@aristokrat
|
Göknur o anda donup kalmıştı. Ayaz ciddi ciddi kendisine evlilik teklifi etmişti. Bu beklediği bir şey değildi. Bekliyordu ama şu anda olmuş olması onu inanılmaz derecede şaşırtmıştı. Öyle ki Ayaz'a cevap bile veremeden öylece suratına bakmakla yetinmişti. Ayaz'da Göknur'un ne kadar şaşırdığını fark edince durumu toparlamak adına... (Ayaz)-Aklında bulunsun sadece teklif ediyorum. Gerçek teklifim çok daha güzel olacak. Bu sözleri duyan Göknur rahatlamalı mıydı yoksa sahte bir teklife maruz kaldığı için sinirlemeli miydi bilemedi ama Ayaz'ın gerçekten bu kadar ciddi olduğunu bilmek nedense onu mutlu etmişti. Ayaz bugüne kadar her zaman ona tekliflerde bulunmuştu ve hepsinde de ret yemişti ama şimdi işler ciddiye bindiği için Ayaz'ın ciddiyeti gerçekten dikkate değerdi. Göknur'un ikinci kez düşünmesine bile gerek yoktu. Ayaz kendisine sırılsıklam aşıktı. Aslında Göknur çok kez Ayaz'ın bazen sadece abarttığını düşünmüştü ama artık öyle olmadığını anlıyordu. Ayaz en başından beri, çocukken kendisine açıldığı ilk andan beri ciddiydi ve bu ciddiyetinden vazgeçmeyecekti. Teklifin gerçek olmadığını öğrendikten sonra derin bir nefes aldı Ayaz'ı öptü. (Göknur)-Aklım çıktı ya. *** Hava soğumaya başladığı için arabaya binip eve geçmişlerdi. Yolda çok bir sohbet etmemişlerdi. Sadece susmuş ve kendilerini yolu gösteren ışıklara ve arkada tınlayan hafif müziğe bırakmışlardı. Eve geçtiklerinde ise çok geçmeden odalarına geçmişlerdi. Ayaz üstünü değişip mutfağa inmiş ve su almak için dolabı açmıştı. O arada ise Göknur yanına gelmişti. Çoktan pijamalarını giymişti ve rahatlamıştı. Uzun süre normal kıyafetler içinde kalınca daralıyordu. (Ayaz)-Uykun var mı? (Göknur)-Hiç yok ya. Senin? (Ayaz)-Benimde yok. Televizyon mu izlesek? (Göknur)-Olur. Bira içer misin? (Ayaz)-Bira mı? İçerim. (Göknur)-Benim odama geçelim mi? Benim televizyonum yatağa yakın. Artık birlikte oldukları için aynı yatakta olup olmadıklarının bir anlamı yoktu. O yüzden Ayaz hiç sorgulamadan yönünü değiştirip Göknur'un odasına yöneldi. (Göknur)-Son izlediğim şeyden devam edelim istersen. (Ayaz)-Fark etmez ya. Dizi ve filmlerin son ve başlarını çok önemsemiyorum zaten. Bana olaylar lazım. (Göknur)-Romantizm dizisi izlediğim için başı ve sonuna ihtiyacın olacak ama sen bilirsin. (Ayaz)-Gelmiyorum o zaman. (Göknur)-Ney? (Ayaz)-Ben romantizm izlemem arkadaş. Sevmiyorum. Ayaz komik bir ciddiyet sergileyerek yüzünü buruşturmuştu. Romantizm görmekten bıktığı için bu teklifi reddedecekti. Tabii Göknur'un yanına gidecekti. Sadece başka bir şey açmasını istiyordu. Ama işler istediği gibi ilerlemeyecekti. (Göknur)-Hazır ol asker! Göknur'un bağırmasıyla birlikte yer gök inledi ve Ayaz hemen hazır ola geçti. (Ayaz)-Emredersiniz efendim! (Göknur)-Duyamadım! (Ayaz)-Emredersiniz efendim! (Göknur)-Sana duyamadım dedim! Sesin bu kadar mı çıkıyor!? (Ayaz)-Emredersiniz efendim!!! (Göknur)-Güzel. Ne izleyeceğiz bakalım!? (Ayaz)-Romantizm efendim! (Göknur)-Güzel. Şimdi uygun adım ileri benim odama! Marş marş! (Ayaz)-Emredersiniz efendim! Ayaz gerçek bir asker gibi