@aristokrat
|
Rose'nin az önceki ciddi ifadesinden ve sözlerinden sonra oluşan sessizlik birkaç dakikadır devam ediyordu. Kimse bu durumda ne demesi gerektiğini ya da nasıl bir konuşma başlatması gerektiğini bilemiyordu. Kyriel bile bir şey demeye cüretinde bulunmamıştı. Hal böyle olunca da ortamda gergin bir hava oluşmuştu. Ancak... (Rose)-Bu kadar gergin olmasanıza. Sadece size söylersem ne olacağını söyledim. Size söylemediğim sürece bir sıkıntı olmayacak. (Dia)-Öyle desen bile elimizden gelen bir şey yok ki. Ejder'in nasıl birisi olduğun az çok öğrendik sonuçta. Dia böyle söylemiş olsa da Ejder'i tanıdıklarını düşündükleri kısım sadece onun ölüme karşı olan açlığıydı. Ejder'le ilgili başka hiçbir şey bilmiyorlardı. Rose'de bunun farkındaydı ancak bunu dile getirmemeyi tercih etti. Ejder hakkında bu kadar az şey bilmeleri onlar için en iyisiydi. Ortamı yeniden bir sessizlik ele geçirmeye başlarken aniden yarım kürede bir sallantı oldu. Bu ani sallantı yüzünden ortamın gerginliği bir anda daha da arttı. Herkes ne olduğunu merak ederken küre bir kez daha sallandı ve ardından bir kez daha... (Sayk)-N'oluyor lan!? Sayk merakla bağırırken aniden önüne yeşil bir sıvı damladı ve sıvı damladığı yeri eritmeye başladı. (Sayk)-Bu da ne...lan böyle!? Sayk hala ne olduğuna anlam verememişti ancak o anda... Yarım kürenin tavanı çöktü ve litrelerce yeşil sıvı içeri akmaya başladı. O anda Kyriel kanatlarını açarak herkesi korudu. (Kyriel)-İyi misiniz!? Kyriel endişeli görünüyordu. Herkes Kyriel'in kanatlarının altından, korkuyla, yıkılan yere bakarken kocaman bir yılanla göz göze geldiler ve... -KYAAAAAAAAAAA!!! Kızlar korkuyla çığlık attıktan sonra yılan bakışlarını onlardan ayırdı ve başka bir tarafa bakmaya başladı. Ve yılanın kafasını çevirdikten yarım saniye kadar sonra...yılan...parçalanarak etrafa saçıldı. Ve Kyriel'in tüylerini diken diken eden daha önce hiç hissetmediği kadar büyük bir kana susamışlık dünyayı sarmaya başladı. (Kyriel)-Bu ne biçim bir kana susamışlık böyle!? Neredeyse ondan daha fazla!!! Kyriel kendi kendisine konuşurken... -...dür... -...ldür... -Öldür... -Hepsini ama hepsini... -...yok et... Korkutucu derecede baskın bir ses tonuna sahip birisi bu sözleri söyledi ve hemen ardından Ejder, ağır adımlarla yarım kürenin yanından geçti. (Kyriel)-Ej...der... Kyriel onu görür görmez ona seslenmek istedi ancak Ejder'in bakışlarını görünce sesini alçaltarak ona seslenmekten vazgeçti. Ejder'in dikey elips gözleri neredeyse kaybolacak kadar incelmişti ve vücudu tamamen karanlıktan oluşan bir aurayla kaplanmıştı. Tırnakları uzamıştı ve kol damarları patlayacak gibi görünüyordu. *** Ejder, yılanlara o kadar fazla odaklanmıştı ki hemen yanlarından geçmiş olmasına rağmen Rose ve diğerlerini görmemişti. Şu anda tek odağı o lanet olası yılanlardı. Hepsini, hepsini ama hepsini paramparça etmeketmeketmek istiyordu. Ve öylede yapacaktı. Her birini, tek tek, parça parça, lime lime edecekti. Hepsi, Rose'ye zarar vermenin bedelini canlarıyla ödeyecekti. Ardından ise Ejder, Kyriel'in görüş alanından çıktı ve yılanların ortasında