Yeni Üyelik
203.
Bölüm

Bölüm-202 Gümüş Gözlü Canavar

@aristokrat

Ejder gökyüzünde süzülürken herkes diz çökmüş bir şekilde onu izliyordu. Havada süzülen bu canavarın ne kadar güçlü olduğunu bilen yalnızca iki kişi vardı. Tam gücünden emin olmasa da en güçlü olduğunu bilen Bloody ve tüm gücünü daha önce görmüş olan Efsane.

(Bloody)-Ahh, Yüce Efendim. Sonunda kendinizi gösterdiniz.

Bloody ağlamaya yakın bir ifadeyle efendisine bakıyordu.

(Grant)-Efendi? Gerçek miymiş lan o?

Grant Bloody'yle yaptığı bazı konuşmaları hatırladı ve Bloody'nin efendisine inanmak istemedi. Ama şu anda gözleri önünde duran ve gerçekliği bozan, sanki bu dünyaya ait değilmiş gibi, fotokopi çektirilmiş bir resmin üzerine sonradan çizilmiş gibi görünen bu varlık gerçekti.

Kanlı canlı bir şekilde havada süzülüyordu.

(Ejder)-Ge-he!

Ejder kikirdedi.

(Ejder)-Hatırlıyorum! Her şeyi hatırlıyorum!

Ejder suratındaki o korkunç gülümsemesiyle etrafa bakınıyordu. Her şeyi hatırlıyorum derken gerçekten her şeyi hatırlıyordu. Usta Shin tarafından zihnine yerleştirilmiş ve 5 yaşında yaşadığı şeylerin bazılarını kapalı tutan mühür de parçalanmıştı. Yani Ejder artık her şeyi hatırlıyordu.

Ejder'in hatıralarında olan şeyler ailesinin ve abisinin ölümleriydi. Onların nasıl öldüğünü bilmiyordu. Daha doğrusu hatırlamıyordu. Tabii ailesi öldükten sonra yaptığı bazı şeyleri de hatırlamıyordu. Şu ana kadar.

(Betty)-Ee, bölüyorum ama... burada bir savaşın ortasındaydık, anlarsın ya.

Ejder göz ucuyla kendisiyle konuşan düşük seviyeli canlı parçasına baktı ve göz bebekleri inceldi. Suratındaki gülümseme biraz daha büyüdü ve...

(Ejder)-Beatrix Lily BloodWife. Aklında ne piçlikler var senin öyle.

Betty bir an için Ejder'in sözleri yüzünden gülümsedi ancak hızlıca tatlı ifadesine geri döndü. Planlarının ortaya çıkmasını istemiyordu.

(Ejder)-Ama...

Ejder'in ifadesi aniden ciddileşti ve Betty havaya yükselmeye başladı.

(Ejder)-... sana konuşma hakkı tanıdığımı hatırlamıyorum.

Yükselen Betty'nin kolları ve bacakları görünmez bir güç tarafından çekilmeye başlandı ve çarmıha gerilmiş gibi durmaya başladı. Göz bebekleri ve dudakları iplik benzeri kırmızı yapılarla dikilmeye başlandı. El ve ayak tırnakları teker teker söküldü. Kol ve bacakları ters dönmeye başladı ve birkaç turdan sonra koptular.

En sonunda da kafası yerinden çıktı ve yere düştü. Betty ses bile çıkartamamıştı. Diğerleri de öyle. Sanki bilinmeyen bir sebepten ötürü konuşmayı unutmuşlardı.

Derken Betty aniden az önceki yerinde belirdi. Hiçbir şeyi yoktu ve öylece oturuyordu. Herkes aptallık dolu bakışlarla neler olduğunu anlamlandırmaya çalışırken Efsane, Kuzgun'un dediklerini hatırladı. Ejder'in ne kadar dengesiz ve psikopat birisi olduğunu söylemişti ona. Ve bu durum o sözleri birebir doğruluyordu.

Az önce, sadece konuştuğu için birisini öldürmüştü. Hem de iğrenç ve korkutucu bir şekilde.

Ejder aniden Efsane'nin önünde belirdi ve nefesini hissedebileceği kadar yakınına girdi.

(Ejder)-Heee. Demek Kuzgun sana oldukça fazla şey anlattı.

