@aristokrat
|
Aradan bir 6 ay kadar daha geçmiş ve ikili 3 yaşına basmışlardı. Ejder artık 17 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu ve gelişimi 2 ay önce durmuştu. Muhtemelen normal şartlarda büyümüş olsaydı bu hali onun en son hali olacaktı. 1.87 boyu ve 79 kilo olmasıyla oldukça büyük duruyordu. Abisinden ve babasından daha uzundu. Kaslarla donatılmış çelik benzeri vücudu birçok insanı kıskandıracak türdendi. Rose ise hala en son haline ulaşmamıştı o yüzden de Ejder'in yanında çok küçük duruyordu. 1.39 boyu vardı ve sadece 33 kiloydu. Ejder gibi bir devin yanında küçücük kalıyordu. Genel anlamda hayatları her zamanki gibi devam ediyordu. Ejder, Rose ve Kuzgun birlikte antrenman yapıyorlar. Biraz sohbet ediyorlar ve Ejder Rose'yi evine bırakıyor. Aylardır sahip oldukları düzen bu şekildeydi. Ejder'in içindeki huzursuzluk hala gitmemişti ama artık hiç takmıyordu. Hiçbir şey olmuyordu ve olacak gibi de görünmüyordu. O yüzden de Ejder içinde yer bulan bu hissi umursamamaya başlamıştı. Ejder'le abisi arasında ara sıra küçük sürtüşmeler de yaşanıyordu ama işler genelde Kuzgun'un galibiyetiyle sonuçlanıyordu. Kuzgun'un telekinezi yeteneği Ejder'e baskın geliyordu. Hiç ciddi bir kavgaları olmamıştı ama tüm kavgaları acımasızcaydı. Birbirlerine karşı hiç geri durmuyorlar ve neleri varsa ortaya döküyorlardı. Kuzgun telekinezisini kullanarak Ejder'i çok sağdan sola çarpıyor ve hareketsiz hale gelene kadar buna devam ediyordu. Tabii bilmediği bir şey vardı. Ejder her zaman bilerek yeniliyordu. Abisini yenecek kadar güçlüydü ama onu üzmek istemediği için bu gücünü göstermiyordu. *** (Kuzgun)-Ney? Aynen orada yazdığı gibi abicim. 1 yaşına geldiğimde zaten dünyadaki en güçlü varlık bendim. Sadece gücümü göstermiyordum. (Kuzgun)-O zamanlar sahip olduğun enerjinin benden çok daha fazla olduğunu biliyordum ama fiziksel olarak? Bunu hiç düşünmemiştim. Diyorum ya. 1 yaşına geldiğimde zaten en güçlü bendim. Ne babam ne de sen beni yenecek kadar güçlü değildiniz. Sadece küçük yaşta olduğum için sizi fazla üzmek istemedim. (Kuzgun)-Çocuk sen harbiden bir canavarsın. Bunu hiç reddetmedim. Ama yine de teşekkür ederim. *** Rose, Kuzgun'un ve Ejder'in işleri bu şekilde çözme isteklerine hiçbir zaman anlam verememişti. Kendisi sorunları konuşarak çözme taraftarıydı. Kavga etmekten nefret ediyordu. Şiddeti sevmiyor ve dünyadaki kimsenin şiddet kullanmaması gerektiğine inanıyordu. *** Şu konuya basit bir açıklık getirmek isterim. Evet Rose'de benim gibi savaşçı bir ırktan geliyor. Ve onun ruhu da bir dinozora ait. Ama gelin görün ki Rose'nin sahip olduğu dinozor Temiz Kalpli Dinozor olarak geçiyor ve türünün tek örneği. BloodWife ailesinin temelini oluşturan dinozorlar arasında savaşmayı sevmeyen ve iyilikle bezenmiş tek dinozor o. Ne şans ki o dinozor Rose'nin ruhuna yerleşmiş halde. Yani Rose'nin içinde hiçbir karanlık tarafın olmamasının ve aurasının gördüğüm en temiz aura olmasının nedeni bu. *** Ejder ve Kuzgun kavga ettiklerinde gözlerini kaçırıyor ve başka yerleri izliyordu. Onların birbirlerine hiçbir çekinceleri olmadan zarar verebiliyor olmaları onu üzüyordu. Onlar adına kötü hissediyordu. Aslında Kuzgun ve Ejder'in bunu yapmasında Rose'nin bilmediği bir amaç vardı. O da Ejder'in şiddet bağımlılığını bastırmak. Şiddet bağımlısı olup yok etmekten başka bir şey bilmeyen Ejder birkaç gün kimseye karışmayınca deliriyor ve kanı kaynamaya başlıyordu. O yüzden de her gün abisiyle dövüşüyorlar ve bu isteğini dizginliyorlardı. Bu durum Kuzgun'un hoşuna gidiyordu çünkü Ejder'in dayanıklılığı yüzünden istediği kadar farklı şeyi deneyebiliyordu. Ve ne yaparsa yapsın Ejder zarar görmüyordu. Tabii ki tüm gücünü kullanmıyordu ama yine de kullandığı güç miktarı köyü kolayca yok etmesine yetecek kadardı. Fakat onun da bilmediği bir şey vardı. Zaman geçtikçe Ejder'in şiddete olan bağımlılığının artmasıydı. Henüz farkında olmasalar bile Ejder manyağı aynı anda hem sadist hem de mazoşistti. Yani hem acı çektirmekten hem de acı çekmekten delicesine zevk alıyordu. Sürekli olarak dövüşüyor olmaları