@aristokrat
|
(Kuzgun)-Vay be. Bir daha dünya dışına taşınan bir savaş göreceğimi düşünmezdim. Malum, bütün tanrılar ölünce onların seviyesinde kimse kalmadı. Gerçi şu an biraz farklı bir durumdayız ama olsun. Kuzgun Efsane'yi yatakta bırakmış ve pencerenin önüne gelmişti. Heyecan duygusunu kaybedeli uzun zaman olduğu için Pride ve Grant arasındaki savaşın uzaya taşınması ilgisini çekmişti. Ejder'in yaptığı her şeyi bildiği için bu durum bile onu heyecanlandırmamıştı. Yalnızca ilgisini çekmişti. Savaşın uzaya taşınması beklediği bir durum değildi. O, Pride ve Grant bir süre savaştıktan sonra Betty olaya dahil olur ve kendisi de o zaman devreye girer diye düşünmüştü ancak işler biraz ileri gitmiş ve Grant yoldan çıkmıştı. Kan dökmek için yaşayan bir aileden gelen ve yıllardır kan dökmeyen Grant için bu durum bulunmaz bir nimetti ve şu anda eğlenmekten başka bir şey düşünemiyordu. (Kuzgun)-Ona da hak veriyorum tabii. Ne de olsa Ejder gibi dövüş sapığı olan birinin bedeninde takılıyorum. Her ne kadar Ejder'in arzuları bunlardan çok daha absürt olsa da, sonuçta hepimiz Soykıran'ız. Damarlarımızda kan yerine savaşma arzusu akıyor. (Efsane)-Sence Pride gerçekten babamı yenebilir mi? (Kuzgun)-Bilmem. Yani, biliyorum ama okuyuculara spoiler vermek istemiyorum. Hangisi kazanmak konusunda daha takıntılıysa kazanan kişi o olacaktır. (Efsane)-Okuyucu? (Kuzgun)-Onu boş ver. İlgilenmek gereken bir şey değil o. "Başka birisi tarafından ele alınan bir karakter olduğunu ve insanların bu yaşananları okuduğunu bilmesine gerek yok. İşine yaramayacak bir bilgi ne de olsa." Kuzgun Efsane'yi derin düşüncelere boğmamak için bunu anlatmayı reddetti ve bakışlarını gökyüzüne çevirdi. (Kuzgun)-Ama şimdilik Pride önde gibi duruyor. *** Pride'nin dövüş teknikleri Grant'a üstün geliyor gibi görünüyordu ve ara vermeden saldırıyordu. Grant ise savunma yaparak Pride'nin tekniklerini ölçüyordu. Savunma yapmayı kendisi seçmişti. Pride'nin tüm gücünü ölçmek istiyordu. Ama çok zorda kalırsa karşılık vermeye başlardı. Pride'nin yumrukları ve tekmeleri bir dövüş sanatçısının hareketlerinden çok uzaktı ancak absürt gücü bu açıklığı kapatıyordu. Yani teknik bilmese bile rakibini paramparça edebilecek düzeydeydi. Ayın büyük bir kısmı un ufak olmuştu. Parçalara ayrılan aydan geriye yalnızca 3 parça kalmıştı ve o parçalarda fazla dayanmayacak gibi görünüyordu. Zaten mevcut durumda Pride bunu dert edecek bir pozisyonda değildi. Grant'ı öldürene kadar durmayacaktı. Gerekirse bütün güneş sistemini yok etmeye hazırdı. Bunu yapacak kadar gücü olup olmadığı meçhuldü ancak gerekirse o kadar ileriye gitmeye hazırdı. Pride yumruklarını art arda sıralarken aniden duraksadı ve sağ yumruğunu daha fazla sıktı. Sadece 1 saniyelik bir duraksama olmuş olsa da Grant bunu fark etmiş ve hemen zıplamıştı. Zıplamıştı çünkü gelen yumruğun öncekilerden daha güçlü olduğunu sezmişti. O 1 saniyelik duraksama ona bu sezgiyi aşılamıştı. Ve Grant o yumruktan kaçınmakta haklıydı. Yumruk ayın yüzeyine çarpar çarpmaz üzerinde durdukları parça yok olmuş ve geriye iki parça kalmıştı. (Grant)-Sanırım biraz daha ciddileşme zamanı geldi. Şu