@aristokrat
|
Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu. Efsane, uzaklardan askerleri izlemekle meşgulken aynı anda Ejder ve Eliza'yı da tutuyordu. Oldukça yüksek bir fiziksel güce sahipti. Keskin hisleri de bu gücüne eklenince ortaya çok güçlü bir canlı çıkıyordu. His ve duyuları aşırı keskin olduğu için arada fazlasıyla mesafe olmasına rağmen askerleri net bir şekilde görüyor ve duyuyordu. (Asker)-Burada kimse yok Lord Saint. Saint BloodWood. BloodWife ailesinin alt ailelerinden birine mensup olan ve BloodWood ailesinin sıradaki varisi olan kişi. İnsanlar onu çoktan BloodWood ailesinin kralı olarak görüyordu. Pembe saçları ve gözleri BloodWife ailesindekilerin kanından geldiğini kanıtlıyordu. Ne çok zayıf ne de çok kalıplıydı. Vücudu tam olması gerektiği gibiydi. Yaklaşık olarak 190 cm idi ve 83 kiloydu. Normal görüntüsüne rağmen inanılmaz bir güce sahipti ve içinde yaşayan teropod cinsi bir dinozor vardı. Giganotosaurus. Saint içinde yaşayan bu dinozorun özelliklerini istediği gibi kullanabiliyor ve inanılmaz güç seviyelerine ulaşabiliyordu. (Saint)-Hmm. Garip. O sürtüğü hissettiğime eminim. Saint'in adam toplayıp burada gelme sebebi Efsane'yi hissetmesiydi. Onu öldürmek istiyordu ve bunun için oldukça iyi bir nedeni vardı. (Saint)-O şerefsiz karı Prenses Eliza'yı kaçıralı 1 sene oldu ve hala onu bulamadık. 7 aydır ara sıra ortaya çıkan yüksek enerjilerin kaynağını da hala bulamadık. Ama eminim ki o kadın her şeyin cevabına sahip. Saint kendi kendine konuşuyor olmasına rağmen öfkelenmişti ve söylediği şeyler gerçekten şaşırtıcıydı. Eliza'nın Prenses olması ve Efsane'nin onu kaçırmış olması büyük şeylerdi. Dediği şeyler gerçekse bile neden iyilik yapmayı çok seven biri olan Efsane birisini kaçırsın ki? Hem de koca bir imparatorluğun prensesini. (Saint)-Of ya. Yine elim boş dönersem o muşmula suratlı karı gene beni azarlayacak. Senin kardeşim kaçırıldı ve ben bulamadım diye suçlu niye ben oluyorum ki lan!? Madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun kalk kendin ara. Offf off. Bazen çok sinir bozucu oluyor bunlar. Saint kendi kendine konuşmaya devam ederken yere eğilip avucuna sığacak büyüklükte bir taş aldı ve birkaç defa atıp tuttuktan sonra gerildi ve... (Saint)-Sende... Taşı son gücüyle fırlattı. (Saint)-... bizi izlemeyi bırak lan artık! Bu şekilde bağırdıktan hemen sonra taş, Efsane'nin yanağını sıyırıp geçti ve bir damla kan aktı. Efsane bu durum karşısında tepki vermedi ve sessiz kalmayı tercih etti. "Tuhaf. Daha önceleri beni hiç hissedememişti. Ejder'in enerjisini mi hissediyor acaba? Hayır. İmkanı yok. Eğer hissedecek olsaydı önceki seferlerde de hissedebilirdi. Ama o zamanlar Ejder uyku halinde olduğu için enerjisi daha stabildi. Ara sıra yükselmesi dışında tabii. Şu anda uyanık olduğu için vücudu daha fazla enerji sarf ediyor olabilir." Derken bir taş daha belirdi ancak Efsane bu sefer kaçındı. Kafasını sağa yatırarak kafasını parçalayacak olan taştan kaçındı ve... (Efsane)-Of ya. Bu şekilde durursam iyi olmayacak. Eliza. Ejder abin sana emanet. Efsane, Ejder'i ve Eliza'yı yavaşça üzerinde durdukları dalın üzerine indirdi ve Ejder'i Eliza'ya emanet etti. Kötü bir durum yaşanırsa Eliza ne kendini ne de Ejder'i elbette ki koruyamazdı ancak Ejder'in ağaçtan düşmemesini sağlayabilirdi. Efsane, kötü bir şey olmaması için elinden geleni yapmak zorundaydı. (Ejder)-Sen nereye gidiyorsun peki? (Efsane)-Size zarar gelmemesi için Saint'le dövüşmek zorundayım. Efsane gerçekten de onunla dövüşmek zorundaymış gibi hissediyordu. Aslında daha uzaklara kaçabilirlerdi ancak şu anda