@aristokrat
|
Ejder olduğu yerde Lucifer'e bakarken Lucifer'in bedeni aniden şişmeye başladı ve çok geçmeden göz bebekleri yuvalarından fırladı. Bedeninde delikler belirmeye başladı ve kanı musluktan dışarı akarcasına bedenini terk etmeye başladı. Kanları akarken aynı anda derisi yırtılmaya ve kas yapısı görünmeye başladı. Geçen her saniye görüntüsü biraz daha değişiyor ve iğrençleşiyordu. Kopan kasları etrafa saçılıyor ve toprağın üzerini kirletiyordu. Kasları yırtılıp parçalandığı için vücudunun neredeyse her yerinde boşluklar vardı ve kemikleri o boşluklardan dışarı kayıyordu. Ancak kemiklerin çoğu damarlara takıldığı için olduğu yerde kalmaya devam ediyordu. Bedeni ise sonu yokmuş gibi büyümeye devam ediyordu. Sanki bedeni sonsuza dek uzama özelliği olan bir lastik gibiydi. Çoktan patlamış olması gerekirken hala şişiyordu. Tüm bunlar gerçekleşirken Ejder olduğu yerde duruyor ve en ufak bir hareket belirtisi bile göstermiyordu. Olduğu yerde durarak yavaş yavaş Lucifer'i yok ediyordu. Tam o anda Ejder'in kana susamışlığı delirdi ve karanlık bir aura bedenini çevreleyerek onu karanlığa gömdü. Bir an sonra ise Ejder'in sağ kolu bir cam gibi dağıldı ve saf enerjiye dönüştü. Dönüştükten yarım saniye sonra da içinde bulundukları galaksinin Ejder'in sağında kalan tarafı yok oldu. Ejder'in kolu fiziksel formunu kaybetmişti. O anda da Ejder'in aklına ejderhalar ile yaptığı bir konuşma geldi. Sürgün Ejderhası Exsilium ona şöyle demişti; -Ölüm Ejderhasının fiziksel formu yoktur. O sadece saf enerjiden oluşur. Yani şu anda Ejder'in sağ kolunun fiziksel formunu kaybetmiş olması Ölüm Ejderhası Infinity'nin harekete geçtiği anlamına gelirdi. Normal şartlar altında 5 mühür onu tamamen etkisiz kılıyordu ancak Ejder 5 mühürden birisini parçalamayı başarmıştı. Yani şu anda Ejder ele geçirilebilir haldeydi. Ve tüm tehlike bununla bitmiyordu. (??)-Son görüşmemizin üzerinden uzun zaman geçti çocuk. Ejder'in sırtından bir aura yükseldi ve gökyüzünde kocaman bir ejderha şeklini aldı. Bu sese karşılık olarak Ejder sadece gözlerini kaldırdı ve gördüğü siluetin adını söyledi. (Ejder)-Rampage. (Rampage)-Beni hala hatırlamana sevindim. Keza son görüşmemizde zorla beni geri gönderdikten sonra bir kez bile konuşmadık. Rampage'nin kendi isteğiyle dışarı çıkmış olması onun çatlayan mührünün kırıldığı anlamına geliyordu. Daha doğrusu kırılan tek mühür onun değildi. Ölüm Ejderhası Infinity'nin geriye kalan 4 mührü hariç 6 ejderhanın da mührü parçalanmıştı ve hepsi kullanıma hazır haldeydiler. Ancak şu anda o yüce ejderhalar bile Ejder'in hiddetinden çekiniyorlardı. (Rampage)-Sen beni çağırmamış olsan da buradayım ve kontrolünü ele geçirip her şeye bir son vereceğim. Sende kendi zihninde oturup hiçbir şey yapamadan beni izleyeceksin. Ve burasıyla işim bittiğinde sevdiklerinin cesetlerini bile bulamayacaksın! Rampage Ejder'in ele geçirdikten sonra her şeyi yok etmeyi planlıyordu. Şu noktada yapacak daha iyi bir şeyi yoktu sonuçta. Ayrıca her şeyi yok ederek Gaia'nın yapmış olduğu her şeyi de