@aristokrat
|
Beelzebub damarlarında akmaya başlayan nefret sayesinde yeniden ayağa kalkmıştı ve ağır adımlarla Fulgora'ya doğru yürümeye başlamıştı. Hızlı hareket edemeyecek kadar kötü durumdaydı. Zaten ayakta olması bile başla başına bir mucizeydi. Nefreti onu ayağa kaldırmayı başarmış olsa da yürüyebilecek duruma getirmesi gerçekten beklenmedikti. Beelzebub'un sahip olduğu nefret o kadar fazlaydı ki kendisini imkansızı yapmaya zorluyordu. Yine de ağır adımları her an düşebilecekmiş gibi dengesizdi. Attığı her adımda sağa sola sallanıyor ve dengesini sağlamakta zorlanıyordu. Hatta birkaç sefer düşecek gibi bile olmuştu. "Yıldırımlar o kadar güçlüydü ki hala damarlarım hala tam iyileşmedi." Beelzebub'un yürüyememesindeki en büyük etken buydu. Yıldırımların etkisi yüzünden iyileşme yeteneği büyük oranda yavaşlamıştı. Hatta bununla da kalmamış ve kalp atışlarını yavaşlatmakla birlikte ciğerlerini de mahvetmişti. Zar zor nefes alıyordu. Her an ölebilirdi ama inadı ve nefreti yüzünden ölüme karşı geliyordu. Fulgora'yı öldürmeden ölmeyecekti. Ölemezdi. Eğer ölürse bugüne kadar içinde biriktirdiği bütün nefreti boşa gidecekti. Onu öldürememesi gibi bir şey söz konusu bile olamazdı. En sonunda ağır adımlarına rağmen Fulgora'nın yanına vardı ve var gücüyle suratına bir tekme indirdi. Tekmeyi yiyen Fulgora ters tarafa itildi ve sırt üstü yere düştü. Burnu kanamıştı. (Fulgora)-Ne oldu? Elinden gelen şey sade...c... (Beelzebub)-Kes sesini. Fulgora adice bir gülümseme sergilerken Beelzebub bir tekme daha atarak ona susmasını söylemişti. Fulgora ise kafasına iki tekme yediği için iki yerden birden kanıyordu. Beelzebub'un aksine onun ayağa kalkmasına yetecek kadar bile enerjisi yoktu. Yani yapabileceği tek şey Beelzebub'un tamamen güçten düşmesini beklemekti. Yoksa yavaş yavaş dayak yiyerek ölecekti. Beelzebub, Fulgora'nın göğsüne oturdu ve yumruğunu gererek suratına indirdi. Sonra bir kez daha. Bir kez daha. Bir kez daha ve bir kez daha. 5. yumruktan sonra Fulgora'nın burnu kırılmış ve sağa yatmıştı. Dudakları patlamıştı ve kanıyordu. Beelzebub ise yumruklarını ardı ardına sıralamaya devam ediyor ve Fulgora'nın suratını parçalıyordu. Patlayan dudaklarını iki dişinin kırılması takip etti ve çok geçmeden sağ elmacık kemiği de kırıldı. Göz kapakları şişti ve neredeyse tanınamaz hale geldi ancak Beelzebub hala yavaşlamamıştı. Yumrukları yavaş olsa da oldukça güçlüydü ve fazlasıyla can yakıyordu. Fulgora'nın bir dişi daha kırıldı ve Beelzebub'un yumrukları yavaşlamaya başladı. Hırsını birazcık almış gibi görünüyordu. Ancak durum görünenin aksiydi. Beelzebub hala hırs doluydu ve Fulgora'yı ciddi anlamda öldürmeden düşmeyecekti. Yavaşlayan yumrukları birkaç sefer daha Fulgora'nın yüzüyle buluştuktan sonra durdu. Yavaşça ayağa kalktı ve Fulgora'yı bacağından tuttu. Daha sonra da tüm gücüyle çekerek... (Beelzebub)-RHAAAAAAAAAAA!!!!!!! ...havaya kaldırdı ve tüm gücüyle yere vurdu. Bir kez daha aynı şeyi tekrarlamak isterken aniden içinde bir şeylerin yükseldiğini hissetti ve istemsizce diz çöküp karnını tuttu. Fulgora çaresizce yere düşerken Beelzebub 3 avuç dolusu kan kustu ve nefes alma kabiliyeti neredeyse tamamen duracak noktaya geldi. (Fulgora)-Hehehehe. Sonunda vücudun iflas etmeye başladı. Beelzebub zar zor nefes alıp vermeye çalışırken Fulgora kanlı bir gülümsemeyle birlikte bu sözleri dile getirmişti. Kendisi de ölmek üzereydi ancak hala küstahtı ve Beelzebub'la dalga