Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm

@ardenim1232

Yorum ve yıldız atmayı unutmayın lütfen.

Güzel okumalar.

 

 

 

 

 

 

❄️❄️❄️

Yemekhanede oturmuş önümdeki yemeği yiyordum sakince. Burda ilk haftamı doldurmuştum kimseyle muhattap olmadan.

Önümdeki ve yanımdaki sandalyelerin aynı anda çekilmesiyle kaşlarım çatıldı. Başımı kaldırıp baktığımda bir grup doktor oturmuştu çoktan.

"Merhaba"

Tam karşımdaki adamın İngilizce konuşmasıyla ona döndüm.

"Merhaba"

Başımı sallayarak yemeğime döndüm geri. Başka bir şey demediğimi gören adam biraz bozuldu tabi.

"Of oğlum uğraşma işte"

"Sus karışma sen Mert, ben tavlayacağım bu kadını"

Son derece özgüvenli sesle içimden güldüm. Yabancı olduğuma güvenerek kendi aralarında benimle ilgili konuşuyorlardı.

Karşımdaki adam ise beni nasıl tavlayacağını anlatıyordu. Ama hesaba katmadığı bir şey vardı. O da benim Türkçe bilmem.

"Adel hanım size İstanbul'u gezdirmek isterim, geldiğinizden beri sürekli Fırat beyin başındasınız"

"Teşekkür ederim düşünceniz için ama ben İstanbul'u biliyorum zaten"

Sözlerim onu ve diğerlerini şaşırtırken gülümsedim.

"Nasıl yani?"

Beklediğim soruyla yavaşça ayağa kalktım. Bir ön masadaki Fırat beyin ailesi de merakla bakıyordu.

Ellerimi masaya yaslayarak o adama doğru eğildim çok da yaklaşmadan.

"Şu demek, her kuşun eti yenmez aslanım işine bak"

Türkçe söylediğim şeylerle göz kırparak dikleşip masadaki tepsimi alarak boşların koyulduğu yere bırakıp yemekhaneden çıktım.

Şaşkınca hala önüne baka kalan adama da bir daha bakmamıştım. İlk önce Fırat'ı kontrol edip odama geçtim.

Bugün erken çıkacaktım, aslında erken de değil test sonuçları çıkacaktı bugün ve beni dün arayıp haberdar etmişlerdi.

Kabanımı üstüme giyerek aynanın karşısında saçlarımı düzledim.

Telefonum çaldığında cebimden çıkararak cevapladım.

"Söyle?"

"Sanada merhaba canım arkadaşım"

Batu'nun alaylı sesiyle göz devirip çantamdan rujumu aldım.

"Batu uzatma annem ne var söyle"

"Offf tamam be, dediğin şeyi araştırdım ve gariptir ki bir ses kaydı buldum o kadının telefonunda"

Geçen gün Batu'ya araştır dediğim şeyin bu kadar hızlı sonuç bulması şaşırılacak şeydi aslında.

Andreas ve o kadının nasıl bir bağı olduğunu merak ediyordum aslında.

"Birde Andreas"

Kaşlarım çatıldığında dudağıma sürdüğüm ruj havada asılı kaldı.

"Ne olmuş Andreas'a"

Sakin tuttuğum sesimle Batu kıkırdadı.

"O yılan karıyla boşanmış"

Elimden düşen rujla gözlerim kocaman açık kaldı. Andreas nasıl boşanmış, hemde bu kadar hızlı.

Ne olmuştu da boşanmıştı ki, annesi seviyordu gelinini. Asla izin vermez Nesrin hanım onların ayrılmasına.

"Ciddi misin Batu?"

"Evet son derece ciddiyim, bende duyunca çok şaşırdım ama Andreas en son sinir krizi geçirmiş, evi yakmış. Ama neden geçirdiğini bilmiyorum"

Damarlarımı saran merak duygusuyla düşüncelere daldım. Kısa sürede Batu'yla vedalaşıp kapattım telefonu.

Neden? Yani neden boşandılar ki, beni aldattığı kadınla boşanmış olmaları garip hissettirmişti.

Telefonuma o bahsettiği ses kaydını attığında Batu sonra dinlemek adına telefonu geri cebime attım.

