi kolunu açtı. Göz devirerek ayaklarımı yerde sürüye sürüye yanlarına vardığımda boynuma ve belime sarılan kollarla anlık nefes alamadım. "Aile sayıymaşııı" Sesinden bile anlaşıldığı üzere mutlu olan oğlum sayesinde bende tebessüm ettim. Andreas bana baktığında yüzüne bakmadım. Bir süre en azından sinirim geçene kadar görmek istemiyordum yüzünü. "sono triste" Kulağıma fısıldanan kelimeyle yutkundum tekrar. Ben üzgün olmasını değil baba olmasını istemiştim oysa. Ayrıldığımızda Lui babasının yanaklarını öptü kocaman. "Uçağa binmemiz gerekiyor Lui vedalaş hadi babanla artık" Mutsuzca başını sallayıp Andreas'a döndü. "Babacım, ben gidiyoyum ama öjye beni tamam mı? Ondan sonya biz gejeceç ondan sonya annem beni payka götüyecek. Sonya sonya biy yeye gideceğij ama unuttum işmini. Sende gey tamam mı, ben seni öjeyim" Tatlı tatlı babasına ne yapacağımızı anlatırken Andreas yüzündeki tebessümle minik oğlumu dinliyordu. "İşlerim biterse bende gelirim beraber gezeriz olur mu?" Bu oğlumu daha da heyecanlandırırken göz devirdim. Senin mi işin bitecek Allah aşkına Andreas, çocuk kandırıyor işte. "Geyçekten mi baba" Oğlumun heyecanını bölmek istemezdim ama Andreas konuşacakken ben konuştum hemen. "Önce karısından izin alsın bence oğlum " Ona soktuğum lafla bana döndü tabi beyimiz. Böyle dememe belli ki bozulmuştu ama ne kadar umrumdaydı muamma. "Baba ben o yıyanı hiç şevmiyoyum zaten hey gitmemde bana yemek veymiyo" İlk defa duyduğum şeyle anında kaşlarım çatıldı. Ne demişti benim oğlum. İki saate bir acıkan oğluma yemek vermiyor mu? "Ne!" Andreas da benim kadar şaşkındı, belli ki haberi yoktu. "Seni boğarım Andreas, gebertirim seni. Ne diyor benim oğlum ha" Sesimi yükselttiğimde üstündeki şaşkınlıktan kurtuldu. "Haberim yok, ben bilmiyorum" Senin babalığına sıçayım emi. "Damarım atayi, mermi manyağı yaparum o karunla seni duydun mu benu!" Gözlerimin karardığına emindim, şayet önümdeki ikilinin bana tedirginlikle bakmasından belliydi. Andreas Lui'yi kucağından indirdi. "Teyzenin yanına git hadi oğlum" Lui sinirli olduğum için sadece başını sallayıp bizi uzaktan izleyen Sanem'in yanına gitti. "Düş önüme" Havaalanından çıktığımızda insanların olmadığı köşeye geldiğimizde hiç durmadan tokatı yüzüne yapıştırmıştım. "Benim oğlum ne diyor Andreas, sen böyle mi sahip çıkıyorsun çocuğuna" Bağırarak konuştuğumda gözlerini sıkıca kapatıp açtı. "Bilmiyordum!" O da benimle birlikte bağırdığında öfkeyle saçlarımı çekiştirerek arkamı döndüm. "Ben anlamalıydım, gitmek istememesinden anlamalıydım aptal kafam" Sinirle kafama vurarak ondan tarafa döndüm. Benim kadar sinirli duruyordu. İşaret parmağımı ona doğru sallayarak konuştum. "Bu sana son uyarım, eğer benim oğlum senin yüzünden bir kere daha ağlarsa mermi manyağı yaparım seni Andreas duydun mu beni. Dua et vaktim yok yoksa o karın olacak yılanı kendi ellerimle parçalardım" Derin nefes alarak ellerini kısa saçlarından geçirdi. "Onun yaklaşmasına zaten izin vermiyorum. Merak etme oğlumun yemeğini de başkasına değil kendim hazırlıyorum. Sadece geçen hafta eve biraz geç geldim" "Ne olduğuyla ilgilenmiyorum, benim oğlum dün senin o karın yüzünden ağlama krizi geçirdi. Yetmemiş mi ha, boşandık işte daha ne istiyor. Oğlumla ne alıp veremediği var" İkimiz de bağırıyorduk, sinirlerim bozulmuştu. Beni aldattığı kadının olduğu eve oğlumu göndermek zaten ağrıma gidiyordu. "Her defasında beni suçlayıp duruyorsun yeter! Benim bir suçum yok ama yine ben suçlu oluyorum" Sinirden gülerek başımı salladım. Herşeyden sen sorumlusun zaten amına koyayım. "Beni aldattığın kadınla evlenip birde oğluma eziyet etmenize izin vermem. Bugünden sonra o eve oğlum adım bile atmayacak bunu o aklına iyi kazı" Şaşkınca yüzüme baka kaldığında arkamı dönüp içeri yöneldim. Demiştim ya ben oğlumun canını sokakta bulmadım. Ona zarar verebilecek kimseye acımazdım bile. Bugün yemek vermeyen yarın baban sevmiyor seni diyordu ondan sonraki gün de canına zarar verirdi. İşte öyle bir şey olursa o kadını sağ bırakmazdım. Hipokrat yeminimi çiğner ve o kadını kendi ellerimle boğarak öldürdüm. Ben Adelina Gaye Arslan, oğlum için herkesi karşıma alır gerekirse kullanmamam gereken o gücü kullanırdım. Bütün yeminlerimi ve kurallarımı yerle bir eder ve yeniden yazardım. Ben oğlumla yeniden doğmuştum ve onunla birlikte ölecektim...
Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım gençler.
|
0% |