@aristokrat
|
Epinefrin olarak da bilinen adrenalin, her böbreğin üzerinde bulunan adrenal bezler tarafından üretilen ve salınan doğal bir stres hormonudur. Adrenalin özellikle stres veya tehlike hissetmeye neden olan durumlarda, kan dolaşımının ve nefes almanın hızlanması, kasların efor için hazırlanması anında harekete geçer. Ama Ayaz'ın durumu bundan farklıydı. Arabası tüm hızıyla ağaca çarptığı için vücudu yarı ölü duruma gelmiş ve suratı parçalanmıştı. Ancak... Ayaz arabanın ezilmiş kapısını tekmeleyerek yerinden etti ve vücudunun onlarca yerinden kanlar akarken arabadan dışarı çıktı. Bu noktada hareket etmesini sağlayan şey adrenalin değildi. Girdiği aşırı stres durumu yüzünden vücudu başka bir şey salgılıyordu. Vücuda tehlikeli zamanlarda "SAVAŞ YA DA KAÇ" etkisini aşılayan yegâne şey... (Ayaz)-BUNUNLA BENİ ÖLDÜREBİLECEĞİNİ Mİ DÜŞÜNÜYORSUN AMINA KOYDUĞUM!?!?!? "Noradrenalin". Kalbi sanki kulaklarında atıyormuşçasına sesini duyabiliyordu. Gözleri kanla kaplandığı için görme yetisi zayıflamıştı. Gözü yüzde 20 gördüğü halde kendisine bakan silüetini görebiliyordu. Suratındaki o pis gülümsemeyi net bir şekilde görebiliyordu. Sağ elinin 2 sol elinin ise 1 parmağı kırılmıştı ve kaburgasında çatlaklar vardı. Kafatasında yarım santimlik bir çatlak vardı ve bedeni tam 17 farklı noktadan kanıyordu. Ama gözleri sonuna kadar açık ve daha önce hiç olmadığı kadar canlı hissediyordu. (Ayaz)-Beni öldürebileceğinden emin misin? Ayaz sonuna kadar açık kanlı gözleriyle silüete bakıyor ve gülümsüyordu. (Silüet)-Elbette eminim. Neden basit bir insanı öldüremeyeceğimi düşünüyorsun? (Ayaz)-Hahahaha!!! Beni öldüremezsin. Ben istemediğim sürece ölmem gibi bir durum söz konusu bile değil. İşin kötü yanı Ayaz şu anda ayakta duruyor ve kendini canlı hissediyor olmasına rağmen aklının düzgün olmamasıydı. Hava yastıkları açılmadan önce vurabileceği en sert şekilde başını direksiyona vurmuştu. Yani şu anda gördüğü silüet arada gördüğü silüetle bir değildi. Ayaz şu anda hayal görüyordu. (Silüet)-Seni henüz öldürmeyeceğim zaten. Yani Ayaz'ın yaşandığını düşündüğü bu konuşma tamamen onun hayal gücünde var olan kendi kurgularından başka bir şey değildi. Azrail'le konuşma şansı olacağını düşünecek kadar ölmemeye takıntılıydı. (Ayaz)-Hala işlerimi bitirmedim pislik herif istesen de öldüremezsin zaten. Ölmeyeceğimi söy... le... miş... Fakat aradan 2 dakika bile geçmemişken Ayaz'ın bedenini dolduran noradrenalin normal seviyesine indi ve Ayaz'ın bedeni bu kadar aksiyona dayanamayarak kendini kapattı. *** Gözlerini açtığında her şey bulanıktı. Bütün bedeni tarif edilemez bir acı içinde kıvranıyordu ve kendini hareket ettirmeye çalıştığında yerinden bile kıpırdayamıyordu. Sesleri tam olarak algılayamıyordu. Kendinin bile duyamayacağı kadar titrek ve alçak bir sesle birlikte... (Ayaz)-Göh-nur... Ayaz elini havaya kaldırdığını hayal etmişti. Sanki Göknur'un yumuşak yanaklarına ulaşabilecekmiş gibi hissetmişti bir anlığına. -Oksijen satürasyonu normalde dönüyor. -Hasta uyanıyor. -Ne demek uyanıyor? Daha ameliyatın ortasındayız. Narkozu artırın hemen. Ayaz duyduğu ya da daha doğrusu yarım yamalak işittiği bu sözlerden hiçbir anlam çıkartamamıştı. (Ayaz)-Göh... nur... "Şhhh. Uyumalısın Ayaz. Uyandığında her şey çok daha güzel olacak." Ayaz yarı açık gözleriyle kendisine bakıp gülümseyen Göknur'a baktı ve kendisine sarılmasına izin verdi. Kendisini saran şeyin hayal gücündeki Göknur olduğunun bile farkında değildi. -İsim sayıklıyor. (Ayaz)-Özüh diletim... -Özür mü? -Hayal görüyor olmalı. Narkozu