yürüyerek Göknur'un odasına girmiş ve yatağın başında dikilmeye başlamıştı. Göknur ise sakince içer girmiş ve kapıyı kapatmıştı. (Göknur)-Asker Ayaz! Rahat! Ayaz duruşunu bozup rahata geçti. (Göknur)-Yatağa geç! Küçük oyun o noktada bitti ve Ayaz kendini yatağa bıraktı. (Ayaz)-Gerçekten romantizm izlemek istemiyorum ya. Hiç sarmıyor beni. Romantizm gerçekten onu bayıyordu. Sanki haftalar boyunca her gün 3 öğün aynı yemeği yemişte artık bıkmış gibiydi. Gerçekten romantizme katlanamıyordu. Karakterler ona fazlasıyla yapmacık geliyordu ve Ayaz bu yapmacık oyunculuklardan hoşlanmıyordu. Televizyonda verilen sahte aşkları görmeye ihtiyacı yoktu. Onun tek ve gerçek aşkı yanı başındaydı. (Göknur)-Merak etme. Bu gerçekten kaliteli bir yapım. Garanti ediyorum. Ayaz her ne kadar söylenip başka bir şey izlemeyi teklif etmek istese de Göknur'u kırmamış ve bu diziye bir şans vermek istemişti. (Ayaz)-Aman ya. Aç hadi. Biraz sert eleştiri yapayım. (Göknur)-Uzan sen yatağa. Geliyorum hemen. Dedi ve televizyonu açıp diziyi ayarladıktan sonra yatağa geçti. Ayaz bu villaya taşındıkları ilk gün gidip Göknur'la kendisine iki kişilik iki yatak almıştı. Maksat büyük bir yatakta rahat rahat yatabilmekti. O yüzden şu anda hiç sıkışmadan rahatça yatabileceklerdi. Aradan biraz zaman geçtikten sonra ikisi de diziye kilitlenmişlerdi. Ayaz diziyi beğenmiş gibi görünüyordu ama sessizdi. Diziye fazla odaklanmamıştı. Gözleri sürekli Göknur'un yüzüne kayıyor ve dikkati dağılıyordu. Ama Göknur'un seyir zevkini bölmemek adına sesini çıkartmıyordu. Ama Göknur bir anda konuşarak bütün bu sessizliği bölmeyi seçmişti. (Göknur)-Eskiden ikimiz arasında böyle bir sahne yaşanacağını söyleselerdi kesinlikle inanmazdım. Hatta kahkaha bile atardım. Ama şu an... sanki gerçek değilmiş gibi. (Ayaz)-Değil mi? Hayatımın sonuna kadar peşinden koşacak gibi hissetmeye başlamıştım artık. Ayaz gülümsemiş ve bu cevabı vermişti. Sonuçta yakın zamana kadar Göknur kendisine hiç yeşil ışık yakmamıştı. (Göknur)-Haha. Yeterince koşmadın mı? (Ayaz)-Bilmem. Koştum sanırım. Ama daha sadece yolun başındayım. Sadece sana yetişebildim. Henüz yanında değilim. Yani, biraz daha koşmam gerekecek. Ayaz nedensiz bir ciddiyete sahipti. Sevdiği kızın yanı başındaydı ama hiç olmadığı kadar ciddi görünüyordu. Sanırım Ayaz gibi biri için bile bu konular fazlasıyla ciddiyet barındırıyordu. Ne var ki Göknur işlere o açında bakıyor gibi görünmüyordu. (Göknur)-Eğer istediğin buysa, senin için yavaşlayabilirim. Ya da tamamen durabilirim. Göknur Ayaz'a yaklaştı ve dudaklarına bir öpücük kondurdu. Ayaz ise bu öpücük karşısında tepki vermedi ve yavaşça oturur pozisyona geçti... (Ayaz)-Hayır. İstediğim bu değil. Ayaz oturur pozisyonda hareketlendi ve Göknur'un üzerine çıktı. Bileklerini kavradı ve yüzüne yaklaştı. Onu bir defa öptükten sonra... (Ayaz)-İstediğim şey... Göknur bu konuda hala biraz gergin görünüyordu ama o da isteksiz değildi. Ayaz'da Göknur'u bu gerginliğinden kurtarmak için onu nazikçe soymaya başladı. Normalde bunu nazikçe yapmasına gerek yoktu. Ama o Göknur'a öylesine değer