@aristokrat
|
(Atakan)-Çok şey hatırlıyorum ufaklık. Sana hangisi lazım? Geldiğimiz yokuştan yuvarlanışım mı? Babamla koşu yarışı yapıp babamın bize acımaması mı? Yoksa başka biri mi? (Ayaz)-Hiçbiri değil. En önemli şeyi hatırla. (Atakan)-Hangisiydi lan? Atakan zihnini hızlıca incelemiş ve Ayaz'ın bahsettiği en önemli şeyi hatırlayamamıştı. (Atakan)-Yok. Hatırlamıyorum. (Ayaz)-Nasıl hatırlamazsın ya? Melisa ablaya çıkma teklif ettiğin yer burası. Melisa ablaya acıyorum gerçekten. Senin gibi bir gorille evli. (Atakan)-O gorile yem ederim seni bak. Seninle ilgili şeyleri düşünüyordum ben. Elbette ki ona burada çıkma teklifi ettiğimi biliyorum. Atakan beklemediği bu cevap karşısında biraz şaşkınlığa uğramıştı. O içinde Ayaz'ında olduğu güzel anıları düşünmüştü ama en önemli denecek kadar efsanevi bir şey hatırlayamamıştı. Ayaz'ın cevabıyla birlikte önem kelimesi anla kazanmıştı. (Atakan)-Ah, güzel günlerdi. İş derdim yoktu. Sadece oyun oynayıp ders çalışıyordum. Bide kavga ediyordum tabii. 15 yaşındayken her şey eğlenceliydi be. (Ayaz)-Senin çıkma teklifinle birlikte benim yaşadığım şoku hatırlıyor musun? (Atakan)-Hahahah. Hatırlamaz mıyım? Direkt Göknur'a bakmıştın ve Göknur babasına koşmuştu. Hiçbir şey yapmadan kızdan ret yemiştin. (Ayaz)-Göknur'dan kaç kere ret yedim ben ya. 100 kez var mıdır sence? (Atakan)-200'den fazla olduğuna şirketimi basarım. (Ayaz)-Sen ne olsun istiyorsun. Umarım 199 kez ret yemişimdir. Sende kudurursun. Atakan bir anda Ayaz'ı boyun kilidine aldı. (Atakan)-Şirketimi kayıp mı edeyim istiyorsun bakalım sen ufaklık? (Ayaz)-Sen bahse koydun be. İmdat bu arada. Atakan parmaklarıyla Ayaz'ın kafasını kazırcasına hareketler yaptı ve Ayaz'a kurtulması için şans tanımadı. Sonrada bir anda Ayaz'ın kafasını dizlerine yapıştırdı ve saçlarını okşamaya başladı. (Atakan)-Güzel günlerdi. (Ayaz)-Hepimiz için güzel değildi. (Atakan)-O zamanlar bunu bilmiyorduk tabii. Sen güldüğün için her şey yolundaydı bizim için. Gel gör ki... hiçbir şey öyle değilmiş. (Ayaz)-Sıkma canını abi. Öyle düşünmenizi isteyen bendim ne de olsa. Ve başarılı da oldum. Bunda sizin yapabileceğiniz bir şey yok. (Atakan)-Öyle desen bile Ayaz... bazı şeylerin farkına varmamız lazımdı. Senin yanında olduğumuzu düşünürken aslında senden çok uzakta olduğumuz gerçeği senin açından çok yıkıcı olmalı. Bizim güzel dediğimiz günler senin için bir cehennem edasıyla ilerliyordu. (Ayaz)-Yakında hepsi sona erecek abi. Ben bütün acılarımdan kurtulurken bu sefer sizin canınız yanacak. Garip bir ikilem değil mi? Gerçek dünyada acı çeken benim ve rahat olan sizlersiniz. Ama öldükten sonra rahat olan ben olacağım ve acı çeken sizler olacaksınız. "Hayat"ın garip bir işleme şekli var. Ya da belki de sadece rahatlayabilmek için bir şeylerin sona ermesi gerekiyordur ve hayat bunu olabilecek en sert şekilde yüzümüze vuruyordur. Bunu her şey için düşünebilirsin. Seni yoran şeyleri sona erdirmen seni gerçekten rahatlatacaktır. Trajikomik bir benzerlik. Birazda korkunç sanırım. Ayaz'ın bu tavrı biraz garipti. Yani en azından Atakan açısından garipti. Aslında bu durum Ayaz'ın psikolojisinin giderek daha fazla bozulmaya başladığının kanıtıydı. Söylediği şeyler aşırı mantıklı olsa da normalde Ayaz bu tür şeyleri bu kadar uzatmazdı. Aklen çökmeye başladığı kesindi. Durumunun giderek daha kötüye gittiğini söylemek yanlış olmazdı. Ayaz her ne kadar kendini şaka yapmaya zorluyor olduğunu söylemiş olsa da yine de hayat dolu bir tarafı vardı. Ama hastanede intihar etmeye çalışması artık hayat dolu tarafının da öldüğünü gösteriyordu. Belki de çoktan ölmüştü. (Ayaz)-Her şey sona erdikten sonra bir süre acı çekeceksiniz ve sonra unutulacağım. Herkes beni unuttuktan sonra da tamamen öleceğim işte. Ayaz'ın düşünceleri son zamanlarda çok fazla ve çok hızlı değişimler göstermeye başlamıştı. Bir anda ölmek istemediğini haykırıyor ve sonra ölecek olmasıyla ilgili bir sorunu olmuyordu. Kendiyle çelişiyordu. Adını tüm dünyaya duyurmak istiyordu ama unutulmakla ilgili bir sorunu yoktu. Belki de içten içe unutulmamak istiyordu. Herkes onu unuttuğunda tamamen öleceğini