artırın! Hemen! -Hocam hastaya zaten genel anestezi uyguladık. Daha fazla anestezi uygularsak geçici olarak felç geçirebilir. -Sence bilmiyor muyum ben bunu!? Dediğimi yap! Çocuğun ameliyatın ortasında uyanmasını mı istiyorsun!? -Özür dilerim hocam. -İç kanaması durdu hocam. -Kalp atış hızı normal. Ayaz anlayamadığı bu sesler eşliğinde artan narkozun etkisiyle kendinden geçerek yeniden bayıldı. *** Ameliyat bittiğinde tam 3 saat geçmişti ve herkes ameliyathanenin başında bekliyordu. Doktor ameliyattan çıkar çıkmaz başta Göknur olmak üzere herkes doktorun başına üşüşmüştü. Hepsi hep bir ağızdan sorular soruyor ve doktorun herhangi birinin sorusunu anlamasını zorlaştırıyorlardı. Doktor ellerini havaya kaldırdı ve... (Doktor)-Tamam. Tamam. Sakin olun. Hasta iyi durumda. Bu sözlerle birlikte herkes rahatlarken Göknur'un dizlerinin bağı çözülmüş ve yere çökmüştü. Aldığı derin nefesler kendisine yetmiyormuş gibi hissediyordu. (Doktor)-İç kanamasını durdurduk. Fakat sorun şu ki ağır bir kafa travması yaşamış. Uyandığında, ki ne zaman uyanacağını söylemek şu an için zor, küçük çaplı bir zihin kaybı yaşayabilir. Bu arada Göknur hanginiz? Doktorun sorusuyla birlikte Göknur başını kaldırıp doktora baktı. (Doktor)-Sanırım sizsiniz. Şey, meslek hayatımda ilk defa bir hasta ameliyat ortasında uyandı ve sizin adınızı sayıkladı. (Göknur)-U... yandı mı? (Doktor)-Evet. 35 yıllık meslek hayatımda ilk defa bir hasta verilen narkozdan uyanması başardı. Ve birde özür diledi. Ama o an için hayal gördüğünü düşündüğüm için neyden özür diledi bilmiyorum. Hemen öncesinde sizin isminizi sayıkladığı için her ne görüyorduysa sizden özür dilediğini düşünüyorum. Doktorun bu sözleriyle birlikte Göknur'un gözleri doldu ve ağlamamak için kendini tutmaya çalıştı ama başarılı olamadı. (Doktor)-Ayrıca geçirdiği kazaya ve bunca yıllık kalp hastalığına rağmen hala yaşama bu kadar inatla tutunması harika bir şey. Tabii kayıtlara baktığımızda gördüğümüz şey pek iç açıcı değil. (Baran)-Ne kadar ömrü kaldığını biliyoruz doktor bey. Çabalarınız için teşekkür ederiz. (Doktor)-İşimiz bu efendim. Tıpkı sizin bir zamanlar insanları koruduğunuz gibi bizde onlar için savaşıyoruz. Birde bugünlük hastayı görmenize izin veremeyeceğim. 24 saat boyunca gözlem altında tutulacak ki olası bir iç kanama ya da atak durumunda hemen müdahale edebilelim. (Baran)-Tekrardan teşekkür ederiz doktor bey. Doktor başını sallayarak Baran'ı karşıladıktan sonra oradan uzaklaştı ve Atakan Göknur'u tek hareketle yerden kaldırdı. Ona sıkıca sarıldı. (Atakan)-Gel abim gel. Bu da geçecek. Geçmek zorunda. (Göknur)-Abiii... Göknur'un sesi titriyordu. (Göknur)-Neden her şey onu buluyor? Neden istediği gibi bir hayat yaşayamıyor? Nedennedenneden!?!?!? Göknur artık bu duruma isyan etmeye başlamıştı. Çocukluğundan beri normal biri olmak isteyen Ayaz gittikçe daha da dibe batıyordu ve kendisine uzatılan eller onu yukarı çekemiyordu. Ayaz her şeyi öyle kabullenmişti ki kendisi için çabalayan elleri bile reddetmeye başlamıştı. Tam o elleri tutmaya karar verdiğinde ise yine bir şeyler onu aşağı çekmiş ve kendisine uzatılan elleri tutmasına engel olmuştu. (Göknur)-Daha fazla dayanamıyorum! Göknur'un haykırışları hastane koridorunda yankılanırken Atakan sakinliğini korumak için deliler gibi çabalıyordu ama Göknur haklıydı. Kardeşi hep diğer çocuklar gibi olmak istemişti. Her zaman onları kıskanmıştı. Koşup oynamak, eğlenmek istemişti ama hiçbirini adam akıllı yapamamıştı. Tam arkadaş edindiğini düşünürken zorbalığa uğrayıp hayata olan