@aristokrat
|
Rose'nin sorusunun ardından birkaç saniyelik derin bir sessizlik oldu ve kimse o sessizliği bozacak bir girişimde bulunmadı çünkü hiçbirinin aklında en ufak bir fikir kırıntısı dahi yoktu. Hiçbiri uçamazken Griffin'lere nasıl meydan okuyacaklarını bilmiyorlardı. Gerçi uçabilseler bile inanılmaz derecede hızlı olmalılardı ki Griffin'lerin saldırılarından kaçabilsinler. Ancak Griffin'lerin saldırılarından kaçabilseler bile hiçbir şey bitmiyordu. Bir tane saldırıdan kaçınsalar hemen peşinden bir sürü saldırı daha gelecekti. Ve hiçbiri onca saldırıyı yiyipte sağ çıkamazdı. Ne de olsa onlar Ejder kadar dayanıklı değillerdi. O sırada Scarlet elini kaldırdı ve... (Scarlet)-Şeyyy...Dia hepimizi uçursa bir şekilde onlara karşı koyamaz mıyız? Mantıken Dia'nın hepsini uçurması olanaklar dahilinde bir şeydi. Dia hepsini havaya uçurur ve gerekli desteği sağlayarak Griffin'lerle savaşmalarını sağlardı. Hepsi birden saldırırsa bir Griffin'i devirebilirlerdi ve bunu arka arkaya hızlıca yaparlarsa bir sürü Griffin'i avlayabilirlerdi. Ancak burada tek bir sorun vardı, o da... (Dia)-Bunu yapmak isterdim ama az önce de dediğim gibi. Kendimi bile düzgünce uçuramazken hepimizi birden uçurmak çok zor hatta imkansız olur. Dia elbette ki herkesi uçurabilirdi ancak Griffin'lerden kaçınmalarını sağlayacak kadar hızlı manevralar yaptıramazdı. Yaptırmayı başarsa bile, -ki Dia için böyle bir şey şu anda imkansızdı- bunu kaç kez yapabilirdi ki? Sonuçta 300 bin Griffin vardı ve birkaç defa kaçınmayla hepsini öldüremezlerdi. (Rose)-Pekala. Bu fikir elendiğine göre başka fikri olan var mı? Ya da daha basit ama etkili bir fikri olan. Scarlet'in planı hızlıca elendikten sonra Rose yeniden bu soruyu sordu ve bir cevap beklemeye başladı. Aynı zamanda kendiside bir şeyler düşünüyordu. Aklına gelen birkaç plan vardı tabii ki ama bütün planlar Griffin'ler için yavaş kalıyordu. Onlara daha kesin bir şeyler lazımdı. Griffin'leri köşeye sıkıştırabilecekleri bir şeyler. Ancak bu düşünceye dayalı olacak bir planı hayata geçirmek için hepsinin en az Ejder kadar dayanıklı olmaları gerekiyordu çünkü bu halleriyle anında küle dönüşme ihtimalleri vardı. 1 ya da 2 Griffin onları öldürmezdi belki de ama aynı anda 10 kadar Griffin'e de dayanamayacakları kesin bir gerçekti. Düşün düşün düşün düşün ve düşün. 4'ü birden işe yarayacak bir plan düşünüyorlardı. Akıllarına gelen her türlü fikri değerlendiriyorlar, beyin süzgeçlerinden iyice geçiriyorlar ancak fikir olarak ortaya sunup sunmamalarından emin olamıyorlardı. Bu ezici yaratıkları yok etmek için ellerinden hiç bir şey gelmiyordu ve bu gidişle de hiç gelmeyecek gibi görünüyorlardı. Onları küçümseyen bu kibirli varlıklar onlara saldırmıyorlardı bile. Sadece yukarıda bekleyip onları izliyorlardı. Bu lanet olasıca durum da hepsini sonuna kadar rahatsız ediyordu. (Sayk)-Bize yukarıdan bakmaları o kadar sinirlerimi zorluyor ki!!! Hayatım boyunca hiç bu kadar aşağılanmamıştım ben! Sayk en sonunda dayanamadı ve dişlerini sıkarak hissettiği öfkeyi dışa vurmaya başladı. (Sayk)-Hepsini hepsini ama