@aristokrat
|
Ayaz'ın romanının 47. cildi de yayınlandıktan sonra yazmaya karar verdiği "Ejderha İmparator" adlı hikayesine giriş yapma kararı almıştı. Sonuçta 48 ve 49. ciltler çoktan hazırdı ve paylaşılmayı bekliyorlardı. (Ayaz)-Pekâlâ. Nedense o kadar epik bir giriş yapasım yok. Karakterlerin nasıl göründüklerini anlatıp birkaç detay vererek başlayabilirim. "Sabahın ilk ışıklarının penceresinden içeriye dolmasıyla birlikte yastığın her tarafına dağılmış olan düz, orta uzunluktaki gümüş renkli saçları güneşi selamlarcasına parlamaya başlamıştı. Uyuyor olmasına rağmen sahip olduğu yakışıklılık üst düzeydeydi. Düzgün yüz hatları ve açık teni onu dünya üzerindeki en yakışıklı insan yaparcasına mükemmeldi. Güneş ışıkları odayı iyice doldurmuşken odasının kapısı yavaşça açıldı ve içeri dünyalar güzeli bir kız girdi. Kız 1.57 boyunda ve 49 kiloydu. Saçları ve gözleri pembe renkte olan bu kızın adı Rose'ydi. Rose BloodWife. Boyu ve kilosuna göre vücudunun dolgunluğu çok iyiydi ve gören herkesi kolaylıkla etkileyebilirdi. Narin görünüşünün aksine inanılmaz derecede güçlüydü. Daha doğrusu dünya üzerine yaşayan en güçlü 2. insandı. En güçlü kişi ise şu anda yatakta yatmakta olan gümüş saçlı çocuktu. Rose yavaşça yatağa yaklaştı ve gümüş saçlı çocuğu uyanması için sarsmaya başladı. (Rose)-Ejder. Uyan. Çocuğun adı buydu. Ejder. Ejder Soykıran. Bir zamanlar bütün dünyaya hükmetmiş olan Soykıran Ailesi'nden geriye kalan tek kişi. Ve yaşayan en güçlü insan. Ejder asla basit birkaç sarsıntıyla uyanmazdı o yüzden Rose ilk önce onu sarsar ve sonrasında güç kullanırdı. Güç kullanırdı derken ciddi anlamda güç kullanırdı. (Rose)-Madem uyanmıyorsun... Ejder'i iyice sarstıktan sonra Rose sağ yumruğunu kaldırdı ve hiç düşünmeden Ejder'in karnına indirdi. Yediği bu yumrukla birlikte Ejder yerinden sekerek uyandı. (Ejder)-Uwah-gh! Yatağın üzerinde zıpladıktan sonra hemen Rose'ye döndü. Gözleride saçları gibi gümüş renkliydi ve göz bebekleri dikey elips şeklindeydi. Bir nevi kedi gözü gibiydi. Tırnakları ise simsiyahtı ve oldukça düzgünlerdi. (Ejder)-Bana vurarak beni uyandırmaktan ne zaman vazgeçeceksin acaba!? Aniden uyandırıldığı için birazcık sinirliydi. (Rose)-Kendi başına kalkabildiğin zaman bırakırım muhtemelen. (Ejder)-Muhtemelen? Ah, neyse ya. Ejder yatağın üzerinde oturur pozisyona geçti ve üzerindeki yorganı kenara atıverdi. Vücudunun üst kısmı çıplaktı ve yaralarla doluydu. Kaslı vücudu zaten harikaydı ama üzerindeki yara izleri onu daha bir harika kılıyordu. Yara izlerinin hepsi eskiydi ve Ejder'in girdiği savaşları temsil ediyorlardı. Çok fazla yarası vardı. Ejder bu yaraların hepsini birer onur nişanı olarak görüyordu. (Rose)-Hadi hazırlan. Usta Shin'in yanına gidiyoruz." (Ayaz)-Sanırım yeterli bir başlangıç olur. Ayaz ellerini klavyeden çekerken Göknur kapısını açtı ve odaya daldı. (Göknur)-Bebeğim ne yapıyorsun? (Ayaz)-Yeni