@aristokrat
|
İçkiler sipariş edildikten sonra herkes kendi arasında sohbete çekilmişti. Cenk Baran'la bir şeyler konuşuyor. Göknur Baran'ın sevgilisiyle sohbet ediyor ve Ayaz Çağla'yla ilgileniyordu. Diğerlerinin sohbetleri bir kenara Çağla romanının yeni cildini getirmişti ve Ayaz'a vermişti. Ayaz cilde hızlıca bir göz gezdirmiş ve gözüne takılan hataları ona söylemekle meşguldü. (Ayaz)-Dediğim gibi. Erkek ana karakterin çok uzun zamandır pısırık hareketler sergiliyor. (Çağla)-Ama kişiliği öyle. (Ayaz)-Bak. Anlamadığın bir kısım var. Pısırık bir erkek görmek başta okuyucuları tatmin edebilir ama bu sadece bir noktaya kadar. Karakterin sürekli pısırık hareketler sergilerse karakter gelişimi diye bir şey olmaz. Bu da hikayeni sıkıcı bir hale getirir. Madem gerçeklikten kaçmadan günlük hayattan olaylar yazmayı çok seviyorsun, o zaman şunu unutma. Her insan öğrenir, gelişir ve değişir. Sürekli olarak aynı kafada kalamaz kimse. Kaldı ki kadın ana karakterin erkek ana karakteri sürekli taciz ediyor. Bu hoş değil. Çağla tam konuşmak nefes almıştı ki Ayaz parmağını sallayarak onu susturdu. (Ayaz)-Hayır hayır hayır. Karakteri öyle lafının arkasına saklanamazsın. Yazdığın karakter fahişe değil. O kadar cilveli olmasına gerek yok. Pekala serinde cinsellik kullanmanı hoş karşılıyorum. Sonuçta yazarlar her şeyi açıkça yazmalılar düşüncesindeyim. Ara sıra bana çullanıyor olsan da seni destekliyorum. Ama bu kadarı çok fazla. Ben yazardan önce bir okuyucuyum. (Çağla)-Ama bu noktadan geri dönemem ki. Kadın karakteri bir anda oğlandan soğutamam ya. (Ayaz)-Bazen çok sığ düşünüyorsun Çağla. Çok basit bir şekilde kızın aşırı hareketlerini azaltabilirsin. (Çağla)-Söyler misin lütfen? Çünkü şu an aklıma kurtaracak hiçbir şey gelmiyor. (Ayaz)-Erkek ana karakter kıza karşılık vermediği için kızın hevesini kaybetmesi konusunu işle. Kız oğlanla uğraşmayı azaltsın çünkü karşılık alamamaktan bıkmış olsun. Kız onunla uğraşmayı azaltınca da oğlan boşluğa düşsün ve kızla konuşmak için cesaret toplasın. Gerisini de sen toparla artık. Ayaz konuşmasını yaparken Çağla aydınlanmış gibi ona bakıyordu. Ayaz'ın bu kadar seri senaryo üretebiliyor olması gerçekten harikaydı. Ayrıca bu fikir çok mantıklıydı. İşe yaramaması için hiçbir sebep yoktu. (Ayaz)-Hemen sevinme şapşal. Harika bir fikir diye düşündüğün fikir tamamen klişe bir fikir. Nasıl işleyeceğine bağlı olarak bütün cildi batırma ihtimalin var. Klişeler paslıdır. Sadece doğru usta onları parlatabilir. Ayaz bu konuda çok kafa yormamıştı ve yormasına da gerek yoktu. Gerçekten de klişe bir konuydu bu. Zaten bu yüzden romantizm romanlarını çok sevmiyordu. Olayların yaşanma şekli değişse bile temelde her şey aynı yere çıkıyordu. Sürekli klişeler kullanılıyordu. Pekala kendi romanında da klişeler mevcuttu ama kendisi o paslı klişeleri parlatmakta bir ustaydı. O yüzden göze batmıyordu. Ama Çağla gibi profesyonel olmayan biri için pası parlatmak o kadar da kolay olmazdı. Ve Ayaz, Çağla'nın batırmasını istemiyordu. Çağla batırıp kötü yorumlar alırsa hevesi kırılabilirdi ve diğer ciltleri de bu heves kırıklığından nasibini alırdı. (Ayaz)-Yani