Yeni Üyelik
62.
Bölüm

Bölüm-60 Deliler Tepesinde Sohbet (1/2)

@aristokrat

Ayaz abisiyle beraber dışarı çıktıktan sonra Atakan kendine nereye gitmek istediğini sormuştu ve Ayaz...

(Ayaz)-Deliler Tepesi'ne gidelim.

Cevabını vermişti.

Tepeye "Deliler Tepesi" denmesinin sebebi zamanında birkaç delinin sevdiklerinden ret yedikten sonra kendilerini buradan aşağı atmaları ve buna tanık halkın buraya zamanla deliler tepesi demesidir. Tabii buranın bu isme kavuşma süreci yaklaşık 20 yıllık bir süreci kapsıyor.

Şimdilerde ise manzarası güzel bir nokta olduğu için gençler tarafından çokça ziyaret edilen bir nokta haline geldi. Ayaz ise tamamen kendini rahatlatmak ve temiz hava almak için buraya geliyor. Hatta arada sırada Göknur'la da buraya gelip gün batımını izliyorlardı.

Tabii artık ilişkilerinin geldiği bu noktada böyle bir şey yapamazlar ama eskiden çok sık gerçekleştirdikleri bir şeydi bu. Gelin görün ki gelinen şu noktada bu manzara bile artık onları birleştiremezdi.

Aslında Ayaz buraya tek başında gelmek istemişti ama hareket etmekte zorlandığı için mecburen abisiyle gelmek zorunda kalmıştı. Ayaz bunu istemiyor olsa da bir yandan da abisine içini dökmesi için mükemmel bir şanstı bu ve bu şansı bir daha yakalayamayabilirdi. Bir daha herhangi bir şeyi dile getirecek cesareti toplayamayabilirdi.

Olaylar bu şekilde patlak vermişken ve Ayaz halihazırda zaten tonla şey anlatmışken bu konuşma fırsatının kaçmaması daha iyiydi. Çünkü kendi de biliyordu ki eğer hareket edebilseydi ve buraya tek başına gelmiş olsaydı sonsuza kadar susacaktı ve bir daha kimseye bir şey anlatmayacaktı.

(Atakan)-Deliler Tepesi ha? Oraya gitmeyeli uzun zaman oldu.

(Ayaz)-Değil mi? Son kez gelmek istedim işte bende.

(Atakan)-Ayaz.

(Ayaz)-Abi. Artık alışın buna. Birçok şeyi son defa yapıyor olacağım. Artık bunları dile getirmekten çekinmiyorum. Sonuçta ölümde bana koşmaktan çekinmiyor.

(Atakan)-Sen yine de yapma abim.

(Ayaz)-Artık yapacağım abi. Söz dinleme yaşını çoktan geçtim. Söylediğim şeyler yüzünden "kendini düşünmüyorsan bari bizi düşün" diye düşündüğünün ama dile getirmediğinin de ayrıca farkındayım. Artık sizi bile düşünmeyeceğim abi. Bazı şeyler gerçekten yetti. Hem de o kadar yetti ki...

Ayaz hayatında olup biten neredeyse her şeyle uğraşmaktan vazgeçmişti. Zaten yazarlık dışında sahip olduğu herhangi bir şeyde yoktu. Hayatı boyunca sahip olduğu, gerçek anlamda kendisine ait olan tek şey yazdığı romanlardı.

Hayalleri bile kendine ait değildi. Gerçi, bunlara hayal denilebilir miydi ki? Başka çocuklar gibi olmayı düşünmek hayal sayılmazdı. Başkalarının günlük hayatlarını dilemek hayal olamazdı. Olmamalıydı.

Ayaz için normal ve sağlıklı olan her çocuğun günlük hayatı bir hayaldi. Hayalden ibaretti. Olmaması gereken bir şey olsa da öyleydi.

