Yeni Üyelik
239.
Bölüm

Bölüm-236 2. Kişiliğin Doğuşu

@aristokrat

Dünyanın yarısı ciddi ciddi yok olduktan sonra geriye inanılmaz büyük bir yıkım kalmıştı ve Ejder abisinin cesedini korumak isteyerek önünden ayrılmamıştı. Saligia ise hiçbir şey yokmuş gibi, sanki az önce kendisine çarpan yumruk dünyanın yarısını yok etmemiş gibi havada durarak Ejder'e bakıyordu.

(Saligia)-Haa. Huu. Kıyafetlerim toz oldu be.

Dedi ağır hareketlerle üstünü çırparken. Hiçbir olmamış gibi bir tavır takınması Ejder'i gerçekten kızdırmıştı. Ama attığı o yumruk Saligia'ya karşı azıcık bile hasar vermediği için tekrar saldırıya geçmek konusunda tereddüt etmişti. Zaten abisi de öldüğü için hiçbir şey yapmak istemiyordu.

(Saligia)-Bir daha böyle bir şey yapacağın zaman söyle de yolundan çekileyim. Üstüm kirleniyor böyle.

(Ejder)-Piç herif!

(Saligia)-Çok ayıp ama. Ben bir şey yapmadım ki. Tek yaptığım meteoru birazcık ittirmekti o kadar. Zayıf olan abindi.

Saligia donuk ve yavaş bir konuşmayla Ejder'i iyice sinirlendirmişti. Ağzından çıkan kelimelerin çıkma hızı öylesine yavaştı ki normal bir insan bile böyle bir konuşma duyduğunda sinir olurdu. Ayrıca o aşağılayıcı bakışları gerçekten iğrendiriciydi.

Ejder bütün kalbiyle karşısında duran bir canavardan nefret ediyor ve onu öldürmek istiyordu ama abisinin naaşının başından ayrılmakta istemiyordu. Çünkü şu anda kendisini tutamayacağını biliyordu ve yapacağı hareketler sonucunda abisinin cesedine zarar gelmesinden korkuyordu.

(Saligia)-Bu geeeeerçekten de üzücü bir düşünce bak. Abinin cesedi için böööyle düşünüyooor olman çok iyi. Utanmasam size acıyacağım.

(Ejder)-Kes lan! Sen ne anlarsın sevgiden!?

(Saligia)-Şey, aslına bakarsan, anlamıyorum. Eeevet eeevet anlamıyorum. Sevgi hakkında tek bildiğim şey annemi yerken yaşadığım gözyaşı akıntısıydı. Sanırım o olay sevgi yüzünden gerçekleşiyormuş.

Saligia'nın daha üzüntü kelimesini bile bilmiyor oluşu Ejder'i şaşırtmamıştı. Böyle boş görünüşlü birisinden böyle bir şeyi bilmesini beklemiyordu. Ama yine de ağlamış olmasını sevgiye yorması iyi bir şey olarak değerlendirilebilirdi.

(Ejder)-Daha neyin ne olduğunu bile bilmiyorsun.

(Saligia)-Anlamsız şeylere ihtiyacım yok. İhtiyacım olan tek şey güç ve ona da zaten fazlasıyla sahibim. Varoluşun içinde gezip farklı evrenleri izliyorum. Oldukça güçlü karakterler var gerçekten. Tırnağııım bile etmezler gerçi ama. Sonuç olarak varlar.

(Ejder)-Boş konuşmayı kes lan! Sesin kulaklarımı tırmalıyor!

(Saligia)-Vah vah. Ne kadar da üzücü.

Saligia'nın amacı bu olmasa bile Ejder'i gerçekten deli ediyordu. Yavaş konuşması aşırı sinir bozucuydu.

(Saligia)-Bana saldırma fikrini aklından çıkartsan iyi olur çünkü bana zarar veremezsin.

Saligia için Ejder'den gelen yumrukların bir anlamı yoktu. O yumrukların tamamını engelleyebilirdi. Hem de onlarca farklı şekilde, isterse kendi üzerindeki zamanı geri sarıp yumruk atılmadan önceki haline dönerdi. İsterse de gerçekliği çarpıtıp Ejder'i hiç yumruk atmamış gibi gösterebilirdi. Böylece de Ejder'in attığı tüm yumruklar 0 olarak kalırdı ve hiçbir değişim yaşanmazdı.

