@aristokrat
|
(Ayaz)-Pekâlâ. Bunu da bitirdim. Ayaz son 1 aydır zamanını doğru bir şekilde kullanmaya çalışarak hem çevresindekilere hem de romanlarına zaman ayırıyordu. 1 aylık süreç içerisinde bitirdiği 2. romandı bu. Romanlarının hepsine önceden başlayıp bir şeyler yazdığı için bitirmesi çokta zor olmamıştı. Zaten yayınlanan ilk romanında zaman zaman bölümlerini ucu ucuna yetiştirmesinin sebebi buydu. Sadece o romana odaklanmıyor, başka romanlara da zaman ayırıp onları da ilerletiyordu. Ve şimdi iyi ki de bunu yapmışım diyordu çünkü kalan zamanında yeni romanlarını bitirebiliyor olması büyük bir nimetti onun için. Çünkü hem çevresine hem Göknur’a hem de romanlara zaman ayırmak onu zaman zaman yoruyordu ve romanlarını bitirmeyi gerçekten çok istiyordu. Hem Göknur’a gelecek paranın devamının olması açısından, hem de ölmeden önce dünyaya daha fazla eser bıraktığından emin olmak için. Şu noktada aslında dünyaya eser bırakma isteği daha ağır basıyordu çünkü zaten yurt dışında basılan eserleriyle birlikte cebine tonlarca para giriyordu o yüzden Göknur hayatının sonuna kadar para konusunu dert etmeden yaşayabilirdi. Tüm yatırım hesapları abisi tarafından kontrol edileceği için mevcut parası düzenli olarak artmaya da devam edecekti. O yüzden Göknur’un rahat bir yaşam sürmesi seçeneği şu anda geri plandaydı. (Ayaz)-Sıradakini yazsam mı yoksa dışarı mı çıksam? Ayaz bu ikilemle savaşırken Göknur sakince odasına girdi ve… (Göknur)-Biraz dışarı çıkalım mı, çok sıkıldım. … diyerek Ayaz’ın sorusunu cevaplamış oldu. (Ayaz)-Sanırım cevabımı aldım. (Göknur)-Ne cevabı? (Ayaz)-Hiç. Sadece diğer romanıma mı başlasam yoksa dışarı mı çıksam diye düşünüyordum. Sonra sen dışarı çıkalım mı diye geldin. Bende cevabımı almış bulundum. Hazırlanıp geliyorum. (Göknur)-Hazırlan bakalım. Göknur kendisini izlerken Ayaz sakince üstünü değiştirdi ve içinde rahat hissettiği şeyler giydi. (Ayaz)-Gidelim. *** Ayaz arabayı almak istemesine rağmen Göknur endişelendiği için Ayaz’ın arabayı almasına izin vermemişti ve şimdi yürüyorlardı. Sakince esen rüzgâr saçlarını bir ebeveyn gibi okşuyor ve dalgalandırıyordu. Ayaz saçları geriye doğru itilirken gerçekten komik görünüyordu. Hatta Göknur Ayaz’ın bu haline gülmeden edememişti. (Ayaz)-Seninle baş başa yürümeyeli bayağı oldu değil mi? (Göknur)-Sanırım. Haftalar geçti. (Ayaz)-Özlemişim biliyor musun? Seni, kokunu, kalbimin senin yanında sakin bir deniz gibi durgunlaşmasını. Sanki senin kıyılarına dalgalarım çarparsa zarar görebilirmişsin ve bunun farkındaymışım gibi sakin kalbim. (Göknur)-Bu betimlemelerinin beni her zaman benden aldığını söylemiş miydim? Ama, bende aynı şekilde hissediyorum. Senin kadar iyi ifade edemesem de. Göknur kendini ifade etme konusunda, en azından Ayaz’a olan sevgisini ifade etme konusunda, çokta iyi sayılmazdı. Konu Ayaz olunca