Yeni Üyelik
170.
Bölüm

Bölüm-169 Kriz

@aristokrat

Aradan 3 gün geçmişti ve Betty bu süreç boyunca sessiz kalmıştı. Jones'in o hali onu yeterince korkutmuştu. Ama sessiz olması hiçbir şey yapmadığı anlamına gelmiyordu. İçinde yaşayan dinozorla anlaşmalar yaparak onun gücünü tam potansiyeliyle kullanmaya hazır hale geliyordu.

Evet, korkmuştu. Jones'i kontrol eden şey her neyse çok korkunçtu evet ama aurası Betty'nin üstünden gelemeyeceği bir şey değildi. İçinde yaşayan dinozorun tam potansiyelini harekete geçirip tüm gücünü büyük bir ustalıkla kullanmaya başladığında o kişi her kimse onunla baş edebileceğini biliyordu.

Daha doğrusu o şekilde hissediyordu.

Diğer bir yanda ise Efsane ile Eliza, Ejder'e harika bir şekilde bakıyorlardı. Ellerinden gelen her türlü şeyi yapıyorlar ve yanı başından ayrılmıyorlardı. Yaptıkları her yemek bir öncekinden çok daha iyi oluyordu.

Ejder'de içinde bulunduğu bu durumdan fazlasıyla memnundu. Güzel bir kadın ve tatlı bir kız kendisine çok iyi bir şekilde bakıyorlardı. Şu anda daha fazla memnun olamazdı. Tabii bu memnuniyetinin yanında biraz da mahcup hissediyordu. Onlar onun için her şeyi yaparken kendisi sadece hareketsizce yatıyordu. Gerçi artık 2 kolunu da hareket ettirebilir hale gelmişti. Yine de hareketleri kısıtlıydı.

Kollarını sadece yüzüne kadar kaldırabiliyordu. Sağa ya da sola hareket ettiremiyordu. İstediği gibi çeviremiyordu da. Sadece aşağı yukarı yaparak hareket ettirebiliyordu. Sonuç olarak bu durumdan da mutluydu. Ne de olsa bu da bir gelişmeydi ve şu anda yaşanacak her türlü gelişmeye ihtiyacı vardı.

Tabii en çok yaşadığı şeyleri hatırlaması lazımdı. Vücudu tamamen kullanılmaz hale gelecek kadar ne yaşamıştı aşırı derecede merak ediyordu. Yakın zamanda öğrenemeyecek gibi görünse de merak etmeden duramıyordu.

3. günün akşamında Efsane, Ejder'e yardım ederek yatağın üzerinde oturur pozisyona gelmesini sağlamıştı. Sonra da akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa gitmişti. Yemeği hazırlarken çayı da hazırlamayı unutmamıştı.

Her şeyi hazır hale getirince de bir tepsinin içine yerleştirmiş ve Eliza'ya vermişti. Eliza Ejder'e yemeği yedirirken Efsane'de bulaşıkları yıkayacaktı. Eliza tepsiyi minik elleriyle tutup odadan içeri girdi. Yavaşça Ejder'e yaklaştı ve o anda...

(Ejder)-Eli... se...

Ejder garip bir şekilde Eliza'nın adını yanlış telaffuz etti. Eliza dikkatini tepsiden ayırıp Ejder'e baktığında gözlerinin kocaman açıldığını ve gözlerinin damarlarla dolu olduğunu gördü.

(Eliza)-E-Ejder abi..?

Eliza gibi küçük bir kız için şu anda gördüğü şey gerçekten korkunçtu. Ejder zaten yakışıklı olduğu kadar korkunç bir ifadeye sahipti. Üstüne birde gözleri damarlarla dolunca ve kocaman açılınca iyice korkunçlaşmıştı.

(Ejder)-... se..