belirdi. (Kyriel)-Kafayı mı yemiş bu çocuk!? Ölmek mi istiy... Kyriel, Ejder'in, bütün o yılanların arasına dalmasını intihar etmek olarak görürken cümlesi yarıda kesildi çünkü Ejder yılanların arasında belirdikten sonra etrafındaki 10 kadar kocaman yılan bir anda parçalarına ayrılarak yok oldu. Ejder'in kolları titriyordu. "Hey hey hey hey hey!!! Az önceki şeyi yapmak için en azından bir meleğin gücünün %80'ine ihtiyacın var. İnsansın lan sen! İnsansın!" Kyriel bunları düşünürken Ejder yirmiden fazla yılanı daha yok etmişti. Şu anda Ejder inanılmaz derecede yoldan çıkmış gibi görünüyordu. (Scarlet)-Kyriel neler oluyor!? O sırada Kyriel, Scarlet'in sorusuyla kendine geldi. "Hassiktir. Bunları refleks olarak korudum ben. Öyle bir amacım yoktu. Neyse...hepsini korumaya devam etsem iyi olur." Kyriel dönüp Ejder'e baktı ve... (Kyriel)-Çünkü bu çocuğun ne yapacağı hiç belli değil. (Scarlet)-Anlamadım? (Kyriel)-Y-yok bir şey Scarlet. Kanatlarımın altında kalmaya devam edin. Hepsi Kyriel'in kanatları altında kalmaya devam ettikten nefes almaları da sorun olmayacaktı. Diğer bir yandan ise hiçbirinin Ejder'i bu şekildeyken görmesini istemiyordu. Zaten hepsi sonuna kadar Ejder'den korkuyorlardı ve onu bu şekilde görürlerse bu korkunun katlanarak artacağı kesindi. Hepsi Kyriel'in kanatları altından olduklarından Ejder'in ağır öldürme dürtüsünden etkilenmiyorlardı. Zaten bu kana susamışlıktan etkilenseler oldukları yerde öylece bayılırlardı. Hatta Kyriel bir melek olmasaydı çoktan bayılmıştı bile. Ejder'in öldürme arzusu azalıyor gibi görünmüyordu. Aksine sanki öldürdüğü her yılandan sonra öldürme isteği ve kana susamışlığı daha artıyor gibi görünüyordu. Kyriel bunu daha nereye kadar ulaşabileceğini merak ediyordu. Aslında onu durdurmakta istiyordu ama yanlışlıkla diğerlerini korumuşken artık her şey bitene kadar korumaya devam etmeliyim diye düşünüyordu. Ayrıca Rose zarar görmemiş olmasına rağmen Ejder'in böyle bir seviyeye ulaştığını görünce içinde hafif bir korku da belirmişti. Eğer Rose ve diğerlerini bırakır ve onların ölmesine izin verirse Ejder'in neler yapacağını tahmin bile edemiyordu. Kendisini öldüremezdi evet ama gerçekten Ejder'le uğraşmak istediğin emin değildi. Böyle absürt bir kana susamışlığı olan birisiyle nereye kadar uğraşabilirdi bilmiyordu. (Kyriel)-Şimdiden mi!? Ciddi olamazsın!? Kyriel kendi kendine şaşırmakla meşguldü çünkü Ejder sadece birkaç dakika içinde 20 bine yakın yılanı yok etmişti. Evet, tam anlamıyla yok etmişti çünkü yılanlardan geriye kalan tek şey kanları oluyordu. Geride tek bir parçaları kalmayana dek parçalanıyorlardı. Kyriel, Ejder'i gözleriyle takip etmekte zorlanıyordu. Şu andaki hızı kendisiyle yaptığı dövüştekinden çok ama çok daha üstün bir haldeydi. Görebildiği tek şey Ejder'in bedeniydi. Yılanlara saldırdığı anda yaptığı hareketlerin hiçbirisini göremiyordu. (Kyriel)-Şimdi fark ettim de...damarları şişmiş. Benimle dövüşürken de son anda damarları şişmişti. Damarları şişince gücü artıyor. Ama nasıl? (??)