anda Grant bir parçanın üzerinde, Pride'de diğer parçanın üzerinde duruyordu. Ve atıldılar. Ayakları altındaki parçalar dağıldı ve ay tamamen yok olmuş oldu. İkilinin yumrukları uzay boşluğunda çarpıştığı an büyük bir sallantı oldu ve uzayı büker gibi oldular. Ancak bükmeyi başaramadılar. Bu çarpışmayı takip eden diğer çarpışma ise güneş sistemini bir oyuncak gibi sallamıştı. *** (Kuzgun)-Şey, sanırım zaman kavramını birazcık bozmuş bulundum. Daha doğrusu Ejder bozmuş bulundu. Olmaları gerekenden daha fazla güce sahipler. (Efsane)-Bu iyi mi yoksa kötü mü? (Kuzgun)-İkisi de. Zamanı bozmak o kadar da güzel bir şey değil. Ejder zamandan bağımsız olduğu için o etkilenmiyor ama sen ve senin gibiler. Yani varoluşta bulunan her bir canlı bu değişimlerden etkileniyor. Mesela bir Soykıran olmana rağmen savaşmayı sevmemen gibi. Bu da gerçekleşen değişimlerden biri. Kuzgun basit bir açıklamayla durumu geçiştirmişti. Normal şartlar altında en fazla aya zarar verebilecek seviyede olması gereken kişiler şu anda bütün güneş sistemini sarsacak güce sahiptiler. Ama bu o kadar da büyük bir sorun değildi. Sadece işleri daha eğlenceli hale getiriyordu. (Kuzgun)-Ama çokta umurumda olduğu söylenemez. Savaşmayı sev ya da sevme benim için önemli değil. Kuzgun gökyüzüne bakmaya devam ederken bu sözleri dile getirmişti. Efsane'yi gerçekten seviyordu. Ama Ejder uyandırdıktan sonra ortadan kaybolması gerekiyordu. Ejder'in aklı yerine geldikten sonra Kuzgun tekrar ortaya çıkamazdı. Belki de Ejder'den bir beden isterdi. Geçici süreli olmayan, gerçek bir beden. *** Bütün güneş sistemi sallandıktan sonra gezegenlerin yörüngeleri ister istemez kaymıştı ve bazılarının yapıları bozulmuştu. Koca gaz bulutu olan Jüpiter artık sadece halkalarından ibaretti. Satürn ise halkalarını kaybetmişti. Bu sallantının ardından Grant bir tekme savurmuş ve Pride'yi güneşe kadar uçurmuştu. Pride güneşe çarptıktan sonra durmamış ve güneşi delip geçerek savrulmaya devam etmişti. Grant ise uçarak onun peşinden gitmişti. Pride'nin açtığı delikten geçmiş ve güneşin çekirdeğinden bir parça kopartmıştı. Kopardığı parçanın içindeki tüm enerjiyi uçarken özümsemiş ve yapacağı saldırı için kullanmaya hazırlanmıştı. Kollarını kaldırmış ve elleri arasında sarı renkte bir ışı belirmişti. Ardından da Grant bağırdı. (Grant)-Eriyen Güneş Ejderhası: Parlak Çekirdek!!! Diye haykırmış ve kollarını sert bir şekilde indirmişti. Işık bir anda kör edici bir şekilde parlamış ve devasa bir ejderha şekli alarak Pride'ye doğru ilerlemeye başlamıştı. Ejderha aydan daha büyük bir hale gelmişti ve sarı, turuncu, kırmızı renklerini barındırıyordu. Hızla hareket ederek Pride'ye yetişti ve ağzını açarak Pride'ye ısırdı. Sonra da giderek daha fazla parlamaya başladı. Parladı parladı ve parladı. En sonunda ise bütün galaksiyi sallayacak kadar inanılmaz bir enerji salınımı gerçekleştirerek patladı ve galaksinin tamamını, o aşılmaz karanlığı aydınlattı. *** Yorgun bir şekilde süzülmeye devam ediyordu. Gözü Pride'yi görmüyordu. Ama onu hala hissedebiliyordu. Az önceki saldırıdan sonra hala hayattaydı. Ölmemişti. Ama hareket edip etmediğini bilemiyordu. (Grant)-Tch! Aynı saldırıdan bir tane daha yapamam. (??)