@aristokrat
|
Pride kendisine gelip etrafı incelemek için kafasını çevirdiğinde Betty hala baygın halde yerde uzanıyordu. (Pride)-Ne savaştı be. Tam gücü olmamasına rağmen beni ne hale soktu. Gerçekten çok güçlü. BigJaw'la ilgili ilk fikirleri bunlardı. Gerçekten de tam uyanmamış olan BigJaw kendisine denkti. Bu oldukça onur kırıcı bir şey olsa da sıkıntı yoktu. İşin ucunda bütün dünyaya hükmetmek yatıyordu. O yüzden de böyle bir şeyi kafaya takamazdı. (Pride)-Bloody'nin tam gücünün bundan çok daha fazla olduğunu düşünmek... Soykıranlar gerçekten çok şanslılar. Tek bir ejderha ile bütün dünyayı yönetiyorlar. Pride işin içinde şans olduğunu düşünüyor olsa da geçmişte yaşanan şeylerden bihaberdi. Soykıranların tamamının özel yeteneği olmayan ejderhalardan oluştuğunu ve bu ejderhaların zamanla ejderha formlarına nasıl geri döneceklerini unuttuklarından bihaberdi. O yüzden onları yalnızca gördüğü kadarıyla yargılayabiliyordu. (Betty)-Arghhh. Ne oldu bana ya? O sırada Betty kıvranarak gözlerini açtı. Tüm bedeni acıyla kavruluyordu. Ayrıca bilmediği bir yerdeydi. Etrafı bilmediği için hemen çevreye bakındı ve babasını görmesiyle birlikte rahatladı. (Pride)-İyi misin? (Betty)-İyi gibiyim. Ama, buranın neresi olduğunu ve buraya nasıl geldiğimizi bilmiyorum. Betty'nin hatırladığı son şey imparatorlukta olduklarıydı. İmparatorluğun her tarafını avucunun içi gibi biliyordu ve bu topraklar kesinlikle imparatorluğun içinde değildi. (Pride)-Yani hatırlamıyorsun ha? (Betty)-Bir şey mi oldu ki? *** Pride olanları ve yaptıkları dövüşü anlatırken Betty ağzı açık bir şekilde dinlemişti. Duyduğu şeyler ilk başta hikâye gibi geliyor olsa da oldukları yere bakınca ve babasının nasıl hırpalandığını görünce hepsi bir mantığa oturuyordu. Ama yine de duyduğu şeyler biraz fazla absürt gelmişti. Bu seviyede bir güç gerçekten inanılmazdı ve bu gücün daha da ilerisi vardı. Bu güç BigJaw'ın tüm gücü değildi. Betty bu seviyede bir gücü kontrol edebileceğinden emin değildi. Ama denemekten zarar gelmeyeceği için imparatorluğa döndüğünde BigJaw'ı kontrol etmeye çalışmaya başlayacaktı. (Betty)-Tüm bunları gerçekten yaptığımıza inanamıyorum. (Pride)-İlk başta bende inanamıyordum ama hepsi yaşandı. Gerçi, dünya çoktan düzelmiş. Bunun nasıl olduğu hakkında benim de bir fikrim yok. Pride'nin Kuzgun'dan haberi olmadığı için dünyanın nasıl düzeldiğine dair bir fikri yoktu. Belki BigJaw enerjisiyle yenileşmiştir diye düşünerek üstüne fazla düşmedi. (Pride)-Her neyse. Eve dönmemiz ve güzelce dinlenmemiz gerek. Sana 1 hafta dinlenme izni veriyorum. Pride Betty'ye bir hafta izin veriyordu ancak aslında izin verdiği kişi kendisiydi. Uzun zaman sonra bu kadar çok güç kullandığı için fazlasıyla yorgun bir haldeydi. Betty'ye belli etmemeye çalışıyor olsa da fazlasıyla bitik durumdaydı ve ayakta bile zor duruyordu. Ama şu noktada Betty'nin heyecanını bölüp endişelenmesini istemediği için bir şeyi yokmuş gibi davranıyordu. "Eve gitmek çok uzun sürecek gibi görünüyor. Hadi bakalım Pride. Biraz daha dayan." Titreyen bacaklarını tuttu ve eve kadar dayanmalarını umdu. *** (Grant)-Yani diyorsun ki bunlar işi fazlasıyla ileriye taşıdılar. Ee, seni yenebilirler mi ne diyorsun? (Bloody)-Beni yenmek mi? Hmph. Daha saçma bir şey duymamıştım. Grant'ın