yazarken sürekli bana yazdığın şeyleri yolla. Elimden geldiğince seni desteklerim. Ayaz önce biraz moral bozmuş olsa da bu sözleriyle Çağla'nın umudunu yeniden yeşertmişti. (Çağla)-Teşekkür ederiiim. Eve gidince ilk işim dediklerini ayarlamak olacak. Çağla Ayaz'ın elini sıkıca kavrayarak teşekkür etmişti. Ayaz gülümseyerek karşılık vermiş ve önündeki içkisinden bir yudum almıştı. (Ayaz)-Ee, gelecek için herhangi bir planın var mı? Ayaz'ın aniden sorduğu bu soru Çağla için ilk önce anlamsız gelmişti. (Çağla)-Anlamadım Ayaz abi. (Ayaz)-Bu romanın bitince diyorum, ne yapmayı planlıyorsun? Ayaz'ın merak ettiği şey buydu. Kendisi elindeki romanı bitirdikten sonra birkaç hafta boş oturacak ve yeni bir romana başlayacaktı. Tabii o boş oturduğu zamanlarda yeni yazacağı kurgusunu hazırlayacaktı. Tanıdığı birçok yazar da aynı şekilde planlamalar yapıyordu. Tabii bazılarının yeni bir kurgu oluşturması için gereken süre değişiyordu. Piyasadaki herkes Ayaz kadar geniş bir hayal gücüne sahip olamıyordu. Daha geniş hayal gücüne sahip birileri elbette vardı ama Ayaz yazma konusunda bir "dahi" sayıldığı için onun için yeni kurgular oluşturmak basitti. Ama Çağla hiç bu konuyla ilgili konuşmamıştı. Ayaz'la ne zaman yan yana gelseler sürekli olarak şu an yazmakta olduğu romandan konuşuyorlardı. O yüzden de Ayaz Çağla'nın gelecek planı yapıp yapmadığını merak etmişti. (Çağla)-Bilmem ki. Bir planım yok. Uzun bir süre yazmam sanırım. Seneye lise son olacağım çünkü. (Ayaz)-Üniversite için çalışmaya başlayacaksın ha? (Çağla)-Evet. Ama hala ne okuyacağımı bilmiyorum. Bana uyan bir bölüm varmış gibime gelmiyor. Çağla'nın geleceği ile ilgili bir plan yapmadığı bu sözlerinden açıkça belli oluyordu. Yazarlığı bırakmayacaktı muhtemelen ama ara verme konusunda kesindi. Üniversite sınavına hazırlanabilmek için bir yıllığına ara verecekti. (Ayaz)-Romanını ne zaman bitirmeyi planlıyorsun? (Çağla)-Ha? Aa, şey, 3 cilt daha yazacağım sanırım. Yani 17. ciltte final vereceğim. (Ayaz)-3 cilt için 3 hafta yani temmuzun sonu. Uzun bir süre yazamayacaksın evet. Ama şunu da düşün. Üniversiteye girdiğinde işler daha da zorlaşacak. Derslerin daha ağır olacak. Ayaz küçük bir uyarıda bulunmuştu. Üniversite onu zorlayabilir ve yazmasını tamamen engelleyebilirdi. Her ne kadar bu işte iyi olsalar da yazmak kolay değildi. Bazen saatlerce ekrana bakıp birkaç kelime bile yazamadıkları oluyordu. Bazen ise bir saat içinde 3-4 bin kelime yazabildikleri oluyordu. Bu tamamen onların moduna göre değişiyordu. Ve Çağla üniversitede stres altına girebilirdi. Bu hem derslerini hem de yazarlığını etkileyecek bir durumdu. Yazarlık bir kenara dursun derslerinin etkilenmesi en kötüsüydü. Yazar olarak sınav zamanını bahane ederek yayın şirketinden izin isteyebilirdi. Ama yazarlığı bahane ederek sınavlardan kaçamazdı. O yüzden o konuda büyük bir sıkıntıya sahipti. (Çağla)-Biliyorum ama. Ne bileyim. Bir planım yok işte. Kafam çok karışık. (Baran)-Gençler. Buraya bakın. Çağla ve Ayaz arasındaki konuşma ilerlerken Baran bir noktada araya girme ihtiyacı hissetti ve dikkatleri üzerine çekti. (Baran)-Yaşınız gereği