Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.Bölüm

@ardenim1232

Yıldız ve yorum atmayı unutmayın lütfen.

Güzel okumalar...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

✨✨✨

 

Uçak çoktan İstanbul'da inmişti ama bir sorun vardı. Az önce başhekimimiz aramıştı ve o çocuğun aniden durumunun kötüye gittiğini ve acilen ameliyata aldıklarını söylemişti.

Havaalanına bizi alması için araba göndermişlerdi. Sanem'e dönüp derin nefes aldım.

"Lui'ye dikkat et, ameliyat kaç saat sürer bilmiyorum o yüzden size geçin. Nesrin Teyzeye de çok selam söyle"

"Bizi merak etme kuzum sen kendine dikkat et. "

Tebessüm ettiğimde kulağıma dolan korna sesiyle başımı arkaya çevirdim. Araba ve bir tane ambulans gelmişti.

Son defa teyzesinin kucağında uyuyan oğluma bakıp arabaya bindim.

Önümüzde ambulans giderken bizde arkasında onu takip ediyorduk.

Bu sırada tekrardan telefonum çaldı. Arayan başhekimdi.

"Adelina geldiler mi?"

"Evet hocam geldiler, şuan hastaneye gidiyoruz"

"Çok iyi, hemen ameliyata gireceksiniz haberiniz olsun"

Başımı ağır ağır salladım, hazır olmamıza gerek yoktu çünkü biz her an hazırdık.

"Hocam neden aniden fenalaşmış bir bilginiz var mı? Veya semptomlar nasılmış"

"Tam bilgim yok, aniden olduğunu söylediler, yarım saat önce bir kere kalbi durmuş ama geri getirmişler"

"Anladım biz elimizden geleni yapacağız"

"Size güveniyorum o çocuğu o ameliyathaneden sağ çıkarın"

Telefon kapandığında derin nefes aldım. O çocuğu kurtarmak zorundaydık. Aniden olmuştu ama yapacak bir şey yoktu.

Araba hastanenin önünde durduğunda aynı anda arabadan indik. Garip bir şekilde hastanenin etrafı siyah takım elbiseli bir sürü adamla kaplıydı.

"Bu taraftan"

Şoför veya herneyse bize yolu gösterdiğinde büyük adımlarla hastaneye giriş yaptık.

Etraftaki bir çok insanın bakışları bize döndüğünde kimseye bakmadık. Bize doğru koşarak gelen doktorla adımlarımız durdu.

"Hoşgeldiniz, Fırat bey'i şuan ameliyata alıyorlar size hazırlanmanız için odanızı göstereyim ben hemen"

Başımı onaylarca sallayarak bu sefer doktoru takip etmeye başladık. Bizi bir odaya getirdiğinde çok durmadan hemen gitti. Zaten bizde hemen hazırlanmaya koyulduk.

Çantamı kenara koyarak içinden hastane giysimi çıkardım (ismini unuttum valla). Siyah renkteydi, seviyordum en azından kan izini belli etmiyordu.

Koyu kahverengi olan saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptığımda cebime gözlüğümü koydum.

Max'gil de hazır olduğunda odadan çıktık. Bizi odaya getiren doktor ameliyathanenin yerini tarif etmişti zaten.

Konuşmadan koridorda ilerlemeye başladık. En önde ben gidiyordum, bizi görenler dönüp bir daha bakıyordu.

Ameliyathaneye yaklaştıkça sesler daha çok artıyordu. Başımı dikleştirerek adımlarımı biraz daha hızlandırdım. Ameliyathanenin önünde bizim gelmemizi bekleyen doktor ve bir sürü insan vardı.

Hayır hayır çok fazla insan vardı. O çocuğun ailesi olmalıydı.

"İşte geliyorlar"

Doktorun konuşmasıyla hepsinin bakışları bize döndü. Ama hiç birine bakmadan dümdüz ilerledik. Kurtarmamız gereken 19 yaşında genç bir çocuk vardı çünkü.

Kendi üstümde daha çok bakış hissederken o doktor ameliyathanenin kapısını açtı hemen.

"Herşey hazır "

Kısa bilgilendirmesiyle içeri girmiştik. Hemen ellerimizi yıkayarak steril elbiseleri giydirmeye başladı hemşireler.

Bir dakika bile kaybedemezdik, gözüme gözlüğümü taktığımda hazırdım.

