@aristokrat
|
Ayaz gözlerini açtığında gördüğü ilk şey gözünü alan parlak bir ışık olmuştu. Hemen kafasını çevirdi gözlerini bu parlaklıktan korumaya çalıştı. (Ayaz)-Odamın ışığı niye açık lan? Ayaz odasında olduğunu biliyordu. Fakat bir şeylerin farklı olduğunu anlaması uzun sürmemişti (Ayaz)-Bekle. Ben en son tuvaletteydim. Şu anda neden yatağımdayım? Garip bir durumun içinde olduğunu düşünmüştü. Rüya görüyor olabileceğini düşündü. Ya da şu anda baygındı ve hayal görüyordu. Bu düşüncelerden sıyrılıp gerçekliğe dönmesi için ise tek bir şey yetmişti. Neler olduğunu anlayamayacak bile olsa çevresine bakındı ve elini tutan Göknur'u gördü. Göknur uyuyordu. (Ayaz)-Sanırım neden yatakta olduğumu bulduk. Ayaz burnuna gelen küçük bir kokuyla birlikte derin bir nefes aldı ve deliler gibi özlediği bu kokuyu içine çekti. (Ayaz)-Parfüm. Koku Göknur'un parfümünün kokusuydu. Yıllardır her gün kokladığı bu narin koku uzun zaman aradan sonra tekrar ruhuna dolmuştu. İçine çektiği nefesi geri vermek bile istemiyordu. O koku daima ruhunun içinde kalsın istiyordu. Ve Ayaz bir an için isteklerine boyun eğdi ve elini Göknur'un başına götürüp saçlarını okşadı. Ama onu uyandıracağını hesaba katmamıştı. Göknur uyanır gibi olur olmaz elini saçlarından çekti. Göknur yavaşça gözlerini açıp Ayaz'a baktı. Ayaz'ın kendisine baktığını görünce heyecanla kendine geldi ve istemsizce çığlık attı. (Göknur)-AYAAAZZZ!!! Sonra bir anda ağzını kapattı. Saatin kaç olduğunu bilmediğinden dolayı kendini susturdu. Eğer herkesin uyuduğu bir andalarsa kimseyi uyandırmak istemiyordu. (Göknur)-Uyanmışsın. (Ayaz)-Birkaç dakika bile olmadı. Beni sen mi yatağa taşıdın? (Göknur)-Seni biraz yerde sürüklemek zorunda kaldım ama... Ayaz sakince elini Göknur'un elinden çekti ve oturur pozisyona geçti. Göknur bunu fark etse de bir şey demek istemedi. Daha doğrusu diyemedi. (Göknur)-İyisin değil mi? Seni orada baygın görünce çok korktum. (Ayaz)-İyiyim merak etme. Sadece biraz uykusuzdum. O kadar. Göknur bu cevabın yalan olduğundan adı gibi emindi ama Ayaz'a karşı gelemiyordu. Onunla kavga etmek istemiyordu. Özellikle Ayaz abisiyle kavga ederken söylediği şeyleri duyduğu için onu yoracak ya da sinirlendirecek hiçbir harekete kalkışmak istemiyordu. Ayaz'ın kendisinden bile isteye uzak durmasını istemiyordu aslında ve onunla bu konuda konuşmak istiyordu ama ne tepki alacağını kestiremiyordu. O gün söylediği her şey Göknur'un zihnine kazınmıştı. Ayaz'ın sevgisi ve Göknur'un kendisine daha fazla bağlanmamasını istemesi... her şeyi... Ayaz'ın kendini uzak tutmasını elbette ki istemiyordu ama onunla konuşsa bile daha önceki gibi davranacağından emindi. İçinden bir ses Ayaz'ın o konuşmayı yaparken kendisinin duymadığını düşünüyor olduğu yönündeydi. Ve eğer şimdi tüm söylediklerini duyduğunu söylerse yani Ayaz'ın gerçek duygularından haberdar olduğunu söylerse Ayaz'ı ayakta tutmaya devam eden inadı kırılabilirdi. İnadı kırılırsa ise neler olur gerçekten bilmiyordu. Doktorların söylediği şeyler baz alındığında Ayaz zaten 7 yaşlarındayken ölmüş olmalıydı. Ama o zamanlardan gelen çelik gibi inadı onu bugünlere getirmişti. Ayaz'ın içinde olan bir şeyleri başarma isteği onun ilerlemesini sağlıyordu. İstediklerini başardığı gün inadı son bulacak ve belki de doktorların biçtiği tarihten bile önce ölecekti. Bu bir bilinmezdi. Bilinen tek şey Ayaz'ın kesinlikle ama kesinlikle inadının ölüme savaş açtığıydı. 7 yaşına basmadan ölür denilen bir çocuğun 20 yaşına kadar gelmesi ve vücudu içten içe bitiyor olmasına rağmen hala ayakta durup ileri gidebilir oluşuydu. Ölüme kesinlikle karşı gelemezlerdi ama Ayaz'ın kendi ölümünü geciktirdiği de su götürmez bir gerçekti. (Göknur)-Yine bana kızacaksın ama... Şu inadından vazgeçmesen bile bari uykunu toparlasan olmaz mı? Böyle kendini daha çok yoruyorsun. Uyuman lazım. (Ayaz)-Göknur. Başlama lütfen. Kısa bir süre sonra sonsuz bir uykuya yatacağım zaten. Halletmem gereken işlerimi halletmek için olabildiğince vakte ihtiyacım var. (Göknur)-O zaman sana bir şey sormama izin ver. Ama doğru cevap vereceksin. (Ayaz)-Soracağın