@aristokrat
|
(Dia)-Yüce Kyriel! Ta-tanıştığımıza memnun oldum efendim. Dia, önlerindeki kadının adını duyar duymaz bu kelimeleri söyleyerek selam vermişti. Kyriel ise gülerek... (Kyriel)-Bu kadar resmi olmana gerek yok Dia. (Dia)-A-anladım. (Ejder)-Tanışma faslını şimdilik boşverelim olur mu? (Kyriel)-Hay hay. Sormak istediğin soruyu duyalım bakalım. (Ejder)-Akıl okuyabiliyorsun ha? (Kyriel)-Burada olan biten her şeyden ben sorumluyum. Bazı yeteneklerimde yok değil tabii. Ayrıca, hiçte şaşırmış görünmüyorsun. (Ejder)-Beni şaşırtmak için çok daha büyük şeylere ihtiyacın var. Akıl okuyabilmek gerçekten özel bir şeydi ancak Ejder için bu tür şeyleri görmek, Medusa'yı gördükten sonra o kadarda çekici gelmiyordu. Kendisine deliler gibi aşık olan bir tanrıçayla kapışıp bir tanrının gücüne ilk elden tanık olduktan sonra ciddi anlamda inanılmaz bir şey olmadığı sürece Ejder'in şaşırmasının imkanı yoktu. O sırada ise belli belirsiz bir homurdanmayla birlikte herkesin dikkati başka tarafa kaydı. (Sayk)-Ne oldu lan bana öyle? Sayk başının arkasını tutarak yattığı yerden oturur pozisyona geldi. (Sayk)-En son yere çakılmıştım. (Scarlet)-Sayk! Sayk kendi kendine mırıldanırken Scarlet birden atılarak Sayk'a sarıldı. (Sayk)-Scarlet? Sayk, Scarlet'in bu ani sarılışına anlam verememişti. (Scarlet)-Çok korktum! Çok korktum! Çok korktum! Öleceğini düşündüm! Bu sözlerin ardından Sayk elini Scarlet'in başına koydu ve sıcak bir gülümsemeyle birlikte... (Sayk)-Korkmana gerek yok. Hala hayattayım bak. Scarlet bu sözlerden sonra Sayk'a daha sıkı sarıldı. (Ejder)-Üzülme kısmı bittiğine göre, neden uçamadığımı öğrenebilir miyim acaba? Ejder şu anda en çok bunu merak ediyordu. Anlamsız derecede yüksek bir mesafeden yere çakılmışlardı ve bunun sonucunda Sayk neredeyse ölüyordu. (Kyriel)-Bu ilk sınavınızdı. O yükseklikten düşüp hayatta kalmak. "Bir dakika lan bu çocuk uçabiliyor mu!? İyide, sadece onlar uçabilirler, acaba? Olabilir mi?" Kyriel'in kafasında bu gibi düşünceler belirirken Ejder konuşmaya başladı. (Ejder)-Bu da neden Sayk'ı iyileştirdiğini açıklıyor. Yaraları iyileştirebiliyorsun ama ölüleri diriltemiyorsun. Ejder mükemmel bir noktaya parmak basmıştı. Diğerleri bunun bir kısmını bile düşünmemişken Ejder anında olayı kavrayarak zekasını konuşturmuştu. (Kyriel)-Doğal olarak tabii, kimseyi diriltecek kadar yetenekli değilim. Ayrıca görevim size rehberlik etmek. Hayatlarınızı güvende tutmak değil. (Ejder)-Yani Sayk ölmüş olsaydı daha girişte bir kişiyi kaybetmiş olacaktık. (Kyriel)-Tam olarak öyle. Ama benimde merak ettiğim bir şey var. (Ejder)-Hooo. Neymiş bakalım. (Kyriel)-O yükseklikten yere çakıldın, üstelik 2 kişininde momentumunu taşıdın. Yani normalde alman gereken hasarın 3 katını aldın. Yinede sadece birkaç kırığın var. (Ejder)-Birelerinin en güçlü lakabına uyması gerekiyordu değil mi? Ejder, Kyriel'in bu sorusuna tamamen kibir dolu bir yanıt vermişti. (Kyriel)-Diğerlerinden çok daha güçlü olduğun kesin. "Tuhaf. Deminden beri deniyorum ama çocuğun ruhunu bir türlü göremiyorum. Diğer bir yandan, bu çocuğun aklı darmadağın. Hiçbir düşüncesi sabit ve tutarlı değil ayrıca