Ameliyathaneye geçtiğimizde sedyede yatan zayıf çocukla çok fazla dikkatli bakmadım. İlk ben başlayacaktım, iki hemşire olacak onun dışında kimse olmayacaktı ameliyathanede.

Zaten biz üç kişi yeterdik, başımı kaldırarak yukarıdaki camlı bölmeye baktığımda tıklım tıklım dolu olduğunu gördüm.

Doktorlar kadar az önce siyah takım elbiseli olan adamlardan vardı. Kalabalık bir aileye benziyorlardı, daha çok tehlikeli de denebilir.

Derin nefes alarak son defa kendime zaman tanıdım.

"Başlıyoruz"

​​​​Sedyenin başında yer alan dönen sandalyede yerimi aldığımda yukarıdakiler daha çok dikkat kesildi.

Başımın üstündeki ışığı Fırat'ın çoktan tıraş edilmiş kafatasına getirdim. Kamerayla büyük ekranda yaptığımız herşeyi görüyorlardı.

Başlamak adına elimi Max'a doğru uzattığımda ne vereceğini biliyordu. Kalemle kısa sürede çizdiğim bölgeleri testereyle kesere açtığımda yukarıdaki bir çok doktor bile yüzünü buruşturmuştu.

Şuan önümde bir beyin vardı, alışık olduğum için sorun değildi ama bugüne kadar yaptığım en zor ameliyat olacağına emindim artık.

19 yaşındaki genç bir çocuğun beyninden kötü huylu tümörü ona zarar vermeden söküp almamız, temizlememiz gerekiyordu ve bu bizden saatlerimizi alacaktı.

Sırayla yer değiştirerek temizledik tümörü. İyice dağılmıştı, bize zorluk çıkarıyordu, mesela artık belimi hissetmiyordum.

Aradan geçen saatlerin ardından sonunda bitmişti. Veyatta biz öyle sanıyorduk.

"İç taraflarda da olabilir kamera atacağım"

Max bana şaşkınca döndüğünde ben kendimden son derece emindim.

"Ama Adel bu çok tehlikeli"

Biliyordum ama mecburduk, aşağıda da vardı ve ben bundan emindim.

Başımı yukarıya kaldırdığımda ordaki hareketliliği gördüm. Yaşlı bir adam mikrofonun başına geçip düğmesine bastı.

"Bunu yapamazsın, masada kalır"

Öfkeli sesiyle tek kaşım havalandı.

"Ben izin aldığımı hatırlamıyorum, o kadar iyi biliyorsanız ameliyatı siz yapsaydınız bizi çağırmak yerine "

En nefret ettiğim şey işime karışılmasıydı. Tahammül bile edemezdim. O yaşlı adamın ki büyük ihtimalle buranın başhekimiydi, telaşlı bakışları ameliyat başladığından beri bizimle birlikte camın önünde ayakta bekleyen adama döndü.

Gözünü bile kırpmadan ekranı izliyordu, doktor değildi Fırat beyin akrabasıydı büyük ihtimalle.

"Yapamazsın, bu göz göre göre Fırat bey'i ölüme atmak olur"

Daha da öfkelenmeye başladığımda hazırlanan kamerayı elime aldım, zaten küçücüktü.

"Eğer tümör varsa ve bunu fark edemezsek de ölecek"

Haklıydım, ben hastamı düşünüyordum şuan. Ama şu bunak herif bir türlü susmuyordu.

"Adar bey bir şey diyin çok tehlikeli"

İsminin Adar olduğunu öğrendiğim adama baktığımda bir masadaki Fırata birde bana bakıyordu.

Yutkunarak mikrofonun başına geçti. Zor bir karardı ve bunu o verecekti.

"Yüzde kaç kurtulma ihtimali var?"

Titreyen sesini sabit tutarak konuştuğunda benim yerime Max cevapladı onu.

"%50 kurtulma ihtimali var, ama aşağıda tümör hala varsa ve biz öyle bırakırsak %1"

Evet öyleydi, ben %50 kurtarırdım ama şimdi bakmazsam ikinci bir ameliyatı kaldıramazdı bu zayıf çocuk.

O adama tekrardan baktığımda kahverengi gözlerini dikmiş bir şekilde çocuğa bakıyordu.

"Yap, kurtar kardeşimi"

Aldığım onayla başımı sallayıp kamerayı yerleştirdim.

"Ama Adar bey!"

O yaşlı adamın sesini duysam da umursamadım. İşime odaklanıp büyük ekrana yansıyan görüntüye bakarak kamerayı hareket ettiriyordum.