sorusunu karşın Bloody'nin sesi fazlasıyla kibirliydi ve kendinden emindi. Birkaç aptal dinozorun kendisini yenebilmesinin imkânı yoktu. Hele de mevcut yeteneği "Kan Manipülasyonu" iken. (Grant)-Hahahahaha! Eğlencemiz giderek daha fazla büyüyor Bloody. Yaşanacak olan her şey yalnızca eğlenmemizi sağlayacak. Grant'in içini dolduran kan dökme isteği bakışlarına net bir şekilde yansıyordu. Keskin bakışları korkutucu bir şekilde parlıyordu. Uzun zamandır antrenman için bile olsa savaşmamıştı ve birilerini öldürme isteği giderek daha da büyümüştü. Şimdi ise yakın zamanda bir savaş çıkacağını öğrendiği için biriken öldürme isteği ortaya çıkıyordu ve Grant'ın kişiliğini etkiliyordu. Grant normalde sakinliğini korumakta sorun yaşamayan birisiydi ve her türlü olay karşısında sakin kalabilirdi. Ancak işler birilerini öldürmeye geldiğinde Grant'ın kanı kaynıyor ve her bir hücresi "kan" diye haykırmaya başlıyordu. Kalp atışları hızlanıyor ve vücudu sonsuz bir zevkle canlanıyordu. (Bloody)-Aynen öyle. Onların parçalanmış suratlarını gördükten sonra bedenleriyle harika bir ziyafet çekeceğim. Bloody'de Grant'tan farklı sayılmazdı. Hatta o daha bile kötüydü. Yeteneği kan manipülasyonu olduğu için kan dökmek onun için daha zevkliydi. Farklı insanların kanlarını karıştırmak ve o kanı kullanarak başkalarını öldürmek en çok zevk aldığı şeydi. Kanı istediği gibi kullanabildiği için çok fazla potansiyele sahipti ve yapabileceği şeylerin neredeyse hiçbir sınırı yoktu. *** (Kuzgun)-Madem Grant ve Bloody bu kadar çok savaşmak istiyorlar, bende savaş başladıktan sonra araya girmek için biraz beklerim. Kuzgun, Güzellik Kulesi'nin tepesinde otururken kendi kendine bunları dile getirmişti. Bloody ve Grant'ı özel olarak izliyordu çünkü onlar, Soykıran İmparatorluğunun en önemli kozlarıydılar. Gerçi onlar savaşa katılmasa bile Betty saldırıya geçene dek BloodWife İmparatorluğu Soykıranlara kolay kolay zarar veremezdi. Soykıran İmparatorluğunda herkes aşırı derecede güçlüydü. Özellikle de Grant'ın çocukları bu konuda çok üst bir seviyedeydiler. (Kuzgun)-Yine de Grant'ın çocukları bu savaşta o kadarda aktif bir rol oynamayacaklar. Sonuçta Grant onlara izin vermeyecek. Durum böyle olacağı için de çocukların yeteneklerini görme ihtimalimiz olmayacak. Kuzgun biraz durdu ve kafasını çevirdi. (Kuzgun)-Siz okuyanlara bedava bilgi verdiğim için bir teşekkür etseniz oldukça hoşuma giderdi. Her neyse. Kuzgun'ın oturduğu yer bir anda değişti ve her şey kaybolarak geride sonsuz bir beyazlık bıraktı. Kuzgun bir anda hiçliğe giriş yapmıştı. (Kuzgun)-Ejder'in bedeninde olsam da akıl hala benim aklım. Ve benim Ejder'den daha düzgün birisi olduğumu düşünürsek bu benim için gayet normal bir şey olmalı. Kuzgun'un hemen karşısında kendisiyle yaklaşık olarak aynı boylarda bir erkek bedeni belirdi. Beden saçsız bir manken olarak görünürken yavaşça saçları çıkmaya başladı ve omuzlarına ulaşana kadar uzamaya devam etti. Yüzü bomboştu. Önce gözleri sonra da burnu ve ağzı belirdi. Saçları gümüş rengi alırken gözleri kırmızı rengi aldı ve soluk ten rengi düzelerek hayat bulmaya başladı. (Kuzgun)-Ejder'e oldukça benzedi ama önemli değil. Kuzgun'un yaptığı beden tip olarak Ejder'e yakındı ve onun kadar, hatta belki de ondan bile yakışıklıydı. Ejder'in