etrafları sarılmış haldeydi. Askerler çabucak Saint'e haber verebilir ve Ejder ile Eliza'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ejder ve Eliza'yı korurken aynı anda tüm gücüyle dövüşemezdi o yüzden kolayca alt edilirdi. Kolayca alt edilirse de bir prensesi kaçırdığı ve korkunç enerjiye sahip bir insanı sakladığı için ağır işkencelere maruz kalırdı. Bunu istemiyordu. O yüzden de şimdi gidip Saint'in karşısına çıkacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Onunla daha önce hiç dövüşmemişti ancak onu yenebileceğini biliyordu. (Efsane)-Eliza. Ejder abinin ağaçtan düşmediğinden emin ol tamam mı? (Eliza)-Tamam abla. (Efsane)-Pekala. Sonra görüşüşüz. Yani... umarım tabii. Efsane ağaçtan atladı ve hızla koşarak Saint'in karşısına çıktı. (Saint)-Bak bak bak. Bende saklandığın yerde kalıp beni yorarsın diye düşünmüştüm. Ne oldu? Bunca zaman saklamayı başardığın arkadaşın artık enerjisine sahip çıkamıyor mu? "Yani gerçekten de Ejder'i hissetti." (Efsane)-Bilmem. Acaba öyle mi? (Saint)-Dalga geçmeyi bırakta Prenses Elizabeth'in yerini söyle! Yine elim boş dönersem iyice kafamı sikecekler. Efsane orta parmağını kaldırdı ve... (Efsane)-Çok beklersin. (Saint)-Seni... lanet kadın!!! Saint haykırdı ve ileri doğru büyük bir atılım gerçekleştirerek ağır bir yumruk salladı. Efsane ise kollarını kendisine siper etti ve yumruğu öylece karşıladı. Ancak yediği yumruk o kadar ağırdı ki Efsane'nin ayakları yerden kesilmişti ve kol kemikleri de çatlamıştı. Efsane havada savrulurken takla atarak düzelmiş ve ayaklarını bir ağaca yaslayarak dengesini sağlamıştı. Sonra da tüm gücüyle ileri atılmış ve sert bir yumruk vurmak için gerilmişti. Bu hamle karşısında ise Saint başını eğmiş ve Efsane'nin yumruğunu başıyla karşılamıştı. O yumruktan sonra Efsane'nin kolu tamamen kırılmıştı ve acı içinde inlemişti. Efsane acı içinde inlerken Saint hiç beklememiş ve bir tekmeyle Efsane'yi gökyüzüne postalamıştı. Sonra da zıplayarak ondan daha yükseğe çıkmış ve ellerini birleştirerek Efsane'nin suratına vurmuştu. Darbeyi yiyen Efsane yere çakılmıştı. Saint ise tam üzerine konuşlanmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine düşecekti. (Saint)-10 Tonluk Meteor! Saint o anda saldırısını yapmak için 10 ton ağırlığa ulaşmıştı. İçinde yaşayan dinozorun 13 ton ağırlığa kadar ulaşabiliyordu ve Saint'te kendi bedenini 13 tona kadar ağırlaştırabiliyordu. Yani şu anda 10 ton ağırlığında bir beden doğrudan Efsane'nin üzerine iniyordu. Saint büyük bir ivmeyle yere yaklaşırken Efsane yavaşça ayağa kalkmaya başlamıştı. Saint ise biraz daha ileri giderek vücudunu büyütmeye başlamıştı. Bütün vücudu aniden gelişmeye başlamış ve kaslarla donatılmıştı. Vücudu artık bir dağı andırıyordu. (Saint)-Süper Kütle: 13 Tonluk Gezegen! Saint daha da büyüdüğü için en ağır haline ulaşmıştı ve doğrudan Efsane'nin üzerine çakılmıştı. Efsane ise Saint'i tutmak için ellerini kaldırmıştı. Saint tam olarak ellerine iniş yaptığında ise Efsane bir anda dizlerine kadar toprağa gömülmüştü ve inanılmaz bir patlama patlak vermişti. Toprakla birlikte yoğun bir toz bulutu yükselmeye başlamış ve ikisini birden yutmuştu. Çevre parçalandığı için birkaç ağaç devrilmiş ve devasa bir gürültü koparmıştı. (Efsane)-GR-AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGGGGGHHHHHHHH!!!!!!! Efsane gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bükülmüş dizlerini düzleştirip 13 ton ağırlığındaki Saint'i fırlatmayı başardı. Saint havadayken hemen eski ağırlığına döndü ve yumuşak bir iniş yaptı. Efsane ise bacaklarını toprağın içinden çıkardı ve nefes nefese bir şekilde