Yeni Üyelik
233.
Bölüm

Bölüm-230 Zeus'un Dileği

@aristokrat

Ejder ve Rose evlerine doğru yürürken çok fazla bir şey konuşmamışlardı. Ama Ejder'in aklını kurcalayan bir şeyler mevcuttu. Bu duruma bir türlü anlam veremiyordu.

"Ruhu bir dinozora ait olmasına rağmen aurası fazla temiz. Garip. Anne babasında durum böyle değil. Gerçekten saf ve temiz kalple doğmuş olabilir mi?"

Ejder bunu düşünüyordu. Anlam veremediği şey buydu. Rose'nin içinde azıcık bile kötülük yoktu. Saf, masum ve tertemizdi. Tamam daha doğalı 1 buçuk yıl olmuş olabilirdi ama Ejder'in gözlemleri yanılmıyordu. Etrafındaki herkesin içinde kötülük vardı. Auralarında bir şeyler vardı.

Her şeyden çok sevdiği abisinde bile kötücül bir taraf vardı. Ama nedendir bilinmez Rose'de yoktu. Rose'nin içinde en ufak bir kötülük kırıntısı bile yoktu. Ejder buna anlam veremiyordu. Bu çok garip bir durumdu.

Bugüne kadar gördüğü herkesin aurasında az ya da çok fark etmeksizin bir karanlık vardı. Bebeklerde bile.

***

(Ejder)-Aslında bunun nedenini artık biliyorum. İlk doğduğumuzda, ben var olan bütün kötülük dolu aurayı ve çok daha fazlasını ruhuma çekerek doğdum. Yani Medusa'nın anlattığı cennette beliren karanlık ve beyaz ışıklar aslında bizim gerçek auramız. Auralarımız cennette belirdikten sonra bizim bedenimize çekiliyor. Ben doğduğumda o kadar fazla karanlık aura çektim ki Rose'nin içine çekilmiş olan aura onun bedenini terk etti ve benim bedenime işledi. O yüzden de Rose içinde hiçbir kötülük olmadan doğdu. O zamanlar bunun üzerine biraz daha düşündüm fakat daha sonra akışına bırakarak düşünmekten vazgeçtim. Yani bu olay burada kapandı da sayabiliriz.

***

Ejder, Rose'yi ailesine teslim ettikten sonra kendi evine dönmek yerine biraz yürümek istedi ve köyü terk ederek her zaman gittiği ormana gitti. Aslında bu ormanda dolaşmayı pek sevmiyordu. Daha doğrusu Ejder hiçbir şey yapmayı sevmiyordu. Sürekli olarak evde oturup boş boş tavanı izlemek istiyordu ama bunu yapınca da sıkılıyordu.

Saçma bir döngünün içinde bir içeri bir dışarı sürekli hareket halindeydi.

İnsanlarla uğraşmaktan bıkmaya başlamıştı. Kendi ailesi dışında köydeki en güçlü kişi oydu. Sadece çocuklar değil aileleri bile ondan korkuyordu. Bu durum Ejder'i tatmin ediyordu ama artık kimse kendisine tepeden bakmıyordu.

Ejder kibirli insanların kibirlerini ezici bir şekilde yok etmeyi seviyordu ama artık kimse onun önünde kibirlenmediği için onları dövmekten eskiye göre daha az zevk alıyordu. O yüzden de artık köyün içinde kalmaktan sıkılmaya başlamıştı.

Dışarı çıktığında da etrafta sadece hayvanlar olduğu için sıkılıyordu. Savunmasız hayvanları öldürmesine gerek yoktu. Boş yere zaman harcamaktan başka bir şey yapmamış olurdu. Zaten hayvanlar kendisine karşı koyamazlardı. Yani onlara zarar vermesi için bir sebep yoktu. Kaldı ki aurası yüzünden hayvanlar ona yanaşmıyorlardı bile.

***

(Thoth)-Hoy Zeus.

Thoth Zeus'un arkasından seslendi. Yorgun gibi görünüyordu.

(Zeus)-Ne oldu? Bitik görünüyorsun.