kelimeler boğazına düğümleniyor ve konuşmak gözünde büyüyordu. Ama konuşma konusunda batırsa da sevgisini hissettirme konusunda oldukça iyiydi. (Ayaz)-O konuda canını sıkma. Bana hissettirdiğin o yoğun sevgiyi ben bile doğru şekilde kelimelere dökebileceğimden emin değilim. Ayaz bile bu şekilde düşünüyorsa sahip olduğum sevgiyi aktarma konusunda bir sorunum yok diye düşündü Göknur ve böyle düşünmekte kesinlikle haklıydı. Ayaz’a olan sevgisini kelimelere elbette ki dökebilirdi. Şimdikinden daha az olsaydı yani. Çünkü Göknur Ayaz’ı kelimelerle anlatamayacak kadar çok seviyordu. Ayaz’da onu anlatamayacak kadar çok seviyordu ama o bir şekilde içinden geçenleri kelimelere dökmenin bir yolunu buluyordu. (Göknur)-Şey, övülmek şu kadarcık, minicik, mini minnacık hoşuma gitmiş olabilir. Ayaz yanakları kızarmış olan Göknur’u yolun ortasında deliler gibi mıncırmamak için zor duruyordu. O tatlı suratını sıkım sıkım sıkıp yanaklarını çekiştirmek istiyordu ama yürüdükleri kaldırım bunun için hiçte uygun bir yer değildi. (Ayaz)-Hahahah. Sabaha kadar seni övecek bir şeyler bulabilirim. Ama şimdilik bir kahve ısmarlamama ne dersin? (Göknur)-Neden olmasın derim? Soğuk mu sıcak mı? (Ayaz)-Soğuk ya. Soğuk kahveler daha güzel. Şekersiz oldukları sürece. (Göknur)-Acı kahve içilir mi ya? (Ayaz)-İçiliyor işte. Şekerli kahveden daha zevkli. *** (Ayaz)-Benim üzerimde bu kadar söz sahibi olman bazen beni korkutmuyor değil aslında. Ayaz elindeki şeker dolu tatlı kahveye bakarken iç geçirdi. Tamamen soğuk kahve bağımlısı olsa da Göknur istediği için soğuk bile olsa şekerli bir kahve almıştı ve şimdi onu içmek zorundaydı. Kahvenin her türlüsünü içebilirdi ama şekerli kahveler onu gerçekten bezdiriyordu. Absürt miktarda şeker kesinlikle kahvenin aromasını bozuyordu. (Göknur)-Yeni şeyler denemelisin arada. Hep acı kahveler içiyorsun. Göknur ise tamamen saf bir istekle Ayaz’ın farklı şeyler denemesini istiyordu. Şekerli kahvelerden nefret eden Ayaz’ın şekerli kahvelerinde güzel olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. (Ayaz)-Iğkkk. Çok şeker çok şeker. Acı kahvemi istiyorum. Ayaz aldığı ilk yudumla birlikte şekerin ağzına verdiği aşırı tatlılık yüzünden yüzünü ekşitmişti. Kahvenin tadı kesinlikle çok güzeldi ama 1 yudumdan fazlası kesin olarak bayardı. O yüzden kahveyi şu anda çöpe fırlatmak istese de Göknur’a karşı gelemediği için içmek zorundaydı. (Ayaz)-1 yudumdan fazlası içilmez bunun ya. Hem insanı mayıştırır bu. Bunu içersen enerjin yerine gelmez uyursun. (Göknur)-Söylenme de iç hadi. Bitecek o. (Ayaz)-Ben o lafı en son 10 yıl önce annemden duydum ya. 11 yıl sonra travma gibi kahve içiriyorsun bana. (Göknur)-Hahahah. İç hadi iç. (Ayaz)-Yol kenarında uyuya kalırsam eve kadar taşırsın ama. (Göknur)-Tamam be. Taşırım ben. İç hadi. (Ayaz)-Ben sana yapacağımı biliyorum ama. Kendi