Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm-1 Hızlı Tanışma

@aristokrat

UYARI

Bu bir kurgu eseridir. Karakterler ve olayların gerçek hayatla bağı yoktur. Hikâyede şiddet, cinsellik ve diğer olumsuz öğeler bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin suç olarak tanıdığı ve hikâye içinde bulunan öğelere hiçbir şekilde özendirme amacı güdülmez. Öğeler tamamen hayal ürünü bir senaryoda kullanılmaktadır ve aynı ya da benzer şeyler tamamen tesadüftür. Hikâyenin yaratabileceği herhangi bir olumsuz etkiden okuyucunun kendisi sorumludur. Lütfen tüm bu hikâyenin hayal ürünü olduğunu unutmayın.

***

Sabahın ilk ışıklarının penceresinden içeriye dolmasıyla birlikte yastığın her tarafına dağılmış olan düz, orta uzunluktaki gümüş renkli saçları güneşi selamlarcasına parlamaya başlamıştı.

Uyuyor olmasına rağmen sahip olduğu yakışıklılık üst düzeydeydi. Düzgün yüz hatları ve açık teni onu dünya üzerindeki en yakışıklı insan yaparcasına mükemmeldi.

Güneş ışıkları odayı iyice doldurmuşken odasının kapısı yavaşça açıldı ve içeri dünyalar güzeli bir kız girdi.

Kız 1.57 boyunda ve 49 kiloydu. Saçları ve gözleri pembe renkte olan bu kızın adı Rose'ydi.

Rose BloodWife.

Boyu ve kilosuna göre vücudunun dolgunluğu çok iyiydi ve gören herkesi kolaylıkla etkileyebilirdi. Narin görünüşünün aksine inanılmaz derecede güçlüydü. Daha doğrusu dünya üzerine ysşayan en güçlü 2. insandı.

En güçlü kişi ise şu anda yatakta yatmakta olan gümüş saçlı çocuktu.

Rose yavaşça yatağa yaklaştı ve gümüş saçlı çocuğu uyanması için sarsmaya başladı.

(Rose)-Ejder. Uyan.

Çocuğun adı buydu. Ejder.

Ejder Soykıran.

Bir zamanlar bütün dünyaya hükmetmiş olan Soykıran Ailesi'nden geriye kalan tek kişi. Ve yaşayan en güçlü insan.

Ejder asla basit birkaç sarsıntıyla uyanmazdı o yüzden Rose ilk önce onu sarsar ve sonrasında güç kullanırdı.

Güç kullanırdı derken ciddi anlamda güç kullanırdı.

(Rose)-Madem uyanmıyorsun...

Ejder'i iyice sarstıktan sonra Rose sağ yumruğunu kaldırdı ve hiç düşünmeden Ejder'in karnına indirdi.

Yediği bu yumrukla birlikte Ejder yerinden sekerek uyandı.

(Ejder)-Uwah-gh!

Yatağın üzerinde zıpladıktan sonra hemen Rose'ye döndü.

Gözleride saçları gibi gümüş renkliydi ve göz bebekleri dikey elips şeklindeydi. Bir nevi kedi gözü gibiydi.

Tırnakları ise simsiyahtı ve oldukça düzgünlerdi.

(Ejder)-Bana vurarak beni uyandırmaktan ne zaman vazgeçeceksin acaba!?

Aniden uyandırıldığı için birazcık sinirliydi.

(Rose)-Kendi başına kalkabildiğin zaman bırakırım muhtemelen.

(Ejder)-Muhtemelen? Ah, neyse ya.

Ejder yatağın üzerinde oturur pozisyona geçti ve üzerindeki yorganı kenara atıverdi.

Vücudunun üst kısmı çıplaktı ve yaralarla doluydu. Kaslı vücudu zaten harikaydı ama üzerindeki yara izleri onu daha bir harika kılıyordu. Yara izlerinin hepsi eskiydi ve Ejder'in girdiği savaşları temsil ediyorlardı. Çok fazla yarası vardı. Ejder bu yaraların hepsini birer onur nişanı olarak görüyordu.

(Rose)-Hadi hazırlan. Usta Shin'in yanına gidiyoruz.

Ejder hala yatakta otururken Rose bunları söylemişti ve bu sözlerin ardından Ejder yavaşça yataktan çıkmıştı.