Ejder gözlerini Eliza'ya dikmişti ancak gördüğü kişi Eliza değildi. Şu anda gördüğü kişinin saçları ve gözleri pembeydi. Eliza'yla aynı boydaydı ancak Eliza değildi. Ejder bu yüzü bir yerden tanıyordu. Ama nereden olduğunu bir türlü çıkaramıyordu. Derken farkında bile olmadan gördüğü kızın ismini sayıkladı.

(Ejder)-Rose...

Sesi titremişti.

(Ejder)-H... a..? Ro... se de kim? Bekle! Neredeyim ben!? Rose kim!? Sen, neden siyah saçlı değilsin!?

Ejder bir anda saçma şeyler söylemeye başlayınca Eliza korkup geri adım attı.

(Ejder)-Bekle! Hiç mantıklı değil! Ben neden kimim? Burası kim!? Rose ne!?

Ejder ellerini suratına götürdü ve bunu yaparken yanlışlıkla Eliza'nın tuttuğu tepsiye çarptı. Ejder tepsiye çarpınca tepsi sallandı ve Eliza'nın elinden kayarak yere düştü. Tepsideki çay ise Eliza'nın bacaklarına döküldü ve Eliza sıcağın verdiği etkiyle birlikte çığlık attı.

(Eliza)-Kyaaa!

Efsane hemen içeri girdi ve Eliza'yı o şekilde görüp direkt olarak yardıma koştu.

(Efsane)-Eliza ne oldu!?

(Eliza)-E-Ejder abi... bilmiyorum...

O an ki şokla bir şeyler söyledi ancak kendisi de söylediği şeylerin ne anlama geldiğini bilmiyordu.

(Ejder)-Ro... se... Ro... se Rose... Rose... Rose...

Ne olduğunu bilmediği bu kelimeyi sayıklıyordu. Ellerini aşağı yukarı hareket ettiriyordu. Tırnakları etine sağlanmıştı ve bu hareketi her yaptığında suratı parçalanıyor fakat anında geri iyileşiyordu. Efsane hemen Eliza'nın önüne geçmiş ve bu görüntüyü görmemesi için siper olmuştu.

Ejder ise tamamen farklı bir yerdeydi. Hala yatağın üzerindeydi ancak gördüğü şey bu değildi.

Evet hala yataktaydı ama etrafı yemyeşildi. Çimenlerle doluydu. Yatağın önünde ise iki kişi vardı. Birisi uzun birisi kısa iki kişi. Kısa olanın saçları pembe, uzun olanın saçları ise kırmızıydı. Vücutlarını net bir şekilde görebiliyordu ancak yüzlerini karanlıktı.

Görünmüyordu.

İkisinin de yüzleri görünmüyordu.

(Ejder)-Kimsiniz siz!? Kafamın içinde ne işiniz var!?

Yüzleri görünmeyen bu iki kişi Ejder'e cevap vermiyor, kendi aralarında konuşuyorlardı.

(Kısa olan)-Sence de çok zayıf değil mi? Daha kim olduğumuzu bile bilmiyor.

(Uzun olan)-Değil mi? Ona gerçekten acıyorum.

(Ejder)-Ne diyorsunuz!? Anlamıyorum!

Ejder bu iki kişinin konuştuğunu biliyordu ancak seslerini duyamıyordu. Ağızlarını da göremiyordu ancak bir şekilde konuştuklarından emindi.

O anda uzun boylu olan kişi yatağın üzerine çıktı ve...

(Uzun olan)-Gerçekten de beni unuttun mu Ejder? En çok değer verdiğini.

(Kısa olan)-Peki ya beni Ejder? En değer verdiğini.

(İkisi aynı anda)-Gerçekten de bizi unuttun mu Ejder? Gerçekten acınasısın.

(Ejder)-Ben... ben acınası değilim. Kim olduğumu bile bilmiyorum! Durun nereye gidiyorsunuz!?

Az önce yatağın üzerinde olan kişi sanki ışınlanmış gibi bir anda kısa olanın yanında belirmiş ve arkalarını dönerek uzaklaşmaya başlamışlardı.

