@aristokrat
|
Atakan eve geldiğinde annesi kısaca durumu özetlemiş ve Atakan'ın kardeşinin üzerine fazla gitmemesini söylemişlerdi. Atakan ise bunu duyduğunda... (Atakan)-Siz onu bana bırakın. Moralini yerine getiririm ben onun. Diyerek Ayaz'ın odasına doğru hareketlenmişti. Kapıyı birkaç kez tıklattıktan sonra ses gelmeyince kapıyı açıp içeri girmiş ve yatak üzerinde yüz üstü uzanan Ayaz'la karşılaşmıştı. (Atakan)-Sanırım bugün kötü bir şeyler olmuş ufaklık. Odadan içeri girerken konuşmaya bu şekilde girmişti. Ama Ayaz'dan hiç cevap çıkmamıştı. Sessizce yatıyordu. Atakan kapıyı ardından kapattı ve gidip yatağın kenarın oturdu. Elini Ayaz'ın başına attı ve saçlarıyla oynayarak... (Atakan)-Hayatta her zaman istediklerin olmaz ufaklık bunu iyi biliyorsun. Bu noktada senin yapman gereken tekrar denemek. Şu anda seni yayınevine başvurman için desteklediğimizden dolayı bizden nefret ediyor olabilirsin. Sonuçta seni buna biz ittik. İnternetteki okuyucularından çok bizim sözlerimiz seni etkiledi. Bundan eminim. Ama inan bana gerçekten yazma işinde iyisin. Sadece bazen işler istediğimiz gibi gitmez işte. (Ayaz)-Bihiyorum. Ayaz suratını yastığından ayırmadan konuştu. (Ayaz)-Bunu laten bihiyorum. Ama yine de üzülmeden edemiyorum. En sonunda kafasını yastıktan kaldırdı. Muhtemelen konuşurken nefes almakta zorlandığı için bunu yapmıştı. (Ayaz)-Ama biliyorsun ki istediğim kadar deneyemem. Mümkün olduğunca hızlı bir şekilde bu işte başarılı olmalıyım. Olabildiğince para kazanıp hem aileme hem de Göknur'a yardımcı olmalıyım. (Atakan)-Göknur'la ilgili hislerini anlıyorum. O da sana karşı boş değil ama biliyorsun ki seni hala kabuk etmedi. (Ayaz)-Haksız da sayılmaz abi. Beni istemesi için bir sebebi yok. Durumum belli. Okula bile gitmiyorum. Anne babam ve senin desteğin olmasaydı eğer yapabilirdim ki şimdiye kadar? Hiçbir şey. Bir hiç olarak hayatımın bitmesini istemiyorum. Ayaz hayatta çok fazla başarısı olan birisi değildi ve bu konudan dertleniyordu. Küçüklüğünden beri ünlü bir yazar olmak istemiş ve insanlar kendisini tanısın istemişti. Yazdıklarıyla insanlara dokunmasa bile onları eğlendirmek istemişti. Onları gaza getirmek, heyecanlandırmak ve dahası şeylerle duygularını oradan oraya taşımak. Ama bu konuda ilk ve en önemli girişimi elinde patlamıştı. Kendine olan bütün güvenini yitirmişti. (Atakan)-Yapma. Bir konuda hemen başarılı olmaya çalışırsan asla başarılı olamazsın. Başarı zamanla elde edeceğin bir şeydir. (Ayaz)-Sence böyle bir şansım var mı benim? Benim o başarıyı hızlıca yakalamam gerekiyor. Başka çarem yok. (Atakan)-Biliyorum ufaklık. Biliyorum. Bunu mümkün olan en hızlı şekilde yapmak zorundasın. Ama denemeden asla vazgeçemezsin. 