hepsini kılıcıma yem etmek istiyorum! O lanet bedenlerini kılıcımla beraber delip geçerek acı çekişlerini izlemek istiyorum! Bize tepeden bakan o değersiz gözlerini oyarak parçalamak istiyorum. (Kyriel)-Bayağı gaza gelmiş ha? Ne dersin? Sayk, Griffin'ler yüzünden öfke krizi geçirirken Kyriel yavaşça Ejder'in yanına inmiş ve Ejder'in parçaladığı taşlardan birinin üstüne oturarak sırtını Ejder'e dayamış ve bacak bacak üstüne atmıştı. Tabii kanatlarını geri çekmeyi de unutmamıştı. (Ejder)-Gaza gelmesi bir işe yaramaz. Gerekli güç ve yetenekten yoksun. Ejder sakince Kyriel'e bu cevabı vermişti. Sesindeki soğukluk net bir şekilde hissediliyordu. Sayk zayıf olabilirdi ama aslında inanılmaz bir potansiyeli vardı. Hatta dünyada yaşayan en iyi kılıç ustası olacak kadar potansiyeli vardı. Ancak bilinen kılıç ustalarının hepsi yaşlı olduğu için Sayk'ı eğiterek inanılmaz seviyelere getirebilecek kimse yoktu. Doğal olarakta Sayk kendi başına bu seviyeden daha yukarıya çıkamamıştı. (Kyriel)-Gerçekten çok soğuksun Ejder. (Ejder)-Sahte duygulardan iyidir. Asla gerçek düşüncelerini dile getirmeyen işe yaramaz bir insan değilim ben. Ejder insanları her zaman işe yaramaz iğrenç varlıklar olarak görmüştü ve hep onlardan nefret etmişti. Doğal olarak kendisinden de nefret ediyordu. Sevgi ve benzeri hisleri sevmezdi ve onları hissetmek istemezdi. Şu anda zarar görmesini istemediği tek kişi Rose'ydi. Rose'ye fazlasıyla değer veriyordu. Ama sevdiği pek söylenemezdi. Sevmek ve değer vermek farklı şeylerdi sonuçta ve her zamanda öyle kalacaktı. (Kyriel)-Ejder, neden insanlardan bu kadar nefret ediyorsun? Kyriel, Ejder'in zihnini okuyabildiği kadarıyla bu sonuca ulaşmış bir cevap alabilmek umuduyla bu soruyu sormuştu. Aslında Ejder'in bu soruyu geçiştirmesini bekliyordu. Hatta hiç cevap vermeyip susmayı tercih edeceğini düşünüyordu. Ancak beklediği gibi olmadı ve Ejder derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. (Ejder)-İnsanlar, gerçek düşüncelerini ve hislerini asla dile getirmeyen, her canları yandığında bu acıyı dışa vurmayıp içlerinde tutan acınası canlılar. Bir insanın gerçek düşüncesini asla bilemezsin. Sanırım bu senin için geçerli değil. Ejder, insanlardan nefret etme nedenini kısaca açıklarken son cümlesinde de Kyriel'in akıl okuma yeteneğine değinmişti. (Kyriel)-Ne yetenek ama değil mi? Akıl okuyabiliyorum ama buradan dışarı çıkamıyorum. Kyriel kendi kendine mırıldanırken Ejder yeniden nefes aldı ve bir kez daha komuşmaya başladı. (Ejder)-Yaşadıkları acıyı içlerinde tutarak güçlü olduğunu düşünen insanlar aslında en zayıf insanlardır. Seni güçlü kılan şey susman değil haykırmandır. Yaşadıkları acılar karşısında susan ve ağlamayan insanlar zayıftırlar. İçindekileri haykırabilmek ve ağlayabilmek cesaret ister. Bu yüzden susmayan insanlar güçlüdür. Ağlayan insanlar masumdur ama güçlüdürler. Hemde herkesten daha güçlüdürler. (Kyriel)-Daha önceleri deli olduğunu söylemiştin değil mi? Kyriel, Ejder'in bu sözlerini büyük bir istekle dinlemişti ve aniden bu soruyu sormuştu. Bu soru Ejder'i şaşırtmıştı ama Ejder belli