Yeni Üyelik
26.
Bölüm

Bölüm-24 Cilt Satışları ve Tavsiye İstemek

@aristokrat

(Ayaz)-Tamamdır. Evet anladım.

...

(Ayaz)-En azından planladığımdan daha fazlası geldi. Oldukça etkili bir konuşma yapmış bulundum. Ama o konuşmanın burayı etkileyeceğini hiç düşünmemiştim. Neyse. Benimle birlikte sizin de işinize yaradı.

"En çok ben yararlandım tabii ama."

...

(Ayaz)-Olur olur. Bir ara uğrarım yanına.

Ayaz telefonunu kapattı ve yatağının üzerine fırlatıp odasından dışarı fırladı. Merdivenleri uçarak geçti ve aşağı indi.

(Ayaz)-Ev halkııı!!!

Melisa'yı ve Göknur'u çağırarak oturma odasına doğru takla atmaya başladı. Son hız takla atarak evin içinde sağdan sola çarpmaya başladı ve Melisa'yla Göknur geldiklerinde bir anda durdu.

(Göknur)-Ne oldu? Niye böyle hareketlisin?

(Ayaz)-Ben bir şey yaptım. Yani Japonya'da yapmıştım ama buraya da etki etti.

(Melisa)-Ne oldu da? Japonya'da iddialı bir konuşma yapmıştın.

(Ayaz)-Evet. Evet. Evet. Yapmıştım. Ama o konuşma buraya da etki etmiş sanırım. Şimdiye dek en çok satan cildim 2.7 milyondu. Bu kez azıcık, birazcık, mini minnacık geçtim o sayıyı.

Ayaz o kadar heyecanlıydı ki satış sayısında birazcık fark olmadığı gayet belliydi. Arada kesinlikle devasa bir fark vardı. Kızlarda bunu bildiklerinden direkt olarak soruya geldiler.

(Göknur)-Söyle bakalım kaç sattı final cildin?

(Ayaz)-Şey, şöyle ki, 11 milyon kadar. Ve artmaya devam ediyor.

(Melisa)-Kaç!?

(Göknur)-Ne kadar ne kadar!?

Kızlar duydukları sayı karşısında kendilerinden geçerken gerçekten neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Ayaz kendi rekorunu neredeyse 4'e katlamıştı. Oradan kazanacağı para bir yana dursun satış sayısı bile inanılmaz tatmin ediciydi. Ülke rekorunu bir kez daha egale etmişti.

(Ayaz)-11 milyon kadar işte. Artmaya devam ediyor ayrıca. Tahminlerim 15 milyonu göreceği yönünde.

"Bu vesileyle yaklaşık 22 milyon lira para kazanmam gerekiyor. 4 milyonu vergiye gidiyor desek 18 milyon lira."

An itibariyle Ayaz 18 milyon lira para kazanmış sayılıyordu. Ama işler sadece bununla bitmiyordu. Ayaz şirketin hissesini aldığında şirketin tam değeri 115 milyon lira civarlarındaydı. Şimdi ise büyük bir patlama olmuş ve sadece birkaç haftada şirket değeri 500 milyon lirayı aşmıştı. Sadece Ayaz üzerinden tek bir ciltle 88 milyon lira kazanmışlardı.

Tabii bu durumda Ayaz bu paranın yarısına sahip olmuştu. Yani Ayaz'ın kazandığı tüm para 60 milyon lirayı aşıyordu.

(Göknur)-15 milyon sence de biraz fazla değil mi?

(Ayaz)-Fazla? Pardon ama artık dünyaya açıldığımın farkındasın değil mi? 15 milyon sadece bu ülkeyle sınırlı. Yakın zamanda dünyanın en büyük yazarı ben olacağım.

(Melisa)-Abine haber verdin mi?

(Ayaz)-Daha vermedim. Akşam geldiğinde söyleyeceğim ona. Başka şeylerde konuşmam gerekli çünkü.

(Melisa)-Anladım ablacım. O zaman hafta sonu bir yemeğe gideriz.

(Ayaz)-Ya sen iste boğazı kapatayım sana yengelerin gülü. İstediğin yemek olsun ya.