(Ejder)-Gitmeyin dedim! Beni yalnız bırakmayın! Kimim ben!? Ne yapmam gerek!? Kim olmam gerek!? Neden ikiniz de uzaklaşıyorsunuz!? Neden ikinizi de tanıyor gibiyim!? Hey! Gitmeyin! Cevap verin bana!

Ejder konuştuğunun farkında bile olmadan bağırıyordu. Gitmemeleri için onlara yalvarıyordu.

(Ejder)-RAAAAAAAAAA!!!!!!!

Ejder daha fazla dayanamadı ve iki kişi gözleri önünde kaybolduktan sonra bir anda gerçek dünyaya döndü. Ellerini saçlarına götürdü ve saçlarını çekmeye başladı.

(Ejder)-Geri gelin! Benden uzaklaşmayın!

Saçlarını çektikçe kafa derisini parçalıyor ve saçlarını kökünden kopartıyordu. Kopan saçları aynı hızla iyileşiyordu.

Efsane ise çoktan Eliza'yı diğer odaya götürmüştü bile. Ejder'e yardım etmek istiyordu ancak korkusu buna izin vermiyordu. Ejder'in gücünü görmüştü. Yanlış bir hareketinde ölebilirdi.

Ejder yeniden gerçek dünyadan kopup bilmediği o dünyaya giriş yaparken vücudunda yerli yersiz değişimler baş gösteriyordu. Sürekli olarak ikinci kişiliğine girip çıkıyordu. Sanki sonsuz bir döngünün içinde gibiydi.

(Uzun olan)-Beni unuttuğun için seni asla affetmeyeceğim.

(Kısa olan)-Beni unuttuğun için seni asla affetmeyeceğim.

Derken ikisinin de tüm bedenleri kanla kaplandı ve sıcak kan, bir anda tüm dünyayı doldurdu. Ejder ise yatağa sabitlenmiş gibiydi ve bir türlü o yataktan çıkamıyordu.

(Ejder)-Kim olduğunuzu söyleyin bana!?

Ejder gırtlağını yırtmak istiyormuşçasına bağırıyordu ancak sesi normla düzeyde çıkıyordu. Kandan bir denizin dibinde bile olsa sesi çıkıyordu. Nefes alıyordu. Yaşıyordu.

(Uzun olan)-Neden? Bizi tekrar öldürmen için mi?

(Ejder)-Öldürmek mi? Ben kimseyi öldürmedim! Kim olduğunuzu bile bilmiyorum! Hey!

(Kısa olan)-Bizi öldürürken kim olduğumuzu biliyordun.

(Uzun olan)-Ama yine de bizi öldürmeyi seçtin.

Ejder reddettikçe yüzleri görünmeyen bu ikili inatla Ejder'in onları öldürdüğünü söylemeye devam ediyorlardı. Derken...

(??)-Peki neden sende ölmedin Ejder?

Kan denizi bir anda yok oldu ve bir ses duyuldu. Birisi onlara doğru yürüyordu.

(Ejder)-H.. a..? Cid... di... ciddi o-olamazsın. Hayır hayır hayır! Bu gerçek olmamalı!

(??)-Sen neden onlarla birlikte hayata veda etmedin?

Konuşan gibi yavaşça onlara yaklaşmış ve kollarını, yüzleri görünmeyen ikilinin boynuna atmıştı. Artık yüzü görünmeyen 3 kişi vardı diyecekken en son gelenin yüzü açıldı.

(Ejder)-Sen?

Evet. Yüzündeki karanlığın kalktığı kişi Ejder'di.

(Ejder)-Sen neden onlarla birlikte değilsin?

(Hepsi)-Neden hep birlikte ölmedik? Neden bizi öldürdün? Neden hala hayattasın?

(Ejder)-Susun artık susun! Hiçbirinizi tanımıyorum ben! Kim olduğumu bile bilmiyorum! Neden buradasınız!? Neden bana bunu yapıyorsunuz!?