(Ayaz)-Bazen gerçekten bazı şeyleri anlamlandırmakta zorlanıyorum. En basitinden bu saatten sonra adım tüm dünyada duyulsa ne duyulmasa ne. Ölecek olduktan sonra bir önemi yok nasıl olsa.

(Atakan)-Bilmiyorum ufaklık. Bilmiyorum. Ölüyorsun ve benim elimden hiçbir şey gelmiyor. Gerçekten delirecekmiş gibi hissediyorum.

Atakan gerçekten kardeşini kurtarmak istiyordu ama cidden elinden gelen hiçbir şey yoktu. Kardeşinin ölmesini engelleyemezdi. Ve bunu bilmek kendisini delirtiyordu.

(Ayaz)-Bazen neden hala yaşıyorum diye düşünüyorum abi. Yani, geçirdiğim onca krizin ardından neden hala ölüme kafa tutup ölmeyi reddettiğimi, neden hala hayatta olduğumu çok merak ediyorum. Çok saçma değil mi gerçekten?

(Atakan)-Belki de gerçekten adını tüm dünyaya duyurman gerekiyordur. Yazmaya ara verdiğin yıllar boyunca yalnızca 3 defa kriz geçirdiğini hatırlatmak isterim. Bence kader senin yazarlık yaptığın senaryoya ilgi duyuyor. Yani, bu durumda kader senin yazarlık yaparken acı çekmeni istiyor ve acı çekmene rağmen bir şeyleri başardığını görmek istiyor gibi ama... ah unut gitsin, saçmaladım.

Atakan konuşmaya başlarken düzgünce bitirebileceğini düşünmüştü ama istediği gibi ilerletemeyince saçmalamıştı. Ayaz'a ne söyleyebileceğini bilmiyordu. Hisleri her zaman ona doğru konuşmayı yaptırmıştı ama şu anda gerçekten ne diyeceğini bilmiyordu. O yüzden saçmalıyordu. Kardeşine mantıklı bir açıklama bile yapamıyor olmak onu mahvediyordu.

(Ayaz)-Kader ha. Ben yaşamaya devam ettikçe acı çekiyorum. Kaderin benimle ilgili böyle planları olduğunu pek düşünmüyorum. Ama varsa bile, artık o planlara uyabilecek raddede değilim. Kaderin benden istediği yoldan ilerlesem bile eler olacağı çok bariz.

Elbette ki çok barizdi. Olacak tek şey Ayaz'ın önceden de olduğu gibi yazmaya devam etmesiydi. Tabii ölüp gittikten sonra arkasında efsanevi eserler bırakmış olacaktı.

(Ayaz)-Kaybedecek neyim var ki zaten? Hayatı dışında kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir adamım ben.

Ayaz, hayatında ilk defa haklı çıkmak istemiyordu.

(Ayaz)-Abi. Teşekkür ederim.

(Atakan)-Ne için ufaklık?

(Ayaz)-Göknur size hastanede yaşananları anlattığında üstüme gelmediğiniz için. Ve özür dilerim. İntihar etmeye çalışmamalıydım. Ama gerçekten bıkmıştım. Hala öyleyim gerçi.

(Atakan)-Önemli değil ufaklık. Önemli değil.

Atakan Ayaz'ın başını okşamıştı.

(Atakan)-Nasıl bir psikolojinin içinde olduğunu anlayamıyoruz belki ama yine de seni anlamak için çaba gösteriyoruz. İntihara kalkıştığını duyduğumda deliye dönmüştüm ama hemen kendimi sakinleştirdim. Doğru bir karar olmasa da hayatı boyunca acı içinde yaşamış birisinin o acıya son vermek istemesiydi o. Ama lütfen bir daha bu konuyu açmayalım. Senin iyiliğin için.

Atakan Ayaz'ın intihar etmeye kalktığını öğrendiğinde ciddi anlamda deliye dönmüştü ve Ayaz'ı dövmeyi bile istemişti ama ondan sonra üzerine gitmemenin daha doğru olacağına karar vermişti. Ayaz'ın psikolojinin ne kadar batık bir durumda olduğunu az çok tahmin edebiliyordu.

