Yeni Üyelik
68.
Bölüm

Bölüm-65 Kabuslar

@aristokrat

(Göknur)-Özür dilemene gerek yok Ayaz. Sadece sakinleş.

Ayaz özür dilemişti fakat Göknur'un söylediklerini duymamıştı. Kendinde sayılmazdı. Şu anda Göknur'un yüzüne bakmaya bile korkuyordu. Hala rüya görüp görmediğini bilmiyordu. Göknur'un suratından kanlar aktığını bir kez daha görmek istemiyordu.

Ne diyeceğini de bilmiyordu. Özür dilemişti ama dilediği özrün sebebini kendisi de bilmiyordu. Öylece ağzından çıkıvermişti işte.

***

Aralığın ortalarıydı. Gece yarısından birkaç dakika sonra dışarıdaki soğuğa aldırmadan dışarı çıktı. Neden dışarı çıktığını kendisi de bilmiyordu ama yine de çıkmıştı işte. Aptal gibi birde üstüne çokta kalın olmayan bir ceket almıştı ve kollarını da dirseklerine kadar çekmişti.

Kar ya da yağmur yoktu. Sadece hava soğuktu. Rüzgâr soğuktu. Gökyüzünde tek bir yıldız bile yoktu. Kapkaranlıktı. Tıpkı kalbi gibi.

Soğuk havanın narin ağırlığı yavaşça tenine nüfuz ediyordu ve attığı ağır adımlarla bu nüfuzun uzun süreli olmasını diliyor gibi görünüyordu. Zayıf birer kol gibi vücudunu saran soğuk hava da onu bırakmak istemiyordu. Sanki onu kendisine katıp bilinmeyen yerlere götürmek istiyordu.

Onun buna bir itirazı olmazdı tabii ki ama gittiği yerde ne kadar mutlu olacağını bilemezdi.

Muhtemelen hiç.

Sadece atmak için atıyor olan kalbi tamamen boştu. İçinde en ufak bir duygu kırıntısı bile yoktu ve o da bu duyguları gerekli şeyler olarak görmüyordu.

O sırada rüzgâr, onun yüzünü görmek istercesine sert esti ve kafasında duran kapüşonunu yerinden çıkardı. Ve o da olduğu yerde durdu. Loş bir ışık saçan basit bir sokak lambasının altında hem de.

Ve yüz hatları ortaya döküldü.

Orta derece yakışıklılığa sahip birisiydi. Ölü gibi bakan soluk mavi gözleri vardı ve saçları da tıpkı kar gibi beyazdı. Sadece gözlerinin aksine biraz daha parlaktı. Bakışları o kadar soğuktu ki, onu ilk defa gördüğünüzde korkabilirdiniz bile.

Ne düşündüğünü kesinlikle anlayamazdınız.

Yüzü ortaya çıktıktan sonra rüzgâr yavaşladı. Çocukta kapüşonunu tekrar kafasına geçirdi ve ağır adımlarını atmaya geri döndü. Artık yürümek istemiyor gibiydi. Çünkü artık adımları öncekinden daha ağırdı.

Yorgun ayakları artık yorgun bedenini taşıyamayacak hale gelmişti. Kendisi de en sonunda bu yorgunluğa boyun eğdi ve yürümeyi bırakarak 2 sokak lambasının arasında kalan hafif karanlık tarafa oturarak dizlerini kendine çekti ve kafasını dizlerine gömdü.

Derince bir nefes aldı ve yüzünü biraz daha dizlerine bastırdı.

Ne yapmak istediğini, neden burada olduğunu ve neden böyle hissettiğini bilmiyordu. Aslında ne hissettiğini bile bilmiyordu.

Sahiden? Neden dışarı çıkmıştı ki? Böyle soğuk bir havada kim neden dışarı çıkmak istesindi? Neden böyle anlamsız bir şey yapmak isterdi ki bir insan? Olması gereken evinde oturup pencereden dışarıyı seyretmekti.