Çağırdığım taksi geldiğinde hastaneden çıktım. Taksiciye gideceğim hastanin adını söyleyip arkama yaslandım.

​​​Başımda deli dehşet bir ağrı vardı. Acilen düşünmeyi bırakmalıydım. Hem aklımın bir kısmı o ses kaydında kalmıştı.

Bu olayların içinde birilerinin parmağı vardı ama kimin. Sadece Nesrin hanımın mı yoksa başka birileri de var mıydı?

Aklımdaki düşüncelerle boğuşurken hastanenin önünde duran taksiyle ücreti ödeyip indim.

Derin nefes alarak hastaneye büyük ve sert adımlarla ilerlemeye başladım. Telefonumun çalmasıyla cebimden çıkarıp baktım.

Ama arayan Andreas'tı, telefonu sessize alıp ardından da kapattım. Şuan onu düşünmek istemiyordum, o günleri düşünmek hiç istemiyordum.

Hastaneden içeri girip danışmadan nerde olduklarına dair bilgi aldım. Bir sürü aile çağırılmıştı ve zarf verilecekti sadece.

Benim pek de taktığım bir şey değildi ama işte prosedür gereği gelmiştim. Yoksa öz müşüm, üvey mişim pek muhim değildi.

En üst katta olduklarını öğrenince asansöre binerek en üst katı tuşladım. Midem bulanıyordu, zaten son zamanlarda iyi değildim.

Birde bu olay patlak verdiği için inşallah bir yerde düşüp bayılmazdım.

Asansör durduğunda ağır ağır açılan kapıyla toplanma alanına adımladım. Çok fazla ses geliyordu zaten birine sormama gerek kalmiyordu.

Görüş alanıma giren koltuklarla yaşını bir hayli almış olan doktoru gördüm.

"Merhaba?"

Direkt ona yönelmiştim, kimseyle muhattap olmak istemiyordum.

"Merhaba"

"Ben DNA testi sonuçlarını öğrenmek için gelmiştim"

Adam başını sallayarak sıkıntılı bir şekilde gözündeki gözlükleri çıkardı.

"Bizde onu ayarlamaya çalışıyoruz ama bazı aileler itiraz ediyor, bu arada isminiz neydi"

Bazıları tartışıyordu zaten ben geldiğimden beri.

"Adeline Gaye Arslan"

"Adelina hanım daha sonuçlar çıkmadı, birazdan çıkacak , herkes buradayken polis eşliğinde açıklayacağız. Ayrıca birazdan burda kalmasını istediğimiz aileler dışında diğerlerini göndereceğiz"

Dün zarf verileceği söylenmişti lakin olay çıktığı için kendileri açıklamaya karar verdiler galiba.

Doktora baktığımda gergince kravatını gevşetti.

"İyi misiniz?"

Merakla sorduğumda yavaştan kızarmaya başladığını da fark ettim.

"İyiyim, iyiyim sadece tansiyonum düştü"

Gözlerimi kısarak bir süre hareketlerini inceleyip sonrasında boşvermeye karar vererek koltuklardan birine oturdum.

"Yeter artık açıklayın şu sonuçları"

Kabadayı gibi duran adamlardan birinin yüksek seviyedeki sesiyle başhekim yüzünü buruşturdu.

"Sakin olun beyefendi, sonuçlar birazdan gelecek"

Sakin tutmaya çalıştığı sesiyle konuştu. Yine iyi sabırlı davranmıştı, kim bilir kaç saattir böyleydiler.

Başımı pencereden tarafa çevirip sessizce beklemeye başladım. Bu sırada gelen başka aileler de olmuştu ama bakma gereği duymamıştım.

 

 

 

 

 

 

✨✨✨

 

Öfkeyle odada dolaşan kardeşlerimin üstünde gözlerimi gezdirdim.

"Ya biz kardeş felan istemiyoruz, yetmedimi bugüne kadar yaşadığımız şeyler ya. Sırf o kızı bulacaksınız diye kaç defa kandırılmamız veya canımızın tehlikeye girmesi gerekiyor"

Bağıran Arın yüzünden annemle babam sessiz kalmıştı. Haklıydı bir bakıma, sokakta buldukları bir kızı bile kardeşimiz sanacak kadar kafayı yemişlerdi.