Herkes sessizleşmiş bir şekilde pür dikkat kameraya bakıyordu. Biraz daha aşağılara indiğimde gördüğüm kitleyle durdum.

Başımı kaldırıp o yaşlı adama baktığımda morarmaya başlamıştı.

"Haklıymışsın Adel, gerçekten de hala varmış?"

Biliyordum zaten, uçakta çocuğun beyin tomografisini santimi santimine ezberlemiştim ayrıca başının arkasında da sertlik vardı.

Herkes daha üstündeki şaşkınlığı atamadan o bölgeyi temizlemeye başladım.

Oğlum nasıldı acaba, umarım bir sorun çıkarmamıştır. Sonra Sanem'in hayatı sorgulamasıyla ben uğraşıyordum.

Sonunda tamamen bittiğinde ayağa kalktım. Elimdeki eldivenleri çıkardığımda başımı yukarı kaldırarak hepsinin üstünde gözlerimi gezdirdim.

"Ameliyat bitmiştir"

Arkamı döndüğümde yukarıdan alkış seslerini duydum. Üçümüz dışarı çıktığımızda baştan aşağı terlediğimi yeni fark ettim.

Ellerimi yıkayarak iyice dezenfekte ettim.

"Güzel iş çıkardın Adel, tebrik ederim"

"Siz olmasaydınız yapamazdım, sizi de tebrik ederim"

Öyleydi, dokuz saati doldurmuştuk ve ben dokuz saat tek başıma yapamazdım o ameliyathanede.

Başımdaki boneyi de çıkarıp çöpe attığımda saçlarımı serbest bırakmıştım sonunda.

Yönümüzü kapıya çevirdik, dışardakilerin sesi buraya kadar geliyordu.

Ameliyathanenin sürgülü kapısı açılmaya başladığında dışarı çıktık. Bizi gören herkes başımıza toplanmıştı.

"Oğlum, oğlum nasıl?"

Ağlayarak konuşan kadına baktım, Türkçe konuşmuştu ama cevap vermeyecektim.

"Kardeşim nasıl?"

İngilizce konuşan adama baktık bu sefer. Max ameliyatın iyi geçtiğinden bahsetti. Tabiki hala risk olduğundan da.

Önümdeki yaklaşık yirmi kişi can kulağıyla dinliyordu anlatılanları. Artık burda işim bittiği ve konuşacak hali kendimde bulamadığım için Max'a çıkışı başımla gösterdiğimde başını salladı.

Ailenin arasında sıyrılıp ilerlemeye başladığımda bir kaç meraklı bakış bana döndü.

Ayaklarımın altı şişmişti, dokuz saattir spor ayakkabıyla duruyordum.

"Adel hanım!"

Arkamdan gelen baskın sesle adımlarım durdu. O adamın sesiydi, Fırat'ın abisinin sesiydi.

Yavaşça arkama döndüğümde herkes bize bakıyordu, o adam ise iki üç adım ilerimdeydi.

Boşluğu kapatarak tam karşımda durduğunda çok uzun olduğunu fark ettim.

"Teşekkür ederim, bizi kırmayıp geldiğiniz ve kardeşimi kurtardığınız için"

"Ben görevimi yaptım Adar bey"

Öyleydi, ben görevimi yapmıştım. Yine olsun o riski alır o çocuğu kurtarırdım.

"İzninizle dinlenmem gerekiyor"

Baş selamı vererek arkamı dönüp bize verilen odaya büyük adımlarla ilerledim. Sırtımda birden fazla bakış vardı. Odaya geldiğimde kendimi direkt banyoya atıp hızla bir duş aldım.

Üzerime gelirken giymiş olduğum giysileri tekrardan giyip aynanın karşısına geçtim.

Kahverengi gözlerimin içi kızarmıştı. Ayrıca çok uykum vardı, zaten iki gündür adam akıllı uyuyamıyordum.

Dokuz saat ayakta kalmak bana yaramamıştı. Sanem'e beni almasını söylemiştim banyoya girmeden önce.

Telefonu elime aldığımda geldiğini bildiren bir mesaj atmıştı. Ayrıca Andreas'tan bir sürü arama vardı. Hatta çok fazla arama vardı. Gören de bir şey oldu sanacak te Allah'ım ya.

 

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım gençler.

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​​​

 

​​​

​​​​

 

 

 

 

 

 

 

​​​

​​​​

​​​

Loading...
0%