Yeni Üyelik
57.
Bölüm

Bölüm-55 Kriz

@aristokrat

Ayaz'ın hareketlerindeki değişiklik hastaneden çıktıktan sonra bariz bir şekilde belli olmaya başlamıştı. Bir anda o sakin ama heyecanlı çocuk kaybolmuştu ve yerini daha da heyecanlı fakat her zaman espriler yapan eğlenceli bir çocuk gelmişti. İlk birkaç gün Ayaz'ın bu hareketleri göze batmış olsa da çevresindekiler bu haline hızlıca alışmışlardı.

Ayaz zaten zaman zaman komiklikler yapan bir çocuktu. Şimdi ise bunu arşa çıkartmıştı. İşin garip tarafı kimse bunu sorgulamamıştı. Yani, Ayaz bir anda 180 derece dönüp başka biri olma kararı almıştı ve kimse bunun farkında değilmiş ve her zamanki normalleri buymuş gibi davranmaya devam etmişlerdi.

Ayaz buna anlam verememişti. Tabii o zamanlar bunu anlayacak yeterliliğe sahip değildi. Elbette ki çevresindeki herkes bu değişimin farkındaydı. Kendisinin neden böyle davrandığına dair birkaç fikirleri de vardı tabii ama bunu ona belli etmiyorlardı. Tabii Ayaz'da kendini bu hareketleriyle daha enerjik ve iyi hissediyordu. Bütün gün şakalar yapıp eğlenmek kafasını normalden daha fazla dağıtmasına olanak sağlıyordu.

Ama bugün, tam olarak bugün yazarlığa yıllar sürecek bir ara vereceğinden habersizdi.

Babası o gün eve geldiğinde Ayaz tarafından büyük bir sevgi seliyle karşılandı ve Ayaz'ı omuzlarına oturtarak mutfağa, yani karısının yanına gitti.

(Baran)-Yolda bu küçük kediyi buldum. Eve alalım mı ne diyorsun?

Dedi Ayaz'ı kast ederek. Alev ise bu tatlı kedinin yanaklarını sıktı ve...

(Alev)-Ay bu ne güzel şey böyle? Alalım tabii. Kedileri çok severim ben.

(Ayaz)-Miyav.

Ayaz babasının omzundan atlayıp annesine sarıldı.

(Ayaz)-Acıktım.

(Alev)-Bak sen. Minik kedi acıkmış mı?

(Ayaz)-Evet.

(Alev)-Sabret biraz kedicik. Yemek birazdan hazır olur.

(Ayaz)-Tamam. Odamdayım ben o zaman.

Ayaz odasına çıkarken bir anlığına baş dönmesi hisseder gibi oldu ve ayağı kaydı. Son anda trabzana tutunup düşmekten kurtuldu ve merdivenleri çıkmaya devam etti. Odasına girip üstünü değiştirirken çıkardığı kazağının kan olduğu görmüştü.

(Ayaz)-Lan!?

Hemen odasından çıkıp tuvalete koştu ve aynaya baktı. Burnu kanıyordu. Hemen burnunu yıkadı ve suratını iyice temizledi. Sonra da eline bir parça peçete alıp burnuna yerleştirdi.

(Ayaz)-Bir gün iyileşir miyim acaba?

Bu gibi durumlara alıştığı için artık sakince tepki veriyordu. Burun kanamaları, kan kusmaları, kan tükürmesi ve dahası artık onun için tamamen günlük şeyler sayılırdı. Artık bu durumlar onu korkutmuyordu. Sadece ailesinin bunlardan haberi olmasını istemiyordu.

Onlara yeterince yük olduğunu düşünüyordu. Bir de bu gibi küçük şeylerle uğraşsınlar istemiyordu. Tabii kendi nereye kadar daha bunlarla uğraşarak devam edebilirdi bilmiyordu ama şimdilik bir şekilde hallediyordu.

Eninde sonunda bir yerde açık vereceğini biliyordu ama henüz yapabiliyorken diğerleri gibi kendisi de kendisi için elinden geleni yapmak istiyordu. Ayrıca, ölüme bu kadar yakın bir yaşam sürmek onun bütün hevesini de sömürüyordu.

