@ardenim1232
|
Yorum ve yıldız atmayı unutmayın lütfen. Güzel okumalar.
❄️❄️❄️ Yanımda uyuyan oğluma biraz daha sokularak uyumaya devam ettim. Bütün kemiklerim sızlarken telefonumun zil sesi doldu kulaklarıma. Oğlumun mırıltılarını duysam da net anlamadığım için umursamadım. "Ayo?" "Baba şen mişin?" Kendi kendine bir şeyler konuşuyordu ama net değildi işte. "Mami uyuyo" ... "Neyde miydi? Hastaneye gitti" ... "Şapşay mışın baba annem haşta deyiy, doktoy ya" Kıkırdayarak başını göğsümün üstüne koyduğunu hissettim. "Neyde miyiz? Teyzemgiydeyiz, biyoy muşun buysa biy süyü oyuncak vay. Benimmiş öyye dediyey, çok mutyu oydum" Yavaş yavaş uykum açılmaya başladığında oğlum devam etti konuşmaya. "Biymiyoyum ki, annem gece geydi gayiba. Şuan uyuyo yanımda" ... "Evet evet beyabey uyuyoyuz, keşke sende oydan beyabey uyuyduk" Oğlum biriyle konuşuyordu, evet evet kesinlikle biriyle konuşuyordu ama kiminle. Gözlerimi araladığımda beni karşılayan şey oğlumun sarı kıvırcık saçları oldu. "Bende şeni özyedim" Lui bunu bir tek bana ve babasına diyordu. Bu da kiminle konuştuğunu açıklıyordu aslında. "Geyecek mişin geyçekten" O hayvan anca havada atıp tutmayı bilir oğlum ne gelmesi. Hah işkolik eski kocam ölse işlerini bırakıp İstanbul'a gelmez. "Tabiki geymeni istiyoyum, beyabey gezeyiz" Oğlum babasının ne tür bir kütük olduğunu unuttu tabi. "Lui?" Başını hızla göğsümden kaldırdı kulağına tuttuğu telefonumla. "Mami uyandı" Neşeyle şakıdığında ister istemez esnedim. "Kiminle konuşuyorsun sen bebeğim" Sanki anlamamış gibi sorduğumda telefonu bana uzatarak kocaman gülümsedi. "Babamya konuşuyoyum" Telefonu elime alıp bir süre ekrana bakarak kulağıma tuttum. "Ben gidip teyjemi uyandıyacam" Kıkırdayarak yataktan inen oğlum odadan çıktı. Derin nefes aldığımda ne diyeceğimi bilmiyordum. Karşıdan da nefes alıp verme dışında bir ses gelmiyordu. "Efendim?" Sonunda sesimi kaçtığı yerden bulup konuştuğumda yatağa sırt üstü uzanarak tavanı izlemeye başladım. "Nasılsın?" Sanki iki gün önce tokat atmamışım gibi, kavga etmemişiz gibi sorduğu soruyla göz devirdim. "Gerçekleri mi duymak istiyorsun" Bir süre sesiz kalıp onayladığında yutkundum sessizce. "Öfkeliyim, sinirliyim, üzgünüm, mutsuzum hepsiyim aslında ben. Yoruldum Andreas, ben nefes almaktan bile çok yoruldum. Ben eskiden hayat dolu birisiydim senden önce. Ama ben bir ölüye dönüşmeyi hiç bir zaman hak etmedim" Dolan gözlerimle dudağımı ısırarak devam edemedim. Ben eski o mutlu günlerimi özlüyordum. "Adelina, biliyorum benim yüzümden herşey ama bir şeyler var. Benim de bilmediğim şeyler. Lütfen bana inan, senin bana inanmana ihtiyacım var." Farkındaydım, bizim kontrolümüzde olmayan şeyler oluyordu ve bizim ruhumuz bile duymuyordu garip bir şekilde. "Ben sana inanmayı üç yıl önce bıraktım Andreas, beni hayal kırıklığıyla bir başıma bıraktığın gün, o kadına gittiğin gün ben sana inanmayı bıraktım" Ben sana inanmayı çok istedim, ben ilk defa bir erkeğe güvenmeyi çok istedim ama sen bunu da yerle bir ettin Andreas. "Ben kimseye gitmedim Adel, ben yemin ederim, seni bırakıp kimseye gitmedim" Telefonu yüzüne kapattığımda hızlanan kalbime lanet ettim. İlk defa konuşmuştuk bu konuyu, boşanırken bile ben beni aldattığını söylememiştim ve o bana öyle bir şey yapmadığını söylüyordu bir nevi. Andreas sinir hastasıydı evet psikopattı da ama yalandan nefret ederdi. Bu hayatta tiksindiği tek şey belkide yalandı. Karışan aklım hiç hayra alamet değildi ki.
(3 yıl önce)
Heyecanla Andreas'ın gelmesini bekliyordum elimdeki ultrason fotoğrafıyla. Bugün ilk defa detaylı bir ultrasona girmiştim, tabi Andreas'ın haberi yoktu bundan. Salonda oturan Nesrin hanımın varlığı bile rahatsız etmiyordu o derece. Kocamı beklerken annesi gelmişti. Neden geldiğini bilmiyordum ama çok da sorgulamadım. Huzurumuzu bozmadığı sürece sorun yoktu. Evin kapısının zilinin çalmasını beklerken telefonuma gelen mesajla yönümü salona çevirdim. "Mesaj geldi kızım telefonuna" Nesrin hanımın yüzünde garip bir gülümseme vardı ama bende kendimi gülümsemeye zorlayarak telefonumu sehpanın üstünden alıp açtığımda yabancı bir numaradan mesaj gelmişti. Mesaja girdiğimde bir fotoğraf atmıştı, anlamamıştım ama fotoğrafı indirmek için üstüne tıkladım. Bir kaç saniye sonra inen fotoğrafla kulaklarım uğuldamaya başladı. Elimin biri hızla karnımı bulduğunda ayakta zor duruyordum. Hayır hayır bana bunu yapmış olma Andreas, herşey olur ama beni aldatmış olmanı kaldıramam. Çok geçmeden bir mesaj daha geldi o numaradan. Bilinmeyen numara; sen kocanı iş gezisinde sandığın her gün benim yanımdaydı. Aldatılmak nasıl güzel mi Adelina. Unutma Andreas benim ve hep benim olarak kalacak. Bence artık yakamızı bırak.
