Yeni Üyelik
135.
Bölüm

Bölüm-135 Uzay Savaşı

@aristokrat

(Wukong)-Bizde ölecez la herhalde.

(Kyriel)-Bu kadar sakin tepki verme!!!

(Lucifer)-Harbiden öleceğiz galiba.

(Kyriel)-Sen niye bu kadar sakinsin Yüce Lucifer!?!?!?

Lucifer ve Wukong üzerlerine atılan kıtayı günlük bir olaymış gibi karşılamışlardı ve fazlasıyla sakin kalmışlardı. Kyriel ise komik bir ifadeyle bağırarak tepkisini göstermişti.

(Medusa)-Bu kadar sinirlenme Kyriel. Ejder bizi öldürmeyecektir.

(Kyriel)-Sesimi yükseltmemi mazur gören Yüce Medusa ama, ADAM ÜZERİMİZE KITA ATTI!!! KITA!!!

(Wukong)-Wuhahahahahahaha!!!!!!! Tipin çok komik melek kız!

(Kyriel)-Dalga geçmesene!!!

(Wukong)-Rahat oool. Gelinen şu noktada Lucifer'de bende rahatlıkla o kıtanın içinde hayatta kalabileceğimiz kadar bir boşluk oluşturabiliriz.

(Lucifer)-O şeyi taşımak bizim için bile fazla.

(Wukong)-O bunu sorun etmiyor gibi ama.

Wukong eliyle 100 tanrının birleşmiş halini gösterdi. Tanrı kollarını kaldırmış bir şekilde kıtanın inişini bekliyordu. Kıta öylesine büyüktü ki aşırı yavaştı. Eğer uzaydan gelen bir meteor olsaydı dünyayı bir kağıt gibi yarıp geçerdi.

Derken tanrının elleri parlak bir ışıkla sarıldı ve ışık kör edici bir şekilde parlayarak büyümeye ve kıtanın alt kısmına yayılmaya başladı. İnanılmaz büyük bir hızla kıtanın yarısının altını kapladı ve büyük bir gürültü koptu.

Kıta, ışık yüzünden ortadan ikiye ayrılmıştı. Suyun üzerinde kalan yarısı-ı suya geri düşerken yeryüzüne düşen parça hızlanmıştı. Ancak tanrı eğilmiş ve tüm gücüyle zıplayarak dünyayı sarsmayı başarmıştı.

Dünya sarsılırken tanrı kıtaya ulaştı ve yarım bile olsa hala devasa olan kıtaya sağlam bir yumruk geçirdi. Hemen ardından ise yumruk ile kıta arasında her türlü element belirdi ve delirmişçesine taşmaya başladı. Işık hüzmeleri, rengarenk bir ışık gösterisi gibi parlamaya başladı ve yarım kıta bir bomba gibi patlayarak mükemmel bir görsel şölen sundu.

Saniyeler içinde devasa boyutlardaki bir kıta yok edilmişti. Hem de tek bir yumrukla.

(Wukong)-Ne güç be. Şu birleşmiş tanrıda bayağı bir iş varmış. Gerçi aynısını bende yapabilirdim ama, sadece bu kadar kısa sürmezdi. Ahh ah. Daha kısa sürerdi demeyi çok istiyordum ya.

(Lucifer)-Sıkma canını. Ben bile en güçlü formumdayken onu bu kadar kolay yok edemezdim. Gerçi en güçlü formum yaklaşık olarak 20 tanrının toplam gücüne denk. En azından ben öyle tahmin ediyorum.

(Wukong)-Yani o canavarın 5'te 1'i kadar güce sahipsin. Hey Lucifer. Bu savaş bittiğinde en güçlü formlarımızı kapıştıralım.

(Lucifer)-Bana uyar. Ama dediğin gibi. Önce bu savaş bitmeli.

***

Tanrı yarım kıtayı yok etmekle kalmamış birde üstüne yere indikten hemen sonra tekrar zıplayarak Ejder'e saldırmıştı. Ejder ise tanrıdan gelen yumruğu karşılamak için tek parmağını kullanmış ve efor bile sarf etmeden saldırıyı durdurmuştu.

(Ejder)-Görünüşe göre sende tüm gücünü kullanmıyorsun. O aptal tanrılar zarar vermek istemiyorsun değil mi? Pekala. Hadi tüm gücünü kullanarak beni eğlendirebileceğin bir yere gidelim.

Ejder, tanrının kolundan tuttu ve bir anda ikisi birden yok oldular.

