@aristokrat
|
(Baran)-Hala bir cevap bekliyorum. Baran adamlardan birinin cevap vermesini bekliyordu tabii ama adamlardan ses çıkmıyordu. Resmen altlarına ediyorlardı. Karşılarında kocaman emekli bir orgeneral vardı ve karşıt olarak hepsi basit bir birer çalışandı. Tabii iş ayrımı yapmıyorlardı ama bir orgeneral karşısında ne yapabilirler emin değillerdi. Kaldı ki Baran'ın adı yaptığı işlerden dolayı ülke genelinde bilinen bir isimdi. (Baran)-Sanırım istediğim cevabı alamayacağım. Peki, o zaman bende... Baran ikisinin yakalarından tuttu ve pençelerini avına geçiren bir hayvan gibi sıkıca onları kavradı. Ve bir anda ikisi de hafiflediklerini hissettiler. Ardından beyinlerinin yeniden gördüklerini anlamasıyla birlikte havada olduklarını anladılar. İkili daha ne olduğunu bile anlayamadan gökyüzüne fırlatılmışlardı. Mantık dışı bir fiziksel güçtü bu. Ama tamamen gerçekti. (??)-Orada dur bakalım! Baran ikiliyi havada yakalamak üzereyken gelen bir bağırmayla birlikte onları tutmaktan vazgeçti ve ikisi ebeveynde yere çakıldılar. Canlarının yandığı kesindi. (Baran)-Sen kim oluyorsun peki? (??)-Oğlunun dövdüğü çocuklardan birinin babasıyım. (Baran)-Yani Ayaz'a senin çocuğun vurdu? (??)-Çocuklar arasında olur böyle şeyler. (Baran)-Sanırım o yüzden sopayla geldiniz. Çocuklar arasında böyle şeyler olursa evine dönmeye ne dersin? Baran haklı yere bu sözleri söylemişti. Ellerinde sopayla gelmiş olmaları onları haksız duruma düşürüyordu. Ki haklı olsalar bile... (Baran)-Umarım o sopa çocuğuma sallamak için değildir. ... Baran çoktan bazı şeyleri kafaya koymuştu bile. (??)-Öyleyse ne olacak pe... ki? Baran aralarındaki yaklaşık 11 metrelik mesafeyi göz açıp kapayıncaya kadar kapatmış ve boynunu bükerek yan taraftan adama bakmaya başlamıştı. (Baran)-Sanırım durumun ciddiyetini anlamıyorsunuz. Şimdiye kadar Atakan'ın böyle davranmasına izin verdim çünkü hem neler yapabileceğini görmek istiyordum hem de ben karışırsam işler kötüleşebileceğinden uzak durmak istiyordum. Baran bir anda ellerini arkasında bağlayıp yürümeye başlamıştı. (Baran)-Ve gelin görün ki her zaman sözlü zorbalıklar yapıldığı için Atakan'ın halletmesine izin vermiştim. Sonuçta ben Atakan'ı kolayca durdurabilirim. Ama kaçırdığınız bir nokta var beyler? Baran korkutucu bir aura yaymaya başlamıştı ve suratında korkunç bir gülümseme yer edinmişti. (Baran)-Sizce... beni kim durdurabilir? Ya da ben gerçekten sizi öldürmek istersem hanginiz beni durdurabilirsiniz? Elindeki sopayla beni korkutamazsın. Kaç defa alnıma silah dayadıklarını hatırlamıyorum bile. Ölümle dost olacak kadar ileriye gitmiş birisini ne yaparsanız yapın korkutamazsınız? Şimdi soruma cevap verin? Hanginizin çocuğu Ayaz'a vurdu? Cevap verirseniz biriniz dayak yer ve dağılırız. Şayet cevap vermezseniz 5'inizde buradan sağlam ayrılmayı unutun. Baran olduğu yerde sorduğu soruya bir cevap beklemeye başlamıştı. 30 saniye kadar bekledikten sonra derince bir nefes almış ve... (Baran)-Sanırım istediğim cevap gelmeyecek. Öyle olsun. Umarım hastane masrafları için sigortanız vardır. Diyen Baran bir anda ışınlanırcasına hareket etti ve az önceki konuştuğu adamın arkasında duran ikili bir anda yere çakıldılar ve adam daha ne olduğunu bile anlayamadan ayakları yerden kesildi. Baran yerden attığı bir tekmeyle adamın dengesini bozmuştu. Adam yere düşmeden havada suratını yakalamış ve pençelerini kafasına saplayarak onu havada tutmuştu. (Baran)-Her şeyi göz ardı edebilirim. Çocuğumla uğraşmanız bile onu üzmediği sürece göz ardı edebileceğim bir şey. Ama, çocuklarımın kılına dokunmak mı? Ben neden orgeneral oldum biliyor musun? Çok deli bir gençlik geçirdim. Çocuklarım olduktan sonra sakinleşmiş olsam da... "Şeytanın Oğlu" lakabını ya da "Orgeneral Şeytan" lakabını bedavadan kazanmadım. Orgeneral olduğum zamanlarda akli dengemden şüphe bile duyuyorlardı. Hadi biraz eğlenelim! Baran adamın suratını bıraktı ve adam yere düşerken karnına attığı bir tekmeyle ona anında kan kusturdu. Ayaz'a zarar vermiş olmaları onu gerçekten rayından çıkartmıştı ve eski zamanlarına döndürmüştü. Her ne kadar artık barış yanlısı birisi olsa da o zamanlarda şiddet bağımlısı psikopatın tekiydi. Zaten girdiği tonla dövüşten, kavgadan ya da savaştan hasarsız çıkma sebebi de buydu. Rakibi