@aristokrat
|
Kuzgun'un duruşu kamburlaşmış ve ağırlık merkezi öne kaymıştı. Ortamın havası bir anda değişmiş ve herkes nefes alamamaya başlamıştı. İnanılmaz bir baskı hissediyorlardı. Sanki hareket ederlerse paramparça olacaklarmış gibi bir his vardı içlerinde. Kuzgun'un sadece birkaç saniye içinde bunca şeye sebep olması akıl kârı iş değildi. Orada en az 40 kadın vardı ve hepsinin toplam kana susamışlığı şu anda tepelerine çöken kana susamışlığın milyarda biri bile etmezdi. Hal böyle olunca hepsi çareyi hareket etmemekte bulmuş ve Kuzgun'a bakmaya başlamışlardı. Lakin bir an sonra olan olmuş ve daha Kuzgun'un hareket ettiğini bile göremeden Menekşe'nin arkasında duran bütün kadınlar yüzlerce parçaya ayrılmıştı ve ağır bir kan yağmuru oluşmuştu. Ve işin daha korkutucu olan tarafı Kuzgun yerinden kıpırdamamıştı bile. Daha doğrusu onlar hareket ettiğini görememişlerdi. Tabii Kuzgun, Ejder kadar düşüncesiz değildi. O yüzden de saldırıya başlamadan hemen önce Eliza'yı uyutmuştu. Eliza'nın böyle bir vahşiliği görmesine ya da hissetmesine gerek yoktu. O yalnızca küçük bir çocuktu ve böyle şeyler onun için çok fazlaydı. Menekşe korkuyla Kuzgun'a bakarken Kuzgun'un kolunun havaya kalkmış olduğunu gördü ve bir an sonra her şey pençe izini andıran bir şekilde 5'e bölündü. Ancak her şeyin 5'e bölünmesi son değildi. Eliza ve Efsane haricinde her şey 5'e bölünmüştü ancak Menekşe hala hayattaydı. 5 parçaydı ama yaşıyordu. Çünkü Kuzgun yaptığı o kol hareketiyle bütün gerçekliği 5 parçaya ayırmıştı. Ve bunu yaparken Efsane ve Eliza'yı gerçekliğin dışında tutarak zarar görmelerini engellemişti. Fiziksel olarak zaten zarar görmeyeceklerdi ancak yine de akli bir zarar görmelerini de istemiyordu. Şu anda da aklen zarar görebilirlerdi ancak Efsane hiç korku hissetmiyordu. Kuzgun, yaptığı şeylerin hepsinin yanında birde Efsane'nin duygularını kontrol ediyordu ve onun aşırı tepkiler vermesini önlüyordu. Şu anda gördüğü şeyler Efsane için günlük şeyler gibiydi. Sanki her gün böyle şeyler görüyor olduğu için buna alışmış ve tepki vermez olmuştu. Kuzgun, Ejder'in güçlerini mükemmel bir şekilde kullanıyordu. Gerçekliği ve duyguları eksiksiz bir şekilde manipüle ediyordu. Daha yapabileceği sonsuz sayıda şey vardı ancak şu anda en uygunları bunlardı. (Kuzgun)-Ne oldu!? Beni öldürmeyecek miydin!? Ne duruyorsun!? Menekşe'nin ağzından kanlar akıyordu çünkü ağzı kanla dolmuştu ancak inatla kusmayı reddediyordu. Kuzgun ise Menekşe'nin hareket edemeyecek durumda olduğunu bildiğinden onun bedenini kontrol altına almış ve yürütmeye başlamıştı. "Ha!? Bedenim... kendi kendine hareket ediyor! Kendimi kontrol edemiyorum." Menekşe'nin bedeni tamamen kendi isteği dışında harekete geçmişti ve Kuzgun'a doğru yürümeye başlamıştı. Ayakları çürümüş toprağın içine gömülerek iğrenç bir yumuşaklıkla kaplanıyordu ancak duramıyordu. Durmak için her şeyini kullanıyordu ancak yavaşlamıyordu bile. Zaten arkasındaki kadınların tamamı bir anda yok olmuştu. Ayrıca görüş açısı beş farklı parçaya bölündüğü için korku seviyesi dahada üst bir seviyedeydi. Birkaç saniye içinde Kuzgun'la göz göze gelmişti ve onun kızıl gözlerine bakıyordu. Gözlerini kaçıramıyordu. Tamamen