soruya bağlı. Ayaz açıkça yalan söyleme ihtimali olduğunu dile getiriyordu. (Göknur)-Merak etme. Göknur'un gözlerine baktığımız zaman içten içe alacağı cevaptan korktuğunu görebilirdiniz. Soracağı soru ardından alacağı cevap onda birçok şeyi değiştirebilirdi. Ayaz'ın abisiyle yaptığı konuşmayı duymuş olsa bile bunu merak ediyordu. (Göknur)-Beni hala seviyor musun yoksa benden çoktan vazgeçtin mi? Ayaz beklemediği bu soru karşısında şaşkına dönmüştü. Bu kesinlikle Göknur'dan beklemediği bir soruydu. Bu soruya doğru cevap vermekten başka çaresi yoktu. Bu soruya yalan cevap vermesi durumunda her şey bambaşka bir noktaya evrilirdi. -Ee, neden onu sevmediğini söylemiyorsun. Ayaz aniden hızlı nefes alıp vermeye başladı. Gözlerini odasının açık kapısına dikti ve dün gördüğü lanet şeye baktı. Gözleri oyuk ve tüm suratından kanlar akan Ayaz kendisine bakıp kanlı ve iğrenç bir gülümseme sunuyordu. Ayaz yataktan fırladı ve kapıya doğru koştu. (Göknur)-Ayaz? Ayaz'ın nefes alışverişi hızlanıyordu. Tam kapıya yetişmiş ve kapıyı kapatacaktı ki gözleri oyuk ve suratı kanlar içinde olan bir silüet daha karşısında belirdi. Ayaz olduğu yerde donup kaldı. Nefesini tuttu. -Ee, beni sevmediğini neden söylemiyorsan artık. Canından başka kaybedecek başka bir şeyin yok sanıyordum. Göknur suratını ekşitmiş bir şekilde kendisine bakıyordu. -İğrençsin. Senin gibi yarım ömürlü birini sevdiğim için gerçekten aptal olmalıyım. ... Ayaz'ın nefes alışverişi birden çok daha hızlı hale geldi ve elini kalbine götürdü. Göğsü alev alev yanıyordu. Gözleri kızarmıştı. Göknur'un kendisini sarstığından haberi bile yoktu. (Göknur)-Ayaz kendine gel ne oluyor!?!?!? Korkutma beni!!! Lütfen!!! Ayaz bir çırpınış sergileyerek kapıyı tüm gücüyle çarptı ve dizleri üzerine çöktü. Fakat Göknur'un silüeti kapının içinden geçip önünde diz çöktü ve ellerini suratına yerleştirdi. -Unutma ki ensendeyim Ayaz. Her an seni gerçek dünyadan koparabilirim. Göknur'un silüeti kendisine bunları söylerken kendi silüeti kapıya yaslanmış bir şekilde gülümseyerek onları izliyordu. İki silüette yavaşça solmaya ve kaybolmaya başladı. Göknur'un silüeti tamamen kaybolduğunda ise Ayaz gerçek Göknur'un silüetiyle aynı pozisyonda elleri yüzündeyken buldu ve refleksle geri çekilip başını yatağın köşesine çarptı. Ayaz'ın küçük bir bebek gibi korktuğunu gören Göknur hemen ona sarıldı ve başını göğsüne bastırdı. (Göknur)-Şhhh. Sakin ol. Geçti. Geçti. Ben yanındayım. Hepsi geçti. Ayaz deliler gibi titriyordu. Ama bir anda onu bu hale getiren şeyin ne olduğunu merak ediyordu. Ayaz'ın daha önce hiç bu kadar korkmuş görmemişti. Kriz geçirdiği zamanlarda bile hiç korku belirtisi göstermemişti. Durup dururken Ayaz'ı bu kadar korkutabilecek şeyin ne olacağını tahmin bile edemiyordu. Ayaz'ın korkma sebebi ise kendini görmesi değildi. Göknur'u gördükten sonra korkmaya başlamıştı. O an yüzüne bakmaktan fazla dikkat edememişti ama silüet Göknur'un giydiği şeyin kanla kaplı bir gelinlik olduğundan emindi. Göknur'un öleceğini düşünmek bile onu germeye yetiyordu. Ayaz derinlere gömdüğü travmalarının hepsinden kurtulduğunu sanıyordu ama görünüşe göre kurtulamamıştı. Eskiden düşündüğü şeylerdi bunlar. Göknur'un kendini sevmemesi ve aşağılaması gibi şeyler hep düşündüğü şeylerdi. Küçükken gördüğü zorbalıklar onu öylesine bir psikolojiye sokmuştu ki Göknur bile kendisinden nefret edecek diye korkmuştu hep. Şimdi ise hayal görmeye başlamıştı ve derinlere gömdüğü şeyler ortaya çıkıyordu. Yorgunluğu kendisini bitirmeye başlamıştı. İşler kendisi için giderek zorlaşıyordu. Ayaz Göknur'un sarılmasına karşılık veremeyecek kadar büyük şoktaydı. Kendisinin o haliyle baş edebilirdi ama Göknur'u öyle görmek kolay değildi. Ayaz zaten öleceği için kendisini bu gibi hayallere alıştırmıştı. Binlerce defa gördüğü korkunç rüyalardan sonra artık kendisinin ölüm durumunu içeren paranoyalar ona zarar vermiyordu. Ama Göknur için işler farklıydı. Ayaz bırakın onun öldüğünü yere düşüp kendisini yaraladığını bile düşünmeye katlanamıyordu. (Ayaz)-B-ben... özür dilerim. Özür dilerim.
|
0% |