geçebiliyordu. (Beelzebub)-Konuşma lan! Vücudum istediği kadar iflas edebilir. Senden önce ölmeyeceğim. Beelzebub nefesini toparladı ve bu konuşmayı yaptı. Ölüme Fulgora'dan daha yakındı ancak pes etmeye niyeti yoktu. Fulgora'yı kendisinden önce diğer tarafa yollayacaktı. (Fulgora)-Ne yaparsa yap beni öldüremezsin. Bunu başaramayacaksın. Sende tıpkı diğer şeytanlar gibi ölecek ve tanrıların yoluna çıkan basit bir böcek olarak hatırlanacaksın. (Beelzebub)-Sana sus demedim mi lan ben!? Şeytanlar olarak tarihe kazınacağız. Tanrıları yok eden yüce şeytanlar olarak hem de! Beelzebub'un isteği buydu. Eğer bir şekilde hatırlanacaklarsa, tanrıların yoluna çıkan bir taş olarak değil de tanrıları ezen ağır bir kaya olarak hatırlanmak istiyordu. Diğerlerinin de bunu isteyeceğinden emindi. Ama bu isteğine ulaşabilmesi için önündeki tanrıyı öldürmesi gerekiyordu. O yüzden nefes alamayışını bir kenara bıraktı ve kendisini sonuna kadar zorlayarak yeniden ayağa kalkmayı başardı. Titreyen bacakları artık yere düşecekmiş gibi değil de kırılacakmış gibi görünüyordu. Yine de o titreyen bacaklar asla pes etmeyecek ve Beelzebub, Fulgora'yı öldürene kadar düşmeyeceklerdi. Ayağa kalktıktan sonra ise Fulgora'nın kolunu ezdi ve kemiklerini parçaladı. Artık Fulgora'nın sol kolu devre dışıydı. Daha sonra da sağ kolunu tekmeledi ve tekmelenen sağ kol, kafanın dibine düştü. Beelzebub'un nefesleri biraz daha yavaşlamıştı ve kalbi teklemeye başlamıştı. Görüşü hafiften bulanıklaşmıştı ve kolları biraz daha güçsüzleşmişti. Ölüme o kadar yakındı ki ayağı takılsa ve yere yığılsa ölürdü. Ama inatla yılmıyor, yıkılmıyor ve Fulgora'yı öldürmeye çalışıyordu. (Fulgora)-Vazgeç artık Beelzebub! Beni öldüremezsin! Bu savaşın galibi benim. (Beelzebub)-Sana daha kaç kere susmanı söyleyeceğim!? Seni öldürmeden ölmek gibi bir niyetim yok! "Sikeyim. Görüşüm neredeyse sıfırlandı. Her şey çok bulanık. Dünya dönüyor. Ölüm dakikalardır ensemde. Sadece yığılmamı bekliyor." Beelzebub'un gözleri ışıltısını tamamen kaybetmişti. (Fulgora)-Bu çaresiz hareketlerin öylesine acınası ki şu anda gerçekten sana yardım etmek istiyorum biliyor musun? Bir şeytan olarak işe yaramazsın. (Beelzebub)-İşe yaramaz olduğumu bende biliyorum. Şeytanlar olarak umutlarımızı basit bir insana bağladığımız an işe yaramaz olduğumuzu kabul etmiştik zaten. Gururumuzu ayaklar altına aldık ve bir insana yardım ettik. İlk başlarda belli etmemiş olsam da bu durumdan hiç hoşnut değildim. Ama şimdi düşüncelerim farklı. İşe yaramaz olmak umurumda bile değil. O çocuğun yoluna çıkmanızı engelleyeceğim. Bir tanrı bile onun yolundan çekilse kâfi. O yüzden lütfen öl ve yoldan çekil. Beelzebub yumruğunu kaldırdı ve Fulgora'nın göğsüne doğru harekete geçirdi. Bu son olacaktı. Fulgora'nın kalbini parçalayacaktı ve hareketsiz kalacaktı. Bu onun son enerjisiydi. Eğer şu anda Fulgora'yı öldüremezse verdiği bütün emek boşa gidecekti. "Bu benim son saldırım. Elveda çocuklar. Bunu hiç dile getirmemiş olsam da...sizi seviyorum." Beelzebub'un bacakları sonunda hareket etmeyi kesti ve Beelzebub, Fulgora'nın üstüne düşmeye başladı. Yumruğu tam da göğsünün üstüne denk geliyordu yani düştüğü an Fulgora ölecekti. Ancak... (Fulgora)-Ne dokunaklı bir ölüm ama. Neyse ki ölen kişi ben değilim. Fulgora kafasının yanında duran elini zorla hareket ettirdi ve şakağına dayadı. (Fulgora)-Yasak Mühür Tekniği. Bir an sonra ise Beelzebub'un görüş açısı beyaz bir ışıkla doldu.
|
0% |