@aristokrat
|
Dünyanın ikiye ayrılmasından hemen sonraki an Sayk neredeyse heyecanının getirdiği kalp çarpıntısından ölecekti. Rakibi tek ve basit bir hareketle dünyayı iki eşit parçaya ayırmıştı. Sarf ettiği eforun sadece kılıcını sallamak olması başlı başına korkunç bir durumken Kriyus henüz mühürlerini kaldırmamıştı bile. Dünya ikiye ayrıldıktan sonra ayrılan parçalar ters taraflara doğru hareketlenmişlerdi. Düşüyorlardı. Ancak Lucifer hemen duruma el attı ve enerjisini kullanarak dünyayı sarmaladı. Sonrada enerjisini sıkıştırmaya başladı ve dünyanın parçalarını tekrar birleştirene kadar dünyayı kapsayan enerji balonunu küçültmeye devam etti. (Lucifer)-Bu uzun bir süre yeterli olacaktır. Mevcut durumda dünya üzerinde bulunan en güçlü kişi açık ara farkla Lucifer'di. Devasa kütleli bir gezegeni bile saniyeler içinde fazla bir efor sarf etmeden desteklemeye başlamıştı. Ve bunu oldukça uzun bir süre devam ettirebilirdi. (Kriyus)-Sanırım aranızda aşırı güçlü birileri var. Güzel. Seninle işim bittikten sonra onunla biraz eğlensem iyi olacak. Kriyus Lucifer'e bakarak bunları söylemişti. Lucifer ise Kriyus'un ona baktığını fark etti ve Kriyus'a dönerek sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdi. Kriyus'un ne yaparsa yapsın kendisini yenemeyeceğini biliyordu. Umutsuzluğu bile Yutan Şeytan olarak şeytan ırkını temsil ediyordu ve mühürleri olmayan tanrılardan bile fazla güce sahipti. (Kriyus)-Bakıyorum da savaşma arzun hala yerinde. (Sayk)-O hareket eski beni çoktan dövüşmekten vazgeçirmiş olurdu ancak şu an ki ben bununla kaçacak birisi değilim. Aksine savaştan daha zevk almaya başladım. Dünyada senden daha üstün birilerinin olması hissi müthiş bir şey. Eğer benden daha güçlüysen hala gidebilecek yolum var demektir. Yani hala sınırlarıma ulaşmadım. Sayk'ın yüzündeki gülümseme söylediği şeylerin korkusunu bastırmak için yaptığı bir blöf olmadığını kanıtlıyordu. Sayk şu anda korkmuyordu. Tamamen güvenle doluydu. Kriyus'u yenebileceğine olan inancı tamdı. (Kriyus)-Boş konuşuyorsun çocuk. Elinden gelen tek şey zırhımı delmek. Zırhımı delebilmiş olman bana zarar verebileceğin anlamına gelmiyor. Kriyus bu konuda tamamen haklıydı. Sayk'ın kendine olan güveni tam olabilirdi ancak güven, onun güç eksikliğini kapatmayacaktı. İnanç ise boş bir avutmadan ibaretti o kadar. Kriyus'u yenebileceğine olan inancı onun hayal gücünden başka bir şey değildi. Mevcut durumları içerisinde kimin daha güçlü net bir şekilde belliydi ve üzerine düşünmeye bile gerek yoktu. Ancak Sayk bu durumu umursamıyor ve güvenine inanıyor, inancına güveniyordu. Elinden gelen tek şey buydu. Birazdan devam edecekleri savaş sırasında elinden gelen her şeyi yapsa bile Kriyus'u yenemeyeceğini biliyordu. Ama bunu biliyor olmasına rağmen kaçmak gibi bir şey yapmayacaktı. Sonuna kadar savaşacak ve dünyayı korumaya çalışırken can verecekti. (Sayk)-Dediklerin doğru olabilir. Ama zırhını delmeyi başardıysam milyarda bir, hatta trilyonda bir şansla bile olsa seni de öldürme ihtimalim var. (Kriyus)-İmkansızı kovalıyorsun. (Sayk)-Bir şeyin şansının düşük olması onun imkansız olması anlamına gelmez. (Kriyus)-Ama gerçekleşeceği anlamına da gelmez, değil mi? Aptal bir hayali kovalamak yerine sessiz ol ve yalnız başına hayata veda et. (??)