Ejder'in karşısında dikilen üçlü bir anda Ejder'in etrafında belirmişlerdi. Ejder'i parçalıyorlardı.

(Ejder)-Uzak durun benden!

(Uzun olan)-Benim yanımda olmazsan ölmemin bir anlamı yok.

(Kısa olan)-Benim yanımda olmazsan ölmemin bir anlamı yok.

(Uzun olan)-Senden...

(Kısa olan)-Senden...

(Aynı anda)-Nefret ediyorum.

(Ejder)-Yapmayın! Neden böyle söylüyorsunuz!? Ben size ne yaptım!? Benim suçum ne!? Hiçbir şey bilmiyorum!

Diğer Ejder çoktan kaybolmuştu.

İkisi hala oradaydılar ve Ejder'i parçalamaya devam ediyorlardı. Derken bir anda pozisyonları değişti ve Ejder'i yemeye başladılar. Dişlerini Ejder'in etine saplayıp etini kopartıyorlardı. Çiğniyor çiğniyor çiğniyor ve en sonunda yutmak yerine Ejder'in üzerine kusuyorlardı.

Uzun boylu olan elini bir anda Ejder'in göğsüne sapladı.

(Uzun olan)-Baksana. Bir kalbi bile yok.

(Kısa olan)-İçinde bize yer olmayan bir kalbe ihtiyacı da yok.

Ejder'in göğsünde açılan delik bir anda pürüssüz hale gelmişti ve içinde kanlar akmaya başlamıştı. Akan kanlar inanılmaz bir hızla dünyayı doldururken ikili hiçbir şeyi umursamadan Ejder'i yemeye devam ediyorlardı.

(Ejder)-Durun artık durun! Durun diyorum size!

(Uzun olan)-Yeterince ceza çekmedin.

(Kısa olan)-Cezan sonsuza dek sürecek.

(Uzun olan)-Beni, bizi öldürmenin bedelini...

(Kısa olan)-Sonsuza kadar ödeyeceksin.

(Aynı anda)-Nefretimiz asla peşini bırakmayacak.

O anda Ejder'in göğsünden akan kanlar durdu ve dünya karardı. Etini yiyen iki kişi kayboldu ve yatağın tam karşısında, tamamen kırmızı gözlere sahip insan benzeri bir aura ortaya çıktı. Aura, yavaş adımlarla Ejder'e doğru yürüdü ve bacakları yatağından içinde geçti.

(Ejder)-Gelme! Gelmesene! Gelme! Git! Git! Uzak dur benden! Yaklaşma bana!

Auranın şekli aniden bozuldu ve Ejder'in ağzından ve burnundan içeriye dolmaya başladı. Saniyeler içinde de Ejder'in içine nüfuz etti ve o anda Ejder'in gözleri kızıl bir şekilde parlamaya başladı. Bir an sonra da bütün dünya bir cam gibi parçalandı.

***

Efsane kapının kenarına çökmüştü ve çaresiz bir şekilde Ejder'i izliyordu. Ejder'i ve kendine zarar verişini. Çığlıklarını, söylediği her şeyi. Gözleri dolmuştu. İyi biri gibi görünen Ejder şu anda bambaşka birisi gibi görünüyordu.

(Ejder)-Gelme! Gelmesene! Gelme! Git! Git! Uzak dur benden! Yaklaşma bana!

Ejder bu şekilde haykırdıktan birkaç saniye sonra bir anda duruldu ve gözleri yavaşça renk değiştirerek kırmızı bir hale geldi. Sonra da Ejder, daha az önceye kadar yalnızca kollarını bile zar zor hareket ettiriyor olmasına rağmen, sanki hiçbir şeyi yokmuş gibi doğrulmuş ve yorganı üstünden çekerek bacaklarını yatağın dışına çıkartmıştı.

Sonra da bakışlarını Efsane'ye çevirmiş ve...

(Ejder)-Biraz konuşabilir miyiz?

 

Loading...
0%