Ayaz restini de yaptıktan sonra yavaştan odasına hareketlenmişti.

(Ayaz)-Bu gazla yeni cildi uçururum ben.

(Göknur)-5 dk boş durma zaten. Aylık yayınlanıyor yeni romanın farkındasın değil mi?

(Ayaz)-Evet. Ama boş oturunca sıkılıyorum. Roman yazmaktan bıkıp sıkıldığımda kapındayım.

(Göknur)-Of of. Ne yapacağım ben bu salakla?

Göknur elini alnına koyup başını salladı ve Ayaz odasına kaçtı.

(Göknur)-Çocuğun roman aşkı bana olan aşkıyla savaşacak düzeyde ya.

(Melisa)-Olur o kadar bebeğim. Erkeklerin çoğunluğunda var böyle takıntılar. Ayaz'ın tüm takıntısı sen ve romanlar. En azından ona her konuda güvenebilirsin.

(Göknur)-Orası öyle. Ama bazen aşırı odaklandığında delirecek gibi oluyor.

(Melisa)-Bu da onun roman sevgisini açıklıyor. Roman yazmayı sevmiyor olsaydı bu kadar odaklanamazdı. Ki en başında yazmazdı zaten. Sana olan takıntısı da yıllardır sana aşık kalmasını sağladı. Bir de bu açıdan bak. Başka birine gitmiş olsaydı içten içe üzülecek olan kişi sen olacaktın. Sonuçta her ne kadar onu uzun bir süre reddetmiş olsan da sende onu seviyordun. Sadece mevcut durum seni düşünmeye itiyordu.

Melisa ellerini Göknur'un omzuna koymuş ve bu konuşmayı yapmıştı. Ayaz'ın romanlarına ne kadar takıntılı olduğunu biliyordu ve bunu engelleyemezdi. Ama en azından Göknur'a da takıntılıydı. Sadece romanlara takıntılı olup Göknur'u umursamamasındansa ikisine de takıntılı olması daha iyiydi.

***

Akşam saatleri olduğunda ve Atakan eve geldiğinde önce yemek yemişlerdi. Yemek bittiğinde ise Ayaz...

(Ayaz)-Abi seninle bir şey konuşmak istiyorum.

(Atakan)-Olur ufaklık. Ne hakkında?

(Ayaz)-Benim romanlar hakkında. Birde sana söylediğim şeyle ilgili.

(Atakan)-Hmm. Anladım. Melisa. Burayı size bırakıyorum bebeğim. Ayaz'la küçük bir akşam gezimiz olacakta.

(Melisa)-Tamam aşkım.

Atakan ve Ayaz masadan kalktılar. Ayaz hemen gidip üstünü değişti ve birlikte arabaya bindiler. Atakan arabayı çalıştırdı ve yola çıktılar.

(Atakan)-Anlat bakalım ufaklık.

(Ayaz)-Önce romandan başlarsam daha iyi olur sanırım.

(Atakan)-Sen bilirsin ufaklık.

(Ayaz)-Şimdi, romanımın final cildi 11 milyon sattı ve biraz daha satacak. Ondan eminim. Tabii bu satışlardan ve Japonya'daki röportajdan sonra şirketin değeri oldukça arttı. Oradan da biraz para geldi. Sende CEO olduğun için nereye yatırım yapmam gerektiğini soracaktım. Yayın şirketinin kalan hisselerini de mi alsam?

Ayaz kısaca durum özetini geçmişti. Aslında kafasında birkaç tane şirket vardı ama hangisi alsa diye emin olamıyordu. O yüzden bu konuda en bilgili kişi olan abisine danışma kararı almıştı. Sonuçta abisi büyük bir şirkette CEO'luk yapıyordu.

(Atakan)-Ona gerek yok. Yüzde 51'lik hisse yeter oraya. Şu anda ne kadar paran var onu söyle önce.

Atakan için öğrenmesi gereken ilk konu şu anda Ayaz'ın ne kadar paraya sahip olduğuydu. Ne kadar parası olduğunu bilirse ona daha doğru tavsiyeler verebilirdi.