zihninin bir kısmı kapalı gibi görünüyor." (Kyriel)-Ama yinede, buradaki en güçlü kişi sen değilsin. (Ejder)-Bunu göreceğiz. (Dia)-Ejder. Karşında Yüce bir melek var ve sen bu şekilde mi konuşuyorsun!? Ejder aniden arkasını döndü ve... (Ejder)-Kes! İşte bu yüzden zayıfsınız! O yüce, bu kutsal, şu melek, şu şeytan diye diye sürekli olarak kendinizi başkalarıyla kıyaslayıp gücünüzün sınırlı olduğunu düşünüyorsunuz. Bu yüzden asla ama asla gelişemeyeceksiniz. Dia, Kyriel'le olan konuşma şekli yüzünden Ejder'i azarlamaya çalışırken Ejder kendi düşüncelerini dile getirerek Dia'yı susturmuştu. (Ejder)-Ayrıca, bir kez daha beni azarlamaya çalışırsan, buradan dışarıya parçalanmış halde çıkarsın anladın mı beni!? Ejder'in kocaman açılmış korkutucu gözlerini gören Dia refleks olarak geri adım atmıştı. (Ejder)-Tch. Korkak. (Sayk)-Ejder çok ileri gidiyorsun. O sadece doğru olanı yapıyor. (Ejder)-Kes sesini yoksa ikinizin parçalarını karıştırıp insanlara servis ederim! Sayk araya girmek istemişti ancak Ejder'den gelen bu net tehdit yüzünden başka bir şey söyleyememişti. Ejder ise sert bakışlarını Sayk'tan çekerek yeniden Kyriel'e dönmüştü. (Kyriel)-Bana karşı kendinden oldukça eminsin bakıyorum. Gerçekten bir meleği yenebileceğini mi düşünüyorsun? (Ejder)-Düşünmek mi? Hayır. Hayır. Hayır. Bir şeyleri yanlış anlamış gibi görünüyorsun. Seni yenebileceğimi düşünmüyorum. Ejder'in suratında şu anki durumdan oldukça çok zevk aldığını gösteren bir ifade vardı. (Kyriel)-Beni yenebileceğini düşünmüyor musun? (Ejder)-Elbette düşünmüyorum. Ne tür bir aptal böyle bir şey düşünür ki? Ne de olsa ben, SENİ ZATEN YENEBİLİRİM! Diyen Ejder aniden Kyriel'in arkasına geçti. Daha doğrusu arkasında belirdi. (Kyriel)-Hızlısın. Ama saldırıların hedefini bulmuyor. (Ejder)-Bundan o kadar emin olma. O anda Kyriel'in yanağında fazla derin olmayan bir kesik belirdi ve bir damla kan Kyriel'in yüzünden yere damladı. (Ejder)-Tch. Kafanı eğdin ha? (Kyriel)-Sonuç olarak hala bir insansın. Benimle çarpışabilmek için çok güçsüzsün. Kyriel oldukça sakin görünüyordu. Gerçi korkması ya da gerilmesi için de bir sebep yoktu. Sonuçta kendisi onların rehberiydi ve kimse onu öldürmek istemezdi. Diğer bir yandanda kendisi bir melekti ve normal bir insanın onu öldürebilmesinin imkanı yoktu. (Ejder)-Eğer kafanı eğmemiş olsaydın kafanı kopartmıştım. (Kyriel)-Belkide öyle olurdu ama görüyorsun ki ben senden daha hızlıyım. (Ejder)-Hmph! Çok geçmeden hepinizi ezecek kadar güçlü olacağım! Kyriel şu anda Ejder'i küçük görüyordu ve bunu yapmasını sağlayacak kadar gücüde vardı. Ejder ise bu durumdan hiç memnun değildi. 1 gün içinde 2 defa kendisinden güçlü birileriyle karşılaşmıştı. Kendisinden güçleri görmek kesinlikle onu mutlu ediyordu ancak yenilmek konusunda aynı şeyi söyleyemezdi. Medusa karşısında ezici bir yenilgi almıştı ve şimdide Kyriel onu küçük görüyordu. Aslında Ejder şu anda Kyriel'le çarpışmak istiyordu ama bunu dile getirmiyordu. Kyriel ise Ejder'in bu düşüncelerini görüyor olmasına rağmen o dile getirmediği için sesini çıkartmıyordu. Ayrıca sürekli olarak insanların akıllarını okumuyordu. Sonuçta herkesin