veriyordu ki onu soyarken bile nazik davranıyordu. (Ayaz)-... senin de bana koşman. *** Pahalı ve büyük bir oda. Güzelce dekore edilmiş, her tarafında farklı kitap kapaklarının büyütülmüş hallerinin olduğu, kendi içinde küçük bir kütüphane denecek kadar fazla kitaplık ve roman bulunduran bir oda. Elinde altın yüzükleri olan mütevazi bir adam. Yaklaşık 1.75 boylarında 80 kilo kalıplı birisi. İşte bu adam bütün "Yükselen Yayınlarının" sahibi. Ülkenin en büyük basım şirketi bu adamın ellerinden çıktı ve bu kadar büyüdü. (İlkay)-Hoş geldin Ayaz. Seni en son buraya kabul ettiğimizde çağırmıştım ve anlaşmamızı konuşmuştuk. (Ayaz)-Hoş buldum İlkay Bey. Bildiğiniz gibi önemli bir şey konuşmak için buradayım. (İlkay)-Elbette elbette. Bir şeyler içmek ister misin? (Ayaz)-Gerek yok ya. Fazla uzatmak istemiyorum. (İlkay)-Peki. Sen bilirsin. Ayaz'ın burada fazla zaman geçirmek gibi bir niyeti yoktu. Konuşmasını yapıp eve dönmek ve romanına devam etmek istiyordu. İlkay'da Ayaz'ı tanıdığı kadarıyla fazla ciddi olmadığı biliyordu ama şu anda karşısında duran Ayaz oldukça ciddiydi. (İlkay)-Dinliyorum. Ama öncelikle sana teşekkür etmek istiyorum. (Ayaz)-Hmm? Nedenmiş o? (İlkay)-Sen burada yazmaya başladıktan sonra 10 binden fazla roman talebiyle karşılaştık. Birçoğu kaliteli değildi tabii ama içlerinde gerçekten umut vaat eden bazı seriler de yok değildi hani. Ayrıca senden sonra oldukça fazla para da kazandık ve şirket değeri oldukça yükseldi. O yüzden sana teşekkür etmek istedim. İlkay bazı şeylerin farkındaydı. Yükselen Yayınları zaten ülkenin en büyük roman şirketiydi ve satışları iyiydi ama Ayaz geldikten sonra işler çok daha fazla artmış ve şirket olarak diğer şirketlere inanılmaz bir fark atmışlardı. Kendilerine yakın olan şirketlerin birçoğu şu anda gerilerinde kalmıştı ve rekabetten uzak bir hale gelmişlerdi. Bunun olmasında Ayaz'ın katkısı büyüktü. Ki zaten koca bir ülkenin roman piyasasını tek başına değiştirmeyi başaran birisinin böyle bir başarıya sahip olması ve şirketi kalkındırması gayet doğaldı. O yüzden de İlkay şirketin sahibi olarak Ayaz'a özel bir teşekkür iletmeyi borç bilmişti. Ama işleri başından aşkın olduğu için onunla yüz yüze görüşme fırsatını hiç yakalayamamıştı. Yani şu anda Ayaz'ın gelmiş olması onun için iyi bir durumdu. Ayrıca şu anda Ayaz ne isterse istesin yapabilirdi. Ayaz gibi kaliteli bir yazarı kaybetmek istemiyordu. (Ayaz)-Sanırım bu konuda kibirli olmak zorundayım. Rica ederim. Bunu benden başka kimse başaramazdı. (İlkay)-Belki de. O yüzden sana özel olarak teşekkürlerimi sunuyorum. Ve benimle konuşmak istediğin şeyi dinliyorum. (Ayaz)-Şey, buna okey olacağınızdan emin değilim. (İlkay)-Elimden gelen bir şeyse neden okey olmayayım ki? Sen bu şirketteki en değerli yazarlarımızdansın. Hatta en değerlisisin. (Ayaz)-Yine de teklifimi iyice düşünmeniz gerekecek. (İlkay)-Pekâlâ. Şimdi daha da meraklandım işte. (Ayaz)-İlkay Bey ben... Ayaz derin bir nefes aldı ve İlkay'la doğrudan göz teması kurarak cümlesini bitirdi. (Ayaz)-... şirket hisselerinin %51'ini satın almak istiyorum.
|
0% |