bedeniyle aynı büyüklükteydi. Tırnakları da aynı şekilde siyahtı. (Kuzgun)-Bunu Ejder'in bedenindeyken yapmak istemiyorum o yüzden bana ait bir beden daha iyi olacaktır. Kuzgun'un önündeki beden hareketsiz bir şekilde dururken Kuzgun, daha doğrusu Ejder bayıldı ve Kuzgun'un yaptığı beden hareket etmeye başladı. Beden birkaç defa zıpladıktan sonra basit açma germe hareketleri yaptı ve... (Kuzgun)-Oh be. Bana ait bir bedenimin olmasını özlemişim gerçekten. Kendine bir beden yapan ve zihnini ona aktaran Kuzgun artık daha rahat hissediyordu. En azından artık hisleri, kendi hisleri olacaktı. (Kuzgun)-Sanırım bunu yapmanın vakti geldi. Kuzgun bir anda hiçlikten çıkıp Güzellik Kulesi'nin üstüne geri döndü. (Kuzgun)-Ejder bir süre orada uyuyadursun. Pekala. İşte başlıyoruz. Kuzgun kulenin içine ışınlandı. Sadece çatının hemen altına, yani Menekşe'nin odasına ışınlanmıştı. Odada yalnızca Efsane vardı pencereden dışarıyı izliyordu. Kendisini görünce şaşırmıştı. (Efsane)-Kuzgun? (Kuzgun)-Merak etme benim. Yalnızca kendi bedenime döndüm o kadar. (Efsane)-Kendi bedenine mi? (Kuzgun)-Orası birazcık karışık. O yüzden boş ver. Sadece ben olduğumu bil yeter. Efsane şaşkın bakışlarla kendisini izlerken Kuzgun yavaşça yürümeye başladı. Ağır adımları odanın içini sesle dolduruyordu. Bakışları Efsane'ye kilitlenmiş durumdaydı. (Efsane)-Kuzgun? Bir şey mi oldu? Kuzgun kendisine yaklaştıkça Efsane bir şeylerin farkına varıyor gibiydi. Kuzgun burnunun dibine kadar girip eliyle yanaklarını tuttuğunda Efsane her şeyi anlamıştı. (Kuzgun)-Senden bu şekilde, yararlanmak istememe kızmazsın umarım. Ve Kuzgun içinden geçenleri sakin bir şekilde dile getirmişti. Sonra da Efsane'yi kendisine çekerek onu dudaklarından öpmüştü. Efsane ise gözlerini kapatmış ve Kuzgun'a izin vermişti. Ancak Kuzgun kendisinden ayrıldığında utanarak bakışlarını kaçırmış ve kızaran yanaklarını göstermemeye çalışarak başını çevirmişti. (Efsane)-Kulede benden daha güzel kızlar var. Efsane'nin sesi titremişti. Kendisi de bunu istiyor gibi görünüyordu ancak yeterince güzel olduğunu düşünmüyordu. Kuzgun ise bundan emindi. (Kuzgun)-Onların ilgimi çekmediğini söylemiştim. Ben yalnızca seni istiyorum. Kuzgun bir kez daha Efsane'yi öpmeye yeltendi ancak Efsane ona izin vermedi. (Efsane)-Ya duyguların? (Kuzgun)-Seni seviyorum. Ve emin ol, bunlar benim duygularım. Ejder zaten başkasını seviyor. Ejder'den farklı birisi olarak, bende seni seviyorum. Kuzgun yeniden öpmeye yeltendi ancak bir kez daha engellendi. Efsane'nin gözünden tek damla yaş Kuzgun'un boştaki eline düştü. (Efsane)-Beni yarı yolda bırakmanı istemiyorum. Kuzgun gülümsedi ve... (Kuzgun)-Asla. Diyerek Efsane'yi dudaklarından öptü. Sonra da kalçalarından tuttu ve onu kucaklayarak duvara yasladı. Efsane hemen kollarını Kuzgun'un boynuna sardı. O pozisyondayken öpüşmeye devam ettiler. Ardından da Kuzgun Efsane'yi öpmeyi bıraktı ve doğruca yatağın üzerine yatırıp üstünü soymaya başladı. Ancak hisleri yenildi ve Efsane'yi tamamen soymayı bekleyemeden boynunu yalamaya başladı ve kulağına kadar yükseldi. Efsane kıpkırmızı olmuşken kulak memesi aniden Kuzgun tarafından ısırıldı ve Efsane hafifçe inledi. Sonra da Kuzgun tek eliyle Efsane'yi soyarken diğer eliyle de göğüslerini okşamaya başladı.
|
0% |