romana başladım hayatım. Okumak ister misin? (Göknur)-Oluuur. Göknur yanına gelip yeni romana bir göz atarken kendisi de onun ipek saçlarına baktı. Geceyi düşündü. "Hala yaptığımıza inanamıyorum. Sonunda kendimi sevdirebildim ona." Küçüklükten beri aynı şeyi deniyordu ve en sonunda başarmıştı. Aslında zaman zaman umutsuz hissettiği ve Göknur'la olamayacağını düşündüğü anlar olmuştu. Hatta bir gün eve ben aşık oldum diye geleceğini bile düşünmüştü. Öyle bir şey yaşansaydı ne yapardı bilemiyordu. Aklına gelen bütün senaryolarda ağır bir depresyon onu bekliyordu. Ama çok şükür ki düşündüğü kıyamet senaryolarının hepsi boşa çıkmıştı. Yani Ayaz şu anda bu konuda çok iyi bir pozisyondaydı. (Göknur)-Sanki senin için biraz zayıf bir başlangıç. (Ayaz)-Ha? Ne? Haa. Ayaz o anda hayal dünyasından kurtuldu ve gerçekliğe döndü. Göknur'un konuşması onu kendine getirmişti. (Ayaz)-Biliyorum. Çünkü burada odaklanmak istediğim şey hikâye işlenişi değil. Daha çok savaşlara ve ana karakterin psikolojisine odaklanmak istiyorum. Sonuçta hikâye dümdüz bir intikam hikayesi. Ha kurgusal tarihin en güçlü karakteri olarak literatüre geçmesini de istiyorum ama orası ayrı. Ayaz'ın bundan başka bir derdi yoktu. Nedense içinden vahşet içerikli bir şeyler yazmak geçmişti. Sırf bu yüzden aşırı vahşet içeren bir roman senaryosu hazırlamıştı. Ama bu seriyi sadece 11 cilt olacak şekilde planladığından aylık romanda yayınlayacaktı. İnsanlar aylık gelecek bu romanı daha büyük bir heyecanla bekleyecekler ve satışlar daha da patlayacaktı. Şu anlık kendisi dışında kimse bilmiyor olsa aldığı yüzde 51'lik şirket hissesi kendisine yaklaşık olarak 55 milyon liraya patlamıştı. Hala 20 milyondan fazla parası vardı ama oldukça büyük bir meblağ kaybetmişti. Tabii şu andan itibaren yüzde 51'lik hisseyle birlikte daha da fazla para kazanacaktı. Hatta planlarında diğer yayınevlerinin hisselerini almakta vardı. Göknur'un gelecekte sadece evinden oturup para yemesini ve keyfine bakmasını istiyordu. Onu çalışırken görmek istemiyordu. O yüzden ona fazlasıyla para bırakacaktı. (Göknur)-Hmm. Anlıyorum. Ama, o karakterin literatüre geçeceğinden emin misin? (Ayaz)-Pek emin olduğum söylenemez. Hatta bu romanı satmak için +21 ibaresi bile kullanacağım. O yüzden çocuklarını kontrol etmeyip alınan romanın +21 ibaresi olmasına rağmen suçu bende bulacak aptal ailelerden linç bile yiyeceğimden eminim. Ama yine de yakın zamanda önemli bir işim var ve o iş beni biraz daha ünlü yapacak diyelim. Ayaz aynı şeyi Baran'a da söylemişti. 