@aristokrat
|
Aradan 1 hafta kadar bir süre geçtiğinde Ayaz neredeyse Ejderha İmparator serisini bitirmişti. Aslında çoktan bitirmiş olabilirdi ama arada farklı şeylerle de uğraştığı için seriyi bitirmeye çalışmamıştı. Ne de olsa seri eninde sonunda bitecekti. Fazladan çaba harcayıp kendini yormasına gerek yoktu. Artık serinin sonlarına yaklaştığı için fazla umursamıyordu da. (Ayaz)-Öhöm. Kapımda ne aradığını sorabilir miyim? Mutfaktan yemek için bir şeyler alan Ayaz kapısının kenarına tünemiş kendisini bekleyen Göknur'u gördü ve soğuk bir ifadeyle sorusunu sordu. (Göknur)-Biraz konuşabilir miyiz? Günlerdir tek kelime etmedik. Canım yanıyor artık. Göknur gerçekten üzgündü. Gözleri uykusuzluktan kıpkırmızıydı. Sürekli ağladığından dolayı da göz altları şişmişti. (Ayaz)-Konuşacak neyimiz var ki? Artık paylaşabilecek bir şeyimiz yok. Ayaz Göknur'un tüm bu bitik halini göz ardı edip soğuk ses tonunu korudu. (Göknur)-Ayaz yalvarırım yapma böyle. Kendimi affettirmek çabalıyorum işte. Göknur ne yapabileceğini gerçekten bilmiyordu. Bir şeyleri değiştirmek için çabalıyor ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Ayaz'ın inadını aşıp onun kalbine ulaşamıyordu. (Ayaz)-Konu çabalaman değil. Hiçbir zaman seni affetmem gereken bir pozisyona girmedin. (Göknur)-O zaman... (Ayaz)-Sözümü kesme lütfen. Hiçbir zaman öyle bir pozisyona girmedin. Girmeyeceksin de. Ama artık yoruldum Göknur. Her gün mutluymuş gibi davranıp maymunluk yapmaktan yoruldum. En başından beri hiç kendimi değiştirmeye çalışmamalıydım. En başından bir şeylerle uğraşmamalıydım. Yazarlık bile yapmamalıydım. Seni de kendi lanetime sürüklememeliydim. Diyen Ayaz soğuk ses tonunu hiç bozmamıştı. Sesi bile titrememişti. Vurucu darbeleri öldürmeyecek kadar zayıf, acı çektirecek kadar güçlüydü. (Ayaz)-Neden onca senin peşinde koştum ki zaten? Öleceğimi biliyordum. Neden kendimi aptalca bir aşk oyununa kaptırıp seni kendime aşık etmek için çabaladım ki? Merak bile etmiyorum gerçi. Ben bencil bir insanım sonuçta. Ayaz'ın gerçek düşünceleri bunlar mıydı değil miydi bilinmez ama bu sözlerin ağır olduğu kesindi. (Ayaz)-Daha fazla kapımda beklemene gerek yok. Evine gidebilirsin. Kendini benim için hırpalayıp durma. Değmeyecek insanlar uğruna üzülmek aptalca. Göknur'un gözleri dolmuştu ve ağlamamak için direniyordu. Ağlamamak için çabaladığından konuşmakta da güçlük çekiyordu. (Ayaz)-Git hadi. Daha fazla uğraşmana gerek yok. Ortada affetmemi gerektiren bir durum yok. Ayaz'ın sivri bakışları Göknur'un göğsünü delip kalbini parçalıyordu. Ayaz ilk defa kendisine bu gözlerle bakıyordu. Yıllarca adını bile duysa gözlerinin içi parlayan çocuk şimdi karanlığa kapılmıştı. Parlak mavi gözleri parlaklığını kaybetmişti. Artık sadece soğuk birer buz parçasıydılar. (Göknur)-Ayaz ne olur! Göknur bir anda Ayaz'ın bacaklarına sarıldı. (Göknur)-Yalvarırım beni daha fazla sensiz bırakma. Daha fazla dayanamıyorum artık. Delirmek üzereyim. Uyku bile uyuyamıyorum artık. Göz pınarlarının parlamasıyla birlikte dili de çözülmüştü ve ağzından bu sözler dökülüvermişti. (Ayaz)-Göknur. Bırak beni. Bazı şeyler için çok geç. Hatta benim hayatımda her şey için çok geç. Şu an yaşıyor olmam bile bir mucize. Ayaz burukça gülümsedi. (Ayaz)-Doktorlar bir keresinde bana ne sormuştu biliyor musun? Sanırım girdiğim 5. kalp ameliyatıydı. Doktor gelip bana, seni hayata bağlayan bir şey var mı diye sormuştu. Bende gülerek sevdiğim bir kız var demiştim. Seni doktorlara bile anlatmıştım ben. Ama şimdi durumlar farklı. Beni her zaman hayata bağlayan kişi sen olmuştun. Göknur sanki o anda ne duyacağını anlamış gibi gözlerini açmış ve Ayaz'ın bacaklarını bırakıp tişörtünden tutmuştu. (Göknur)-Ayaz lütfen! Yalvarırım düşündüğüm şeyi söyleme! Onu senden duyarsam yaşayamam ben! Hem... sende öyle düşünmüyorsundur değil mi? Sadece sinirlisin diye böyle konuşuyorsun. Yalvarırım söyleme onu! Göknur ne kadar yalvarsa da Ayaz'ın bakışlarında bir değişim olmamıştı. "Özür dilerim." (Ayaz)-Keşke sana hiç âşık olmasaydım. O anda Göknur'un