@aristokrat
|
(Saligia)-Şey, Kaplan'ın bu sözleri gerçekten takdire şayan. Beni yenemeyeceğini biliyor olmasına rağmen beni öldüreceğini söyleyebiliyor. Soykıranları bu yüzden seviyorum. Korku nedir bilmiyorlar. Tabii bu bilgisizlikleri onlara ölümü getiren şey olacak. Saligia son cümlesini söylerken gülümsemişti. Soykıranları seviyordu. Korkusuz birer savaşçı olup varoluşun içinde yaşayan en tehlikeli canlı olan kendisine bile savaş istekleri olabiliyordu. Kaybedeceklerini bilseler bile savaşmaktan kaçmıyorlardı. Çünkü bu sefer kaybetseler bile ileride çok daha yok edici bir şekilde güçlenebiliyorlardı. Bu da aslında onların ejderha genleriyle alakalı bir durum. Her yeni nesil bir önceki nesli katlayarak doğuyor. Yani doğan her çocuk bir önceki çocuktan "en az" 2 kat daha güçlü doğuyor. *** Soykıranların sonuncusu olarak burada araya girme zorunluluğu hissediyorum. Her yeni nesil bir önceki nesli katlayarak geçiyor olabilir. Bu her zaman böyleydi. Ama kafanız karışmanız. Bu olay benimle birlikte sonra erdi. Benim bir çocuğum olsa bile benden daha güçlü olamayacak. Olabilecek en üst nokta benim. Ve hiçbir kurgusal karakter benimle boy ölçüşecek kadar güçlenemez. Ne eskiler, ne şimdikiler ne de gelecekte yazılacak olan karakterler. Sadece bunu bilin istedim. O kural benimle birlikte tarihe gömüldü. *** Durum böyle olduğu için de Kuzgun babasından en az 2 kat güçlü, Ejder'de Kuzgun'dan en az 2 kat güçlü. Tabii Ejder muhtemelen Kuzgun'dan birkaç milyar kat daha güçlü ama orası şimdilik önemli değil. Sonuçta şu anda Saligia'yla baş ölçüşecek güçte değil. O yüzden abisinden ne kadar güçlü olduğunun bir önemi yok. Her neyse. Saligia Kaplan'ı izliyorken Kaplan hala sinirliydi. Oldukça sakin görünüyordu ama Saligia onun duygularını görebiliyordu. (Saligia)-Haha. İnsanların yapamayacakları şeyleri planlamaları ne kadar eğlenceli. Gerçekten bana acı çektirmeyi düşünüyor. (Zeus)-Hıh. Yapabilirmiş gibi. (Saligia)-Elbette yapamaz. Hiç kimse yapamaz. Sadece basit birer çöpten ibaretler o kadar. Annem bile yenecek kadar güce sahip değildir. Saligia'yı annesini yani gerçek Gaia'yı tamamen özümsediği için artık ondan daha güçlüydü. Ayrıca onun güçlerinin de tamamına sahipti. Sahip olduğu bu güçlerle her şeyi ama her şeyi yapabilirdi. Ama tek bir sorun vardı. O da Saligia seviyesinde kimse olmaması. Saligia'yla aynı seviyede kimse olmadığı için güçlerini kullanabileceği kimse de yoktu. O yüzden ki varoluşu geziyor ve sürekli sıkılıyordu. Kendisine hiçbir eğlence yoktu. Şimdi ise bulduğu bu eğlenceyi yok etmemek adına elinden geldiğince dikkatli davranıyor ve tadını çıkartmaya çalışıyordu. *** Aradan yaklaşık 4 gün geçmişti ve Ejder hala baygındı. Bio'nun vuruşunun hiddeti Ejder gibi birini 4 gün bayıltmaya yetecek kadar absürttü. Bu süre içerisinde Rose bir an bile olsa Ejder'in yanından ayrılmamıştı. Rose'nin ailesi sürekli onları kontrole gitmiş ve yemek götürmüşlerdi. Ama Rose hiçbir şey yemiyordu. 4 gündür aç susuz bir şekilde Ejder'in başında dikiliyordu. Ejder ise nefes almaktan başka bir şey yapmıyordu. Rose nedensizce onun bir daha kalkamayacağını düşünüyordu. Duygu durumunun ne halde olduğunu bilmiyordu. Aklının ne halde olduğunu bilmiyordu. Dünya üzerinde en çok değer verdiği kişi olan abisi gözleri önünde ölmüştü. Şu anda Ejder'in psikolojisinin ne halde olduğunu tahmin bile edemiyordu. Delirmesinden korkuyordu. Ejder'e bir şey olmasını istemiyordu. Pekâlâ kişiliği çok yerinde olmayabilirdi ama o yine de en çok değer verdiği arkadaşıydı. *** (Kaplan)-Hoy