Ya da Saligia yani ben, istediğim gibi hikâyeyi bozup Ejder'in bana yumruk atmasını engelleyebilirim.

Yine de böyle bir şey yapmasına gerek yok çünkü şu anda Ejder'in yumrukları kendisine ulaşsa bile onun dayanıklılığını aşamazlardı. Yani Saligia'nın hasar almasının hiçbir yönden imkânı yoktu.

(Saligia)-Sanırım şimdilik buradaki işim bitti. Ama gitmeden önce...

Saligia arkasında yer alan boşluğa bakmak için kafasını hafifçe çevirmek yerine 180 derece döndürdü ve boynunu kırdı. Sonra da...

(Saligia)-... şu dağınıklığı toplasam iyi olacak.

Dedi ve o anda dünya eski haline geldi. Tabii yerinden oynamış olan galakside aynı şekilde düzeldi.

Saligia'nın kırılan boynu normal haline döndü ve oradan uzaklaşmak adına sakince yükselmeye başladı. Ancak tam o anda...

(Ejder)-Bekle! Sana bir sorum var piç herif!

Ejder'in öfkeli sesiyle durdu ve soracağı şeyi beklemeye başladı.

Ejder ayağa kalktı ve gümüş gözlerini Saligia'nın sönük gözlerine dikti.

(Ejder)-Seni onlar mı gönderdi!?

Saligia hafifçe gülümsedi ve tek kaşını kaldırdı.

(Saligia)-Kimden bahsediyorsun? Öğrenebilir miyim?

(Ejder)-Onlar işte. Tanrılar. Seni o şerefsizler mi yolladı!?

Ejder bu soruyu sormuştu çünkü abisiyle yaptığı konuşmaların birinde abisi ona tanrıların daha önce 2 defa dünyaya indiklerini ve kendi tahtlarını tehdit eden 2 insan evladını öldürdüklerini söylemişti. Bu olaya da Ragranok demişlerdi.

Şu anda Ejder'in aklına gelen tek şey buydu. İçinde bulundukları bu durumu açıklamanın başka hiçbir yolu yokmuş gibi hissediyordu. Dünya üzerinde kendisini öldürmek isteyebilecek kimse yoktu. Zaten köydekiler dışında başka kimsenin Ejder'den haberi yoktu. "Canavar" lakaplı Ejder Soykıran sadece o köy içindekiler tarafından biliniyordu.

Bu sorunun ardından Saligia'nın dudakları kıvrıldı ve gözleri kısıldı. Soğuk suratı bir anda canlanmış ve korkunç bir hale gelmişti. Kısılan gözlerinden kanlar akmış fakat bir anda yüzü normal haline dönmüştü.

Ejder bunun bir halis olmadığın emindi. Saligia gerçekten gülümsemişti. Ama şimdi her zamanki bitik suratından fazlasına sahip değildi.

(Saligia)-Aynen öyle. Beni onlar gönderdi. Bende bunu eğlenceli bulduğum için yaptım o kadar.

Ejder'in beklediği cevap kesinlikle bu idi ama bu cevabı bekliyor olmasına rağmen aurası bir anda parlamış ve bedenini kaplamaya başlamıştı. Deminden beri bir şekilde zapt etmeyi başardığı öfkesi bu sözlerle birlikte bardaktan taşmıştı ve Ejder yoldan çıkarak saldırıya geçmek için hazırlanmıştı.

Fakat o anda güçsüz bir el bacağını yakaladı ve Ejder donup kaldı.

(??)-Ej... d... er...

(Ejder)-Abi!?

Ejder hemen arkasına döndü ve aurası bir anda yok oldu.

(Kuzgun)-K... aç...

(Kuzgun)-K... aç...

Kuzgun kalan son hayat enerjisiyle Ejder'i uyarmaya çalışıyordu. O sözler Ejder'in kalbini paramparça etmişti ve Ejder gözlerini kısarak ağlamasını engellemişti.

(Kuzgun)-K... aç...

O sırada Saligia Ejder'in arkasına geçmiş ve dalga geçer gibi...

(Saligia)-Amanın. O daha ölmemiş mi ya?

Bu sözler Ejder'in aurasını bir kez daha parlattı ve Saligia uçarak yükseğe çıktı. Yine üzerinin kirlenmesini istemiyordu.

(Ejder)-Yetti artık be!!! Ne kadar güçlü olduğun umurumda bile değil!