Ejder'i yalnızca yüzeysel olarak sakinleştiriyordu. Ejder içten içe daha da şiddet bağımlısı oluyordu. O yüzden de köydeki insanlara karşı azalmaya başlayan üstünlük kurma arzusu eskisinden daha güçlü bir şekilde ortaya çıkıyordu. Tam da bu yüzden bir gün öylece yolda yürürken adamın birisi yanlışlıkla Rose'ye çarptığı için -altını çiziyorum "YANLIŞLIKLA" çarptığı için- adamın kafasını kopartıp rastgele bir evin duvarına fırlattı ve duvarın yıkılmasını sağladı. Ejder'in bir anda gösterdiği bu vahşilik yüzünden Rose korkmuş ve Ejder'e... (Rose)-Ne yaptığını sanıyorsun lan sen!? Diye bağırarak sert bir tokat atmıştı. Ejder ise yüzündeki sakin ifadeyi hiç bozmadan... (Ejder)-Hak ettiği şeyi yapıyorum. İnsanların korku dolu bakışları arasında Ejder'in bu kadar sakin olması ortamı biraz daha geriyordu. Ama bu durum Ejder'in zerre kadar umurunda değildi. Onun bakış açısında şu anda sadece Rose vardı. (Rose)-Sadece küçük ve yanlışlıkla olan bir çarpışma yüzünden insanları öldüremezsin!!! Bu delilik! (Ejder)-Zayıflar güçlülerin yanına bile yaklaşmamalı. Bu kadarına izin verdiğim için şanslı olmalılar. Ah tabii. Birde Ejder tanrı kompleksi olan narsist pisliğin teki. Bunu söylemeyi unutmuşum. (Ejder)-Alt tarafı başına gelmesi gereken şeyi yaptım. Sana ya da bana dokunmalarını geçtim onlarla aynı havayı soluyor olmamız bile onlar için büyük bir olay. (Rose)-Sen delirmişsin! (Ejder)-Asıl bu kadar gücün varken aptal bir insan gibi yaşamaya çalışıyor olman delilik. Hiçbir şeyin farkında değilsin. Ejder yerde yatan cesedi tekmeledi ve... (Ejder)-Bu dünyada gücü elinde tutanlar istedikleri her şeyi yapabilirler. Ejder kısa süreliğine etraftaki insanlara baktı ve oldukça sakin bir şekilde... -Diz çökün. İlk başta emri anlamamış gibi olsalar da içlerinden bir tanesi korkudan titreyen dizlerini daha fazla tutamadı ve düştü. Diğer insanlar da onun düşüşünü diz çökme olarak algılayarak hızla diz çökmeye başladılar. Ejder kollarını iki yana açtı ve kendi etrafında dönmeye başlayarak... (Ejder)-Görüyor musun? Bütün bu aptallar sadece 3 yaşındaki bir çocuktan korkuyorlar. Ve sözde hepsi soylarının son üyeleri olan savaşçı insanlar. Barış içinde yaşamak onları bu kadar zayıf bir hale getirdi işte. İyilik yaparsan bulacağın tek şey kötülük olur. Ama kötülük yaparsan insanlar sana karşılık bile veremezler. (Ejder)-Sen ve senin gibi iyilikten başka bir şey düşünemeyen aptallar acı çekmeye mahkumdur. Eğer iyi bir hayat sürmek istiyorsan insanları zalimce yönetmelisin. Çünkü bu dünyada gerçekten gerçek olan tek şey acıdır. (Ejder)-Geriye kalan bütün hisler insanların uydurduğu birer yalandan ibaret. İyilik yaparsan unutulursun. Seversen unutulursun. İyi bir insan olduğun sürece ne yaparsan yap kaybetmeye mahkum olacaksın. Bu dünyada kötü olursan her şeye sahip olursun. Aydınlık her zaman karanlığın gölgesinde kalacaktır. Ejder gözlerini kocaman açmış ve yoldan çıkmış bir şekilde bağırırken Rose iğrenmiş bir bakışla onu izliyordu. Ejder'in bu zamana kadar bir sürü ani çıkışı olmuştu ama bu seferki en kötüsüydü. Sanki yüzlerce yıl boyunca eziyet görmüş ve en sonunda kafayı bir kötü adam gibi konuşuyordu. Yüz hatları, hareketleri hatta sesinin tonu bile iğrençti. Mide bulandırıcıydı. İnsanda kaçma isteği uyandırıyordu. Bu Ejder'di. Gerçek Ejder buydu işte. İnsanları birer çöp parçasından daha fazlası olarak görmeyen, onlara her daim hükmetme isteği olan, güç delisi, şiddet bağımlısı psikopat canavarın tekiydi. Rose Ejder'in bu yüzüyle tanışmayı hiç istememişti ama gelinen durum ve Ejder'in sahip olduğu psikoloji onları bu duruma itmişti. Ejder gayet akıllıydı ama vahşi hislerinin kendisini yönetmesine izin veriyordu. Kendisini kontrol edebilirdi ama o zaman kendisini evcilleştirilmiş bir hayvan gibi hissediyordu. O vahşi olmalıydı. Farklı olmalıydı. Hisleri ne emrederse onu yapan vahşi ve durdurulamaz bir hayvan olmalıydı. Ejder dizginlenemezdi. En azından başkaları tarafından. Ejder'i dizginleyebilecek, bütün evrende sadece bir kişi vardı. Ve o da... (Kuzgun)-Ejder! Ne yaptığını sanıyorsun lan sen!?
|
0% |