1 defa olmadıysa 10 defa. 10 defa olmadıysa 100 defa. (Ayaz)-Senin için söylemesi kolay. Güzel bir işin ve harika bir eşin var. Tipin de iyi. Boyun ve fiziğin de yerinde. Beni anlayabilir misin ki? Her şeyinle benden daha iyisin. Sürekli senden bir şeyler istiyorum! Keşke size bu kadar yük olmasaydım. Keşke hiç doğmasay... O anda Atakan tüm gücüyle Ayaz'ın suratına bir tokat patlattı. Ayaz şaşkınlık ve acı içinde kalırken Atakan yavaşça ayağa kalktı. Vahşi bir kaplan edasıyla parlayan öfkeli gözlerini Ayaz'a dikti. (Atakan)-Sakın! Sakın o cümlenin devamını getireyim deme! Biz boş yere mi sana inanıp seni destekliyoruz lan!? Hemen pes et diye mi!? Senden daha iyi görünüyorsam ne olmuş!? Güzel bir işim varsa ne olmuş!? Abinim lan ben senin geri zekalı! Abin! Sen olmasaydın ben "abi" olabilir miydim!? Ayrıca benden bir şey istiyorsan ne olmuş? Ben kazandığım parayı dışarıdaki piçlere yedirmek için kazanmıyorum. Büyük çoğunluğunu karıma, bir kısmını aileme, bir kısmını da sana yedirmek için kazanıyorum! Benden bir şey istemeyeceksen kimden isteyeceksin!? Ayaz ilk defa abisini bu kadar sinirli görüyordu. Her durumda sakin kalan abisi şu anda gerçekten bambaşka birisi gibi görünüyordu. Ama Ayaz ondan korkmuyordu. Çünkü bu öfkenin korkulması gereken bir şey olmadığından emindi. (Atakan)-Bu sözlerini can sıkıntına veriyorum bilesin. Ama bir daha sakın! Ayaz. Sakın o cümleyi kullanayım deme. Hatta düşünme bile! Eğer sana öyle düşündürtüyorsak kendimi asla affetmem. Atakan yavaşça kapıya yöneldi. (Atakan)-Ha birde. Bu konuşma aramızda kalacak. Annemlere anlatmıyorsun. Ben neyse ama onlar bunu duyarsa kırılırlar. Onları üzmek istemezsin değil mi? Ayaz bu soruya sessiz kalarak sadece başını salladı. Elbette ki ailesini üzmek istemiyordu. Onları üzerse, onları üzdüğü için kendisi daha çok üzülürdü. (Atakan)-Güzel. Toparlandığın zaman aşağı gel. Konuşmasan bile görün annemlere. Kadın endişeli. Atakan kapıyı kapatıp çıktı. Ayaz ise derin bir nefes aldı. (Ayaz)-Yüküm işte amına koyayım. Her şeyimi sizin yapmanız beni sizden daha fazla üzüyor. 16 yıldır her şeyimle siz ilgileniyorsunuz. Canımı yakıyor artık bu. Kendi kendime yetmek istemem çok mu? Lanet girsin. Peki lan! Bu yayınevi olmadıysa başkasına giderim. Başka şeyler yazar bir daha denerim. Eninde sonunda başaracağım. Yemin ederim ki başarıp bütün dünyaya kendimi tanıtacağım! Ayaz yumruklarını sıktı ve başaracağına yemin etti. (Baba)-Konuştun mu? (Atakan)-Konuştum baba konuştum. Hemen düzelir mi bilmiyorum ama düzeleceği kesin. İstediği şeyi başarmak istiyorsa düzelmek zorunda. (Anne)-Yemek yiyecek durumda mı peki? (Atakan)-Pek sanmıyorum anne. Ama yarına kadar kendine gelir diye düş... Ayaz o anda mutfak kapısından içeri girdi ve gözler hızlıca ona döndü. Atakan şaşkınlıkla ona bakarken gözlerindeki bakışı gördü ve hafifçe gülümseyerek... (Atakan)-Düşündüğümden daha çabuk düzeldin. (Ayaz)-Kim olduğumu sanıyorsun acaba? (Atakan)-Dünyanın en iyi yazarı? Atakan