Zeus yavaşça arkasına döndü ve gözüne ilk çarpan şey Thoth'un bitkin görüntüsü oldu. Sanki günlerdir uyumamış gibiydi. Kıyafetleri bile yıpranmıştı. Hareketleri çok ağırdı ve yavaş yavaş konuşuyordu. Yorgunluk bütün hücrelerine işlemiş gibiydi.

(Thoth)-Mühür Kırma Tekniği üzerinde çalışıyordum.

(Zeus)-Anladım. Ne durumdasın peki?

Zeus, Thoth'un bu görüntüsüne çok takılmadan sorusunu sormuştu. Thoth'u o kadar da önemsemiyordu. Mühür Kırma Tekniği Thoth'tan daha önemliydi.

(Thoth)-80. Şimdilik bu kadar. Birkaç yıl dinlenmem gerek.

(Zeus)-Tekniğin yüzde 80'i bile birkaç yıl dinlenmeni gerektiriyor ha?

(Thoth)-Teknik henüz tamamlanmadığı için vücuda çok fazla zarar veriyor. Şu anda bütün damarlarım ters ve birkaç organımın yeri değişti.

Thoth bu durumdan çokta memnun değildi çünkü tekniği geliştirmek için uğraş verdiği bir buçuk yılda çok defa zarar görmüş olsa da hiç bu kadar ağır bir hasar almamıştı. Yüzde 75 ve yüzde 80 arasında dünyalar kadar fark vardı. Tekniğin yüzde 75'ini tamamladığında kalbi birkaç dakikalığına durmuş ve yeniden çalışmaya başlamıştı.

Ama yüzde 80'e çıkarmayı başardığında dediği şeyler olmuş ve bütün damarları ters dönmüştü. Organlarının bazılarının yeri değişmişti. O yüzden şu anda kan akışı ters bir pozisyondaydı. Beynine yeterince kan gitmediği için hareketleri yavaşlamıştı çünkü beyni yeterince iyi çalışamıyordu.

(Zeus)-Tekniği tamamlamadan ölmeyeceksin değil mi? Senin kadar zeki başka bir tanrımız yok. Athena malına Bilgi Tanrısı diyor olmamıza rağmen sikim kadar aklı yok.

Zeus Athena'nın beynini kullanamıyor oluşuna sinir oluyordu. Sözde Bilgi Tanrısıydı ama bugüne kadar bilgiye çok bir numarasını göstermemişti. Onun için varsa yoksa Poseidon'du. Poseidon aşağı Poseidon yukarı bütün gün sadece onu düşünüyordu.

(Thoth)-Ölmem merak etme. Teknik çok tehlikeli olsa da beni öldürecek düzeyde kullanmıyorum. Ama beynime gerçekten çok fazla yük bindiriyor. Kişinin sahip olduğu tüm gücü ortaya çıkartmak gerçekten delice bir dayanma gücü istiyor. Tanrılar olarak bunda bir sorunumuz yok. Sorun beynimiz. DNA'daki kilitleri beynin emriyle serbest bıraktığı için akıl almaz bir zihinsel dayanıklılık gerekiyor. O yüzden sizden zihninizi güçlendirmenizi istemiştim.

(Zeus)-Merak etme. Zihin çalışmalarımız iyi gidiyor.

Zeus ve daha bir sürü tanrı Thoth'un isteği üzerine meditasyon yapmaya ve zihinlerini güçlendirmeye başlamışlardı. Normalde olsa Zeus asla böyle bir şeyle uğraşmazdı ama bu istek Thoth'tan geldiği için uymak zorundaydı. Teknikle uğraşan kişi Thoth olduğu için tekniği en etkili şekilde kullanmanın yolunu da biliyordu. O yüzden onu dinlemek çok önemliydi.

(Thoth)-Bir şey sorabilir miyim peki?

(Zeus)-Dinliyorum.

(Thoth)-Neden çocuğu şimdi öldürmediğimizi söyler misin bana? O kadar tehlikeli bir yaratıktan hemen kurtulmamız daha iyi sonuçta.

Thoth uzun zamandır aklını kurcalayan bu soruyu sonunda dile getirebilmişti. Öncesinde sürekli olarak Mühür Kırma Tekniği ile ilgilendiği için kimseyle konuşacak zamanı olmuyordu. Ama şimdi uzun bir süre dinleneceği için kafasını kurcalayan bu soruyu sorabilirdi.