-Kim sana Sayk'ın yalnız olduğunu söyledi!? O anda Kriyus'a cevap olarak Sayk'ın arkasından bir ses yükseldi ve Sayk hemen arkasına döndü. (Sayk)-Scarlet? Rose ve Dia'da gelmiş. (Scarlet)-Yalnız başına savaşmana gerek yok. (Dia)-Eğer onu tek başına yenemiyorsan yalnızca yardım iste. (Rose)-Sonuçta trilyonda 4 şans trilyonda 1 şanstan iyidir. Öyle değil mi? (Sayk)-Rose. Pekala! Yardımınızı seve seve kabul ederim. (Kriyus)-Hah. 4 kişiyle bana karşı gelebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Aptal olmayın. Hepinizi dünya gibi ikiye böleceğim! Diyen Kriyus aniden saldırdı ve Sayk hızla kılıcını siper ederek saldırıyı savuşturdu. Ardından Rose Kriyus'un suratına bastı ve yukarıya zıpladı. Hemen arından Dia'da zıpladı ve Rose'nin elini tuttu. Rose kendi etrafında dönmeye başladı ve kendiyle birlikte Dia'da dönmeye başladı. Bir an sonra ise inanılmaz yüksek hızlı buz mızrakları Kriyus'un üzerine yağmaya başladı ancak hiçbiri Kriyus'un zırhını delemedi. Kriyus ise kılıcını bir defa salladı ve tüm buz mızraklarını sarsıcı bir rüzgarla defetti. Rose'nin dönüşleri yavaşlamaya başlarken Dia elini bıraktı ve yere indi. (Dia)-Scarlet fırlat beni! Dia bağırırken Scarlet'e doğru koşmaya başladı ve Scarlet hemen eğilerek ellerini birleştirdi. Dia Scarlet'in ellerine bastı ve Scarlet tüm gücüyle onu gökyüzüne fırlattı. (Dia)-Rose! (Rose)-Tamamdır. Dia gökyüzündeyken Rose küçük bir Kızıl Gök Ejderi'yle birlikte Dia'nın arkasına geçti ve Dia'nın tüm bedeni metallerle sarıldı. Ardından da top şeklini aldı ve her yerinden dikenler çıktı. Dikenlerde çıktıktan sonra Dia kendi etrafında dönmeye başladı. İyice hızlanmayı bekledi ve... (Dia)-Şimdi Rose! (Rose)-Pekala! Dia'nın içinde bulunduğu metal top son hızda dönerken Rose tüm gücüyle topu tekmeledi ve metal topu Kriyus'un üzerine ateşledi. Aynı anda ise... (Sayk)-Scarlet! Beni de fırlat! Sayk hemen Scarlet'e koştu ve zıpladı. Scarlet ise ayağını kaldırdı ve Sayk, Scarlet'in havada duran ayağına iniş yaptı. (Scarlet)-İşte geliyor! Scarlet tüm gücüyle Sayk'ı fırlattı ve Sayk fırlatılır fırlatılmaz kendi etrafında dönmeye başladı. Mükemmel bir kombine saldırıydı bu. Kriyus'un aynı anda hem Sayk'ı hem de Dia'yı durdurmasının imkanı yoktu. Yani, en azından öyle olması gerekiyordu. Ancak Kriyus yavaşça elini şakağına götürdü ve Dia ile Sayk tüm güçleriyle Kriyus'a çarptılar. Ancak... (Kriyus)-Bana bunu kullandırttığınıza inanamıyorum. Kriyus tam zamanında mühür tekniği etkinleştirmeyi başarmıştı. Patlama yüzünden oluşan tozlar dağılırken her şey ortaya çıkmaya başlamıştı. Kriyus tek eliyle Dia'nın metal topunu, diğer eliyle de Sayk'ı tutuyordu. (Kriyus)-Bunu başardığınız için memnun olsanız iyi olur. (Dia)-Hehehe. Beni suratına yakın tuttuğun için teşekkürler. Kriyus aniden büyük bir enerji dalgası hissetti ve bir an sonra kızıl bir ejderha