isteği dışında ağzı açıldı ve kusmamak için verdiği bütün çabaları boşa giderek ağzından kanlar akmaya başladı. Kuzgun'un kırmızı gözleri yavaşça sarmal bir yapıya geçti ve dönmeye başladı. Hemen ardından da 5 parçaya ayrılmış gerçeklik 5 parçaya ayrılması yetmiyormuş gibi birde bükülmeye başlamıştı. Menekşe acı hissetmiyordu ancak Efsane, Eliza ve Kuzgun hariç gördüğü her şey bükülüyordu. Menekşe'nin görüş alanı bükülüyor olmasına rağmen bu yalnızca onun farkında olduğu şeydi. Kuzgun şu anda içinde bulundukları bütün gerçekliği büküyordu. Yani, sonsuz sayıda boyutu, sonsuz sayıda evreni ve sonsuzluğu bile aşacak kadar çok uzayı büküyordu. Hem de hiç zorlanmadan. (Kuzgun)-Yeterli mi? Kuzgun o anda sakin bir ses tonuyla konuştu ve her şey bir anda eksi haline döndü. Hava açıldı ve kana susamışlık yok oldu. Ölmüş olması gereken bütün kadınlar oldukları yerdeydiler ve her şey normaldi. Hiçbir şey bükülmüş ve 5'e bölünmüş halde değildi. Menekşe inanılmaz bir korkuyla Kuzgun'a bakarken Kuzgun Menekşe'nin kulağına doğru yöneldi ve fısıldadı. (Kuzgun)-Umarım kiminle oynadığının farkına varmışsındır. Beni ayakların altına alıp kölecilik oynadığın vasıfsız erkek müsveddeleriyle bir tutma. Bu şekilde fısıldadıktan sonra da dilini çıkartıp Menekşe'nin yanağını hafifçe yaladı ve geri çekildi. Kuzgun geri çekildikten sonra ise Menekşe dizleri üzerine düştü ve titremeye başladı. Kulenin kadınları hemen onun etrafını sardılar ancak hiçbirisi Kuzgun'a bakmaya bile cüret edemediler. (Kuzgun)-Düzgünce anlaştığımıza göre artık kuleye girebiliriz. Kuzgun yürümeye başladığında Menekşe görünmeyen bir güç tarafından havaya kaldırıldı ve Kuzgun'un arkasından ilerledi. Bunu yapan kişi Kuzgun'du. Menekşe'yi yürüyemeyecek hale soktuğu için onu taşıyordu. Kuleden içeri girdikten sonra kuledeki diğer kadınlarda Kuzgun'a bakmaya cüret etmediler ve başlarını eğdiler. Efsane ise hiç sesini çıkartmadan Kuzgun'u takip ediyordu. Kuzgun'un Ejder'den daha iyi birisi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Kuzgun, Ejder'in gözü dönünce sevdiklerini bile yok edebileceğini söylemişti ve Efsane doğal olarak Kuzgun'un da aynı tipte biri olabileceğini düşünmüştü ancak Kuzgun öyle değildi. Az önce akla mantığa sığmayacak şeyler yapmış olmasına rağmen Efsane'ye zarar vermemişti. Hatta zarar görmemesi için onu korumuştu bile. Şu noktada kontrolün Kuzgun'da olması çok daha iyi olurdu. Kuzgun'un kriz geçirme ihtimali yoktu ve düşünceleri normaldi. Ejder gibi kendinden geçip birilerinin kanını içmek isteyecek birisi değildi. Yaptığı göz korkutmayı saymazsak gayet sakin ve düşünceli birisiydi. Kuzgun, kulenin en tepesine ulaşana kadar hiç durmadı. Durmadı çünkü Menekşe'nin oturduğu gösterişli koltuk en üst katta, sadece Menekşe'nin ve onun istediği kişilerin girebildiği özel bir odaydı. Kuzgun kapıya yaklaştığında kapı görünmez güç tarafından itilerek açıldı ve Kuzgun hiç beklemeden o gösterişli koltuğa oturdu. Bacak bacak üstüne attı ve çenesini sağ yumruğunun üstüne yerleştirdi. (Kuzgun)-Pekala. Sanırım artık istediğim şeye geçebiliriz. Ya da öncelikle... Kuzgun parmaklarını şıklattı ve Menekşe'nin titremeye devam eden bedeni bir anda