Yeni Üyelik
180.
Bölüm

Bölüm-179 Baş Sahibelerin Savaşı

@aristokrat

Ejder gittiğinden beri yaklaşık olarak 1 buçuk saat geçmişti ve Efsane endişeyle onu bekliyordu. Aynı zamanda bu süre içerisinde bütün dövüşler yapılmış ve asıl sonucun belirleneceği Baş Sahibelerin dövüşme sırası gelmişti.

Baş Sahibeler bir kenara bırakıldığında durum 2 - 2'ydi. Yani 2 defa Güzellik Kulesi kazanmış, iki defa da Zevk Kulesi kazanmıştı. Yani her türlü Baş Sahibelerin dövüşmesi gerekecekti. İkisi çoktan ringe çıkmışlar ve birbirlerine bakıyorlardı.

Zevk Kulesi'nin Baş Sahibe'si Gül gerçekten de hasta gibi görünüyordu. Ama gerçekte hepsi bir oyundan ibaretti. Gül, Menekşe'nin kendisine karşı tüm gücünü kullanmayacağından emindi. Sonuçta kim hasta bir kadına aşırı güç kullanacak kadar kalpsiz olabilirdi ki?

"Sadece birazcık daha ve Güzellik Kulesi Baş Sahibesi hayata veda edecek. Kim turnuva sırasında olmuş bir kaza için beni suçlayabilir ki?"

Gül, içten içe gülümsüyordu ancak bu gülümsemeyi dışa vurmamak ve hasta rolüne devam edebilmek için çok çaba harcıyordu. Yüzünü öylesine sıkıyordu ki yüzünün kırışacağından endişeleniyordu.

"Hah. Oyun oynadığını bilmediğimi mi sanıyorsun? Hasta rolü yapmak beni kandırmaya yeter mi sandın? Maç başlar başlamaz tam güç sana çullanacağım."

Menekşe, Gül'ün oyun oynadığını başından beri biliyordu ve yanına kadar gelme zahmetine giren kadına karşı bilerek gülümsemişti. Asıl oyunu oynayan kişi kendisiydi. Gül'ün durumuna sevinmiş gibi yapmış ve onların aklıyla dalga geçmişti.

Ve tam o anda dövüşü başlatan çan çaldı.

Çan çalar çalmaz da Menekşe tüm varlığıyla ileri atılarak Gül'e inanılmaz bir yumruk patlattı. Gül hiç beklemediği bu yumruk karşısında kan kustu ve anında ringin dışına uçarak kolezyumun duvarına çakıldı.

Menekşe adım attığı yeri parçalamıştı. Aynı şekilde bir kez daha ileri atıldı ve ayakları altındaki dünya hızla kaydı. Sonra da Menekşe'nin ayağı Gül'ün karnında belirdi. Ve Gül bir kez daha kan kustu.

"Sikeyim! Kendisini hiç tutmuyor bu!"

(Menekşe)-Aaa, bana öyle bakma ama. Utanıyorum.

Menekşe düpedüz kendisiyle dalga geçiyordu. Bu sözleri duyan Gül ise kanla kaplı dişlerini sıktı ve...

(Gül)-Seni lanet orospu!

Diye bağırdı ve Menekşe'nin bacağını tutarak dizini kırmak üzere bir hamle yaparak dirseğini indirdi. Ancak dirseği hedefe ulaşamadan Gül suratının ortasına bir yumruk yedi ve geri itildi. Kafasını duvara vurdu ve dengesini kaybeder gibi oldu.

Ancak yere düşmemeyi başardı ve gerilerek Menekşe'ye sağlam bir kafa darbesi indirdi. Kafayı yiyen Menekşe ise bir anda kendisini yerde buldu ve suratı toprakla kaplandı. Olduğu yerden başını kaldırdı ve öfkeli gözleriyle Gül'e bakmaya başladı.

Gül çoktan ayağını kaldırmış ve kafasına basmak üzereydi. Menekşe bu sahneyi görür görmez eli yardımıyla kendisini ittirdi ve yuvarlanarak bu saldırıdan kurtuldu. Sonra da hızla ayağa kalktı ve hiç beklemeden geriye dönerek bir tekme savurdu.

Gül ise aynı şekilde bir tekmeyle Menekşe'ye karşılık verdi. Bacaklarının çarpışmasından dolayı kuvvetli bir rüzgar oluştu ve toprağı parçaladı. Hatta bazı seyirciler birkaç metre havaya yükselip başka bir seyircinin üzerine bile düştü.