söylemesi bu yüzden olabilirdi. Unutulmazsa en azından akıllarda bile olsa yaşamaya devam edebilirdi. Bu bencil bir düşünceydi ama önemli değildi. Artık Ayaz'ın bencillik yapma zamanıydı. Tüm hayatı boyunca bencillikten uzak durmuştu ama artık sıra kendisindeydi. Kendi isteklerinin altında yatan şeylerin farkında olmasa bile artık bencillik yapma zamanı gelmişti. (Ayaz)-Tamamen öldükten sonrası zaten bir önem arz etmiyor. Fakat senden tek bir isteğim var. Banka hesabım, evim, arabam her şeyim zaten Göknur'un üzerine. Senden benim, hayır, Göknur'un üzerine olan her şeyi yönetmeni ve paramı sürekli katlamanı istiyorum. Hem Göknur'a rahat bir hayat sunabilmek için hem de o paranın bir kısmını düzenli olarak benim gibi ya da başka engelleri olan insanlar için harcaman için. Anladın mı abi? (Atakan)-Anladım paşam. Anladım. Bekle, ne? (Ayaz)-Ne, ne? (Atakan)-Her şeyin Göknur'un üzerine mi? (Ayaz)-Evet. Onun bundan haberi yok tabii ama sahip olduğum her şey onun üzerine. Biraz alengirli bir süreç oldu tabii. 18'e girdiğimde her şeyi kendi üzerime alacağımı söylemiştim hatırlıyor musun? (Atakan)-Evet. (Ayaz)-Öyle yapmadım işte. Kendi hesabımın yanında Göknur için de bir hesap açtım ve her şeyimi onun adına yaptırdım. Sonra da kendi hesabıma aktardım. Bundan haberi olan tek kişi babam. (Atakan)-Babam buna tamam dedi yani? (Ayaz)-Para benim param olduğu için ben karışmıyorum dedi. Ayrıca zaten Göknur'la evleneceğimizi tahmin ediyormuş. Hala evlenmedik gerçi ama. Evlenir miyiz orası da karışık tabii. Ama dediğim gibi. Her şeyim Göknur üzerine. Evlenmesek bile her şeyimin Göknur üzerine olması daha iyi. Senden tek isteğim yatırım yapman ve düzenli bağışlarda bulunman. (Atakan)-Tamaam. Orası bende. *** O günden sonra Atakan her şey eskiye döner diye düşünmüş olsalar da Ayaz'ın odasına kapanma huyu değişmemişti. Hala kendisini odasına kapatıyordu ve uzun süreler dışarı adım atmıyordu. Fakat bu sefer farklı olarak diğerleriyle az bile olsa iletişime geçiyordu. Bazı şeyler değişmişti. En azından artık birlikte yemek yiyebiliyorlar, sohbet edebiliyorlardı. Tabii uzun sohbetler olmuyordu. Ayaz her zamanki gibi odasına koşuyordu. Yine de bu değişim sadece ailesi için geçerliydi. Ayaz Göknur'a karşı hala soğuktu. Ona kendini bir türlü açmıyor, açmayı reddediyordu. Hala Göknur'un kendisine yaklaşmasına izin vermiyordu. Eskisi kadar yaklaşmasına yani. Onunla da bir iki kelime konuşuyordu tabii fakat sesindeki soğukluk Göknur'u hala yaralıyordu. Yine de birkaç kelime bile olsa Ayaz'la konuşabilmek Göknur'un içine oturan soğukluğu kırabiliyordu. Hala kalbi çok kırıktı ama biraz daha iyi hissediyordu artık. En azından Ayaz'ın güldüğünü görebiliyordu. (Ayaz)-Şimdilik odamdan çıkabilir misin? Bitirmem gereken bir roman var. Ayaz Göknur'dan odasından çıkmasını istemiş ve Göknur lafını hiç ikiletmeden odadan çıkmıştı. Göknur çıktıktan sonra Ayaz sandalyesine yaslanmış ve tavana bakarak derin bir iç çekmişti. Uzun bir aradan sonra Göknur'la yan yana geldiği için içi kıpır kıpırdı ama hala ona tamamen açılma fikri yoktu. Biraz daha bu şekilde devam edeceklerdi. (Ayaz)-Pekâlâ. Şimdilik bunu boş verelim ve Ejderha İmparator'un son kısımlarını yazmaya başlayayım. Ayaz ikinci romanı olan Ejderha İmparator'u da bitirmek üzereydi. Ana karakter Ejder ve final kötüsü olan Saligia arasındaki son savaşı yazıyordu. 2-3 bölüm sonra savaş bitecek ve roman tamamen sonlanmış olacaktı. (Ayaz)-Sanırım normalden biraz daha kanlı sahneler yazsam sorun olmaz. Ayaz kanlı sahneler yazarken farklı şeyler denemeyi seviyordu ama işin ucunda ölümsüz iki karakter olduğu için kullanabileceği şeyler daha fazlaydı. Ölümsüzlükleri yüzünden sürekli iyileşerek farklı canilikler yazılabilirdi ve hikâyenin akışı ele alındığında Ayaz'ın yazabileceği şeylerin hiçbir sonu yoktu. İstediği kadar farklı şeyi deneyerek onlarca vahşet içerikli sahne yazabilirdi. Ve en sonda kazanan karakter için planladığı şey ise... (Ayaz)-Kurgusal bir karakterin gerçek dünyaya etki edip yazarı öldürmesi ha? Yazar ben olduğum ve öleceğim için biraz trajikomik bir kapanış açıkçası.
|
0% |