-Ky...riel..? Kyriel merak içinde mırıldanırken kanatlarının altından bir ses geldi. (Kyriel)-Rose? Ah, doğru ya. Küre kırılınca bir parçası kafana düşmüştü. Birkaç dakikadır baygın olan Rose yavaşça gözlerini açmış ve gördüğü ilk kişi olan Kyriel'in adını anmıştı. Kyriel her ne kadar refleks olarak hepsini korumuş olsa da Rose'nin başına düşen taşı engelleyememişti. (Rose)-Ejder...nerede? Rose gözlerini tamamen açtıktan sonra aklına gelen ilk şey olmuştu. Kyriel ise cevap vermemişti ve hafifçe kanadını kaldırarak Rose'nin Ejder'i görebileceği, daha doğrusu görmeyi deneyebileceği kadar bir yer açmıştı. Rose ise tam Ejder'in durduğu bir zamana denk gelmiş ve yılanların parçalanarak etrafa saçılışını görmüştü. (Rose)-Ona ne oldu öyle? (Kyriel)-Bilmiyorum. Ama tahminlerim bizim üstümüze asit damlamasından sonra bu hale geldiği yönünde. (Rose)-Asit? (Kyriel)-Evet. Asit. Yılanların bir diğer yeteneği asit tükürebilmek. (Rose)-Ama Ejder? Onları bu kadar kolay öldürememesi gerekmiyor muydu? Rose'nin sesi tamamen şaşkınlıkla doluydu. Öyle de olması gerekliydi. Kyriel, Ejder'in bile bu yılanlara karşı zorlanacağını belirtmişti. Ancak durum hiçte öyle görünmüyordu. (Kyriel)-Bende bilmiyorum Rose. Tırnakları uzamıştı ve damarları patlayacak gibi görünüyordu. (Rose)-Damarları mı? O anda Rose'nin gözleri endişeyle büyüdü. (Rose)-Kyriel. Ejder'i hemen durdurmamız lazım! Ses tonu çok endişeliydi. (Kyriel)-Neden ki? (Rose)-Yapmalıyız işte. Yapmak zorundayız. Ejder'in çıldırmasına izin veremeyiz. (Kyriel)-İyi de neden!? Rose endişeli gözlerle Ejder'in görmeye çalışıyordu. (Rose)-Soru sorma bana! Bütün bu dünyanın yok olmasını mı istiyorsun!? Rose, Kyriel'in ısrarlı sorusuna bu şekilde bağırarak cevap vermişti. Kyriel'in bunu kabul ederek kendisine yardım etmesini bekliyordu ancak... (Kyriel)-Olmaz. (Rose)-Kyriel kafayı mı yedin!? Ne demek olmaz!? (Kyriel)-Olmaz Rose. Kanatlarımın altında güvendesiniz. Eğer kanatlarımın altından dışarıya çıkarsan ölürsün. Şimdi düşününce... Kyriel o anda fark etti. (Kyriel)-Yılan buraya saldırdıktan sonra Ejder kafayı yedi. Senin öldüğünü düşünmüş olabilir. Sadece öyle düşünmesi bile böyle davranmasına neden oluyorsa gerçekten ölürsen neler olacağını bir düşün. Ejder için endişelenmeni anlıyorum ama önce Ejder'in hepsini öldürüp bu turu bitirmesini bekle. Kyriel'in bu sözlerinden sonra Rose dişlerini ve yumruğunu sıktı. (Rose)-Tamam. Bunu yapmaya hiç istekli değildi ama Kyriel haklıydı. Şimdilik Ejder'in tüm yılanları öldürmesini bekleyecekti. Kyriel ve Rose arasında bu konuşma geçerken Ejder hiç durmadan yılanları öldürmeye devam etmişti. Yılanlar ondan o kadar fazla korkuyorlardı ki hareket bile edemiyorlardı. Hepsi öylece ölmeyi bekliyorlardı. Ejder ise arka arkaya hepsini öldürmekten sıkılmış olacak ki durdu. Ve ellerini bileklerinden birleştirdi. Kırmızı bir şekilde parlamaya başlayan ellerini gökyüzüne çevirdi ve kırmızı renkte devasa bir ejderha silüeti var gücüyle kükreyerek gökyüzüne doğru yol almaya başladı. Yaklaşık olarak 100 metre yükseldikten sonra ise Ejder başını kaldırdı ve kollarını iki yana açtı. O hareketten sonra kırmızı ejderha silüeti on binlerce parçaya