özel bir hayatı vardı ve Kyriel, görmemesi gereken şeyler görebilirdi. (Ejder)-Sadece bekleyin. Önce Ejderha Dağı'nı mahvedeceğim. Sonra da bütün tanrıları yok edeceğim. (Kyriel)-Tanrıları yok etmek mi? Oldukça saçma bir düşünce. (Ejder)-Ha!? Kyriel'in bu sözleriyle birlikte Ejder gözlerini kocaman açarak Kyriel'e bakmaya başlamıştı. Ejder anında öfkelenmiş ve boğucu bir aura yaymaya başlamıştı. (Kyriel)-Bir insanın bie tanrıyı yendiği nerede görülmüş? Tanrılar bile tanrıları kolay kolay yenemezken sen hepsini mahvetmekten bahsediyorsun. Kyriel'in bu sözleri doğru olsada Ejder'in bu sözleri kabul etmeye niyeti yoktu. (Ejder)-Umurumda değil! Bugüne kadar yapacağım dediğim her şeyi yaptım! Tanrıları yok edeceğim dediysem HEPSİNİ TEKER TEKER YOK EDECEĞİM!!! 1 kişi hariç tabii. Ejder'in sert bakışları herkesi korkutuyordu. Kyriel hariç tabii ki. Ejder'in bu sözlerini duyan Kyriel sadece omuz silkti ve... (Kyriel)-Tanrılara kafa tutup ölmek istiyorsan seni durdurmayacağım. Sadece bunları söylemekle yetinmişti çünkü Ejder'in kafayı yediğini düşünmeye başlamıştı. Ne sebeple olursa olsun tanrıları yok etmeyi istemek tamamen absürt bir şeydi. (Ejder)-İstesende durduramazsın zaten. Ben! Ejder Soykıran! 1 tanesi hariç bütün tanrıları yok edeceğim ve hepsine sonsuz bir acı bahşedeceğim! Bu sözlerle birlikte Kyriel'in gözleri kocaman açıldı ve bariz bir şaşkınlık içerisine girdi. Birazda tedirgin gibi görünüyordu. (Kyriel)-He-herneyse. Ölmek istiyorsan sen bilirsin. Ancak bir şeyi merak ediyorum. 1 tanesi hariç derken, hangi tanrıyı kastediyordun? O laflardan sonra Kyriel doğal olarak bunu merak etmişti. (Ejder)-Cevabı zaten bilmiyor musun? Kyriel'in bu sorusuna karşılık olarak Ejder, onun zaten akıl okuyabildiği imâ ederek cevap vermişti. (Kyriel)-Sürekli olarak başkalarının aklını okumuyorum tamam mı. Başkalarının özel hayatlarına saygım var. Hmph. Kyriel hafiften kızarak yanaklarını şişirmişti. (Ejder)-Hıh. Öyle olsun. (Kyriel)-Ee, kimmiş bu tanrı? (Ejder)-Medusa. Kyriel'in soruyu yeniden sormasıyla birlikte Ejder soruyu cevapladı. Kyriel, Medusa ismini duyduktan sonra oldukça şaşırmıştı. Ejder neden tüm tanrıları öldürmek isterken Medusa'yı bu isteğin dışında tutuyordu ki? (Kyriel)-Ha? Medusa mı? Kyriel gerçektende buna anlam verememişti. Ejder'in, Medusa'yı öldürmek istemeyeceği derecede ne olmuş olabilirdi ki? Sonuçta Medusa en güçlü tanrılardan birisiydi ve Ejder ise normal bir insandı. Anormal derecede güçlü olsada sadece bir insandı. Yüce bir Tanrıça'yla ne gibi bir ilişki içerisinde olabilirdi ki? (Ejder)-Ah, evet. Medusa. O anda Ejder'in zihninde Medusa'nın ateşli vücudu belirmişti. Vücut kıvrımlarından göğüs ve kalçasının orantılarına kadar her şeyi net bir şekilde hatırlıyordu. Ses tonuyla, bakışlarıyla, kısacası her şeyiyle mükemmel bir kadındı. Öyle harika bir kadını neden öldürmek istesindi ki? Üstelik o kadın kendisine deliler gibi aşıktı. (Ejder)-Öyle harika bir kadının canını sadece yatakta yakmak isterim. Ejder'in sert bakışları yavaşça değişip şehvetle dolmaya başlarken... (??)-Benim tatlı çocuğum beni yatağa atmayı mı planlıyor bakalım?
|
0% |