1 ay sonra bir şeylerin değişeceğini. Ve aradan nerdeyse 2 hafta geçmişti. Geri kalan 2 haftanın sonunda her ne olacaksa büyük bir şey olacağı kesindi. Ayaz'da bu konuda oldukça heyecanlı gibi görünüyordu. (Göknur)-Durup dururken niye aileleri suçladın sen şimdi ya? (Ayaz)-Aileleri değil. Sorumsuz olup suçu başkasında arayan aileleri suçladım. Arada fark var. Lütfen düzgün ailelere laf atmayalım. Ben kurşunu daima en hayati noktaya ateşlerim. Başka yere zarar vermem. (Göknur)-Bak bak. Ayaz efendi ne zamandan beri böyle biri oldu? (Ayaz)-Ben hep böyleydim bebeğim. Sen tanımamışsın. (Göknur)-Diyorsun. E tanıyalım bakalım seni. Kaç leşin var bakalım? (Ayaz)-Benim leşim yokta, senin bir leşin var. Beni kalbimden vurmayı başardın. Ayaz işleri bir anda kendi lehine kullanmanın yolunu bulmuştu. (Göknur)-Kelimeleri kullanmayı bilince böyle oluyor demek ha? Etkilendim. Göknur bunları söyledikten sonra Ayaz'ı yanağından öptü ve ruj izi çıkardı. (Göknur)-Ama sana kötü bir haberim var. Benim için iyi de, senin için kötü. (Ayaz)-O ne demek ya? O nasıl oluyor? (Göknur)-Abinle ablam 3 saat sonra buradalar. (Ayaz)-Ah. AAAAAAAHHHHHHH!!! Lan ben onu tamamen unuttuuum!!! Yeni romanı kafaya taktığım için aklımdan çıktı onlar. Ayaz yeni romanı için bir senaryo düşünmekle ve birkaç işle daha kafasını yorduğu için abisinin ve karısının bugün geldiğini unutmuştu. Göknur'un söylediğinden bu yana 1 hafta çok çabuk geçmişti. (Göknur)-Hazırlan hadi. 1 saate çıkarsak onları karşılayabiliriz. (Ayaz)-İstemiyoruuummm!!! Abim sırtlasın ablanı gelsin. Aha! Buldum! Şimdi de biz tatile çıkalım! (Göknur)-Tatilde roman yazmaya kalkarsan boğarım seni. (Ayaz)-Evde kalıyoruz o zaman, bay bay tatil, bay bay hayallerim. Ayaz roman yazmaya asla ara veremeyecek bir insandı. O yüzden tatile gitse bile yanına laptopunu alırdı. Ama bir tatil tamamen dinlenme amaçlı olduğundan Göknur bunu istemiyordu. Eğer bir tatile gideceklerse her şey bir tatile uyacak şekilde olmalıydı. (Göknur)-Hadi paşam hadi. Koş hazırlan gel. Karşılama komitesi olmak bizim işimiz. (Ayaz)-Benim katanam neredeydi ya? Hiç öylesine. Ayaz abisinin bu zamansız geri dönüşünden hoşnut değildi. Hoşnuttu ama değilmiş gibi yapıyordu. O sadece Göknur'la daha fazla birlikte zaman geçirmek istiyordu o kadar. Abisi bu konuda ona engel değildi elbette ama evde kendilerinden başka birilerinin de olduğunu bilmek can sıkıcı olurdu. (Göknur)-Söylenmeee. Git hazırlan. Duş falan al. Saçların savaştan çıkmış gibi görünüyor. (Ayaz)-Ayıp diyorsun ha. Ayaz öncelikle duş almak için odasındaki banyoya doğru hareketlendi. Göknur'da odadan ayrıldı ve Ayaz'ı beklemek için oturma odasına indi. Kendisi çoktan hazır olduğu için sadece Ayaz'ı bekleyecekti. (Göknur)-Ablamı özledim ben ya. Karnı daha da büyüdü mü acaba? Göknur'un ablası 5 aylık hamileydi. Göknur resmen bebeğin doğması için gün sayıyordu ve daha şimdiden çok heyecanlıydı. (Göknur)-Neyse neyse. Geldiklerinde göreceğim zaten. Şimdilik Ayaz'ı beklesem yeter. Dedi ve cebinden telefonunu çıkardı. Yaklaşık 40 dakika sonra ise Ayaz odasından çıktı ve Göknur'un yanına indi. (Ayaz)-Tamamdır. Hazırım ben yavrum. Gidebiliriz. Böylelikle de abi ve ablalarını karşılamak için havaalanına doğru yola çıktılar.
|
0% |