Üstünden 29 yıl geçmişti ama hala ölen kardeşimizin yaşadığına inanıyorlardı. Bu kadar çok seviyorsaydınız doğduğu zaman koruyacaktınız.

"Anne biz yetmiyor muyuz size, sıkılmadınız mı artık. Yıllardır arıyorsunuz ama yok işte. Yorulduk, her defasında kandırılmaktan çok yorulduk biz"

Arın'ın aksine sakince konuşan Güney belki de aramızdaki en ağır başlı olanıydı. Tabiki abimi saymazsak.

"Oğlum bizde yorulduk ama yaşıyor, yemin edirim kardeşiniz yaşıyor"

Ağlayarak konuşan annem bizi daha çok üzüyordu farkında değildi. Yıllardır ölen kızı için yas tutarken hep bizi ihmal etmişti. Annemiz var demek bile zor geliyordu bazen.

Annemi çok seviyordum evet, onun saçının tek telini kimseye değişmem ama o kız yüzünden ben yıllardır anneme hasret kalmıştım.

"Annecim, sence de yaşıyor olsaydı ablam çoktan bulmaz mıydık? Yoksa bu zenginliğimiz sadece laf mı? Dünyanın öteki ucunda bile olsa bulurduk, kimse bizi kandırmaya cesaret edemezdi. Bende istiyorum ablamı bulmak lakin üstünden 29 yıl geçmiş, sence de onun bir ailesi yokmudur. Belki evlidir, çocukları vardır. Ne yapacak bizimle mi yaşayacak, daha biz aile olmayı öğrenemedik onu da mı olmayan ailemizin içine alacağız"

Gözünden düşen yaşlarla konuşan Aşkın'ı dinlerken benim yüreğim sızlamıştı. Benim küçük kız kardeşim aslında büyümüş de haberimiz olmamış.

Biz dağılmış bir aileydik, belki kalabalıktık ama bir olamamıştık hiç bir daim.

Hepimiz tek tek yalnız bir şekilde büyümek zorunda kalmıştık. En zorunu da abim yaşamıştı, yatılı okulda okumuştu ama bir gün bile ne anneme nede babam ah etmemişti.

Şimdi ise amcamgilin yanındaydı, belki de bizi görmek istemiyordu. Bilmiyorum ama yengemi daha çok anne yerine koyuyordu galiba.

Annemin kardeşimizi kaybettiği günlerde abimle bize yengem bakmış. Normalde istemezler ama yengem bir gün bile kendi çocuklarından ayırmamış, abim öyle derdi en azından.

"Çocuklar bu sefer biz aramıyoruz polis arıyor. Kimse istese bile kandıramaz artık, testi değiştirme durumu bile olamaz. Ayrıca dayınız başında, onun takibinde olacak testler"

Anlamıyorlardı, ne annem nede babam bizi anlamıyordu. Gözlerim tekli koltukta oturan kardeşime kaydığında o bize değil koltuğunun yanındaki tekerlekli sandalyesine bakıyordu.

15 yaşındaydı ama hayatına bir çok acıyı sığdırmıştı güzel kardeşim. Akın aslında hepimizden güçlüydü. Bizimle yine konuşmuyordu, aslında kardeşim bizden uzak duruyordu.

O kazadan sonra hayata küsmüştü, oysa bir ablası daha olacak diye en çok sevinen oydu.

Hayat ondan sevinciyle birlikte yaşama isteğini de almıştı. Galatasaray'ın altyapısına alınmıştı. Hayali dünyaca ünlü bir futbolcu olmaktı ama artık bizim evde futbol bile izlenmiyordu.

Oysa önceden yedi yirmi dört heyecanla maçları takip ederdi. Şimdi ise bir noktaya dalıp gidiyordu. En çokta yine Akın zarar görür diye korkuyordum.

Koruyamadığım kardeşim ya tamamen bizden koparsa biz ne yapardık. Kendimi asla affedemezdim bu yüzden ölü olan ölü bir şekilde kalmaya devam edecekti.

Bu eve bir daha kardeşim sıfatında bir tane daha yabancı gelmeyecekti.

 

 

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım gençler.

 

 

Loading...
0%