***

Geldikleri noktada tanrının yaptığı ilk şey çevrelerindeki uzayı incelemekti. Etrafına bakındığı süre boyunca Ejder sessizce onu izlemiş ve hiçbir şey yapmamıştı. Etrafta yüzlerce gezegen vardı. Gerçi sadece gezegenler yoktu. Kara delikler, nebulalar, gök taşı kolonileri ve daha nicesi de vardı.

(Ejder)-Etrafa tanımaya çalışmana gerek yok. Kendi boyutumuzda değiliz. Nerede olduğumuzu bilmek istersen de, Yeşim Taşı şerefsizinin beni gönderdiği boyuttayız. Yani olmamız gereken boyuttan milyarlarca boyut uzaktayız. O yüzden tüm gücünü rahatlıkla kullanabilirsin.

(Tanrı)-Tüm gücümü görmek istediğinden emin misin?

(Ejder)-Bak sen. Demek konuşabiliyordun. Hem de oldukça kudretli bir sesin varmış.

(Tanrı)-Hmph. Benim gibi yüce birisinin nasıl olurda kudretli bir sesi olmaz. Bu beyaz ve cinsel kısımların bulunmadığı kudretli beden, tıpkı anneye benziyorum. Evet. Ben onun temsilcisiyim. Ben Gaia'nın selefiyim. Ölümlü bedenin ile kudretim karşısında diz çök.

Ejder bu sözler karşısında dudaklarını yaladı.

(Ejder)-Gaia'yla da dövüşmeyi çok isterim aslında. Benimle aynı olan biriyle çarpışmak çok güzel olurdu.

(Tanrı)-Sen! Ne cüretle Gaia Ana'yı kendinle bir tutarsın!? O hepimizin yaratıcısı ve yaşamış en güçlü varlık. Ayrıca, senin gibi bir ölümlü nasıl olur da Gaia Ana'yla aynı olabilir!?

(Ejder)-Bilmen gereken ilk şey, ben Gaia'yı kendimle bir tutmuyorum. O hepinizin yaratıcısı olabilir. Bu benim zerre kadar umurumda değil. Ancak! Sadece bir tane "en güçlü" var. Ve o da "Mutlak Olan" kişi. Yani benim! Sorunun cevabına gelecek olursak da, Gaia'da tıpkı benim gibi hiçbir mührü olmayan bir varlık.

Ejder'in sesindeki kendini beğenmişlik insanı kusturabilecek kadar etkiliydi. Sözleri dikkate alınmasa ve sadece sesine bile odaklanılsa kesinlikle insanı çileden çıkartırdı.

(Tanrı)-Yalan söyleme insan! Ana'dan başka kimse mühürsüz değildir.

(Ejder)-Emin misin?

(Tanrı)-Eminim. Senin gibi aptal bir ölümlü asla onunla aynı kefeye konulamaz! Bu Gaia Ana'nın yüceliğine bir hakarettir. Sen ve yanında savaşan kibirli arkadaşlarının hak ettiği tek şey ölümdür! Ana'yı küçük gören herkes yok edilmelidir!

(Ejder)-Bak sana ne diyeceğim, hadi şu dövüşe başlayalım ve sana ölümün ne demek olduğunu hissettireyim. Ölüm tanrıları ve ölüm melekleri senin için basit birer rakip olabilirler. Ama bakalım, Gaia'nın selefi olarak, "Ölümün Vücut Bulmuş Hali"ne karşı ne yapacaksın!

(Tanrı)-Seni...kendini beğenmiş küstah velet!!!

Ejder'in son sözleri yüzünden deliye dönen tanrı bir anda uçarak saldırıya geçmişti ve bir yumruk atmıştı. Ejder ise bu yumruğa aynı şekilde karşılık vermişti ve iki canavarın yumruğu çarpışmıştı. Güçleri yüzünden oluşan enerji dalgası ise çevrelerinde bulunan 9 gezegeni anında yok etmişti.

Onlara en yakın gezegen onlardan, güneşle ayın arasındaki mesafe kadar uzakken, en uzak gezegen ise güneşle Plüton arasındaki mesafenin 3 katı kadar uzaktı. Yani ikisinin güç seviyesi muazzamı bile aşıyordu.

İlk yumrukları bir işe yaramadıktan sonra ikinci hamleleri tekme olmuştu ve yine çarpışmışlardı. Ve yine gezegenler yok olmuştu. Ardından da saldırıları gözle görülemeyecek kadar hızlı bir hale geldi ve uzay boşluğunda inanılmaz hızlarla yer değiştirmeye başladılar.

Onlar yer değiştirdikçe gezegenler patlıyor tüm boyut sarsılıyordu. Aralarında geçen binlerce saldırı değiş tokuşundan sonra tanrı farklı bir hareket yaptı ve yumruk atarken aniden ellerini açıp Ejder'in omuzlarından tutarak sağlam bir kafa darbesi indirdi.