Ejder'in bedeni titremeye başlamıştı. Aynı anda da Kuzgun'un bedeni hızla yaşlanmaya başlanmıştı. Bütün yaşam enerjisi onu terk ediyordu. Ama hala Ejder'in bacağını tutuyordu.

(Ejder)-Yapacağım son şey bile olsa seni yok edeceğim! Hemen... şimdi... BURADA!!!!!

Tam o anda Ejder sert bir kalp çarpıntısı hissetti ve abisinin bedeni toza dönüşmeye başladı. Aynı anda da Ejder'in aurası değişmeye başladı. Kuzgun'un ruhu Ejder'in bedenine çekiliyordu. Ejder'in sahip olduğu ruh öylesine güçlüydü ki abisinin ruhu bedeninden ayrıldıktan sonra Ejder'in ruhuna tepki vermiş ve emilmişti. Yani Ejder farkında bile olmadan abisinin ruhuna ev sahipliği yapmaya başlamıştı.

Kuzgun'un, Ejder'in bacağını tutan eli de toza dönüştükten sonra Ejder değişmeye başlamıştı. Normal olan tırnakları uzamış ve Kuzgun'da olduğu gibi karanlığa bürünmüş, sonra da o karanlık dirseklerine kadar yükselmişti. Ama sadece sol dirseğine kadar yükselmişti. Sağ elindeki karanlık bilekten öteye gitmemişti. Azı dişleri uzamış, sağ gözü değişerek kızıllaşmıştı. Ağırlık merkezi öne kaymış ve kambur bir görüntü ortaya çıkmıştı.

Aurası deliler gibi parlamaya başlamış ve yarı gümüş yarı kırmızı bir hal almıştı. Etrafına müthiş bir sıcaklık yayıyordu ve ağzından salyalar akıyordu. Salyaları daha yere bile değmeden buharlaşıp gidiyordu.

Sahip olduğu kana susamışlıktan bahsetmiyorum bile. Normal bir insana anında kalp krizi geçirtebilecek kadar ağır ve korkutucuydu.

Tabii Saligia, Ejder'in bu görüntüsü karşısında fazlasıyla rahattı.

(Ej-gun)-Öldüreceğim!

(Ej-gun)-Paramparça edeceğim!

(Ej-gun)-Seni yok edeceğim!!!

Diyen canavar bir anda gökyüzünde belirdi ve Saligia'nın ucu ucuna görebileceği kadar hızlı bir yumruk attı. Saligia'nın suratını sıyıran bu yumruk suratının yarısını yok etti fakat parçalanan surat hiçbir şey olmamış gibi yerinde belirdi.

Arka planda ise işler daha büyüktü. O yumruktan fışkıran enerji dalgası Samanyolu Galaksisinin yüzde 41'ini ve Andromeda Galaksisinin tamamını yok etmişti. Kısaca milyarlarca gezegen saniyeler içinde yok edilmişti.

(Saligia)-Bak bu beklenmedikti işte. Ruhun abinin ruhunu emdi ve bedenine ekledi. Umarım vücudun 2 ruhu ve aklı kaldırabilir. Yoksa delirmen içten bile değil. Ama, ne var ki sıkılmaya başladım. Yani...

Saligia bir anda Ejder'in arkasında belirdi ve ensesine sert bir darbe indirdi. Ejder bu tek darbeyle bilincini kaybetti ve yere yığıldı.

(Saligia)-... iyi uykular.

Diyen Saligia bir anda kayboldu ve ortalık sessizleşti.

Arka planda ise her şeyi izleyen biri vardı. En başından beri orada olan ve Saligia'nın, fark etmesine rağmen uğraşmak istemediği için görmezden geldiği biri vardı. Pembe saçları ve pembe gözleri olan tatlı bir kız vardı.

Bu kız, Ejder bayıltıldıktan ve onu bayıltan kişi oradan kaybolduktan sonra olduğu yerden çıktı ve koşarak Ejder'in yanına gitti.

(Rose)-Ejder!?

Hemen Ejder'in nabzını kontrol etti.

(Rose)-Ohhh. Yaşıyor.

Gördüğü şeyleri hala sindirmeye çalışıyordu. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki kalp krizi geçiriyor bile olabilirdi. Bu kadar korku bünyesine fazla geliyordu. Derince bir nefes aldı ve kendisini mümkün olduğunca sakinleştirdikten sonra Ejder'i sırtına aldı ve köye doğru harekete geçti.

 

Loading...
0%