bakış açısı yine değişmişti. Atakan şu anda her şeye saldırıp sağı solu birbirine katmak istiyordu ama bu kardeşine kaybettiği şeyleri geri vermeyecekti. Fakat farkında bile olmadan bu duruma olan öfkesi kendini doldurmuş ve yumruklarını öyle sert sıkmıştı ki tırnakları etini delerek ellerini kanatmıştı. Şu anda orada, o koridorda olan hiç kimse ne yapacağını bilmiyordu. Baran sessizce aralarından ayrıldı ve bir hemşire bulup iki kişi için sakinleştirici yapıp yapamayacaklarını sordu. Hemşireden olumlu cevap alınca Alev ve Göknur'a birer sakinleştirici iğne yaptırdı. Aslında Atakan'a da sakinleştirici yapılmasını istemişti ama Atakan gibi birinin bünyesine sakinleştiricinin etki etmeyeceğini bildiğinden Atakan'ı duruma katmamıştı. Aradan 1 saat kadar geçtikten sonra Baran Alev'i ve Göknur'un ebeveynlerini de alarak hastaneden ayrıldı. Herkesi almak istemişti ama Göknur'un bakışlarına dayanamadığı için onu götürememişti. Atakan ve Melisa'da Göknur'a göz kulak olmak için orada kalmışlardı. (Atakan)-Melisa. Biraz hava almaya gidiyorum. Atakan'ın ciddi ses tonu Melisa'yı şüphelendirmişti ama şu anda Göknur'un yanından ayrılamazdı. (Melisa)-Tamam aşkım. Demekle yetindi sadece. Atakan elleri cebinde hastanenin dışına çıkmış ve hastanenin arka bahçesindeki ağaçlık alana gitmişti. Ellerini cebinden çıkartmış ve sargılarına bakmıştı. Az önce tırnaklarıyla kendi etini deldiği için hemşireler elini sargılamışlardı. Elleri bir an için acıdan zonklamış ve bu acı Atakan'ı çileden çıkartmıştı. Tüm gücüyle yumruğunu sıkıp yanındaki duvara... (Atakan)-SEN BUNA ACI MI DİYORSUN AMINA KOYAYIM!?!?!? ... diye bağırarak tüm gücüyle yumruk atmıştı. Orada bulunan herkesin bakışları ona dönmüştü ama o bunun farkında bile değildi. Yumruk attığı yerde yumruğunun izi çıkmış ve çatlayan duvardan birkaç parça yere düşmüştü. (Atakan)-KARDEŞİM İÇERİDE ÖLÜMLE SAVAŞIYOR LAN!!! NE CÜRETLE AĞRIRSINIZ SİKTİĞİMİN ELLERİ!?!?!? Artık Atakan'da psikolojisinin son demlerindeydi. Ayaz'ın bu bitik durumları onu bu raddeye kadar getirmişti. İnsanlar onu bu durumda görünce yanına gitmişler fakat karşılaştıkları öfke karşısında geri püskürtülmüşlerdi. (Atakan)-SİKTİRİN GİDİN LAN!!! BENİ YALNZ BIRAKIN!!! DEFOLUN!!! DEFOLUN!!! Atakan burnundan soluyordu ve ciddi anlamda her şeyi parçalamak istiyordu. Bütün hastaneyi elleriyle paramparça etmek istiyordu. Kardeşine adil davranmayan bütün bu dünyayı parçalamak istiyordu. Tüm bunlar olurken Melisa ve Göknur onu uzaktan bir yerden izliyorlardı. Melisa Atakan'ın ses tonundaki aşırı ciddiyetten Atakan'da bir şeylerin ters olduğunu anlamış ve onu takip etmişti. Tabii Göknur'u da kendiyle getirmişti. Onu orada yalnız bırakamazdı. (Melisa)-Atakan... Melisa Atakan'ın eninde sonunda bu şekilde patlayacağını hissediyordu çünkü yaşanan her olayda Atakan sakin kalıyordu. İçinde biriken duyguların bir noktada patlak vereceğini biliyordu ve şimdi bunun olması için hiçbir engel yoktu. Atakan olduğu yere çökmüştü ve tüm bedeni titriyordu. Ayrıca hemşireler etrafını sarmıştı. Burnundan soluyan Atakan hem onlara iş çıkartmamak için hem de etraftaki insanları daha fazla korkutmamak için hemşirelerden gelen sakinleştirici istediğini kabul etmişti. Hemşirelerden biri sakinleştirici iğneyi getirmeye giderken Atakan bir anda ayağa kalkmış ve... (Atakan)-ARGGGHHHHHHH!!!!!!! HER ŞEYDEN NEFRET EDİYORUM AMINA KOYAYIM!!! Diye tüm gücüyle kükremişti ve diğer iki hemşireyi korkudan geri adım attırmıştı. Elini alnına götürüp duvara yaslanmış ve yavaşça sessizliğe gömülmüştü.
|
0% |