Ne zaman, nerede, ne olacağını bilmeden yaşamak ve her anın tadının çıkaramamak onu deli ediyordu. Bazen gerçekten neden böyle bir şeyle sınandığını merak ediyordu ama kendini tatmin edecek bir cevap bulamıyordu.

Ulaşabildiği tek cevap, her şey böyle olması gerektiği için böyle olduğuydu. Başka bir sonuç yoktu. Herkesin hayatı mükemmel olacak ya da mükemmel olmasa bile dertsiz tasasız geçecek değildi. Herkesin karşılaştığı sınav farklıydı ve Ayaz'ın sınavı da buydu.

Kalacağını bile bile girdiği bir sınav.

***

(Ayaz)-Offfff. Yine yine ve yine. Kendimi yine dertlerimi yazarken buluyorum. Sıkıldım artık. Yazar olacağım dediğimde düşündüğüm ya da istediğim şey bu değildi. Ben insanların ilgisini çekecek şeyler yazmak istemiştim. Kendimi daha da dibe çekecek şeyler değil.

Ayaz elini alnına dayadı ve başını kaldırıp tavanı izlemeye başladı.

(Ayaz)-Hayal ettiğim hayat bu değildi. Güzel bir yazar olup dünyanın üstünde uçmak istiyordum ben. Şimdi ise her an ölebilirim korkusuyla bırak uçmayı adım bile atamıyorum.

Gözlerini kapatan Ayaz derin bir nefes aldı ve hiçbir şey düşünmeden tavanı izlemeye başladı. O an için, sadece bir an için gerçeklikten kopmak ve bambaşka bir diyara ışınlanmak istedi ama eline hiçbir şey geçmedi.

Kopan tek şey arkasına fazla yaslandığı için sandalyeyle bağlantısı olmuştu. Kafa üzeri yere düşmüş ve resmen beyni yer değiştirmişti.

(Ayaz)-Hay anasını. Beynim öne ilerledi resmen. Tekrar burnum kanamasa bari.

Ayaz hemen eliyle burnunu kontrol etti ve kanamadığını görünce rahatladı.

(Ayaz)-Vaktim azalıyor mu acaba şu anda?

Kendi kendine arada sırada bunları sorguluyordu. Tabii bir cevabı olmadığını bilerek. Yine de bunları düşünerek kendine bir meşgale bulmuş oluyordu. Zihnini aktif tutmasının tek yolu buydu. Kötü şeyler düşünmeyi sevmiyordu ama zihninin boş kalmasını daha da sevmiyordu.

Zihni boş kaldığı zaman nedensiz bir çıplaklık hissediyordu. Sanki sahip olduğu tek şeyler olan kelimeler onu terk ediyormuş ve sonsuz karanlığın dibinde konuşmayı bile beceremeden ölümü bekliyormuş gibi hissediyordu.

Bu his kendisini boğuyordu. Derinlerde bir yerlerde zaten durmadan boğulmaya devam ediyordu. Ama Ayaz kendisini gülmeye ve şakalar yapmaya o kadar çok zorluyordu ki bir şekilde ara sıra denizin dibinden kurtulup nefes alabileceği bir boşluk oluşturmayı başarabiliyordu.

Fakat tüm bu zorlamaları zaten az kalmış pilinin daha hızlı tükenmesine neden oluyor ve karamsar kişiliğinin sahneye çıkacak zamanlar bulmasına da izin veriyordu. Yani dışarıdan mutlu gibi görünse de içten içe paramparça oluyor ve iç dünyası giderek karmaşıklaşıyordu.

Tıpkı şimdi olduğu gibi. Pili bitmişti. Yerden kalkmış ve düşmüş sandalyesini kaldırmış, sonra da odasındaki aynada kendisini görmüştü. Yüzünde herhangi bir his yoktu. Gözleri kıpkırmızıydı. Saçları dağılmıştı. Aynadan yansıyan görüntüsüne odaklandı ve yansımanın boğazına sarılır gibi ellerini ayna önünde kavuşturarak...

(Ayaz)-Gebermeni istiyorum Ayaz!

Normal görünüyordu. Hissettiği şeyler hariç. Pili bittiği için içindeki karanlığı baskılayacak bir şey kalmamıştı. Yüzündeki hissiz ifadenin sebebi de buydu. Ayaz soğuk bakışlarını aynadaki yansımasından ayırıp sandalyesine döndü ve koca sandalyeyi anlık bir güç patlamasıyla tutup kaldırdı ve tüm gücüyle yere vurup parçaladı.