bazı şeylere dikkat etmiyorsunuz. Çağla şimdilik iyi miktarlarda para kazanıyor. Tahminimce ona 1 yıldan fazla yetecek kadar parası var. Doğru muyum? Diyerek düşüncesini doğrulamak adına Çağla'ya baktı. Çağla ise... (Çağla)-2-3 yıl yetecek kadar param var. Zorunlu harcamalarım dışında yalnızca romanlara ve ara sıra da abur cuburlara para veriyorum. ... diyerek yaptığı şeyi kısaca anlatmış oldu. (Baran)-Kısaca aşırı bir harcaman yok. Güzel. Romanını bitirdikten sonra roman yazmayı bir süreliğine unut ve okuluna odaklan. Gidebileceğin bir bölüm seç ve üniversite için çalış. Üniversiteye girdiğinde yeni bir roman yazmak istersen bizim departmanın üst kademesindekilerle görüşüp senin aylık roman planına geçmek istediğini söylerim. Yani ayda 1 bölüm yazman yeterli olur. O zaman hem derslerine hem de yazarlığa odaklanabilirsin. Tabii paranı da kazanmış olacaksın. O anda Çağla'nın gözleri parlamaya başladı. Baran'ın sunduğu bu teklif onun için bulunmaz bir nimet gibiydi. Eğer ayda bir bölüm yazacak olursa hem de okula yeterli vakti ayırabilir hem de romanıyla ilgilenebilirdi. Böylelikle de hiçbir şey birbiriyle çakışmamış olurdu. (Çağla)-Gerçekten mi? Ah, pardon. Çağla o anki heyecanlıyla ellerini masaya vurup bağırmıştı. Herkesin gözleri kendine dönünce de etrafa bakınıp özür dilemişti. Kızaran yanaklarını eliyle saklayıp yerine oturdu. Masadakiler gülerek Çağla'ya baktılar. Baran'da gülümsedikten sonra... (Baran)-Gerçekten gerçekten. Merak etme. Orası bende. ... demişti. Çağla gerçekten çok mutlu olmuştu. İşte şimdi bu rahatlıkla sakin bir kafaya erişebilir ve her şeye sakince karar verebilirdi. Çağla o anda ciddi anlamda bir rahatlama hissetmişti. Sanki üzerindeki bir yük kalkmış gibiydi. (Ayaz)-Beni de bir aylığa çıkarts... (Baran)-Asla. (Ayaz)-Daha cümlem bitmedi be! Ayaz şakasına bir şey denemek istemişti ve Baran daha Ayaz cümlesini bitirmeden araya girmişti. Ayaz'ı salmak gibi bir niyeti yoktu. (Baran)-Önemli değil. Senin gibi altın yumurtlayan bir tavuğu, hayır, bana altın süt veren bir ineği bırakır mıyım sanıyorsun? Ruhunu bile sağacağım. Sen bana aitsin. Baran'ın etrafındaki hava birden karanlıklaşmış ve yüzü korkunç bir hal almıştı. Ayaz anında Göknur'a sarılmış ve... (Ayaz)-Anneee!!! Koru beni. Korkutucu bu adam. Ayaz Göknur'a sarılmışken Göknur Baran'la aynı gülümsemeye büründü ve o da karanlıklaştı. (Göknur)-Neden seni korumalıyım? Hepimiz seni sağmak istiyoruz. Göknur bu şekilde karşılık verince Ayaz sakince Göknur'dan ayrıldı ve oturduğu yerden kalktı. Biraz geri çekildi ve... (Ayaz)-İmdat ulan! Yiyecek bunlar beni. Harbi diyorum takarım boynuzu. ... diyerek eğlenceli bir tehdit sundu. Ama... (Cenk)-Selam büyük baş. Boynuzlarını kesmemi ister misin? (Ayaz)-Sende mi lan!? Hain herif! ... Cenk arkasında belirip boynuzlarını kesmekle tehdit edince Ayaz'ın planları suya düştü. Ve Ayaz o anda mükemmel bir plan düşünerek Baran'ın sevgilisinin arkasına saklandı. (Ayaz)-Yenge yardım eeet. Bu sapıklar sağacak beni. Baran'ın sevgili oyuna dahil olmadı ve gülüp geçti. Ancak Ayaz hala kurtulamamıştı. Omzunda bir el hissetti ve titreyerek arkasına