@aristokrat
|
Ejder "Kriz geçiriyorum!" diye haykırdıktan sonra bir anda olduğu yerden kaybolmuştu ve kolezyumun çok uzaklarına gelmişti. Bilmediği bir ormanın derinliklerindeydi. Fakat bilmediği bir ormanda olması sorun değildi. Sorun, kriz geçiriyor olmasıydı. Ve Ejder uzaklaşmayı kestikten hemen sonra krizi tamamen başladı ve gözleri önündeki ağaçlık alan bir anda yerini Ejder'in ilk defa kriz geçirdiği yer olan çimenlik alana bıraktı. -Uzaklaşmak konusunda bayağı iyisin bakıyorum. -Ama benden kaçamazsın. -Kendinden kaçamazsın. Küçük çocuk kulak tırmalayan bir ses tonuna sahipti. Ayrıca konuşma şekli ürkütücüydü. Ejder farkında bile değildi ancak kulakları kanıyordu. -Bana cevap ver! -Beni neden öldürdün!? -Bizi neden öldürdün Ejder? O sırada yüzleri görünmeyen o iki kişi bir anlığına görünüp tekrar kayboldular. Gökyüzü bir anda kızardı ve bulutlarla kaplandı. Gökyüzünü kaplayan bulutlardan kan yağmaya başladı ve Ejder topraktan çıkan eller tarafından tutulmaya başlandı. Kolları bacakları ve boynu. Parçalanmış, kanla kaplı eller kendisini inanılmaz bir güçle yere çiviliyordu. Gümüş saçlı küçük çocuk ise ağır adımlarla ona doğru yürüyordu. (Ejder)-Bırak beni! -Senin beni bıraktığın gibi mi? -Beni öldürmek için onca şeyi yaptıktan sonra mı? Çocuğun sesi hüzün dolu olduğu kadar öfkede doluydu. Adım attıkça bastığı yer çürüyor ve parçalanıyordu. Ejder ise hala kendisini tutan ellerden kaçmaya çalışıyordu ancak ne kadar güç kullanırsa kullansın hareket edemiyordu. (Ejder)-Bırak beni dedim sana! Çocuk kendisine yaklaştıkça Ejder anlamsız bir gerginlikle doluyordu ve oradan kaçmak istiyordu. -Hala kaçmak mı istiyorsun? -Benim kaçmama izin vermediğin halde? -Artık kaçamazsın Ejder. Çocuk Ejder'in kaçamayacağından emindi. Ne kadar denerse denesin kaçamayacaktı. -Pişmanlıkların altında ezilip öleceksin. -Hiçbir zaman beni öldürmenin üstesinden gelemeyeceksin. -Hiçbir zaman bizi öldürmenin üstesinden gelemeyeceksin. O anda Ejder'i tutan kollar vücut bulmaya başladılar ve yavaşça yüzleri görünmeyen o 2 kişiye dönüştüler. Vücutlarını geri çektiler ve kolları bedenlerinden ayrılarak Ejder'i tutmaya devam etti. Ejder neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. (Ejder)-Daha kaç defa söylemem gerekiyor!? Ben kimseyi öldürmedim!? -Öyleyse ben... -Öyleye biz... -Neden yanında değiliz Ejder? -Bizi seven kişi sen değil miydin? (Ejder)-Kim olduğunuzu bile bilmiyorum! Rahat bıraktın beni! Defolun kafamdan! Defolun! -Ama böyle yapma Ejder. -Sen beni, içindeki o küçük çocuğu öldürdün. -Sonra da en sevdiğin 2 kişiyi öldürdün. -Hem de sayamayacağın kadar çok. -Sen kendi çocuğunu bile öldürdün Ejder. -Hem de o ellerle. Tam o anda Ejder'in kollarını tutan eller taşlaşıp parçalandı ve bu parçalanmayı Ejder'in kolları takip etti. Ejder'in kolları da taşlaştı ve saniyeler içinde toza dönüştü. Çocuk birkaç adım attı ve Ejder'in dibine geldi. Elinde bir bıçak belirdi ve çocuk, elindeki bıçağı, hiç düşünmeden Ejder'in boğazına sapladı. Ejder bunun üzerine konuşmak için çabaladı ancak hiç ses çıkaramadı. Kesilen boğazından kanlar akıyordu. Hem de musluktan akan bir su gibi fazla ve hızlı bir şekilde akıyordu. -Konuşmak istediğim zaman beni bu şekilde susturmuştun Ejder. Çocuk kolunu savurdu ve Ejder'in gözlerini kesti. Ejder çığlık atmak istedi ama boğazı parçalandığı için yine sesi çıkmadı. Kim olduğunu bile bilmediği bu çocuk onu