Ayaz abisinin sorusuna cevap vermeden önce banka hesabını kontrol etme ihtiyacı hissetti. Tam parasını söylemesi daha iyi olurdu.

(Ayaz)-Şu an 80 milyon civarında bir param var.

(Atakan)-Anladım. Benim şirkete yatırım yapmaya ne dersin?

Atakan hiç düşünmeden kendi şirketini ortaya attı. Ama Ayaz bu duruma şaşırmıştı çünkü abisinin yayın şirketi ismi vereceğini düşünmüştü.

(Ayaz)-Senin şirket ne alaka abi? Yayın şirketlerinden hisse almam daha mantıklı olmaz mı?

(Atakan)-Senin açından bakınca öyle gibi görünüyor olabilir ama değil. Sen Göknur için çokça para kazanmak istemiyor musun?

(Ayaz)-İstiyorum. Ama hala anlamış değilim.

(Atakan)-Şimdi Ayaz'ım, durum basit. Senin hisse almak istediğin şirketler küçük şirketler. Sana getirileri o kadar da fazla olmaz. Tamam iyi para getirirler ama benim şirketim dünya çapında iş yapan bir teknoloji şirketi ve şirket değeri neredeyse 250 milyar dolar. 80 milyonun 70'ini oraya yatırırsan sana getirisi o şirketlerin hepsinin toplamından fazla olacaktır. Oradan gelen parayla istersen o şirketlerden alırsın. Ama sana tavsiyem benim şirkete yatırım yapman ve gelen parayla yaptığın yatırımı sürekli beslemen. Ha yine de yayın şirketlerinden almak istiyorsan önce benim dediğimi yapıp paranı katlamanı öneririm. Sonuçta teknolojinin batma ihtimali yok.

Atakan düşüncelerini net bir şekilde Ayaz'a iletmişti. Açıkçası söylediği şeyler Ayaz'ın aklına yatmıştı. Ayaz Göknur'un hayatı boyunca hiç çalışmadan keyfine göre yaşamasını istediği için olabildiğince fazla para kazanmak istiyordu.

(Ayaz)-Peki. Dediğin gibi yapacağım. O zaman yarın seninle şirkete geleceğim.

(Atakan)-Olur ufaklık. Yarın sabah beraber çıkarız. İstersen akşama kadar şirkette misafirim ederim seni.

(Ayaz)-Yakışıklı CEO Bey bana bir yemek ısmarlar o zaman.

(Atakan)-Hah. Yemek mi? Ev, araba, gemi, uçak? Bunları istemek varken yemek mi istiyorsun?

(Ayaz)-O zaman tank istiyorum.

(Atakan)-Ney? Lan tankı ne yapacaksın?

(Ayaz)-Madem her şeyi alabilirsin o zaman tank al. Hatta kendime ait bir poligon ve uçak pisti de istiyorum.

(Atakan)-Lan alt tarafı CEO'yum ben. Şirket sahibi değilim.

(Ayaz)-Bana ne bilader. Sen madem alacaksın bari düzgün bir şeyler al.

(Atakan)-Vay sıpa. Ayak üstü abini soyacaksın ha? Yemek bile ısmarlamıyorum lan. Ne halin varsa gör!

(Ayaz)-La yok! Yemeksiz duramam ben! Özür valla özür! Bir daha bir şey istemeyeceğim!

(Atakan)-Hahahahaha!!! Zora gelince nasıl vites düşürüyorsun ama.

(Ayaz)-Can damarımdan vuruyon be adam. Adil değil bu yaptığın.

(Atakan)-Ee, birazda abiliğimizi konuşturalım değil mi? Hep mi iyilik? Can sıkmak bir numaralı görevim benim.

(Ayaz)-Umarım iki numaralı görevin bana göz kulak olmaktır. Yoksa ölüp gideceğim.

(Atakan)-Hahahahaha!!! Off. Güldürme tamam. Araba sürüyorum. Kahveye ne dersin? Benden.

(Ayaz)-Hadi uçalım derim. Bir kahve çok güzel olur şu an.

Bu konuşmadan sonra Atakan biraz hızlandı ve küçük bir şehir turu atmadan önce kahve almak için harekete geçtiler.

 

Loading...
0%