döndü. (Ayaz)-Ça-Çağla? (Çağla)-Romanımdaki karakterler için denek olursan seni kurtarırım. Çağla'da aynı gülümsemeyi takındı ve güzel bir teklif sundu. Tabii bu teklif Ayaz için daha kötüydü. Pısırık bir karakterin tepkileri için kullanılacak bir denek olmaktansa yazmayı yeğlerdi. Ama şu anda hiç yazası yoktu. Hatta derhal buradan kaçıp gitmek istiyordu. Gözlerini kapıya dikip iki adım attıktan sonra aynı el yeniden omzunu yakaladı ve... (Çağla)-Nereye gidiyorsun bakalım? (Ayaz)-Ee, ocakta yemeğim vaaar!!! Ayaz bağırarak kaçmaya başladı. Fakat Ayaz kaçarken kapının önüne barmaid geçti ve Ayaz fren yaptı. Barmaid elindeki kamçıyı şaklattı ve... (Barmaid)-Burada kaçmaya çalışan birisi var. Annene gel bakalım. Barmaidin bu sözlerinden sonra Ayaz masaya döndü ve... (Ayaz)-Barmaidi nasıl ikna ettiniz lan!? Haksızlık bu! Diye bağırdı. Barmaid kamçıyı bir kez daha şaklattı. (Ayaz)-İmdat ayol aa. Kesecekler lan beni! Ayaz kaçış yolu aramaya devam ederken barmen elinde bir tüfekle çıkageldi ve Ayaz'ın arkasına geçti. Ayaz hemen ona yapıştı ve... (Ayaz)-Kahramanım! ... diyerek sarıldı. Fakat barmen Ayaz'ın beklemediği bir performans sergiledi. (Barmen)-Avımdan uzak durun. O benim! (Ayaz)-Lan yeter! Vur lan! Kaçmıyorum artık! Ayaz kaçamayacağını anladığı için gereksiz bir yükselmeyle barmene kendisini vurmasını söyledi. (Barmen)-Nasıl istersen. Diyen barmen tüfeği hazırladı ve Ayaz'a doğrulttu. (Ayaz)-Ha? Öyle mi? Şey, fazla ciddiye almasan mı acaba? (Barmen)-Söz ağızdan bir kere çıkar ufaklık. (Ayaz)-Deme ya. Barmen düzgünce nişan aldı ve... ... ateş etti. Ayaz kendini korumak için kollarıyla yüzünü kapatmıştı ama birkaç saniye sonra hiçbir şey olmadığını fark edince kollarını yavaşça indirdi. Barmene baktı. Etrafa baktı. Kendi etrafında küçük parti kağıtlarından olduğunu fark etti. Renkli kağıtlar barmenin tüfeğinden çıkmıştı. (Ayaz)-Ne oluyor lan? Ayaz çevresine bakarken barın kapısı açıldı ve 3 katlı kocaman bir pasta içeri girdi. Ardından da Ayaz'ın ve Göknur'un anne babaları içeri girdi. Herkes hep bir ağızdan... (Herkes)-Doğum günün kutlu olsun Ayaz! Alkışlar eşliğinde Ayaz'ın doğum günü kutlaması yapılmaya başlandı. Ayaz mahcup bir şekilde olanları izliyordu. Gözleri dolmuştu. Bu tür etkinlikleri seviyordu. Ama romanıyla ilgilenmekten kendi doğum gününü bile unutmuştu. Ayaz ne diyeceğini bilemeden öylece dikiliyordu. Anne babası yanına gelince onlara güzelce sarıldı. Sonra Göknur ve diğerleriyle de sarıldı. (Ayaz)-Bugün 3 Temmuz değil mi? Tamamen unutmuşum. (Anne)-Doğum günün kutlu olsun bebeğim. (Baba)-Doğum günün kutlu olsun ufaklık. Ayaz hala ne diyeceğini bilemiyordu ve herkese teşekkür ediyordu. Doğum gününü unuttuğu için doğal olarak bir kutlama da beklemiyordu. O sadece eğlenceli olduğu için, tabii biraz da kafası iyiydi, dalga geçiyordu. D Barmen ve barmaidin olaya katılması zaten beklemediği bir şeydi. Her şeyi önceden ayarlamışlardı. (Ayaz)-Ohh. Çok mutlu oldum şu an ya. Ayaz gülümseyerek pastanın yanına gitti ve bıçağı alıp ilk kesiği atarak gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam edecek olan bu kutlamayı başlattı.
|
0% |