Saligia. Beni dinleyip dinlemediğini bilmiyorum. Şu an deli gibi kendi kendime konuşuyor da olabilirim. Ama eğer beni dinliyorsan karşıma çık. Sana meydan okuyorum. Kaplan gökyüzüne bakarak bu sözleri söylemişti ve aynı anda karşısında Saligia belirmişti. (Saligia)-Sel... Ama sözünü bitirmeden kafasını sağa yatırmış ve Kaplan'dan gelen tekmeden sıyrılmıştı. Kaplan Saligia'yı görür görmez fırlamıştı. Ama yine de Saligia'ya dokunamamıştı. Kaplan o tekmeyle birlikte Saligia'nın arkasına geçmiş oldu ve tekmenin enerjisi çevreyi paramparça ederek binlerce metrelik devasa bir yarık oluşturmuştu. (Saligia)-İnsanlar ne zamandan beri başkalarının sözünü kesiyor? (Kaplan)-Konuşma! Kaplan haykırdı ve yine atıldı. Saligia yine kenara çekildi fakat bu sefer yanından geçip giden Kaplan'a parmağıyla hafifçe dokundu. Tabii bu küçük dokunuş Kaplan'ı delip geçti ve Kaplan'ın karnında karanlık bir delik oluştu. Saligia o küçük parmak dokunuşuyla boyutu delmişti. Kaplan'ın vücudu da bu delinmeden nasibini almıştı. O karanlık delik sanki Kaplan'ın vücuduna işlenmiş 3 boyutlu bir dövme gibi görünüyordu. Yani uyumsuz bir görüntüsü vardı. Ama vardı. (Saligia)-Sanırım biraz fazla oldu. Saligia parmağını şıklattı ve oluşan hasar bir anda ortadan kayboldu. Delinen boyut eski haline döndü. Sonra Saligia eğildi ve yerden nohut büyüklüğünde bir taş parçası aldı. Ve baş parmağıyla fırlattı. Bir an sonra ise Kaplan'ın yanağı çizildi ve evren ikiye ayrıldı. (Kaplan)-Tch! Piç herif! Ye bunu! Kaplan bağırdı ve koşarak Saligia'nın üzerine atladı. Saligia bu saldırıdan kaçınmak yerine gelen yumruğu tuttu ve Kaplan o anda dizini yukarı çekerek Saligia'nın çenesine yapıştırdı. (Kaplan)-Patla! Kaplan'ın dizinde biriken enerji bir anda patladı ve Saligia'nın kafası paramparça olarak etrafa dağıldı. Kaplan ise onun iyileşmesini beklemedi ve elini boynundan içeri sokup omurgasını çıkartıp attı. Sonra da elini tekrar boynundan içeri daldırdı ve kalbini çekip çıkardı. Geri atıldı ve Saligia'nın bedeni yere düştü. Çevre kanla boyanıyor ve inanılmaz iğrenç bir koku ortaya çıkıyordu. Dökülen kan toprağı eritiyordu. Sanki kan değil asit akıyor gibiydi. Ama bildiğiniz kan akıyordu. Ama ne var ki... (Saligia)-Bu iyi bir hamleydi. ... onu öldürmek için bu kadarı yeterli değildi. (Saligia)-Seni gerçekten takdir ediyorum Kaplan biliyor musun? Hiçbir şey yapamayacağını bildiğin halde bana saldırmaktan vazgeçmiyorsun. Ama üzüldüğüm noktalarda var tabii. Mesela ne kadar denersen dene 7 Efsanevi Ejderhanın mühürlerini açamayacağın gibi. Tabii yalnızca 3 tanesine sahipsin. (Kaplan)-Yani biliyordun. (Saligia)-En başından beri. Gerçi, mühürleri kırmayı başarsan bile, ki yapamazsın, beni yenemezsin. 3 ejderhanın gücü benimle boy ölçüşmeye yetmez. Yani şu anda sadece zamanımı harcıyorsun. Eğlendiğimi de inkâr etmeyeceğim ama. (Kaplan)-Beni sadece bir eğlence malzemesi olarak mı görüyorsun? Biraz bile ciddiye almadın mı yani? Kaplan'ın bu sözlerinin ardından Saligia gülerek başını salladı ve elini alnına koyarak aşağı doğru kaydırdı. (Saligia)-Seni neden ciddiye alayım ki? Bana zarar veremezsin. Bana hiçbir şey yapamazsın. Bana karşı yapabileceğin tek şey ölümü kabullenmek olur. Bana karşı hiç şansın yok. Hiçbir zaman da olmayacak. Bunu anlayamayacak kadar aptal olamazsın Kaplan. Saligia'yım ben. Ebediyetin Eziyet Ejderhasıyım. Tüm varoluştaki en tehlikeli varlık benim. Gerçekten benim ciddiye alacağım kadar iyi olduğunu mu düşünüyordun? Şu anda sana sinirlenmiyorum bile. Aptallığın canımı yakıyor hatta. Aman