Yeni Üyelik
30.
Bölüm

Bölüm-28 Ret Üstüne Ret

@aristokrat

Ayaz aradan 1 ay kadar süre geçmesine izin verip kafasını iyice topladı ve o boşlukta farklı bir roman cildi daha yazdı. Ardından da 2 şirkete daha başvurdu ama gelin görün ki o iki şirketten de ret yedi. Şirketlerin sunduğu nedenler ise Ayaz'ın bir roman türüne olan nefretini tetiklemeye başlamıştı.

(Ayaz)-Yeter lan! Bıktım oğlum sizden! Sokarım romantizm romanlarınıza! Valla yetti artık! 2 şirkette okuyucu romantizm görmek istiyor diye reddetti! Soktuğumun korkakları! Farklı iş denemek bu kadar mı batıyor lan size!?

Ayaz arabanın içinde öfkeden delirirken abisi sadece onu dinlemekle yetiniyordu. Muhtemelen şu anda Ayaz'ı arka koltukta oturan Göknur bile sakinleştiremezdi.

(Ayaz)-Yeni yazarlara hak tanımayıp geri yollarsanız tabii gelişmez roman kültürü! Sonra ağlarsınız niye roman satışları düşük diye! Geri zekalılar! Sadece romantizm yayınlarsanız başka şeyler seven insanlar alır mı o boktan romanları!?

Ayaz şu anda arabanın sağını solunu yumruklamamak için zor duruyordu.

(Ayaz)-Birde gelmiş benden gidip romantizm romanları yazmamı istiyor. Niye üzerine düşünmemem gereken bir şeyi yazmakla vakit kaybedeyim ki? Benim gibi kurgu yapan birini bulmuşsunuz daha ne istiyorsunuz!?

(Atakan)-Ayaz tamam. Sakin ol abim.

(Ayaz)-Sakin olamam abi. Birbirinin aynısı olan deli saçması romanları kabul etmeleri kanıma dokunuyor.

(Göknur)-Ayaz lütfen sakin ol. Ne yapalım piyasada bunlar dönüyor.

(Ayaz)-Şu anda beni sen bile sakinleştiremezsin.

Ayaz her ne kadar Göknur'a sırılsıklam aşık olsa da şu anda gerçekten Göknur bile hiçbir şey yapamazdı. Ayaz 3 kez üst üste aynı bahaneye maruz kalınca artık raydan çıkmıştı. Gerçekten yapabileceği bir şey var mıydı onu düşünüyordu.

Romantizm içerikli bir çöp parçası yazmayacağı kesindi. Ama ne yapabilirdi? Aklı her zaman olduğu gibi fantastik şeyler pompalıyordu ve bütün zihni bunlarla kaplıydı. Örümcek ağı misali beyninin her tarafı fantastik düşüncelerle doluydu. Hatta durum o ki aklında olan her şey tamamen özgün şeylerdi. Ayaz şimdiye kadar binlerce belki de on binlerce roman manga ya da eline ne geçerse okumuştu ve yazdığı şeylerin biri bile diğerlerine benzemiyordu.

O yüzden kendisinin harika bir yazar olduğundan emindi. Onun beyni sadece yazmak için tasarlanmıştı.

(Ayaz)-Offf. Mal herifler. Buradan yemek yemeye gidebilir miyiz lütfen? Mümkünse açık hava ya da boğaz falan.

Ayaz'ın derdi yemek değildi aslında. Sadece sessiz sakin bir yerde oturup kafa dağıtmak istiyordu. Yemek sadece bu isteği için bir bahaneydi o kadar.

***

Yemekten çıkıp eve döndüklerinde Ayaz yine kendisini odasına kapatmıştı. İki kez daha ret yemiş olması onu gerçekten derinden yaralamıştı.

(Atakan)-Gök. Fırla şunun yanına.

(Melisa)-Bence de ablacım. Şu noktada bizim bir şey yapabileceğimizi düşünmüyorum.