Ama o nedensiz bir şekilde dışarı çıkmıştı.

-Nerede yanlış yaptım ki? Sadece mutlu olmak istemiştim.

Boğuk bir ses tonuyla birlikte bu sözleri mırıldandı. Başını eğdi ve önündeki yol aniden yok olarak devasa bir uçuruma dönüştü. Çocuk ölü gözleriyle aşağı bakmaya devam etti. Hiç şaşırmış gibi görünmüyordu. Hatta sanki bunu bekliyormuş gibiydi.

Sağ ayağını boşluğa uzattı. Yüzündeki ifade bir an için bile olsa değişmedi ve kendini boşluğa bıraktı.

Uçurumun ne kadar yüksek olduğu belli bile değildi ama o göz bile kırpmadan aşağı düşüyordu. O kadar rahat görünüyordu ki ellerini cebinden çıkartma gereği bile duymamıştı.

Ne kadar sürdüğü bilinmez belki dakikalar belki saatler belki de yıllar geçmişti ve uçurumun sonuna yaklaşmayı başarmıştı. Hızla sona yaklaşıyor ve hala tepki göstermiyordu. Hak ettiğini bulduğu için mutluydu bile.

Yere yaklaştıkça daha da hızlanıyordu ve tam yüz üstü yere çarpmasına 1 santimetre kalmışken tamamen sakin ama bıkmış bir ses tonuyla...

(Çocuk)-Ah, sanırım...

***

(Ayaz)-... ÖLDÜM!!!

Ayaz nefes nefese bir şekilde bağırarak uyandı. Vücudunun her zerresinden korku akıyordu. Gözlerini açtığı ilk an yere çarpmadan önce gördüğü son şey olan beyaz rengi görmüştü ve ekstra bir korku kalbine saplanmıştı. Fakat gördüğü beyaz renk odasının tavan rengiydi.

Aldığı derin nefesler kendisini sakinleştirmezken Ayaz elini alnına götürdü.

(Ayaz)-Lanet olsun. Ayakta gördüğüm kabuslar yetmezmiş gibi...

Ayaz hayatının giderek daha kötü bir hal almasına lanet etti. Yataktan çıktığı gibi kendini duşa fırlattı. O kadar terlemişti ki üzerindeki her şey kendisine yapışmıştı. Kıyafetlerini çıkarttı ve kendini soğuk suyun altına attı. O kadar dalmıştı ki soğuk suyu açtığını bile fark etmemişti.

Aniden vücudunu kaplayan soğuk damlalarla kendine geldi ve inleyerek geri zıpladı. Ardından suyun sıcaklığını ayarladı ve duşunu alıp kendini yatağına bıraktı.

(Ayaz)-Bugün günlerden ne lan?

Ayaz telefonuna uzanıp tarihe baktı.

(Ayaz)-Abim bugün boş olur sanırım.

Abisiyle halletmesi gereken birkaç işi vardı ve bir süredir abisinin boş olmasını bekliyordu. Abisiyle son buluştuğundan beri çok zaman geçmemişti ama şu anda işler farklıydı. Şu anda önemli işleri vardı. Yani, Ayaz'ın hayatı daha önemliydi tabii ama Ayaz için kendi hayatı önemli şeyler sıralamasında alt sıralardaydı.

Ayaz üstündekileri değişip gündelik kıyafetlerini bir kenara fırlattı. Daha düzgün şeyler giydi ve aşağı indi. Merdivenlerden inerken evde yemek kokusu olduğunu fark etti.

(Ayaz)-Yemek? Göknur mu ki?

Burnundan içeri giren kahvaltı kokusuyla birlikte biraz keyiflense de bir yandan midesi de bulanmıştı. Son zamanlarda yemek yemekten iyice uzaklaşmıştı. Bazen günde 1 öğün yiyor bazen 2 günde 1 öğünü anca yiyordu. Can sıkıntısı midesine vuruyor ve yemek yemesini engelliyordu.