silueti tam da Dia'nın olduğu taraftan kendisine çarptı. Bu sonradan gelen saldırının ardından hem Dia'nın metal dikenleri hem de Kızıl Gök Ejderi'nin dişleri kafasına isabet etti. Bu saldırı sonrasında ise Kriyus'un kafasının yarısı parçalandı ve geriye yarısı kaldı. (Kriyus)-Sizi, LANET OLASI ŞEREFSİZLER!!! Kriyus kafasının yarısı yok olmasına rağmen ölmemiş ve kulak tırmalayan bir ses tonuyla haykırmıştı. Ardından da kılıcını sağa sola kör bir şekilde sallamaya başlamıştı. (Rose)-Siktir git! Kafasının yarısı yok lan! Ne bok yemeye hala ayaktasın!? Rose haklı olarak kızmıştı ancak Kriyus'un yakın zamanda öleceğini düşünüyordu, çünkü mühürlerini kaldırmış olmasına rağmen Kriyus hala iyileşmeye başlamamıştı. Bunun anlamı da ya Kriyus'un iyileşme faktörü yoktu ya da inanılmaz derecede yavaştı. (Rose)-Muhtemelen ikinci seçenek doğru. Neyse, iki türlü de şu noktada önde olan taraf biziz. Dia! Kollarımı dikenli metallerle sar. Mümkünse dikenler uzun olsun. O piçin iç organlarını şiş yapacağım! (Dia)-Oldu bil. Dia hemen yeteneğini Rose'ye odakladı ve kollarını dikenli metallerle kapladı. (Rose)-Sayk! Sana söylediğimde boynunu kes. (Sayk)-Tamam. (Rose)-Şimdi. Gel bakalım yarma herif! Rose hızla Kriyus'a doğru koşmaya başladı. Kriyus onu hissetti ve kılıcını o tarafa savurdu. Rose ise kolundaki metale güvenerek saldırıdan kaçınmadı ve karşıladı. Ve tam da beklediği şey oldu. Kriyus'un kılıcı hiçbir işe yaramadı ve geri sekti. (Rose)-Hah. Ölmek üzere olunca pek gücün kalmamış gibi. Dedi ve yumruğunu Kriyus'un karnına geçirdi. Elini kaplayan dikenler zırhı delip geçti ve iç organlarına saplandı. (Rose)-Şerefsiz herif! Demek zırhının dayanıklılığı senin yaşam enerjine bağlıydı. Ama şimdi o da zayıfladı. Rose diğer yumruğunu da kaldırdı ve Kriyus'un karnına sapladı. İkinci yumrukla birlikte Kriyus'un ağzından kanlar akmaya başladı. Ancak tüm zayıflığına rağmen kılıcını kaldırmayı başardı ve Rose'yi ikiye bölmek adına savurdu. Rose hemen geri çekildi ve... (Rose)-Şimdi! Rose'nin işaretiyle birlikte Sayk ileri atıldı ve saldırı yaptığı için savunmasız durumda kalan zayıflamış Kriyus'un kafasını uçurdu. (Sayk)-Demek ki marifet dünyayı kesmekte değilmiş değil mi gerzek herif? Sayk'ın kafasını uçurmasıyla birlikte Kriyus kesin olarak ölmüş oldu ancak Rose ne olur ne olmaz diyerek yanına gitti ve yumruğunu doğrudan göğsüne sokarak Kriyus'un kalbini paramparça etti. Yumruklarında çok fazla diken olduğu için de yumruğunu geri çekerken onlarca damarı parçaladı ve Kriyus bir daha asla iyileşemeyecek hale geldi. (Rose)-Bunu da öldürmeyi başardık. (Sayk)-Çocuklar. Yardımlarınız için teşekkür ederim. Siz olmasanız bunu başaramazdım. (Scarlet)-Sonuna kadar birbirimizin arkasını kollamalıyız değil mi? Yoksa arkadaşlığımızın ne anlamı kalır. (Dia)-Değil mi? (Rose)-Orası öyle ama, daha nereye kadar tanrılarla savaşmaya devam edeceğiz merak ediyorum. Rose yakın zamanda yaşanacak olan tehlikeli şeylerden habersiz bir şekilde bu merakını dile getirdi ve Medusa'nın yanına doğru yavaşça yürümeye başladı.
|
0% |