(Göknur)-Ben ne yapabilirim ki bu konuda? Ona ne demeliyim bilmiyorum.

(Atakan)-Yanında durup destek olsan yeter. Senin yanında olduğunu bilirse rahatlar.

Atakan basitçe Göknur'un Ayaz'ın yanına yollamıştı.

(Göknur)-Tamam Atakan abi.

Diyen Göknur Ayaz'ın yanına doğru hareketlendi. Atakan ise diğerlerine Göknur'un gittiğinden emin olduktan sonra diğerlerine döndü ve...

(Atakan)-Pekâlâ. Size söyleyecek bir şeyim var demiştim. 1 ay önce Ayaz ilk reddini yediğinde bana birkaç şey söyledi. Şöyle ki, Ayaz bize yük olduğunu düşünüyor.

Bu sözlerle birlikte anne ve babası hemen şok olmuşlardı. Bu onların beklediği bir şey değildi. Her zaman güler yüzle gezen ve bulduğu her fırsatta anne babasına sataşıp onların gününü de güzelleştiren Ayaz'ın bu şekilde düşüncelere sahip olması asla düşünecekleri bir şey değildi. Hatta böyle bir şeyi hayatları boyunca asla düşünmezlerdi.

(Anne)-Ama neden? Daha 16 yaşında. Ne yük olması?

(Atakan)-16 ya da değil anne. Hem mevcut durumu yüzünden hem de parasal anlamda bize yük olduğunu düşünüyor.

(Baba)-Parasal anlamda mı? Daha 16 yaşında be. Ergenliğini bile atlatmadı. 30 yaşında koca bir adam olsa neyse, ki o zaman bile bize yük olmaz.

(Atakan)-Sorun orda ya baba. Daha 16 yaşında. Bazı şeyleri anlamıyor. Kendince bize yük olduğunu ve bir an önce para kazanmaya başlamak istediğini söyledi.

(Anne)-Ne yük olması oğlum? Çocuk ailesine yük olur mu hiç? Ben doğurdum onu bakacağım tabii.

(Baba)-Ben boşuna mı yıllarca ter döktüm para kazandım? Hepsi sizin içindi.

Anne ve babasının kırıldığı kesindi. Aslında Atakan bunları onlara anlatmayı planlamıyordu ama Ayaz bugün 2 ret daha yiyince aynı düşüncelere gireceğini düşündüğü için anlatma kararı almıştı. En azından Ayaz'ın ne düşündüğünü bilsinler ve ona göre yaklaşsınlar istiyordu. Ayaz onları tersleyip kırarsa neden öyle davrandığını bilsinler istiyordu.

(Atakan)-Biliyorum canlarım. Biliyorum. Ama Ayaz bilmiyor işte. Ayrıca her ne kadar ikisinin geleceği belirsiz olsa da Ayaz Göknur'un çalışmasını istemiyor ve onun için de para kazanmak istiyor.

(Melisa)-Göknur Ayaz'a karşı boş değil ama...

Melisa o an duraksadı ve Melisa'nın duraksamasıyla onun ne diyeceğini anlayan Atakan cümleye devam etme kararı aldı.

(Atakan)-Ama Ayaz'ın durumu yüzünden ne yapacağını bilmiyor. Geleceği belirli olmayan biriyle olup olmama konusunda kararsız. Haksız olduğunu söyleyemem. Bu durum onun için de zor olmalı.

(Melisa)-Olmaz mı? Kaç gece ağlayarak bana geldiğini biliyorum. Göknur'da onu istiyor ama kafası çok karışık.

(Baba)-Ne diyebiliriz ki?

Gerçekten de diyecek bir şey yoktu. Hem mevcut durumları hem de yaşlarının getirdiği bilinçsizlik onların kafasını karıştırıyordu. Ayaz'ın kafası karışık değildi tabii ama Göknur haklı olarak sersem bir haldeydi. Gerçekten de geleceği belli olmayan birisiyle olmaktan emin değildi.

(Anne)-Onunla bir konuşsam mı?