nabız ölçmek istercesine bu soruyu sormuştu. Kardeşinin kırılan güveninin ne derece yerine geldiğini görmek istiyordu. (Ayaz)-Yanlış cevap. Cevap "Evrenin en iyi yazarı" olacaktı. (Atakan)-Bak sen. O kadar kendine güveniyor muydun ya? Yukarıdayken öyle görünmüyordun. (Ayaz)-O az önceydi. Şimdi işler farklı. Başarana kadar durmak yok. (Anne)-Ama önce yemek beyler. Boş bir mideyle güzel satırlar ortaya çıkmaz. (Ayaz)-Aynen öyle bebeğim. Ayaz'ın bu şevk dolu girişi evin havasını anında değiştirmişti. Evin neşe kaynağı neredeyse tamamen Ayaz olduğu için o moralsiz olduğunda herkesin morali bozuluyordu. O mutluyken de etrafına neşe saçarak herkesi pozitif bir hale getiriyordu. Ayaz'ın yanındayken mutsuz olma ihtimaliniz yok gibi bir şeydi. Tabii o mutsuzken işler çok farklı bir hale geliyordu. (Anne)-Otur bakalım o zaman. Önce mideni sonra zihnini doldur. *** Yemekten sonra Atakan Ayaz'ı odasına gitmeden yakaladı ve kolundan tuttu. (Atakan)-Nereye ufaklık? (Ayaz)-Romanımı gözden geçireceğim. (Atakan)-Bilemedin. Dışarı gidiyoruz. Evlerini yeniledikleri için 1 haftadır Melisa'yı görmedim. Sende Göknur'u görmüş olursun. (Ayaz)-Ne diye karından 1 hafta uzakta kalırsın ki? (Atakan)-1 haftayı annemlerde geçirip evi yenilemelerine yardım edeceğim dedi. Bende işim olduğundan mecbur yalnız bıraktım onu. Evde tek sıkıldığım içinde size döndüm işte. Neyse be. Lafa tutma beni. Karımı özledim. Gidelim hadi. Atakan Ayaz'ı çekiştirerek evden çıkardı ve Göknurların evine doğru harekete geçtiler. (Atakan)-Ee, tekrar ne zaman yayınevlerine bir başvuru yapmayı planlıyorsun? (Ayaz)-Aslında hemen yarın başka bir yayınevine gitmeyi planlıyorum. Ama başka zamana kalırsa da sorun yok. Ya da düşündüm de, başka bir zamana kalması daha iyi. En azından yazdıklarımın üzerinden geçip bir sorun var mı diye bakabilirim. (Atakan)-Güzel. En azından artık bir planın var. Ama hala reddedilme ihtimalin var unutma. (Ayaz)-Önemli değil. Artık bir önemi yok. Evde de söylediğim gibi. Başarana kadar durmak yok. Ayaz ne kadar denemesi gerektiğini bilmiyordu ama yazdığı şeylerin eninde sonunda kabul göreceğinden emindi. Başarmak zorundaydı. Yoksa az önce abisini kızdırdığı düşüncelerinden sıyrılabilir miydi bilmiyordu. Elinden gelen en hızlı şekilde yazdıklarını bir yayınevine vermeli ve kendi kitaplarını bastırıp para kazanmalıydı. Aksi taktirde bu şekilde yaşamaya daha ne kadar devam eder bilmiyordu. Kafasını her gün hiç durmadan kemiren o düşüncelerin artmasını istemiyordu. Abisini bu şekilde sinirlendirmeyi başardıysa kim bilir ailesini ne kadar üzerdi. Ayaz kesinlikle bunu istemiyordu. O yüzden de kesin olarak başarmak zorundaydı. (Atakan)-Pekâlâ ufaklık. Madem başarana kadar durmak yok sonuna kadar arkandayım. Tüm dünyaya açılacağın günü sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
|
0% |