Ben, ben kandırıldım mı yani. Mutlu olma hayallerim de mi yalan olmuştu herşey gibi. Bedenim koltuğun üstüne düştüğünde hiç bir şey hissediyordum. Ellerimin arasında kayıp yere düşen telefonla birlikte ağlamaya başladım. Hala bir elim karnıma sarılmış bir durumdaydı. Aldatılmıştım, kandırılmıştım ve yine yalnız kalmıştım. O gün Nesrin hanım beni teselli etmişti. Ama bin parçaya ayrılan kalbimle hiç bir şeye tepki bile veremedim.
(Günümüz)
Nefesimi kesen anılar canımı yakıyordu. Ama üç yıldır sakladığım fotoğrafı hızla galeride bularak Andreas'a attım. Birde bana seni hiç kandırmadım diyor utanmadan. Benim onurum ayaklar altına alınmıştı ama o böyle bir şey yok diyordu. Ne yani yalan mıydı? Fotoğrafı kaç kere inceletmeye götürmüştüm ve birinci elden çekildiği cevabını almıştım her defasında. Ama ters giden bir şeyler vardı. O zamanlarda hissetmiştim ama acımdan sorgulamamış ve çareyi evi terk etmekte bulmuştum. Nesrin hanım öğrendiğimi söyleyecekti ama neden söylememişti. Yoksa herşey onun mu planıydı, aslında teselli etmesi bile yalan mıydı? Eğer öyle bir şey varsa ve bunu öğrenirsem Nesrin hanım intikamım çok ağır olacak. ❄️❄️ Kahvaltı yapmış ve şuan hastaneye gidiyordum taksiyle. Lui gitmeyeyim diye ağlamaya başlayacakken hemen susturup evden kaçmıştım. Hastanenin önünde duran taksiyle ücreti ödeyip indim. İçeri adımlarken başım çok ağrıyordu. Çok düşündüğüm zamanlar ağrıyordu aslında genelde. Canımı sıkan çok fazla şey olduğundan dolayı düşünmekten kendimi alamıyordum. Kimseyle muhattap olmadan bana ayrılan odaya geçtim. Dün akşam Max'gil İtalya'ya dönmüştü. Keşke bende dönseydim ama bir görevim vardı işte. Üzerimi değiştirip beyaz doktor önlüğünü giydim. Odadan çıkıp Fırat beyin odasına ilerledim büyük adımlarla ama dünkü o yirmi kişinin hala durduğunu aksine daha da çoğaldığını görmek şaşırtmıştı doğrusu. Gözlerimi onların üstünden çekerek odaya girdiğimde beni fark ettiler. Hepsi odanın penceresinin oraya toplandığında pek de takmadan Fırat bey'i muayne etmeye başladım. Değerleri son derece iyiydi, hiç bir sorun da görünmüyordu. Ailesini bilgilendirmek için odadan çıktığımda Adar bey hızla bana yöneldi. "Kardeşim nasıl Adel hanım?" "Merak etmeyin şuan durumu gayet iyi ama kesin konuşmak da istemiyorum çünkü bunu uyandığında öğreneceğiz. " En azından biraz rahatladıklarında tebessüm ettim. "Merak etme Melek Fırat'ımız güçlüdür hiç birşeycikler olmaz benim aslanıma" Konuşan kadına baktığımda Fırat'ın annesinin koluna girmiş onu teselli ediyordu. Başında siyah bir şal vardı, kahverengi gözleri, yüzüyle orantılı bir burnu vardı. Nerdeyse kırklarının sonunda duruyordu ama çok güzel bir kadındı. "İnşallah Sena, inşallah sağ salim uyanır oğlum" Kendime gelerek önüme döndüm hemen. "Peki uyandığında ne gibi sorunlar olabilir" "Bunu şuan söylemek zor ama her ameliyatın riski olduğu gibi bizim ameliyatın da riskleri var. Eğer yanlışlıkla bir doku zarar görmüşse veya iyileştirme göstermiyorsa uyanmayabilir, uyansa bile sakat kalabilir. Bunlar bizim öngöremediğimiz semptomlar, ki çok zor bir ameliyat geçirdi Fırat beyin bünyesi bunu kaldırmaya bilir de. Şuan uyanma ihtimali %50, size umut vermek istemem çünkü %50 uyanmayabilir de. Bu demek değil ki umutsuzluğa kapılın, bugüne kadar ameliyat ettiğim kimse masada kalmadı, ki Fırat da uyanacak. Sadece olabilecek ihtimallerden haberiniz olmalı. Ama şu bir ay Fırat bey'i uyutacağız en azından yarası iyileşene kadar ondan sonra ise uyanmak onun elinde olacak" Beni anlayan kadar anlamayan vardı ama ben gerçekleri söylemiştim. Çünkü ben ölüm meleği veya kurtarıcı bir melek değildim. Görevim iyileştirmekti ve elimden geleni yapar geri kalanı hastanın kendine bırakırdım.
Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım gençler.
|
0% |