(Ayaz)-Tamam abi.

Bu konuşmalar yaşanırken Deliler Tepesi'ne varmışlardı. Ayaz arabada oturduğu süreçte biraz enerji toplamış ve çok rahat olmasa da hareket edebilecek bir hale gelmişti. Arabadan inip yavaşça tepeye çıkmaya başlamıştı.

Normalde koşa koşa çıkabildiği bu tepeyi şimdi zar zor çıkıyordu.

(Ayaz)-Daha yirmilerimde 90ları görmüş gibiyim. Şuna bak. Tepeyi çıkamıyorum lan.

Ayaz yürürken bir anlığına ayağa tökezlemiş ve geriye düşecekken abisi tarafından tutulmuştu. Atakan Ayaz'ı küçük bir çocuğu kaldırır gibi kaldırmış ve...

(Atakan)-Tırman bakalım ufaklık.

... sırtına almıştı.

Ayaz abisinin dağ görünümlü sırtına çıkmış ve ona sarılmıştı.

(Ayaz)-Hem mutluyum hem de üzgün. Seninle olmayı seviyorum ama yürüyemiyor olmak biraz koyuyor açıkçası.

(Atakan)-Yürümek yerine uçuyorsun işte ufaklık. Başka kim bir dağa bu kadar kolay tırmanabilir ki?

O an için Atakan Ayaz'ın küçükken kendisine dağ gibisin dediğini hatırlamıştı. Gerçekten de öyle denilebilirdi. Atakan yapılı biriydi ve normal insanlara göre daha büyük bir görüntüsü vardı. Tabii gücü de bu tipiyle orantılıydı. Küçüklükten beri bir canavar olarak nitelendirilecek kadar güçlüydü. Babasından öğrendiği dövüş sanatlarıyla birlikte ezici gücünü doğru şekilde şekillendirebiliyordu.

Gerçi Atakan'ın kavgaları Ayaz'ın eve kapanmasıyla birlikte neredeyse tamamen sona ermişti.

(Ayaz)-Küçükken de benim için bir dağ gibiydin şimdi de öylesin abi. Hep o dağa tırmanmak istemiştim. Şimdi ise çocukluğumun koca dağı beni sırtına alıyor. Garip bir kariyer gelişimi.

(Atakan)-Hahahahahah!!! Kariyer gelişimi ha? Ben dağ ve sende dağcısın öyle mi?

(Ayaz)-Değil miyim?

(Atakan)-Öylesin tabii. Ama dikkat et. Bu dağ hareket edebiliyor.

Atakan bir anda koşmaya başlamış ve saniyeler içinde tepeye varmıştı. Bu koşu sırasında Ayaz düşecek gibi olmuş ve abisine sıkı sıkıya sarılıp kahkaha atmaya başlamıştı. Bir an için kendini çocukluğunda olduğu gibi hissetmek onun içten bir şekilde kahkaha atmasını sağlamıştı.

Tepeye vardıklarında çevrede kimsecikler yoktu.

(Ayaz)-Pekâlâ. Sanırım biraz şanslıyız ha? Ne dersin abi?

(Atakan)-Öyle gibiyiz. Normalde bu saatlerde buralar dolu olurdu. İnsanlar manzaradan mı sıkıldı acaba?

(Ayaz)-Bilmem. Bence benim geleceğimi hissettiler ve mekanımı bana bıraktılar.

(Atakan)-Hahahah. Belki gerçekten de öyledir.

Güneş yeni yeni batmaya başlıyordu ve gökyüzü koyu kırmızı bir tona bürünüyordu. Ayaz abisinin sırtından inip tepenin ucundan biraz geride duran tahtaları çürümeye başlamış olan banka oturdu. Abisi de yanına geçti ve kızıl gökyüzüyle birleşen şehir manzarasını tam karşılarına aldılar.

(Ayaz)-Hatırlıyor musun abi...

 

Loading...
0%