yavaş yavaş parçalıyordu. Öldürülüyordu. Görme yetisini kaybettiği için etraf karanlıktı. Çocuğu ya da o iki kişiyi göremiyordu. Hiç kimse konuşmuyordu. En ufak bir hayvan sesi bile yoktu. Ejder yapayalnızdı. Fakat çocuk yeniden konuştu. -Ağlamak istediğimde gözlerimi oyup görmemi ve ağlamamı bu şekilde engellemiştin Ejder. -Hepsi senin güçsüzlüğün yüzünden oldu. -Evet Ejder. -Hepsi senin yüzünden. Şu anda konuşan kişi pembe saçlı o kızdı. Ancak Ejder göremediği için kimin konuştuğunu anlayamıyordu. Gerçi anlasaydı bile ne değişecekti ki? Kendisiyle konuşan 3 kişiyi de tanımıyordu. Hepsi kendisini tanıyordu ama o hiçbirini tanımıyordu. Derken bir anda nefes alamamaya başladı. Sanki okyanusun derinlerine dalmıştı. Ciğerleri patlayacak gibi hissediyordu ama hala acı çekmiyordu. Derken göğsüne saplanan bir el hissetti ve o anda gözleri açıldı. Gördüğü ilk şey kırmızı saçlı kadındı. Göğsüne saplanan el o kadına aitti. (Ejder)-H... a..? (Ejder)-Neden bana öyle bakıyorsun? Kadının yüzü artık karanlık değildi. Ama yüzünde iğrenmiş bir ifade vardı. Ejder bir göğsüne saplanan ele baktı, birde kadına. Kadının yüzündeki iğrenmiş ifade Ejder'e nedensiz bir huzursuzluk veriyordu. Görmek istemeyeceği bir şey görüyormuş gibi hissediyordu. (Ejder)-Ben sana ne yaptım? (Ejder)-Bana öyle bakma. (Ejder)-Benden iğrenme. (Ejder)-Med... Ejder aniden aklında beliren bir ismi söyleyecekti ki durdu. İsmin gerisini bilmiyordu. Ama nedense bu 3 harfin, karşısında duran kadının adının başlangıcı olduğundan emindi. Derinde bir yerlerde bu bilgiden emindi. Kadının yüzündeki iğrenmiş ifade hızla silindi ve yerini gülen bir surat ifadesine bıraktı. -Kalbinde bana yer vermedin Ejder. Ama... Kadın tek hareketle Ejder'in kalbini söktü ve dışarı çıkardı. -Senin bir kalbin yok Ejder. Kadın Ejder'in kalbini yemeye başladı. Kırmızı gözlerinden kanlar fışkırıyor ve Ejder'in kalbine düşüyordu. Oradan da akarak doğrudan Ejder'in ağzına doluyordu. Kadın hiç durmadan kalbi yiyor ve çiğnemeden yutuyordu. -Ejder! -Buraya gel. -Kaçma. Bir anda dünya değişti ve her şey düzeldi. Fakat daha bitmemişti. Düzelen tek şey Ejder'in vücuduydu. Tanımadığı o iki kişi ve çocuk hala yanındaydı. Değişen dünya ise toprak bir alan haline gelmişti. Tıpkı Ejder'in yanında duran gümüş saçlı çocuğa benzeyen, hatta o çocukla birebir aynı olan başka bir çocuk koşuyordu. Arkasından da pembe saçlı tatlı bir kız çocuğu onu kovalıyordu. (Ejder)-Ro... se... (Ejder)-Ha? Ben... Ha? Ejder başını elleri arasına aldı ve bağırmaya başladı. (Ejder)-Ben bu ismi nereden biliyorum!?!?!? -İzle. Ejder tamamen isteği dışında kafasını kaldırdı ve birbirini kovalayan çocukları izlemeye başladı. Çocuklar mutlu mesut koşarlarken birden durdular ve tıpkı bir baykuş gibi kafalarını geriye çevirerek Ejder'e bakmaya başladılar ve aynı anda... -Bizi neden öldürdün? Hemen ardından gökyüzünden cesetler yağmaya başladı. Yüzleri görünmeyen ölü bedenler. Sayıları belli bile değildi. Ejder kafayı yemek üzereydi ve buradan çıkmak istiyordu ancak nasıl çıkacağını bilmiyordu. Kendisine bakan çocukların vücutları bir anda erimeye başladı ve geriye sadece iskeletleri kaldı. İskeletleri anında karardı ve bir bomba gibi patlayarak Ejder'in tam önüne düştüler. (Ejder)-Ro... usa... Rose... (Ejder)-Kimsin sen!? İkinizi de tanımıyorum. -Sen hem kendinin hem de sevdiklerinin katilisin Ejder. -Sonsuza kadar acı çekeceksin. -Asla