bölündü ve havada yön değiştirerek inanılmaz bir hızla yeryüzüne yağmaya başladı. Her bir küçük silüet parçası direkt olarak yılanları hedef alıyordu ve yılanlara değdikleri anda patlayarak yılanların kafalarını havaya uçuruyorlardı. Kafası patlayan yılanların ise oldukları yere yığılarak hayata veda ediyorlardı. (Kyriel)-Harika. Bu gösteri karşısında Kyriel'in gözleri parlıyordu. Taa ki bir tane yılan, onların üstüne doğru gelmeye başlayana dek. Yılan onların üstüne doğru gidiyordu ve küçük silüet parçası da onu takip ediyordu. Ve ne büyük şanssızlık ki, küçük silüet parçası yılana yetiştiğinde yılan, Rose ve diğerlerinin yanına varmıştı. Kyriel diğerlerini koruduğu sürece patlayan silüet onlara zarar veremezdi ama Ejder'in buna niyeti yoktu zaten. Küçük silüet tam yılana çarpıp patlayacakken Ejder gözden kayboldu ve Kyriel'in önünde belirerek tek eliyle silüet parçasını yakaladı. Silüet parçası Ejder'in elinde patladı ve hemen ardından yılan parçalarına ayrılarak etrafa saçıldı. Ardından da Ejder hiçbir şey olmamış gibi savaş alanına geri döndü. (Kyriel)-Ne yalan söyleyeyim. Bunu ben bile yapamazdım. Kyriel kendi kendine gülerek mırıldandı. Kendisi Ejder'den çok daha güçlüydü ama bu kadar geniş çaplı ve yıkıcı bir saldırı yapamazdı. (Rose)-Ejder... Rose hüzünlü bir şekilde Ejder'in adını andı. Bir an önce Ejder'i durdurmak istiyordu. Ejder tamamen kontrolden çıkmadan önce... Yaklaşık yarım saatin ardından Ejder tam olarak 148.947 yılanı öldürmüştü ve geriye 50 bin kadar yılan kalmıştı. *** Toplamda 51 dakika geçmişti ve Ejder tam olarak 200 bin yılanı öldürmüştü. Şimdi ise cesetlerin arasında öylece dikilirken cesetler yavaşça kaybolmaya başlamış ve zehirle dolan hava hızlıca eski temiz haline geri dönmüştü. Cesetler neredeyse tamamen kaybolduktan sonra Ejder arkasını dönerek yavaşça Kyriel ve diğerlerinin olduğu yere doğru yürümeye başladı. Zehirli hava ortadan kalktığı için Kyriel kanatlarını kaldırdı ve herkesin altından çıkmasına izin verdi. Ardından kendilerine doğru yürüyen Ejder'i gördü. (Kyriel)-Gördün mü hiçbir şey olmadı. Hatta kendisi yanımıza geliy...ağh-k... Bir anda Kyriel karnında keskin bir acı hissetti ve diz çökmek zorunda kaldı. Kyriel'in diz çökmek zorunda kalmasının nedeni ise tabii ki Ejder'in yumruğuydu. Ejder'in yüz ifadesinde en ufak bir değişiklik bile yoktu ve az önceki korkutucu gözleri hala yerindeydi. En kötüsü ise kana susamışlığında en ufak bir azalma dahi yoktu. Ejder korkutucu gözlerini Kyriel'in üstüne dikti ve ona bir yumruk daha atarak suratının yere çakılmasına neden oldu. Hemen ardından da karnına bir tekme atarak onu fırlattı. Kyriel ise hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkarak hızlıca Ejder'e doğru atıldı. Tam Ejder'e vuracaktı ki araya birinin girmesiyle birlikte kanatlarını çırptı ve takla atarak üstlerinden geçti. Bu kişi ise Rose'ydi ve bir anda Kyriel'in önüne çıkarak Ejder'e sarılmıştı. Rose'nin kendisine sarıldığını gören Ejder ise, en ufak bir duygu belirtisi bile göstermeden elini kaldırdı ve... ...hiç düşünmeden Rose'nin sırtına indirdi.
|
0% |