duruldu. Görünmez güç Menekşe'yi yere indirdi ve Menekşe yavaşça ayağa kalktı. Hiçbir şey hissetmiyordu. Ne bir korku ne bir endişe ne de başka bir şey. (Menekşe)-Bana ne yaptın? (Kuzgun)-Duygu durumunu normalleştirdim o kadar. Büyütülecek bir şey değil. Aslında büyütülecek bir şeydi. Yaptığı şey dünya üzerinde başka kimsenin yapamayacağı bir şeydi. Dünya üzerinde yaşayan kimsenin yapamayacağı bir şeyi yalnızca parmak şıklatarak yapması aşırı absürttü. (Kuzgun)-Efsane. Otursana artık. Ne diye ayakta bekliyorsun ki? Efsane buna cevap vermedi ve yanındaki koltuğa oturdu. Eliza hala uyuyordu. (Kuzgun)-Pekala Menekşe. Senden istediğim şey çok basit. Üçümüz burada saklanacağız ve sizde bizi saklayacaksınız. Neden bunu yapacağınıza gelirsek de, çünkü ben öyle istiyorum ve reddetme şansınız yok. Efsane'ye bir fahişe gibi davranmanız yasak. Hepiniz ona ve Eliza'ya iyi davranacaksınız. Yanlış bir hareketinizde ise başınıza gelecek olan şeyi gördünüz. Umarım yeterince açıklayıcı olabilmişimdir. Kuzgun lafı fazla uzatmakla uğraşmadı ve isteğini kısaca dile getirdi. Ayrıca konuşmasını bitirirken işi tamamen garantiye almak için küçük bir tehditte bulunmayı da unutmadı. Burada kalmaları onları uzun bir süre boyunca rahat ettirecekti. Sonuçta Güzellik Kulesi oldukça zengin bir yapıydı. Kadınların sürekli genç ve dinç görünmeleri için yedikleri şeylerden kullandıkları temizlik malzemelerine kadar her şey özenle seçiliyordu. (Menekşe)-Peki bundan bizim çıkarımız ne olacak? (Kuzgun)-Güvenlik. (Menekşe)-Ha? Kendi güvenliğimizi sağlayamayacağımızı mı düşünüyorsun? (Kuzgun)-Hayır. Öyle bir şey düşünmüyorum. Yalnızca Soykıranlar ve BloodWife'ler arasında gerçekleşecek olan büyük savaşta yok olup gitmenizi önleyeceğim. O anda Efsane ve Menekşe donup kalmışlardı. Kuzgun'un ağzından çıkan şeyler mantıklı şeyler değildi. BloodWife Ailesi'nin Soykıranları yenmesinin imkanı yoktu. Sırf bu yüzden kayıp prensesi geri almak için Soykıranlara saldırmıyorlardı. Tabii kayıp prensesin, Efsane'nin kucağında uyuyan Eliza olduğunu kimse bilmiyordu. Daha doğrusu Menekşe ve kuledeki diğer kızlar bilmiyorlardı. Bilmeyeceklerdi de. (Efsane)-Bekle. Bu durumda BloodWife'lerin Soykıranlara saldıracak kadar güçlü olduğunu mu söylüyorsun? (Kuzgun)-Elbette. Diğer prenses Beatrix, nam-ı diğer Betty, düşündüğünüzden daha güçlü. Hatta belki de dünyadaki en güçlü 2. kişi. Kuzgun'un birincinin kim olduğunu söylemesine gerek yoktu. Az önceki olaydan sonra onun en güçlü kişi olduğunu anlamak zor değildi. (Kuzgun)-Ama merak etmeyin. Savaşa daha yaklaşık 1 ay var. Yani keyifle geçirebileceğimiz 1 ayımız var. Kuzgun son sözleriyle onları biraz rahatlatmıştı ancak hala endişeleri vardı. İki aile arasında çıkacak olan bir savaş yüzbinlerce kişinin ölümüyle sonuçlanırdı ve savaştan sonra toparlanmak hiçte kolay olmazdı. Menekşe kısa bir süreliğine bu düşüncelerini bir kenara bırakmaya karar verdi ve yavaşça Kuzgun'un dibine doğru yürüdü. Efsane'yi hiç umursamadı ve Kuzgun'un tam önünde diz çökerek bacağına sarıldı. Sonra da tek eliyle Kuzgun'un testislerini okşamaya başladı ve... (Menekşe)-Az önce size taşkınlık çıkartan bu minik kediyi cezalandırmayacak mısınız?
|
0% |