Kolezyumun duvarı çatladı ve bu çatlak en aşağıdan en yukarı kadar devam etti. Sandalyeler yerinden oynadı fakat devrilmedi. Sadece tek bir çarpışmaları bu kadar büyük çapta bir hasara neden olmuştu.

Fakat daha yeni başlıyorlardı. Menekşe hemen Gül'ün bacağına bir yumruk attı ve Gül, bu yumruğu yememek için bacağını geri çekti. Fakat bu tam da Menekşe'nin istediği şeydi. Gül bacağını geri çekince Menekşe havada duran ayağını hiç indirmedi ve doğrudan Gül'ün suratına geçirdi.

Gül ise bile bile suratını tekmeye döndü ve ağzını açarak Menekşe'nin tekmesini ısırarak karşıladı. Dişlerini Menekşe'nin bileğine sapladı ve tüm gücüyle ısırarak etini kopardı. Menekşe dişlerini sıktı ve çığlık atmamak için direndi.

Bu hiç mi hiç beklemediği bir şeydi. Gül'ün kendisini ısırabileceğini hiç hesaba katmamıştı. Ama artık olan olmuştu ve yapacak hiçbir şey yoktu.

(Menekşe)-Ahh, vazgeçiyorum! Seni paramparça edeceğim!

Dedi ve yaralı ayağını sertçe yere vurarak bir sarsıntı meydana getirdi. Yer sallanırken kolezyumun çatlayan duvarları yıkılmaya başladı ve kolezyumda küçük bir delik açıldı. O noktada bulunan seyirciler diğer seyircilerin üstüne çıkmak anlamına gelse bile o noktadan kaçındılar çünkü canları yansın istemiyorlardı.

Haklılardı da. Buraya eğlenmeye gelmişlerdi ve canlarının yanması istedikleri son şey bile değildi.

Menekşe bir anda ileri atıldı ancak Gül aniden gözünün önünden kayboldu ve arkasına geçerek sağlam bir yumruk indirdi. Menekşe yerden yükselmedi ancak geriye doğru fazlaca mesafe kat etti. Gül ise hiç beklemeden yeniden saldırdı ve bu sefer yumruğunu doğrudan Menekşe'nin kafasına hedefledi.

Menekşe kafasını yana çevirdi ve Gül'ün sol yumruğu kolezyumun duvarına saplandı. Menekşe bunu fırsat bilerek yumruk duvara saplandığı an bir yumruk attı ve Gül'ün kolunu kırdı. Gül ise o anki acının verdiği öfkeyle bağırmaya başladı.

(Gül)-GRAAAAAAAHHHHH!!!!!!!!!!!

Ve elini duvardan çekmek yerine duvarı kaldırmayı seçti.

Elini duvara daha fazla saplamak için birkaç adım ileri gitti ve Menekşe şaşkınlıkla kendisini izlerken kolezyumun duvarını kaldırmaya başladı. Seyirciler kırılan noktadan kaçmaya çalışırken duvar çatlayarak parçalanıyor ve dağılıyordu.

Gül inanılmaz bir fiziksel güç sergiliyordu. Birkaç saniye içinde koca bir duvarı kaldırmayı başarmıştı. Kolezyumun duvarıyla birlikte kolunu havaya kaldırdı ve arkasına dönerek bütün duvarı Menekşe'nin kafasına indirdi.

Menekşe ise akıllılık yapmış ve çoktan oradan kaçmıştı. Gül'ün arkasına geçmişti. Gül Menekşe'yi orada göremeyince darbe yiyeceğini anlamış ve anında bütün bedenini sıkmıştı. Menekşe'de sert bir tekme atmıştı.

Ancak Gül kendisini kastığı ve elinde kocaman bir duvarı tuttuğu için yerinden bile kıpırdamamıştı. Sonra da hızla arkasına dönmüş ve bacağını ileri doğru iterek Menekşe'ye bir tekme atmıştı. Menekşe yediği tekmeyle birlikte sökülen duvarın gerisinde kalan boşluktan kolezyumun dışına uçmuştu.

Gül ise zıplamış ve gökyüzüne yükselmişti. Elinde kocaman bir duvarla bunu yapması onun ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesiydi. Metrelerce yükseğe çıktıktan sonra bacaklarını karnına çekerek top şeklini almıştı. Ardından da dönmeye başlamıştı.

Kocaman bir duvarla birlikte havada efsanevi bir hızla dönüyordu ve gittikçe hızlanıyordu. En sonunda daha fazla hızlanmayı bıraktı ve Menekşe'yi öldürmek için gerekli hamleyi yaptı. Tüm hızıyla birlikte Menekşe'ye çarptı.