Üstüne bir şeyler giymek için dolabına yöneldi ve üzerine rastgele bir şey geçirdi.

(Ejder)-Antrenman bugündü değil mi?

(Rose)-Evet. Ayrıca bizi 2 yeni kişiyle tanıştıracağını da söylemişti.

(Ejder)-Scarlet ve Sayk ha? Nasıl tipler olduklarını merak ediyorum doğrusu.

(Rose)-Bende merak ediyorum. Her neyse, hazırlandıysan çıkalım.

(Ejder)-Tamam.

Ejder ve Rose hızlıca evden çıktıktan sonra kendilerine boş bir sokak bulabilmek için şehre doğru hareketlendiler.

Şehre doğru hareketlendiler çünkü kendi yaşadıkları evleri ormanın ortasında bulunan orta büyüklükte ağaçtan bir evdi.

2 katlıydı.

İçinde bulunan neredeyse her eşya odundandı. Koltuklar, masalar, tezgahlar vb.

Ormandaki devasa ağaçların hemen altında bulunduğu için görüş mesafesine girilmediği sürece farkedilmesi imkansızdı.

(Ejder)-Gitmeden bir şeyler mi yeseydik?

(Rose)-Usta Shin bizi bekliyor ama.

(Ejder)-Daha yeni uyandım Rose. Şu anda karnım deliler gibi aç.

Ejder bunları söylerken karnını ovuşturmuştu.

(Rose)-Aslında bende açım ama gerçekten Usta Shin'in yanına gitmeliyiz.

Rose'de aç olduğunu söylesede öncelik olarak Usta Shin'i düşünüyordu çünkü yemeği istedikleri zaman yiyebilirlerdi.

(Ejder)-Hiç değilse şehirden bir kahve alalım.

***

Ejder isteğini Rose'ye sunduktan sonra hızlıca gidip kahveleri almış ve Rose'nin yanına geri dönmüştü.

İkisi ellerinde kahvelerle birlikte tam olarak önlerinde duran boş sokağa ilk adımlarını attılar.

Sokak öyle boştu ki etrafta ölü fareler ve inanılmaz derecede yoğun bir toz yığını dışında hiçbir şey yoktu.

Ejder kahvesinden bir yudum aldı ve...

(Ejder)-Usta Shin! Bizi yanına al!

Bu şekilde bağırdı.

Tam o anda yerde kör edici bir parlaklık belirdi ve bu parlaklık bir büyü çemberi şeklini aldı. Çember şekli tamamlanır tamamlanmazda beyaz bir ışık çemberi yeniden kapladı ve gökyüzüne kadar yükseldi.

Saniyeler sonra ışık bir anda, sanki hiçbir şey olmamış gibi kayboldu. Tabii ki Ejder ve Rose'de orada değillerdi.

[Usta Shin'in Dünyası]

Yeşil.

Çevre, gözün göremeyeceği kadar geniş ve tamamen yeşillikle kaplanmıştı. Bu yeşillik o kadar güzel bir tonda parlıyordu ki insanın içini anlamsız bir huzur kaplıyordu.

Etrafa mükemmel bir düzenle dağılmış olan ağaçlar ve bu ağaçların aradından geçen düzgün bir patika.

Her bir ağaça yuva yapmış sayısız kuşun güzel sesleri insanın kulaklarını okşarken güneşin yaydığı tatlı sıcaklık insanın içini ferahlatıyor ve sonsuza kadar burada kalma isteği uyandırıyordu.

(Ejder)-Bu yaşlı adam gene mi ağaçların düzenini değiştirmiş? Geçen sefer bu yol farklı bir yerdeydi.

(Rose)-Usta Shin hoşuna giden şeyleri yapmayı seviyor.

(Ejder)-Buraya her geldiğimde farklı bir manzara görmek hoşuma gidiyor olsada bu adam hiç mi sıkılmıyor diye düşünmeden edemiyorum ben ama.

(Rose)-Amma sızlandın be Ejder. Ne güzel olmuş etraf işte.

Rose ve Ejder'in konuşması devam ederken taşlı patikada yürüyorlardı.

Kahveleri hala ellerindeydi.