ya. Hadi hepsine bir son verelim. O anda Kaplan hareket edemediğini fark etti. Saligia kendisini hareketsiz kılmıştı. Konuşamıyordu bile. Fakat bir anda bir şeyler değişmeye başladı. Saligia'nın surat ifadesi değişmişti. Gülümsüyordu. Ama bu gülümseme normal bir gülümseme değildi. Saligia psikopat bir katil gibi gülümsüyordu ve kana susamışlığı orantısız bir şekilde artıyordu. (Saligia)-Sanırım seni, sizi oğlunuzdan ayrı tutmam hiç iyi olmaz. (Kaplan)-Sizi!? Kaplan tanıdık bir aura hissetmesiyle birlikte başını çevirmek istedi ama yapamadığı için yalnızca gözlerini çevirmekle yetindi. Gördüğü şeyle birlikte gözleri kocaman açıldı. (Kaplan)-Hayır hayır hayır hayır hayır!!! Karım olmaz! Bırak onu lütfen! O da giderse Ejder yapayalnız kalır! Yalvarırım ona zarar verme! Kaplan hemen yanında karısını görmesiyle birlikte bağırarak yalvarmaya başlamıştı. Alberta ağlıyordu. Saligia suratındaki gülümsemeyi büyüttü ve başını yana yatırarak... (Saligia)-Ha? Umurumda bile değil. Bir daha görüşmemek üzere! Ve o anda Kaplan ve Alberta, Ejder'in gözleri önünde... ... acımasızca öldürüldüler. (Saligia)-Tüh. Kim Ejder'i getirdiği buraya ya. Hahahahaha. Ahhh, işte bu. İşte gerçek zevk bu. İnsanların nefret ve üzüntülerine ilk elden şahit olmak erişilebilecek en üst seviye. Her şeyin bu kadar karamsar ve karanlık olması içimi zevkle dolduruyor. Ve tam o anda delirmiş bir kana susamışlık Saligia'nın sahip olduğu kana susamışlığı bile bastırarak baş göstermeye başladı. Dünyanın yüzeyi hayır, bütün uzay sarsılmaya başladı. Aynı anda da Saligia'nın gözleri heyecanla kocaman açıldı. Uzayı bile sarsacak kadar güçlü olan bu aura ve kana susamışlık tek bir kişiden geliyordu. (Ejder)-SAA- Lİİİ- Gİİİİ- AAAAAAAĞĞĞĞĞĞĞĞĞ!!!!!!! Ejder ağzından kanlar fışkıracak kadar çılgın bir şekilde bağırmış ve iki elini birden Saligia'ya çevirmişti. Özel hareketini yapacak gibi görünüyordu. (Ejder)-SENİ PARAMPARÇA EDECEĞİM!!! ANLADIN MI BENİ!?!? PARAMPARÇAĞĞĞĞĞ!!! SENDEN GERİYE TEK BİR ŞEY BİLE KALMAYACAK!!! KALMAYANA KADAR SENİ YOK EDECEK VE ACI İÇİNDE KIVRANMANI SAĞLAYACAĞIM!!! -YÜKSEK EJDERHA... "Sakın bir daha o hareketi kullanma Ejder." Ejder tam bütün varlığını ortaya koyup saldırısını yapacakken babasının sesi zihninde yankılandı ve Ejder'in elleri titremeye başladı. Abisi ve annesi de zihninde belirip ona seslendiler. "Yapma Ejder. Yapma oğlum. Sen kötü birisi değilsin." "Seni bugüne kadar kimse sevmedi değil mi Ejder? Değil mi ufaklık? Kimsenin sevmeyeceğini düşünüyorsun değil mi? Sevmeye veya sevilmeye hakkın olmadığını düşünüyorsun. Öyle değil. Abin olarak ben, ben seni çok seviyorum. Bunu hiçbir zaman unutma." Dedikten sonra görüntüleri Ejder'in zihninde silinmeye başladı ve Ejder yavaşça dizleri üzerine çöktü. (Ejder)-Gittiler. Kayboldular. Artık yapayalnızım. Ejder'in gümüş gözleri hiçbir duyguya sahip değildi. Tamamen boşlardı. Sessiz, hissiz ve bomboş. (Ejder)-Kimsem kalmadı. Saligia gülen bir suratla Ejder'in bu yıkılışını izlerken arkasında bir portal belirdi ve son bir şey daha söyledi... (Saligia)-Tekrar karşılaşacağımız güne kadar... elveda çocuk. ... ve çekip gitti. Ejder bu sözleri duymamıştı bile. Sadece anne ve babasının cesetlerine bakıyordu. (Ejder)-Benim yüzümden öldüler. Artık hiç kimsem kalmadı. O sırada da birisi koşarak Ejder'e yaklaştı ve tek kelime bile etmeden ona sarıldı. Ejder ise o kadar kopmuş bir haldeydi ki kendisine sarılan kişinin Rose olduğunu bırakın görmeyi, kendisine birisinin sarıldığını bile hissetmemişti. Öylece cesetlere bakıyordu. Sessizce.
|
0% |