onunla boy ölçüşemiyordu. Adam kan kusarken Baran suratına basıp geçmiş ve havaya fırlattığı ilk ikiliye dönmüştü. Tabii adamın elindeki sopayı almayı da ihmal etmemişti. Sopayla ikisine birden ardı arkası kesilmeden vurmaya başlamış ve suratındaki gülümsemeyi genişletmişti. İnsanları bu şekilde hırpalamak unuttuğu bir histi ve şimdi o hissi yeniden hatırlamaya başlamıştı. İki adamı birden tutup kafalarını birbirine vurup kenara fırlatmıştı ve diğer ikiliye yönelmişti. Aniden üstlerinde belirmiş ve ikisi aynı anda boğazlarından tutup havaya kaldırmıştı. O sırada ise adamlardan birisi suratına sopayla sağlam bir darbe indirmişti ama Baran'a çizik bile atamamıştı. *** (Asker)-Biliyor musun Atakan? Baban bizim başımızdayken ona "Alacakaranlık" diye sesleniyorduk. (Atakan)-Alacakaranlık mı? (Asker)-Bu ondan korktuğumuz için değildi. Yani, ciddileştiğinde ondan 10 kilometre uzakta dursan senin için daha iyi olur tabii ama ona bu lakabı takmamızın nedeni bu değildi. Baban öyle birisi ki Atakan, kötü adamlar bile onunla karşı karşıya gelmek istemezdi. Baban gözünü kararttığı zaman gözü hiçbir şeyi görmez hale gelir ve ortada bir olay varsa anında biterdi. Baban gerçek hayatta var olmuş bir kahraman gibi. Hani bazı kahramanlar vardır ya, çizgi romanlarda çok görülür. Kötü adam olursa kimse karşısında duramaz ama o iyi taraftadır. Baban da öyle biri işte. Çok tatlı ve narin bir insandır ama ciddileşirse bütün dünyayı karşısına alacak kadar ileri gider. (Atakan)-Bu çok havalııııı. İyi de o zaman babamı kim durduracak ki? Yani, ciddiyken bu kadar tehlikeliyse sizde onu durduramazsınız demek olmuyor mu bu? (Asker)-Onun cevabı basit ya. Babanı durdurabilecek dünya üzerinde tek bir kişi var. O kişi de tabii ki... *** Anneleri olay yerine geldiğinde Baran iki elinde iki sopayla tek bir adamı dövüyordu. Adam muhtemelen bayılmıştı ama Baran onu hırpalamaya devam ediyordu. (Anne)-Baran! Yeter artık! Karısının sesini duymasıyla birlikte Baran kendine geldi ve durdu. Kendine gelmesiyle birlikte iki elinde duran sopaları gördü. Tabii sopaların kanla kaplanmış oluşunu da. (Baran)-Lan! Hassiktir. Kendimi kaybetmişim. (Anne)-Bir daha kavga etmeyeceğine dair bana söz vermedin mi sen!? (Atakan)-Babamı durdurabilecek tek kişinin annem olduğunu zamanında öğrenmiş olmam iyi olmuş. Yoksa nasıl durduracaktık bu canava... yani babamı? Baran Atakan'ı kovduktan sonra Atakan eve depar atmış ve annesine haber vermişti. Annesi de elinden gelen en çabuk şekilde buraya gelmişti. (Anne)-Çabuk eve gidiyorsun Baran Gündoğdu! (Baran)-Peki karıcım. Baran boynu kıldan ince şekilde elindekileri yere atmış ve eve doğru hareketlenmişti. (Atakan)-Lan! Sikkolar. Babam hayati yerlere zarar vermemiş gibi görünüyor. Yani birkaç ezik ve morluk dışında sorun çıkmayacaktır. O yüzden gidip de polise falan şikayet etmeye kalkmayın. Yoksa bu sefer ne benim ne de babamın elinden kurtulamazsınız anladınız mı? Ha birde, bir daha kardeşimle aynı kaldırımda bile yürüdüğünüzü görürsem sonunuzu getiririm. Yeterince açık mı? Atakan babasından aldığı gazla birlikte bunları söylemiş ve Melisa'yla birlikte orayı terk etmişti. Annesi yol boyunca babasını azarlamış ve ona kızıp durmuştu. (Baran)-Özür dilerim. Kendimi kaybettim. Konu çocuklarım olunca... (Anne)-Konu çocukların olunca rütbeni kullan ve geç. Artık eskisi gibi insanlara düşman gözüyle bakamazsın. Artık yeri geldiğinde karşındakileri öldürme iznine sahip değilsin. Sen artık bir asker değilsin. Bir babasın ve ölene kadar tek bir görevin var. O da çocuklarına iyi bir baba olmak. (Atakan)-Ben aslında babamdan memnunum. (Anne)-Sen hiç konuşma Atakan. Sende bana söz vermiştin. (Atakan)-Olayı sana açıkladım anne. Kardeşime vurmuş olmaları benim suçum değil. Kimse kardeşime dokunamaz. (Anne)-Tek kelime daha etme. Bundan sonra cezalısın. Önümüzdeki 1 ay boyunca sadece okuldan eve evden okula gideceksin. Dışarı çıkman yasak. Aynı şekilde senin de Baran. Bahçe dışında ev dışına adım atamazsınız. Anlaşıldı mı!? (Baran)-Peki karıcım. (Atakan)-Peki annecim. (Anne)-Şimdi marş marş önümde yürüyün ve sağa sola bile bakmayın. Doğruca eve. Melisa, kuzum, bu hayvanları eve kapattıktan sonra seni de evine götürürüm. Bir de kahve içeriz üstüne. (Melisa)-Olur Alev teyze.
|
0% |