yok etmiş olacaktı. Ultima zaten Gaia'yı sevmezdi. Rampage'de Ultima'nın bir parçası olduğu için onu sevmemesi aşırı normaldi. Rampage yapacağı şeyleri haykırmışken Ejder başını yavaşça ona doğru çevirdi ve sol elini kaldırarak bir sineği kovuyormuşçasına sakince sağa doğru savurdu. Ve Rampage'nin silueti, 300 milyar boyutla birlikte silinip gitti. Tek ve basit bir hareket sonucunda 300 milyar boyut. Bu gerçekten de delilikti. Bu artık absürt bile değildi. Bu seviyeyi açıklamak için herhangi bir kelime yoktu. Bu açıklaması ya da bir anlamı bulunmayan bir seviyeydi. (Ejder)-Köpekler yalnızca sahipleri isterse havlamalılar. Ejder bu sözleri söyledikten sonra sağ kolu da yavaşça yerine gelmeye başladı. Bunun anlamı da Ejder'in Ölüm Ejderhasını bile bastıracak kadar güçlü olduğuydu. Ejder tekrar önüne baktığında Lucifer'in ve Wukong'un da silinmiş olduğunu gördü. Sol elini salladığında yanlışlıkla onları da silmişti. İkisi de yeterince acı çekemeden ölmüşlerdi. Ejder ikisini de yeterince acıya maruz bırakamamıştı. Bu onu dertlendiriyordu. Acı çekmeden göçüp gitmişlerdi. Sessizce silinip yok olmuşlardı. (Ejder)-Şimdi... gerçekten size zaman harcamak istemiyorum. Bunları söyleyen Ejder olduğu yere oturdu ve hava aniden kararmaya başladı. Havanın aniden kararmasını garip bulanlar gökyüzüne baktıklarında dünyanın boyutundan 20 kat daha büyük bir buz tabakasıyla karşılaştılar ve içlerini dolduran korkunun dozu biraz daha arttı. Devasa bir buz tabakası üstlerinde duruyor ve düşmeyi bekliyordu. Bu şey dünyanın üstüne düştükten sonra muhtemelen bütün gezegen yok olacak ve geriye tek bir yaşam formu bile kalmayacaktı. Ejder gerçekten de her şeyi yok etmeye hazırlanıyordu. (Ejder)-Bana Ejder demeyi bırak yazar. Şu saatten sonra ben gerçek bir Soykıran'ım ve soy adımın hakkını vererek bütün tanrı ırkının soyunu kazıyacağım! Şu andan itibaren Ejder ölerek saha dışı kalmış ve... -Soykıran içeri girmiştir. Soykıran'ın bakışlarını yere düşürmesiyle birlikte dünyanın tepesinde duran devasa buz kütlesi de yere düşmeye başlamış oldu. Ve bir saniye kadar sonra da buz kütlesi dünya ile buluştu. Buz kütlesinin dünyaya çarpmasından sonra dünya olduğu yerde kalmıştı ve hala sağlamdı. Yani ne yörüngesi değişmişti ne de parçalanmıştı. Ejder bunun olmasını engellemişti. Buz kütlesi sadece boyut olarak dünyadan daha büyüktü. İncelik olarak oldukça inceydi ve aşırı dayanıklıydı. Ejder ince buzun içinden çıkmış ve gökyüzüne yükselmişti. Buz kütlesinin alt tarafı tamamen kanla kaplanarak kızıla boyanmıştı. Kan kokusu her tarafa yayılırken Ejder'in hala uğraşması gereken 50 trilyon civarında yaşam formu mevcuttu ve Ejder ciddi anlamda hiçbiriyle uğraşmak istemiyordu. (Ejder)-Şimdi gerçekten de yaşamak istemiyorum. Medusa. Rose. Yaşama sebeplerimi kaybettim. Onlar olmadan hiçbir şeyin bir anlamı yok. Rose'nin bağırtılarını dinlemedikten ya da Medusa'nın kokusunu içime çekmedikten sonra hayatta kalmamın ne gibi bir anlamı olabilir ki? Hahaha. Üstelik çocuğumuz da olacaktı. Offf. Gerçekten lanet