Fakat merdivenlerden inip mutfağa göz uçula bakınca annesini gördü. Yemekleri annesi hazırlıyordu.

(Ayaz)-Anne?

Alev oğlunun sesini duyunca elindekileri bıraktı ve ona doğru döndü. Ve Ayaz'ı görünce...

(Alev)-Oğlum! Ne oldu!? Bembeyaz olmuşsun. Bir şey mi oldu?

Endişeyle yanına koşturdu ve yüzünü elleri arasına aldı.

(Ayaz)-Bir şey olmadı anne. Sadece kâbus gördüm o kadar.

Diyen Ayaz annesinin elleri arasından sıyrıldı. Fevri hareketlerine hala devam ediyordu. Onlarla konuşuyordu, yanlarında oturuyordu ama hala eskisi gibi değildi. Hala onlardan mümkün olduğunca uzak duruyordu.

(Ayaz)-Birde bugün beni beklemeyin. Akşama doğru eve gelirim. İşlerim var biraz.

Ayaz bugün dışarıda yapması gereken işleri halletmeyi planlıyordu. O yüzden de abisine ihtiyacı vardı. Onun bilgisine çokça ihtiyacı olacaktı.

(Alev)-Yemek yemeyecek misin?

Alev en azından yemek yemesini isteyerek bu soruyu sordu. Oğlunun yemek düzeninin paramparça olduğunu biliyordu. O yüzden sabah erkenden gelip ona en sevdiği şeyleri hazırlamaya başlamıştı. Ama reddedilmeyi kesinlikle beklemiyordu.

(Ayaz)-Canım istemiyor. Göknur'la yersiniz.

(Alev)-Sevdiğin her şeyi hazırlamıştım oğlum. O kadar uğraştım bak. Kırma beni. Birkaç lokma ye bari. Giderek zayıflıyorsun.

Alev doğal olarak oğlunu düşünüyordu ama hala farkına varmadığı şey Ayaz'ın çoktan kendi bedeninden vazgeçtiğiydi. Onun umurunda olan şeyler başkaydı.

(Ayaz)-Anne. Canım istemiyor dedim. Akşama görüşürüz.

(Alev)-Dışarı çıkıyorsan bizim eve uğra. Baban seni görmek istiyor. Adamla konuşmuyorsun ne zamandır. Üzülüyor o da.

(Ayaz)-Tamam. Çıktım ben.

Ayaz hissiz davranmaya devam ediyordu. İçinden geçenlerin tam tersini yapıyordu. Annesini üzüyordu ama kafasında kurduğu şeylere göre bunu yapmalıydı.

Evden çıktıktan sonra telefonunu çıkardı ve abisine mesaj attı.

-Müsait olunca beni ara.

Sonra da telefonunu cebine attı. Yavaş adımlarla arabasına doğru ilerledi ve sürücü koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırdı. Gözlerini ovuşturdu.

(Ayaz)-Abim beni arayana kadar biraz gezebilirim.

Diyerek gaza bastı. Annesi mutfak penceresinden kendisini izliyordu. O sırada da Ayaz'ın gittiği tarafın zıttı taraftan Göknur elinde birkaç poşetle evin bahçesine girdi. Ayaz'ın gittiğini görmemişti. Ayaz'ın en sevdiği şeyleri yapan Alev teyzesine -evlilik tekliği aldığı için teknik olarak annesine- yardım etmek için can atıyordu. Ama içeri girip olanı dinlediğinde yüzü düşmüş ve gözleri dolmuştu.

Alev'e sarılıp Ayaz'ın daha ne bu şekilde devam edeceğini sordu ve çaresizce bir cevap bekledi ama Alev'de daha ne kadar bu şekilde devam edeceğini bilmediği için sessiz kalmayı tercih etti.

 

Loading...
0%