bu ağırlıktan kurtulamayacaksın. -Kendinden daha fazla nefret edeceksin. -Ne yaparsan yap kendini sevemeyeceksin. -Abim her zaman haklı olarak kalacak. (Ejder)-A... bim..? O anda Ejder'in aklına belli belirsiz birkaç söz yankılandı. -Sen kimseyi sevemeyeceksin Ejder. -Kimse de seni sevemeyecek. -Kendi kalbinde sana bile yer olmayacak. (Ejder)-A-bi? Benim bir abim mi var? -Vardı. -Ta ki seni korumak uğruna kendini feda edene kadar. -Abin seni korumak için öldü Ejder. -Abinin ölümünün sebebi sensin. -Abin senin yüzünden öldü. -Onun yerine sen ölmeliydin. -Hayır. -Sen hiç var olmamalıydın Ejder. -Sen başlı başına var olmaması gereken bir "şey"sin. Çocuk hiç acımadan bu sözleri dile getiriyor ve Ejder'in kalbini karalıyordu. (??)-Ejder. O anda bir ses Ejder'e seslendi. Ancak bu ses daha önceki sesler gibi değildi. Bu ses, sıcaktı. Kötü bir niyeti olmadığı belliydi. Yumuşak bir tondaydı ve kulak tırmalamıyordu. (??)-Onları dinleme Ejder. (??)-Ben seni hep sevdim. (Ejder)-Abi? Ejder farkında bile olmadan "abi" dedi. -Sen kötü birisin Ejder. -Kendini öldürdün. -Sevdiklerini öldürdün. -Abinin ölüm sebebi sensin. -Ailenin ölüm sebebi sensin. -Ölmesi gereken bir tek sen kaldın. -Sende ölmelisin Ejder. (Ejder)-Kes sesini! Ben kimseyi öldürmedim! Ölmek zorunda değilim! Yaşamak istiyorum! Yalnızca yaşamak istiyorum! Ejder ölmeyi reddederek bağırmaya başlamıştı. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Ölmek istemiyordu. Yaşaması gerekliydi. Efsane kendisine bu kadar yardım etmişken ölemezdi. Efsane'ye yardım etmek istiyordu. Onun sorunlarına çözüm bulmak istiyordu. (Ejder)-Hiçbiriniz aklımı çelemeyeceksiniz! Buna izin vermeyeceğim! -Öyle mi Ejder? (Ejder)-Öyle! Kırmızı saçlı kadın bir anda Ejder'in boğazına yapıştı ve tüm gücüyle sıkmaya başladı. -O zaman ölmeye ne dersin? -Aşık olduğum adam tarafından öldürülmemin ne hissettirdiği hakkında bir şeyler öğrenmek istersin diye düşünüyorum. (Ejder)-A-aşık olduğun adam mı? Ben mi? Ejder boğazı sıkılmasına rağmen konuşabilmişti. Şaşkındı. Kırmızı saçlı kadından böyle bir şey duymayı beklemiyordu. Ama hala söylediği şeylere inanamıyordu. Kendisini seven birisini öldürmüş olamazdı. O böyle birisi değildi. Zaman zaman kan dökmek istiyor olsa bile sevdiklerine zarar vermek yerine kendine zarar vermeyi tercih ederdi. -Sen benim sevgimi asla önemsemedin. -Beni hiçbir zaman sevmedin. -Beni kendi ellerinle öldürdün. -Çocuğumuzu kendi ellerinle öldürdün. -Seni asla affetmeyeceğim. -Senden nefret ediyorum. -Her zamanda edeceğim. -Sonsuza kadar iki elim yakanda olacak. -Beni öldürmenin bedelini asla ödeyemeyeceksin. Kırmızı saçlı kadının parmakları Ejder'in boğazını ezmiş ve tırnakları etine saplanmıştı. Ejder acı hissetmiyordu ama karşısındaki kadının sahip olduğu öfkeyi net bir şekilde hissediyordu. Hatta tadıyordu. (Ejder)-Sana söyledim! Ben kimseyi öldürmedim! Ejder bir anda tüm gücüyle kırmızı saçlı kadının kollarını tuttu ve kadını kendisinden uzaklaştırdı. Ve o anda bir anlığına bilinci değişiyor gibi hissetti. O anlık his ise ona şu kelimeleri söyletti. (Ejder)-Seni seviyorum Medusa. Ama beni öldürmenin imkanı yok. Bunu sende biliyorsun. (Ejder)-Me... dusa..? Bilinci anında normale döndü ve Ejder'in gözleri kaydı. (Ejder)-Zihnim... karmakarışık... her... şey... birbirine giriy... or... Dedi ve burun kanaması eşliğinde bilincini kaybederek olduğu yere yığıldı.
|
0% |