Bir sonraki hedefi ise daha önce kâğıda yazdığı şeyler olmuştu. Onları yırtıp havaya fırlattı ve kağıtlar üstüne yağarken babasının aldığı bilgisayarı kaldırıp...

(Ayaz)-HER ŞEYDEN NEFRET EDİYORUM!!!

... diye haykırarak yere vurup paramparça etti.

(Ayaz)-SENDEN DE! SENDEN DE! SENDEN DE! HER ŞEYDEN NEFRET EDİYORUM!!!

Ayaz bağıra çağıra odasındaki her şeyi sağa sola fırlatıp en sonunda da kocaman dolaba göz dikmiş ve normalde olsa yerinden bile kıpırdatamayacak olduğu o dolabı yerinden etmeyi başarmıştı.

Derin nefesler alıp verirken aynada bir kez daha yansımasını gördü.

(Ayaz)-GEBERİP GİTMENİ İSTİYORUM LAN!!!

Diyerek bağırdı ve tam aynaya yumruk atacakken odasının kapısı bir anda açıldı ve babası kıvrak bir hareketle elini yakalayarak aynaya yumruk atmasını engelledi.

(Ayaz)-BIRAK KOLUMU!!!

(Baran)-Ayaz kendine gel! Delirdin mi!?

(Ayaz)-Bırak da öldüreyim şunu işte BIRAK!!!

Ayaz kolunu babasından kurtarmaya çalışsa da bu başarabileceği bir şey değildi.

(Ayaz)-Bırak işte öldürmek istiyorum onu bırak.

(Ayaz)-Bırak lütfen.

(Ayaz)-Yalvarırım.

Babası kendisini tutmaya devam ettikçe Ayaz'ın öfkesi gözyaşlarına dönüştü ve sesi kırılmaya başladı.

(Ayaz)-Artık dayanamıyorum.

Baran hiç ses çıkartmadan Ayaz'ı tutmaya devam ederken Alev kapının önünde diz çökmüş bitik bir şekilde ağlıyordu. Çok sevdiği oğlunu bu şekilde görmek onu darmadağın etmişti.

Ayaz babasının elinde titremeye devam ediyordu. Baran kendisini yavaşça yere bıraktığında o da diz çökmüş ve hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı.

(Ayaz)-Katlanamıyorum artık.

(Ayaz)-Daha fazla dayanamıyorum.

(Ayaz)-Mutlu olamıyorum. Rol yapmaktan ileri gidemiyorum.

(Ayaz)-Nefes alamıyorum artık. Bu kadarı çok fazla.

(Ayaz)-Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Yazmak bile.

Ayaz bu noktada daha fazla ne yapabileceğini bilmiyordu. Ne zihni ne de bedeni artık bu işkenceye katlanamıyordu. Öleceğini bile bile yaşamak onu her gün defalarca kez öldürüyordu zaten. Ve ne zaman gerçekten öleceğini artık merak bile etmiyordu. Sadece ölümün soğukluğunu attığı her adımda ve yaptığı her şeyde ensesinde hissetmesinin getirdiği korku ve gerginlik vardı.

Daha fazla bu şekilde devam etmek istemiyordu. Ayaz yerde durduğu için sadece annesinin ağladığını görüyordu. Hayatı boyunca yıkılmaz bir dağ olarak gördüğü babasının gözlerinden dökülenlerden haberi bile yoktu.

Bu olanlar onun için elbette ki çok zordu ama ailesi için de kolay şeyler değildi.

Baran Ayaz'ın daha fazla parlamayacağından emin olduğu için odayı terk etti ve Alev'i kolundan tutup kaldırdı. Her şeye söyleyecek bir şeyi olan o adamın şu anda diline gelen tek bir kelimesi bile yoktu. Sadece susmuştu.

Çünkü bu sefer konuşursa her şeyi daha kötü bir hale getirebilirdi.

Anne ve babası görüş açısından çıktıktan sonra Ayaz sadece kendisinin duyabileceği bir şekilde...

(Ayaz)-Özür dilerim...

 

Loading...
0%