-Ama ben yapabilirim. Grant bir anda arkasından gelen sesle birlikte irkildi ve kafasını çevirdi. Pride vücudunun yarısı yok olmuş bir şekilde arkasında duruyordu. (Pride)-Hehehehe. Bu beklediğimden daha fazla acıttı. Ama ben kazandım. Dedi ve göğsünün tam ortasında kahverengi bir yıldız yanmaya başladı. Yıldız Pride'nin vücudundan ayrıldı ve Grant'ın göğsüne yapıştı. Parlamaya başladı ve Grant'ın yaptığı saldırıdan çok daha güçlü bir enerji salınımı gerçekleşti. Bu sıcak enerji salınımı önüne çıkan her şeyi eritti ve galaksiyi, içindeki herkes ve her şeyle birlikte tarihe gömdü. Samanyolu galaksisi artık yoktu. Pride tüm gücünü ve hayatını ortaya koyarak Grant'ı yenmişti ancak artık yönetebileceği bir dünya yoktu. Yaptığı saldırıyla birlikte galaksiyi yok etmişti. (Pride)-Hehehehe!!! Kazandım! Kazandım işte! Ben kazandım! En güçlü benim! Yalnızca ben! Başka kimse değil! Hiç kimse değil! Pride delirmişçesine sevinç naraları atarken aniden durdu ve sevinçli yüz ifadesi yerini korku bir ifadeye bıraktı. Vücudu bir anda titredi ve kusmak istedi. Bir an sonra ise öfkeli bir ejderha kükremesi duyuldu. Pride'nin vücudu cam gibi dağıldı ve aynı anda, tam önünde, bir çift gümüş göz gördü. (Pride)-Sen Grant değils... *** Her şey bir anda normale döndü ve savaşın yaşandığı bölgeye geri dönüldü. Pride hala sapasağlamdı. Ancak birkaç değişiklik vardı. Tuhaf bir şekilde askerler etrafta değildi. Orada olanlar sadece Pride, Betty, Hunter, Victor, Grant, Slam, Hammer, Efsane, Menekşe, Güzellik Kulesi'ndeki diğer kızlar ve Kan Ejderhası Bloody'ydi. Ve birde iki tarafın arasında duran, gümüşi bir auraya sahip ve sadece durmasıyla bile gerçekliği çarpıtan, kendi etrafını bozan birisi vardı. Efsane ve Bloody hariç hiçbiri bu kişinin kim olduğunu bilmiyordu. Bu kişi uzun boylu ve zayıftı. Gümüş saçları ve kızıl gözleri vardı. Ayakları karanlık bir aurayla çevriliydi ancak vücudunun geri kalanı gümüşi bir auraya sahipti. Kolları dirseklerine kadar karanlıkla kaplıydı ve azı dişleri uzundu. Damarları patlayacak gibi şişmişti. (Bloody)-Efendim! (Efsane)-Ejder! Bloody ve Efsane haykırdıktan sonra gümüş saçlı bu çocuk hiçbir şey söylemeden yükselmeye başladı. Yükselirken de aynı anda hem değişmeye hem de konuşmaya başladı. Kollarının karanlığı yavaşça azalmaya başladı ve tırnaklarına kadar indi. (Ejder)-relziS, nuşulorav ne nütsü alyısılnac kacaşınat radak ulruno karalo zinidliçes. Şişik damarları inmeye başladı ve dişleri normale döndü. (Ejder)-relecüY isecüY ahredjE nuzunurotarapmİ ednünö zid nüköç ev uno nıyalmales. Gözleri kızıl rengi terk etti ve parlak gümüş rengine geri döndü. Gümüş ve karanlık auraları birbirine karışarak yok oldu. (Ejder)-neB, redjE narıkyoS. nuşularoV ne ilekilhet ığılrav ev kaltuM maşaY umroF karalo emidnek midleg ev nizinpeh ineb ınısamınat muroyitsi. Herkes bu yaşananları izlerken hiçbir şey anlamadan, tamamen kendi istekleri dışında gelişen bir şekilde diz çökmeye başladılar ve başlarını eğerek tüm Varoluşun en tehlikeli varlığı olan, Mutlak Yaşam Formu... ... Ejder Soykıran'ı... ... selamladılar.
|
0% |