Saint'in önünde dikilmeye başladı. (Saint)-Woah. Bu senin işini bitirir demiştim ama o kadar da kolay değilmişsin. Dünyaya hükmeden ailenin bir üyesi olunca böyle oluyor sanırım. (Efsane)-Öyle mi dersin? Bana da sen güçsüzmüşsün gibi gelmişti ama... senin dediğinde olabilir sanırım. Efsane'nin tek amacı Saint'i kışkırtmaktı ancak başarılı olamamıştı. Saint bu kadar basit şeylere kanacak kadar kolay birisi değildi. Oldukça sakin birisiydi. Bu soğukkanlılığı sayesinde BloodWife ailesinin korumalığını yapmaya başlamıştı. Prens olduktan sonra koruma olmayı bırakacaktı tabii ama şu anda hala bir korumaydı. BloodWood ailesinin en güçlü 2. kişisiydi ve BloodWife ailesinin takdirini kazanmıştı. (Saint)-Bilmem ki. Belki de gerçekten de güçsüz bir saldırı yapmışımdır. O zaman şöyle yapalım. Beni bayıltma ihtimali olan bir saldırıyı kullanayım. Sende güçlü müyüm değil miyim karar ver. Olur mu? (Efsane)-İstediğini yap. Nasıl olsa beni yenmek için yeterli olmayacak. (Saint)-Kendine olan bu güvenin gerçekten çok anlamsız. Saint bir anda ileri atıldı ve yumruğunu sıktı. (Saint)-Ye bunu! "Gel bakalım Saint. Sana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlamak için saldırını karşılayacağım." Saint o anda güldü ve... "Amma da aptal çıktı bu." (Saint)-Megaton: Yörünge Çekici! Saint bir anda yumruğunu serbest bıraktı ve zıpladı. Sonra da havada ters döndü ve topuğunu Efsane'nin kafasına geçirdi. Efsane darbeyi yer yemez bacakları bir kez daha yere gömüldü ve gözleri kaydı. Bütün vücudu acıyla kavrulmaya başladı ve göz bebekleri silindi. Bilinçsizce geriye düştü. Tüm bunlar yaşanırken de Ejder ve Eliza onları izliyordu. Eliza aşırı gergin bir haldeyken Ejder çok farklı hissediyordu. Vücudu haykırıyordu ancak Ejder vücudunun ne istediğini bir türlü anlayamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde damarları şişmişti ve patlayacak gibi duruyorlardı. Kan akışı hızlanmış, tırnaklarındaki karanlık parmaklarına tırmanmıştı. Vücudunu ele geçiren bu tuhaf hissin ne olduğunu bilmiyordu. Vücudu istediği şeyi elde edebilmek için deliler gibi haykırıyordu. Ağzından salyalar akmaya başlamıştı. Göz bebekleri ise normalden daha soluk görünüyordu. Tam o anda ise Eliza zar zor görebildiği savaş alanında Efsane'nin kafasına yediği darbeyi gördü. (Eliza)-Efsane ablaaaaa!!!!!!! Efsane'nin yere yıkılmasıyla birlikte de çığlığı bastı ve yanlışlıkla dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiği için ayağı kaydı ve ağaçtan düşer gibi oldu ancak son anda Ejder'i tuttu. Ne yazık ki Ejder ağaca tutunmuyor olduğu için o da kaydı ve ikisi birlikte ağaçtan düşmeye başladılar. Ancak o anda Ejder'in göz bebekleri tamamen silindi geriye sadece bembeyaz fer kaldı. Ejder basit bir hareketle Eliza'yı yakaladı ve dengesiz bir şekilde iki ayağı üzerine iniş yaptı. Yere iner inmez Eliza'yı bıraktı ve sağa sola sallana sallana dengesiz bir şekilde yürümeye başladı. (Eliza)-H... a..? Yürü... yor mu? Ejder yürürken azı dişleri ve tırnakları uzadı. Ağırlık merkezi öne kaydı ve kolları boşlukta sallanmaya başladı. Kolunu bile kaldırmaktan aciz olan çocuk şu anda yürüyordu ve inanılmaz bir kana susamışlık yayıyordu. Kısa sürede ağaçların arasından çıkıp Saint'in karşısına geldi ve o anda, kaybolmuş olan göz bebekleri silik pembe bir tonda yeniden belirdi. Ejder bir anda vahşi içgüdüleri tarafından kontrol altına alınmıştı. (Saint)-Demek o korkutucu enerjinin sahibi sensin. Beni çok yorma da hemen geb... Ejder bir anda Saint'in dibinde belirdi ve Saint'in görmeyi başardığı son şey suratına doğru yaklaşan karanlık bir yumruk oldu.
|
0% |