zevklerimi dayatma sırası bana geldiğinde acı çekeceksin. Ayaz intikam yemini edercesine yumruğunu sıktı ve sonra da kahvesinden bir yudum daha aldı ve istemsizce bir kez daha yüzünü ekşitti. (Ayaz)-Eski fabrikanın oraya gidelim mi? (Göknur)-Pis kokuyor orası ya. Çocukluktan beri lanetli bir yer olduğunu düşünüyorum oranın. (Ayaz)-Oraya her girişimizde takılıp düşerdin. Sonra da burası beni sevmiyor diyerek kaçmaya çalışırdın. Bilerek düştüğünü biliyordum halbuki. (Göknur)-Biliyor muydun? Tüh ya. Oyunculuğumu iyi zannediyordum bende. (Ayaz)-Değildi. Kesinlikle değildi. “Ah, Ayaz. Ayağım takıldı. Yine.” O kadar kötüydü ki… (Göknur)-Benim sesim o kadar ince mi be!? (Ayaz)-O zamanlar öyleydi. Göknur’un çocukluk sesini taklit eden Ayaz kıkırdadı. Sokak sokak güle eğlene sohbet eşliğinde gezerlerken eskileri yad etmeden durmuyorlardı. Çevrede o kadar fazla anıları vardı ki bazılarını onlar bile hatırlamıyordu. Bir türlü erimek bilmeyen hisleri ve eskilere olan aşkları onların bu sokakları görme isteğini artırıyordu. Ama sorun şu ki Göknur’un Ayaz’dan çok daha fazla anısı vardı. Ayaz’ın bütün anıları Göknur’u da içerirken Göknur’un Ayaz olmayan anıları da vardı. Ayaz’ın çocukluğu boyunca biriktirdiği anılar ailesi ve Göknur’la sınırlıydı. Arkadaşı olmadığı için her zaman ailesiyle birlikteydi. Ama Göknur öyle değildi. Zamanla onların kendisine uymayan insanlar olduklarını fark edip onlardan uzaklaşana kadar bolca anı biriktirmişti. Ayaz’ın sahip olduğu tek arkadaşı Cenk’ti. Tanıdığı diğer insanlar hep onunla uğraşan arkadaş bile denmeyecek kadar pislik insanlardı ve geri kalanlarda yazar olduğu için formaliteden tanıştığı diğer yazarlardı. Yani Ayaz’ın tek arkadaşı Cenk’ti. Gerisi de ailesiydi. (Göknur)-Kabul etmiyorum bunu. Benim sesim her zaman güzeldi. Hiç öyle cırtlak bir sesim yoktu bir kere. (Ayaz)-Hay hay. Öyle olsun bakalım. Bu arada marketten bisküvi falan bir şeyler alalım mı? Kahve midemi bulandırdı. (Göknur)-Alalım alalım. Zaten acıktım gibi. (Ayaz)-Tuzlu bir şeyler alalım lütfen. Ayaz’ın midesi fazla şekerden acı çekerken o acıyı bastırmak için bir şeyler yemek istiyordu. Eğer midesini doldurursa kahveyi daha çabuk sindirebilirdi. *** Marketten çıktıklarında çubuk ve tuzlu krakerler almışlardı. Göknur ekstradan bir sandviç alıp yarısını Ayaz’a vermişti. Tabii içecek almayı da unutmamışlardı. (Ayaz)-Baksana. Buradan sinemaya gitmeye ne dersin? Ya da poligona. Gün bitene kadar bir şeyler yapalım istiyorum. Ayaz bunları söylerken Göknur’a sokulmuştu. (Ayaz)-Kendimi kokundan mahrum bıraktığım için kendime çok kızgınım biliyor musun? (Göknur)-Sıkma canını. Dediğin gibi, doğru olduğunu düşündüğün şeyi yaptın. O yüzden hepsini unut ve keyfimize bakalım. Diyen Göknur Ayaz’ın yanağını sıktı ve… (Göknur)-Oyyy. Nasıl tatlı bir şeysin sen öyle yerim seni.
|
0% |