(Zeus)-Aslında bu tamamen kişisel bir neden. Medusa'nın ona iyice bağlanmasını istiyorum.

(Thoth)-Medusa? O ne alaka şimdi?

(Zeus)-Bütün tanrılar gibi bende onu istiyorum çünkü.

(Thoth)-Ha?

(Zeus)-Tek derdim Medusa'nın Ejder'e daha fazla bağlanması. Medusa ona ne kadar bağlanırsa o kadar iyi. Medusa ona yeterince bağlandığında harekete geçeceğim ve Ejder'i esir alıp ona istediğim her şeyi yapacağım. O yüzden şimdilik ona zarar vermek gibi bir niyetim yok. Ayrıca...

Zeus'un gözleri birden bire parlamaya başlamıştı ve yıldırımlı aurası ortaya çıkmıştı.

(Zeus)-... uğruna 3. Ragnarok'u başlatacağımız bu veledin ne kadar güçlenebileceğini merak etmiyor musun? Bütün cenneti korkuya düşüren bir insanın ne kadar güçlü olabileceğini görmek istiyorum.

Zeus'un kocaman açılmış gözleri heyecanla parlıyordu. Bedeni titriyordu. Tarihte ortaya çıkmış en güçlü insan olacak olan Ejder Soykıran'ın ne kadar güçlü olabileceğini düşündükçe deli oluyordu. Damarlarında akan kan kaynıyor ve o çocuğu yok etme isteğini tetikliyordu.

Ama zor bela da olsa bu dürtüsünü bastırıyor ve planı için bekliyordu. Athena'nın Medusa'ya verdiği laneti de kullanmak istiyordu. Bunu yaparak kendisine tanrıların taşlaşmış bedenlerinden bir taht yapmak ve o tahtta Medusa'yla eğlenmek istiyordu.

(Thoth)-Görmek istiyorum elbette ama... ne bileyim. Çocuk biz tanrıları aşacak kadar güçlü olacak gibi. Tanrılar bile doğarken cenneti sarsamıyorlar. Sen bile, Tanrıların Tanrısı Yüce Zeus olan sen bile doğarken cenneti sarsamadın.

(Zeus)-Biliyorum aptal herif. O yüzden çoktan bir plan hazırladım bile. Tanrılara bela olacak seviyeye yaklaşmadan önce onu yok edeceğiz. Sadece o piç kurusundan bir cevap bekliyorum.

(Thoth)-Piç kurusu?

(Zeus)-O işte. Annemiz Gaia'nın yarattığı en güçlü varlıktan bahsediyorum. Ebediyetin Eziyet Ejderhası Saligia. O piç kurusundan bir cevap bekliyorum.

Saligia ismini duyan Thoth'un gözleri kocaman açıldı ve heyecanlanmaya başladı.

(Thoth)-Bekle!? Gerçekten de onunla iletişime mi geçtin!? Delilik bu!

Thoth gerçekten çok heyecanlanmıştı. Anneleri Yüce Gaia'nın yarattığı en güçlü varlık olan Saligia'yı görme şansları vardı. Değerli annelerinin en büyük eserini görebilmek onlar için inanılmaz bir lütuftu.

(Zeus)-Geçtim tabii. Gerçi bu bize 100 bin tanrının ruhuna mâl oldu ama sorun değil. Diğer evrenlerde tonla tanrı var nasıl olsa.

Zeus, Saligia ile konuşup ondan bir istekte bulunabilmek için 100 bin tanrının ruhunu feda etmişti ve bunu yaparken hiç düşünmemişti. İstediği tek şey Saligia'nın kendi isteğini yerine getirmesiydi. Konuşma olumlu geçmişti yani büyük ihtimalle istediği şey olacaktı. Ama ne var ki bunun için biraz beklemeleri gerekliydi. Çünkü Saligia ne zaman isterse o zaman harekete geçecekti.

En güçlü o olduğu için Ejder'in ne kadar güçlendiğinin bir önemi yoktu. Gerçi zaten onu öldürmeyecekti. Onu yakalayacak ve Zeus için esir edecekti. Sonra da Zeus dilediği iğrenç şeyleri yapmaya başlamak için harekete geçecekti.

 

Loading...
0%