Efsane endişeyle geri çekildi ve Ejder'in ne yapacağını beklemeye başladı. Ama işler düşündüğü gibi ilerlemedi. Kendisi geri çekilince Ejder'de geri çekildi ve sakin bir tonda konuştu.

(Ejder)-Onu suçlayamam gerçi. Seni korumak istediği için önden uyarıyordu.

Ejder Kuzgun'un yaptıklarını boş verdi ve yeniden Betty'ye döndü.

(Ejder)-Seni öldürdüğüm için üzgün olduğumu söylerdim ama inan bana zerre kadar kötü hissetmiyorum. Ayrıca, küçük bir kız için fazla komplike planlara sahipsin. Gerçi benim kadar değilsin ama olsun. En azından bir amacın var. Gerçi bundan 5000 yıl sonra bile Soykıranlar hala en güçlü aile ama olsun. Denemekten zarar gelmez.

(Betty)-5000 yıl?

Betty Ejder'in sözlerinden sonra ister istemez şaşırmıştı ve konuşmasına engel olamamıştı. Ancak bu kez hemen endişeye kapılmış ve elleriyle ağzını kapatmıştı. Boşluğuna geldiği için konuşmuştu.

(Ejder)-Evet. Kendimi yanlışlıkla bu zamana, yani 5000 yıl önceye gönderdim. Kısacası Efsane ve Grant benim atalarım oluyor. Yani, normal şartlar altında öyle olması gerekiyor. Ama Ejderha İmparator olarak zamanın başlangıcından çok kısa bir süre sonra Ultimaximus tarafından güçlerim verildiği için hepinizden daha yaşlı oluyorum.

-Gelecekte doğacak olan ve tanrılara kafa tutacak bir canlının ruhunda belirip her şeyimi o canlıya vereceğim.

Ejder, Ultimaximus'un söylediği bu sözleri hatırladı. Bu durum yüzünden kendisi neredeyse zamanla aynı yaştaydı.

(Betty)-Bekle bekle. Çok hızlı gidiyorsun. Ultimaximus dediğin şey yalnızca bir efsaneden ibaret. Tıpkı Ultima ve Saligia gibi.

Betty bunları her zaman hikayelerde duymuştu ve hepsinin birer efsane olduğunu düşünüyordu. Çünkü geçmişten bu yana hiç böyle bir olay yaşanmamıştı. Her şeyi birbirine katacak güçlü birisi asla ortaya çıkmamıştı.

(Ejder)-Çıkmadı çünkü tanrılar hepsini öldürdü. Gerçi tanrıların hepsini varoluştan sildiğim için geçmişte yaşıyor olsanız bile "tanrı" kavramına sahip değilsiniz. Şey, sizi bir dertten kurtardığım için rica ederim. Teşekküre gerek yok.

(Efsane)-Bekle.

Efsane aklına takılan bir şey yüzünden araya girme ihtiyacı hissetti.

(Efsane)-Hepsinin tanrı denen canlılar tarafından yok edilmesi biraz mantıksız değil mi? Sonuçta onlarda da senin gibi Ultima'ya sahiptiler.

Kafasına takılan şey buydu ve bu soru oldukça mantıklıydı. Ultima'nın ne kadar güçlü olduğunu biliyordu. Yani, madem o kadar gücü vardı nasıl başka canlılar tarafından öldürüldü ki? Efsane bunu merak ediyordu.

(Ejder)-Hayır. Onlar Ultima'ya sahip değildiler. Biliyorsun ki Ultima 7 ejderhadan oluşuyor. Onlar sadece 1 ya da 2 ejderhaya sahip olabilmişlerdi. Ve o ejderhaların mühürlerini kıramadılar. Ben hepsine sahibim. Ve hepsinin mühürleri kırılmış durumda. Ayrıca ben bir noktada özel bir durumda sayılırım.

Ejder kısa bir açıklama yapmıştı. Olan gerçekten de buydu. 7 Efsanevi Ejderha'nın daha önceki sahipleri en fazla 2 ejderhaya sahip olmuşlardı ve o ejderhaların mühürlerini kıramamışlardı. O yüzden de zamanında tanrılara karşı koyamamışlardı. Ki mühürleri kırmayı başarsalar bile vücutları o seviyedeki güçlere dayanamazdı.

Yani her türlü ölmüş olacaklardı.