Gül yere çarpar çarpmaz yer sallandı parçalandı ve dağıldı. İnanılmaz bir gürültü koptu. Toz toprak birbirine girdi ve göz gözü göremez oldu. Kolezyumun duvarlarının neredeyse tamamı çatladı ve bakıma ihtiyaç duyar hale geldi.

Ancak...

(Menekşe)-Soktuğumun... cadısı!

Menekşe üzerindeki parçaları etrafa saçarak duvar yığının altından çıkmıştı. Her tarafı kanıyordu. Molozların arasında, yanında ise gümüş saçlı bir çocuk yatıyordu. Ancak Menekşe bu çocuğun böyle bir saldırıdan sağ çıkamayacağını ve çoktan ölmüş olduğunu düşündüğü için onu tekmeledi ve bir ağacın altına attı.

(Menekşe)-Ölümün için üzgünüm çocuk.

Özür diledikten sonra üzerindeki tozları çırptı ve Gül'e bakarak...

(Menekşe)-Gerçekten hasta olduğuna inansaydım ölürdüm herhalde bu ne lan!?

Menekşe böyle bir saldırıya maruz kalacağını hayal bile edemezdi. Ama başına gelmişti işte.

(Gül)-Ne oldu? Beğenemedin mi?

Gül ise alay eder gibi konuşmuştu. Suratında şeytani bir gülümseme vardı.

(Menekşe)-Aslına bakarsan fazlasıyla beğendim. En azından artık kendimi tutmana gerek kalmayacak. Kendimi tutmasam bile ölmeyeceğin kesin.

Menekşe'de aynı şekilde gülümsemeye başlamıştı. Başından beri tüm gücünü kullanmıyordu. Gül'ün seviyesini ölçüyor ve ona göre davranmaya çalışıyordu. Ama şu andan itibaren kendisini tutmasına gerek yoktu.

(Gül)-Yani sen de benim gibi yapıyordun?

Söylediği şeylerle Gül'de kendisini tuttuğunu açıkça belli etmişti. İkisinin de kendilerini tuttukları halleri buysa tutmadıkları halleri kesinlikle çok daha büyük bir yıkıma neden olacaktı. Seyirciler artık eğlenmek yerine korkmaya başlamışlardı çünkü bu dövüş çoktan eğlencesine yapılan bir dövüşün dışına çıkmış ve ölümüne yapılan bir dövüşe dönmüştü.

(Menekşe)-Hehe. Tahmin ettiğim gibi. Bu savaş daha çok uzayacak.

Menekşe yumruklarını birbirine vurdu ve dişlerini göstererek gülümsemeye başladı.

(Menekşe)-Gel bakalım lanet sürtük!

Gül cevap bile vermeden harekete geçti ve tek adımla Menekşe'nin dibine kadar girdi. Menekşe ise bir adım ileri attı ve yumruğunu doğrudan savurdu. Gül hemen geriye doğru eğilerek yumruğun üstünden geçip gitmesine izin verdi ve sahip olduğu momentumla birlikte geriye yatmış halde birazcık sürüklendi.

Hemen ardından da düzeldi ve zıpladı. Zıplamasından bir an sonra da Menekşe'nin yumruğu altında belirdi. Menekşe'nin yumruğu boşa gitmiş olabilirdi ancak Menekşe için bunun bir önemi yoktu. Çünkü Menekşe devam saldırısı olarak tüm gücüyle zıplamış ve kafasıyla Gül'ün beline bir darbe indirmişti.

Gül acıyla inlemiş ancak sola doğru dönerek sağ yumruğunu Menekşe'nin kafasına geçirmişti. Menekşe bu darbeyle birlikte yere çakılmıştı ancak hala ayakları üzerindeydi. Ayakları toprağa gömülmüştü.

Alnında ise küçük bir kanama başlamıştı.

Gül aşağı düşerken yumruğunu sıkmış ve Gül'ün menziline girmesini beklemeye başlamıştı. Menziline girdiğinden emin olduğunda ise havayı yumruklamış ve havayı ezerek Gül'e doğru göndermişti. Hava darbesi çenesinde patlayan Gül ise havada dengesini kaybetmiş ve ters dönmüştü.

Bu durumu fırsat bilen Menekşe ise hemen zıplamış ve yere doğru düşmekte olan Gül'ün kafasına inanılmaz sert bir tekme atmıştı. Gül ise tekrardan havaya savrulmuş ve sert bir şekilde yere düşmüştü.

Sonra da yavaşça ayağa kalkmış ve boynunu kütletmişti. Kafasından dudaklarına akan kanı yalayıp parmaklarını kütletirken de...

(Gül)-Sen... düşündüğümden çok daha eğlencelisin lan sen!

 

Loading...
0%