ettiğim kahramanlar gibi davranmak istiyorum. Ama bunun için çok geç. (Ejder)-Bazen gerçekten bir şeyler anlamak için çok geç kalıyorsun Ejder. Sevdiklerini korumayı istemek zayıflık değildir. Aksine ne kadar güçlü olduğunun kanıtıdır. Ama sen ne yaptın? Hiçbir şey. Şimdi tek başına yaşa bakalım. Önünde duran 50 trilyonluk orduyu da yok ettikten sonra bütün varoluşta tek olacaksın. (Ejder)-Tek başına aptalca etrafta gezinip duracaksın ve en sonunda yapamayacak hale geleceksin. Gerçekten onları kurtarmak istiyorum. Ejder yavaşça yere inerken buz tabakası ışıklara dönüşerek kayboldu ve geriye toprağı sulamış olan kanlar kaldı. Ejder ağır adımlarla Medusa'nın cesedine doğru hareketlendi ve cansız yatan bedeni nazikçe kucakladı. Sonra da bağdaş kurarak oturdu ve Medusa'nın başını bacağına koyarak kanla kaplı toprağın üzerine yatırdı. Birkaç dakika boyunca öylece suratına baktı ve hiçbir şey yapmadı. Birkaç dakikanın ardından yavaşça saçlarıyla oynamaya başladı. Tek eliyle saçlarını okşarken diğer elini de karnına koydu. (Ejder)-Çocuğumuz olacaktı ha? Ejder şu anda bağıra bağıra ağlamak istiyordu ancak bir türlü göz yaşları çıkmıyordu. (Ejder)-Hah. Ağlayamıyorum bile. Elini Medusa'nın karnından çekti ve bağdaş pozisyonundan ayrılıp dizlerini topladı. Ve eğilerek Medusa'yı dudaklarından öptü. (Ejder)-Bunu benden duyman saçma gelecek belki de ama, seni, sizi kurtaracağım. -Söz veriyorum. Bu sözleri söylediğine kendi bile inanamayan Ejder istemeye istemeye Medusa'yı bıraktı ve ayağa kalkıp koşmaya başladı. İlk adımını atar atmaz dünyanın etrafında 93 katrilyon tur attı ve bir geçidin içine girdi. Girdiği geçidin her tarafında farklı zaman dilimlerine ait görüntüler oynuyordu ve Ejder etrafına bakınarak doğru zamanı aramaya başladı. Attığı her adımda farkında olmadan katrilyonlarca ışık yılı mesafeyi kat ediyordu ve varoluşun içinde sürükleniyordu. Ancak bir geçidin içinde olduğu için dışarıda olan biteni göremiyordu. Adımlarının sahip olduğu enerji geçitten dışarı taşıyor ve geride kalan boyutları ve evrenleri parçalıyordu. Bu geçit şekil olarak devasa bir boruyu andırıyordu. Bir borudan tek farkı Ejder'in ayak bastığı kısmın bir yol gibi olmasıydı. Hatta dağın içinden geçen bir tünel gibiydi demek daha doğru olur. Her şeyin karmakarışık olduğu bu geçitte doğru zaman dilimini bulmak çok zordu çünkü birbirini takip eden zaman dilimleri doğru aralıklarla sıralanmamıştı. Bir tanesi Ragnarok'la alakalıyken diğer bir tanesi Ejder'in intiharlarından birisini gösteriyordu. Bu durumda Ejder'in işini iyice zorlaştırıyordu. Doğru zaman dilimini bulmak zaten zorken birde üstüne bu karmaşıklık vardı. Ama Ejder'in yılmaya niyeti yoktu ve aradan geçen, -dünya saatiyle- yarım saatin ardından Ejder istediği zaman dilimini bulmuştu. (Ejder)-Ragnarok başlamadan hemen önceki dakikalar. Tam aradığım zaman dilimi. Bakalım bu sefer elimden kurtulabilecek misiniz şerefsizler sizi!? Ejder öfkeli bir ifadeyle son cümlesini söyledi ve ardından da hızını artırarak zaman dilimine yöneldi.
|
0% |