(Ejder)-Acaba Usta Shin'de ne yemek vardır, daha doğrusu yemek var mıdır? O yaşlı bunağın daha önce yemek yediğini hiç görmedim.

(Rose)-Yemek yiyordur ya. Sadece biz görmüyoruzdur.

(Ejder)-Ne tür yemekler yediğini gerçekten merak ediyorum ben ama.

(Rose)-Bırak şimdi yemeğide Scarlet ve Sayk'a odaklan. Sence ne kadar güçlülerdir?

(Ejder)-Bilmiyorum ve umrumda da değil. Sadece onlarla savaşmak istiyorum.

(Rose)-Sen ve her zamanki savaş açlığın.

(Ejder)-Ne yapayım Rose? Sanki sonsuza kadar sürekli olarak gelişebilirmişim gibi hissediyorum.

(Rose)-Evet evet, biliyorum. Sen gerçek bir ejderhasın falan filan işte.

(Ejder)-Bir kez olsun beni desteklediğini ne zaman görebileceğim acaba?

Ejder somurtmaya başlarken Rose eliyle patikanın sonunu ve sonundaki adamı göstererek "İşte orada" dedi.

"İşte orada'yla" kastettiği kişi Usta Shin'di.

Usta Shin 1.70 boylarında hafif kambur bir yapıya sahipti.

Siyah gözleri vardı ve beyazlamış saçlarıyla sakalları aşırı uzundu.

Öyleki, saçları yerden birkaç santim yüksekte ve sakalları çoktan yerde sürünüyordu.

(Ejder)-Bir gün bu adam uyurken saç ve sakallarını kesinlikle keseceğim.

(Rose)-Ha?

Rose şaşırarak Ejder'e döndü.

(Ejder)-Ne var? O saç ve sakalların altında yatan buruşmuş suratı merak ediyorum.

(Rose)-Gerçekten saçma şeyleri merak ediyorsun Ejder.

Ejder bu konuşmayı devam ettirebilirdi ama ettirmedi çünkü bu konuşmanın devamının saçma bir yere gideceğini adı gibi iyi biliyordu.

Şu anda sadece bir an önce Usta Shin'in yanına giderek Scarlet ve Sayk'la tanışmayı ve onlarla dövüşmeyi istiyordu.

Rose'de adımlarını hızlandırarak Ejder'e yetişti ve yolun geri kalanını sessiz bir şekilde geçirdiler.

Patikanın sonuna geldiklerinde ise Usta Shin elinde kendisini destekleyen sopasıyla birlikte birlikte bekliyordu.

(Shin)-Hoşgeldiniz çocuklar.

Çökmüş görüntüsünün aksine oldukça gür bir sesi vardı.

(Ejder ve Rose)-Hoşbulduk Usta Shin.

(Ejder)-Hani Scarlet ve Sayk nerde?

Ejder hiç beklemeden konuya girmişti.

Şu anda onlarla savaşmayı her şeyden çok istiyordu.

(Shin)-Her zamanki gibi heyecanlısın bakıyorum.

(Ejder)-Birileriyle dövüşmek benim için önemli bir şey. Ne kadar çok dövüşürsem o kadar çok güçlenirim.

Ejder'in inancı bu yöndeydi. Ne kadar çok savaş o kadar çok güç felsefesiyle hareket ettiği için güçlü olan herkesi potansiyel bir rakip olarak görüyordu.

(Shin)-Madem bu kadar ısrar ediyorsun...Scarlet, Sayk. Buraya gelin.

Usta Shin'in çağrısı üzerine Shin'in iki yanındaki ağaçların arkasından 2 figür çıktı.

Bu figürlerden birisi siyah saçlı ve mavi gözlü diğeri ise kırmızı saçlı ve gözlüydü.

Mavi gözlü olan, belinde ince uzun bir kılıç taşıyan düzgün fizikli bir erkekti.

Kırmızı saçlı ve gözlü olan kişi ise herhangi bir silah taşımıyordu. Yüz hatları belli olan güzel mi güzel bir kızdı.

(Shin)-Tanıştırayım. Scarlet ve Sayk.

Kırmızı saçlı kızın adı Scarlet, oğlanın adı ise Sayk'tı.

(Shin)-O zaman. Dövüşmeye başlayın.

 

Loading...
0%