etmemişti. (Ejder)-Evet. Söyledim. (Kyriel)-Sen deli falan değilsin Ejder. (Ejder)-Hah. Bunu sana söyleten ne peki? (Kyriel)-Sözlerin. (Ejder)-Sözlerim mi? (Kyriel)-Evet sözlerin. Sen nazik bir insansın Ejder. Reddedecek olsan bile öylesin. (Ejder)-Nazik dediğin insanın neler yaptığını bilsen kesinlikle böyle düşünmezdin. Ejder'in sesi bunları söylerken daha da soğuklaşmıştı. (Kyriel)-Rose. Yanında kalan son kişi değil mi? (Ejder)-Öyle. Ama bunun konumuzla ne alakası var? (Kyriel)-Eğer ki Rose...ölseydi ne yapardın? Bunu duyan Ejder'in gözleri bir anda açıldı. (Kyriel)-Gördün mü? Onun zarar görmesini istemediğin ne kadar belli. (Ejder)-Ne yapmamı bekliyorsun ki? (Kyriel)-Aslında, böyle düşünmekte haklısın. Ailenden geriye kalan tek kişinin gitmesini elbette ki istemezsin. Tabii ki istemezdi. Kim böyle bir şey isterdi ki? Ne tür bir yaratık böyle bir şeyi isteyebilirdi? (Kyriel)-Onlar köpek balıklarıyla uğraşırken Rose'ye nasıl gözlerle baktığını gördüm. Onun için endişeleniyordun. Her ne kadar bunun tam tersi şekilde davranıyor olsanda. (Ejder)-Nasıl düşündüğün ya da ne düşündüğün önemli değil. Değer verdiğim insanları korumak için her şeyi yapabilirim. Ama öncelikli amacım bütün tanrıları yok etmek. Ejder'in gözleri aniden öfkeyle parlamaya başladı. (Ejder)-Hepsini yok edecek kadar güçlü olmak istiyorum. O zaman belki buna bir son verebilirim. (Kyriel)-Pekala. Daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Ne istersen onu yapmakta özgürsün. Sadece, imkansızı hedeflediğini bil yeter. Kyriel oturduğu yerden kalktı ve kanatlarını açarak yükselmeye başladı. (Ejder)-İmkansızlık dediğiniz sınır insanlar içindir. Ama ben bir insan değilim. Kyriel yükselirken Ejder'in son sözleri bunlar olmuştu. Kyriel bu sözleri tabii ki de duymuştu. *** Sayk'ın öfke dolu haykırışının ardından herkesin odağı biraz daha artmıştı ve işe yarar bir fikir bulmak için daha hızlı düşünmeye başladılar. Rose derin bir nefes alarak etrafa bakınmaya başladı ve o sırada Ejder'in arkasında oturan Kyriel'i gördü. "Ne konuşuyorlar acaba? Hayır hayır. Şimdi bunu düşünmenin sırası değil. Daha önemli bir problemimiz var." Rose hızla düşüncelerini sıfırlayıp yeniden işe yarar bir plan düşünme sürecine girmişti. Bakışlarını gökyüzüne çevirdi. "Griffin'ler. Sayıları 300 bin. Gövdeleri ve kuyrukları aslan, kanat, kafa ve ayakları kartal şeklinde. Yüzde 60 kartal, yüzde 40 aslan karışımı tehlikeli bir varlık. Aslanlar, ormanın kralı olan çok güçlü canlılar. Kartallar, göklerin kralı olan bir yırtıcı. Bütün kuşlar yağmurdan kaçarken onlar bulutların üstüne çıkarlar. Bu yüzden göklerin kralı onlard...1 dakika. Yağmur. Bütün kuşlar yağmurdan kaçar çünkü yağmur altında uçamazlar. Buldum! (Rose)-Buldum! Rose'nin bir anda bağırmasıyla beraber herkesin düşünce transı bozuldu ve hepsi birden aniden gerçek dünyaya döndüler. (Dia)-Ne buldun Rose? Dia merak ve umut taşıyan gözlerle bu soruyu sordu. Rose ise tamamen kendinden emin bir tavırla birlikte gözleri parlayarak Dia'nın sorusunu cevapladı. (Rose)-Griffin'leri nasıl yeneceğimizi buldum!
|
0% |