Kafayı yiyen Ejder savruldu ve tanrı anında harekete geçti. Uçtu ve önce Ejder'in karnına bir tekme attı. Sonra da suratının ortasına bir yumruk patlattı.

Yumruğu yiyen Ejder uzay boşluğunda sürüklenerek bir gezegene çarptı.

(Tanrı)-Tch! Vasıfsız bir insan evladının Gaia Ana'yla denk olduğunu düşünmesi ne kadar aşağılayıcı.

Bunları söyleyen tanrı arkasına dönerek başını yukarıya kaldırdı ve kollarını iki yana açtı.

(Tanrı)- Özür dilerim Gaia Ana. Adına laf gelmesine neden oldum. Umarım beni affedebilirsin. Ha!?

Tanrı kendi kendine konuşurken aniden devasa bir enerji akımı hissetti ve büyük bir hızla arkasına döndü. Ve tam o anda dünyadan 21 kat daha büyük bir gezegen kendisine çarptı.

***

(Lucifer)-Yine varlığını hissedemeyeceğimiz kadar uzağa gitti. Bu çocuk başkalarından uzaklaşmayı ne kadar seviyor böyle?

Ejder ve tanrı ortadan kaybolduktan sonra Lucifer'in verdiği ilk tepki bu olmuştu. Aşırı derecede sakindi. Gerçi sakin olan tek kişi o değildi. Ortamdaki herkes sakindi. Kyriel az önce bağırarak enerjisini harcadığı için şu anda bağırmak istemiyordu. Hatta hiçbir şeye karışmak istemiyordu.

Akıl sır ermez Ejder'le uğraşmak istemiyordu.

(Medusa)-Eninde sonunda geri dönecek. 100 tane tanrı ona çizik bile atamaz.

(Zeus)-Hehehe. Bundan o kadar emin olma Medusa. Mühürleri kaldırılmış 100 tanrı rahatlıkla boyutları parçalayabilir.

(Medusa)-Ee, siz aptalların yapabildiği bir şeyi Ejder'in yapamayacağını mı düşünüyorsunuz? Ya da dur. Sorumu şöyle değiştireyim. Ejder'in bunu yapmadığını mı düşünüyorsunuz?

(Lucifer)-Ejder çoktan boyut parçalayabilecek seviyenin üstünde. Düşünme yetini kaybetmeye başlıyorsun sanırım Zeus. Yeşim Taşı Kralı Ejder'i milyarlarca boyut uzağa göndermişti hatırlarsan.

(Zeus)-Boyut sınırında 2 metre çapında bir delik açmakla bütün bir boyutu yok etmek arasında fark var Lucifer. İkisi çok farklı şeyler.

(Lucifer)-Doğru söylüyorsun. Bu yüzden cehennemin içinde koca bir boyutsal yarık var.

(Zeus)-Doğru. O yarığı hatırlıyorum. Ejder açmıştı değil mi?

(Lucifer)-Tabii ki de.

(Zeus)-Hükümdarı olduğun yerin zarar görmesini gururla anlatman ne kadar da komik.

(Lucifer)-En azından senin gibi güçsüz olup Ejder karşısında kibirlenmiyorum.

(Zeus)-Seni..!

(Wukong)-Boşu kesseniz mi diyorum. Yeni bir misafirimiz var.

Wukong bağdaş kurmuş bir şekilde yerde oturuyordu ve elini çenesine dayamıştı. Canının sıkıldığı çok açıktı. Lucifer ve Zeus kendi aralarında atışırken ise boyut kapılarından bir tanesi iki taraftan tutulmuş ve genişletilmişti.

Sonra da o ellerin sahibi içeriye girmişti. 5 metrelik bir boya sahipti. Saçları ve sakalları uzundu. Vücudu tamamen kaslardan oluşuyordu ve tek yumrukta dünyayı yok edebilecek gibi görünüyordu.

(Zeus)-Sonunda gelebildin ha? Gökkubbenin taşıyıcısı Atlas.

(Atlas)-Gökkubbeyi koyacak bir yer arıyordum.

Atlas, titanların soyundan geliyordu ve aşırı derecede güçlüydü. Yapılan bir savaş sonrasında ceza almış ve Gökkubbeyi taşımakla yükümlendirilmişti. O yüzden de yıllardır sabit bir şekilde duruyordu ve yeniden hareket edebildiği için memnundu.

(Atlas)-Her neyse, buraya seninle dövüşmeye geldim.

Atlas elini kaldırdı ve dövüşmek istediği kişiyi işaret etti.

(Atlas)-Maymun Kral Sun Wukong.

 

Loading...
0%