(Atakan)-Dur anne. Konuşmana gerek yok. Ben o gün diyeceğimi dedim ona. Ve bunları bildiğinizi de söylemeyin ya da belli etmeyin lütfen. Sadece size karşı anlık çıkışmaları olursa neden çıkıştığını bilin diye söylüyorum.

(Baba)-Tamam oğlum tamam. Biz bir şey söylemeyiz Ayaz'a. Ama siz, daha doğrusu sen onunla ilgilen olur mu? Ayaz küçüklükten beri çok kırılgandı biliyorsun.

(Atakan)-Sen rahat ol baba. Ben Ayaz'la her türlü ilgilenirim.

***

Göknur Ayaz'ın odasına gidip kapıyı çaldığında hiç ses gelmemişti.

(Göknur)-Ayaz, benim Göknur. Gelebilir miyim?

(Ayaz)-Gelebilirsin.

Ayaz'ın izniyle birlikte Göknur yavaşça kapıyı açıp odaya girdi ancak beklemediği bir manzarayla karşılaştı. Ayaz'ı ağlıyor olarak beklemişti ama Ayaz bilgisayar başındaydı ve klavyeyi parçalamak istercesine hızlı bir şekilde bir şeyler yazıyordu.

(Göknur)-Sen, iyi misin?

(Ayaz)-Daha iyi olmamıştım.

Ayaz garip bir şekilde sakin görünüyordu. Göknur o anki şaşkınlığından mı yoksa Ayaz'ın gülümsemesi yüzünden mi bilmiyordu ama Ayaz'ın soğuk gözleri ardındaki hissizliği görememişti. Ayaz'ın bilgisayar başında oturuyor olması onu gerçekten şaşırtmıştı.

(Göknur)-Şey, emin misin? Sabah iyi olmayan birine göre fazla normal görünüyorsun da?

(Ayaz)-İyiyim dedim güzelim. Sadece biraz kafa dağıtmak için yazıyorum.

Tabii Ayaz böyle söylemiş olsa da yalan söylüyordu. Kafa dağıtmak için yazmıyordu. Sorunun kendi romanlarında olduğunu düşündüğü için sıfırdan yeni bir romana giriş yapmıştı ve karakterlerini belirliyordu.

Bir makine gibi çalışan zihni buna izin veriyordu. Yeni bir kurgu yaratmak için fazla bir zaman harcamasına ihtiyacı yoktu. O yüzden yapması gereken tek şey bilgisayar başına geçip kontrolü beynine bırakmaktı.

(Göknur)-Ben, gidiyorum o zaman.

Göknur şaşkınlıkla ancak bunları söyleyebilmişti. Şu anda yanında durup durmaması gerektiğinden emin değildi.

(Ayaz)-Tamam. Ama önce...

Ayaz aniden sandalyeden kalktı ve Göknur'a sıkıca sarıldı. Derin bir nefes alıp birkaç saniye ona sarılarak durdu.

(Ayaz)-Şimdi oldu.

Bu hareketi yaparak kendisini rahatlatmıştı. Zihnen bu rahatlamaya ihtiyacı vardı ve Göknur'a sarılmak ona iyi geliyordu.

(Göknur)-Küçük şapşal seni.

Göknur gülümsedi ve Ayaz'ın başını okşayıp mutfağa geri gitti.

Ayaz yeniden bilgisayar başına geçti.

(Ayaz)-Eğer sorun bensem daha fazla yazmak zorundayım. Her şey mükemmel olmalı.

Göknur gayet normal bir şekilde mutfağa inip Ayaz'ın tekrar bir şeyler yazmaya başladığını anlattığında herkes şaşırmıştı ama bir yandan da Ayaz'ın iyi olması onları rahatlatmıştı. Bir kişi hariç. Atakan.

"Nedense işler o kadar basit değilmiş gibi hissediyorum. Ayaz bir şeylere takıntılı hale geliyor gibi. Umarım kendini çok fazla zorlamaz."

 

Loading...
0%