elleri Ayaz'ın tişörtünden koptu. Sesini bile çıkaramadan yere yığıldı. Ayaz ise daha fazla konuşmadı ve odasına geçip kapısını kapattı. Sonra da soğuk gözleri ıslanarak çözüldü ve kapıya yaslanarak yere çöktü. Göknur'un ağlama seslerini duyabiliyordu. Yumruklarını öyle sert sıkıyordu ki tırnakları etine saplanmıştı. Elleri gerçekten kanıyordu. "Özür dilerim. Özür dilerim." "Sensizliğe bende dayanamıyorum. Ama yapmak zorundayım. Sana daha fazla yüklenirsem öldüğümde çok daha fazla üzüleceksin. Hepinizin benden umudu kesmesi sizin için en iyisi olan şey." O sözleri söylemiş olsa bile Ayaz aslında Göknur'a deliler gibi... *** Göknur kapının önünde hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ederken ablası merdivenlerden yavaşça yukarı çıkıyordu. Melisa kardeşinin ağladığını görür görmez merdivenleri çift çift çıktı ve hemen yanına ilişti. (Melisa)-Göknur! Ne oldu ablam? Niye ağlıyorsun? Ayaz'la konuşamadın mı? (Göknur)-B-ba... na... bana... Göknur hıçkırarak ağladığı için ne söylediği pek anlaşılmıyordu. Melisa o süreçte Göknur'u oturur pozisyona getirmişti ve sırtını duvara yaslamıştı. (Melisa)-Atakan! Bir bardak su getirir misin üst kata!? Melisa hemen Atakan'a seslendi. Onlar da daha yeni gelmişlerdi. Şu ana kadar evde sadece Ayaz ve Göknur vardı. Atakan Melisa'nın sesindeki endişe yüzünden elindeki suyun yarısını dökerek merdivenleri çıkmıştı. (Atakan)-Ne oldu? Sesin niye öyle ge... li... Göknur!? Abim ne oldu!? Atakan'da Göknur'u o halde görünce hemen yanına çökmüştü. (Göknur)-A-Ayaz... bana... bana... Göknur ağlarken o kadar fazla hıçkırıyordu ki konuşamıyordu bile. Kelimeler boğazına düğüm oluyor ve çıkmamak için diretiyorlardı resmen. (Atakan)-Ayaz sana? Kızdı mı? Ters bir şey mi söyledi? Atakan Göknur'un söyleyebileceği şeyleri tahmin etme girişiminde bulundu ama söylediği şeyler yaşanmamıştı. Aslında Ayaz'ın söylediği şeyi kırk yıl düşünse tahmin bile etmezdi. (Göknur)-Keşke... sana hi-hiç... âşık olmasaydım dedi. Atakan o anda derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı. Elindeki suyu Melisa'ya verdi. Pekâlâ Ayaz'ı kendi canından bile çok seviyor olabilirdi ama hayatı boyunca kırılarak büyümüş birisinin başkalarını kırma konusunda bu kadar rahat olmasına katlanamazdı. Özelliklede Ayaz'ın kırdığı kişi aşık olduğu kişiyken ve o kişiye evlenme teklifi bile etmişken. (Atakan)-Al güzelim şunu. Her şeye tamam ama bu kadarı fazla. Atakan Ayaz'ın kapısının önüne geçti ve gerilip tüm gücüyle bir tekme attı. Kapı patlarcasına bir ses çıkardı ve ortadan ikiye ayrıldı. Atakan'ın hesaba katmadığı şey Ayaz'ın kapı önünde oturuyor olmasıydı. Yani o tekmeyle beraber kardeşini de ittirmişti. Ayaz sırtına yediği tekmeyle beraber kendi yatağının oraya kadar savrulmuştu ve yavaşça ayağa kalkıyordu. Ama o an için Atakan kardeşini tekmelediğini fark etmemişti bile. Hızlıca odadan içeri girmiş ve... (Atakan)-Ayaz! Yeter artık bu sert tavırların. Kızı daha ne kadar üzmeyi plan-lı... yor... sun... Tam Ayaz'a kızıyordu ki Ayaz kendisine de soğuk bir bakış attı. Normalde olsa bu bakış Atakan'ı etkilemezdi ama şu anda işler farklıydı. Atakan'ın gördüğü şey daha önce hiç karşılaşmadığı bir durumdu. Ayaz o donuk bakışlarıyla abisinin yanından geçip gitti ve Atakan öylece bakakaldı. Ayaz odadan çıktıktan sonra Atakan bilinçsizce bir iki adım atarak kapıya döndü. (Atakan)-A-Ayaz? (Melisa)-Aşkım? Ne oldu? Ayaz'ın bir şeyi mi var? Melisa Atakan'ın sertçe odaya dalıp bir anda susmasına bir anlam verememişti. Bir şey gördüğü kesindi. Ama ne gördüğü belirsizdi. O yüzden Atakan'dan bir cevap almak için ona bakmıştı ama Atakan'ın şaşkınlığı karşısında kendisi de ister istemez şaşırmıştı. (Atakan)-Ayaz... Atakan şok olmuştu. Daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştı. Ayaz'ı hiç böyle bir halde görmemişti. (Göknur)-Ne olmuş Ayaz'a? Göknur hala umutsuzca onu düşünüyordu. (Atakan)-Ayaz... Atakan'ın gördüğü şey büyük bir şaşkınlıkla dilinden döküldü ve korkutucu bir şekilde durumu açık etti. (Atakan)-Kan ağlıyordu.
|
0% |