(Ejder)-Özel durumum ise şu; Geldiğim zamanda, yani 5000 yıl sonrasında yaşayan tek ejderha benim. Ve evet. Bunu da öğrendim. Babamın dediği gibi çeyrek ejderha değilmişim. Ben safkan bir ejderhayım. Yaşayan tek ejderha ben olduğum için de Ejderha Cenneti'nin sahip olduğu tüm enerji benim bedenime akıyordu.

Ejderha Cenneti basitçe açıklamak gerekirse ölen ejderhaların gittiği yerdi. Yani öyle pek bir ayrıcalığı yoktu. Sadece Ultima bir ejderha olduğu için böyle bir yer yapmak istemişti ve Gaia'nın buradan haberi yoktu.

İlk başta Ejderha Cenneti'nde herhangi bir enerji akışı yoktu ancak ölen ejderhaların ruhları çok güçlü olduğu için Ejderha Cennetini beslediler. Ejder ise haberi bile olmadan o enerjiyi emmeye başlamıştı.

Yani Ejder Soykıran en başından beri yaşayan en güçlü canlıydı. Sadece bu potansiyelini fark etmesi gerekiyordu.

(Ejder)-Yani Ultima veya Ultimaximus olmasaydı bile bütün tanrıları silecek kadar fazla gücüm olurdu.

(Efsane)-Artık kafam kaldırmıyor.

(Ejder)-O yüzden hiç uğraşma ve düşünmeyi bırak. Ben sizlerin anlayabileceği bir "şey" değilim.

Ejder basitçe hiç düşünmemesi gerektiğini söyledi ve Efsane'den uzaklaştı.

(Ejder)-Her neyse. Şu anlık siz aptallarla daha fazla konuşarak nefesimi boşa harcamak istemiyorum. 3 gün sonra Soykıran İmparatorluğunda buluşalım.

Ejder adi bir gülümseme takındı ve Pride'ye bakarak...

(Ejder)-Elizabeth'te orada olacak.

***

-Ejderha Cenneti-

Ejderha Cenneti'de cennetten farksızdı ve göz alıcı bir beyazlığa sahipti. Sadece etrafda ruhlar yerine farklı boyut ve renklere sahip gerçek ejderhalar dolanıyordu.

(Kaplan)-Oğlumuzun buralara kadar gelebileceğini gerçekten hiç hayal etmezdim. Sen ne düşünüyorsun hayatım?

Turuncu renkteki bir ejderha yanında duran dişi ejderhaya seslendi.

(Alberta)-Ben buralara kadar gelmesine sevinsem mi yoksa üzülsem mi bilemiyorum hayatım. Yani, çocuğum acı çekerken yalnızca izlemekle yetinebildim. Çocuğum büyürken ona destek olamadım, o yüzden onunla ilgili hayal kurma hakkım var mı bilmiyorum.

Bu iki kişi Ejder'in anne ve babasıydı. Kaplan sakindi ancak Alberta ağlamaklıydı. Çocuğu acı içinde kıvranırken oturup hiçbir şey yapamamak her zaman canını yakmıştı ve bu histen kurtulamıyordu. Ne yapacağını ya da ne diyeceğini bilmiyordu.

(Kaplan)-Yapma ama hayatım. Eminim Ejder bizim için kötü düşünmüyordur.

Kaplan elinden geldiğince karısını sakinleştirmeye çalışıyordu. Kendisi de aynı hislere sahipti ancak bunu göstererek karısını daha fazla üzmek istemiyordu.

(Alberta)-Öyle mi diyorsun?

(Kaplan)-Elbette. Ejder iyi bir çocuk. Yani, umarım içinde iyi bir tarafı kalmıştır.

Kaplan Ejder'in iyi bir çocuk olduğunu düşündü ancak hemen vazgeçti. Yaptığı onca şeyden sonra Ejder'in iyi olmasına imkan yoktu. Sadece içinde bir yerde ailesini seven küçücük bir parça olduğuna inanmak istiyordu.

(Kaplan)-Ayrıca, çok fazla olmasa da Ejder'e belli bir oranda yardımı dokunan biri var değil mi? Küçük kardeşim, yani amcası, Ejder'e az da olsa yardımcı oldu.

Kaplan kafasını çevirdi ve arkasında duran, insan formundaki ejderhaya baktı.

(Kaplan)-Öyle değil mi BioDrago?

 

Loading...
0%