Yeni Üyelik
243.
Bölüm

Bölüm-240 Zihin Mühürleme İsteği

@aristokrat

Ejder dakikalarca hareketsiz bir şekilde olduğu yerde durduktan sonra aniden hareketlendi ve ayağa kalkmaya başladı. Rose istemeye istemeye Ejder'i bıraktı çünkü Ejder hala kendisinin farkında değildi. Ve ayağa kalkmıştı. Bir çocuk gibi onun boynunda asılı kalmasına gerek yoktu.

Ayağa kalktıktan sonra arkasına döndü ve köye doğru, daha doğrusu köyden kalanlara doğru yürümeye başladı. Ağır adımlarla yürüyordu. Gözleri kızıla boyanmıştı ve kol damarları şişmişti. Elleri bileklerine kadar karanlıkla kaplanmıştı.

Rose şu anda Ejder'e seslenmek ve onu durdurmak istiyordu ama içinden bir ses bunu yapmamasını ve sonuçlarının ağır olacağını söylüyordu. Gördüğü her şeye rağmen Ejder ağlamamıştı bile. Sanki duyguları bir anda yok olup gitmiş gibiydi.

Ne yapacağını bilemeden öylece Ejder'in arkasından bakakaldı. Ejder ise yavaşça onun görüş açısını terk etti. Korkutucu görüntüsüne rağmen hiç tehlikeli hissettirmiyordu. Ne aurası deliler gibi parlıyordu ne de kana susamışlığı nefes almayı zorlaştırıyordu. Tamamen sakin ve normalmiş gibi hissettiriyordu.

Ama öyle değildi. Rose şu anda Ejder'in içinde ne fırtınaların koptuğunu tahmin bile edemiyordu. Artarda gelen bu ölümler Ejder'in bütün psikolojisini alt üst etmişti. Akıl sağlığı dibi görmüştü ve gerçekten iyi değildi.

O yüzden köye gidip küçük bir istekte bulunacaktı. Köye vardığında en kıdemli kişinin yanına gitti. Yani, kalanlardan en kıdemli olan kişinin. Zaten köyün büyük çoğunluğunu yok etmişti ve geriye kalan herkes kendisinden korkuyordu.

Uzaktan ya da yakından fark etmeksizin neredeyse herkes Kaplan ve Alberta'nın ölümünü görmüş sayılırdı. O yüzden herkes Ejder'in öfke dolu olduğunu ve her an hepsini öldürebileceğini biliyordu. Yani ondan daha öncesinden de çok korkuyorlardı.

Ama Ejder yanlarından geçip giderken hiçbirine bakmamıştı bile. Zaten onların orada olduğunun bile farkında değildi. O sadece görmek istediği kişiye odaklanmıştı. Babasından sonra köyün en kıdemlisi olan BioDrago.

Onun varlığını hissettiği yere kadar sessizce gidip karşısına dikildikten sonra birkaç saniye bakıştılar ve Ejder...

(Ejder)-Ne istediğimi biliyorsun değil mi?

Diyerek konuyu hiç uzatmadı.

(Bio)-Emin misin? Bu o kadar da sağlıklı bir şey değil.

(Ejder)-Sadece yap. Ama tanrılara olan nefretimin dinmesini istemiyorum. Saligia'yı ve ailemin ölümünü zihnimden yok et. Ya da değiştir. Ama yalvarırım beni bundan kurtar. Beynim patlayacak gibi hissediyorum.

Ejder sakin görünüyor olsa da Bio onun duygu durumunu anlayabiliyordu. Ejder'in duygu durumu darmadağındı. Paramparçaydı. O yüzden de zihni hangi duyguyu dışa vuracağını seçemediği için savunma mekanizması sayılabilecek bir işlem yaparak sakinliği seçmişti.

Tabii bu yine de bazı şeylere engel değildi. Ejder'in vücudu deliler gibi titriyordu. Hiçbir şekilde dışa vuramadığı duyguları vücudunu titretiyordu.

(Bio)-Eğer gerçekten istiyorsan...

(Ejder)-Tek bir şey hariç. Abimin öldüğü anı tutmanı istiyorum.

Bio Ejder'in burada kast ettiği şeyi direkt anlamıştı. Ejder'in aklında olan şey Saligia'nın Kuzgun'u öldürdüğüydü. Ama Ejder'in aklında kalacak olan şey Kuzgun'un ölüm sahnesiydi. Kimin öldürdüğü ya da nasıl öldüğünü bilmeyecekti. Bileceği tek şey Kuzgun'un kendisini korumak için öldüğü, ve yine kendisi yüzünden öldüğü olacaktı.

(Ejder)-Ha birde, şu sözleri abim bana söylemiş gibi gösterir misin?

***

Ejder'in orada söylediği sözler "Seni kimse sevmeyecek Ejder. Sen bile kendini sevemeyeceksin. Kendi kalbinde sana bile yer olmayacak." sözleriydi.

Kuzgun böyle şeyleri asla söylemezdi. Ama Ejder kendisini insanlardan soyutlamak ve sahip olduğu nefreti asla unutmamak adına böyle bir yola başvuruyordu. Zihni paramparçayken bile gelecek için böyle bir plan kurabiliyordu.

Ejder gerçekten korkunçtu. Sırf sahip olduğu nefreti unutmamak ve insanlardan uzak durmayı kolaylaştırmak için böyle bir şey yapmak istiyordu. Tabii ki Bio bu isteği sorgulamayacaktı.

(Bio)-Hazır mısın?

Bu isteği sorgulamadığı için doğrudan harekete geçmişti.

Ejder düz bir kayanın üzerinde yatıyordu ve Bio tepesinde dikiliyordu.

(Ejder)-Yap hadi. Bilmem gereken tek şey abimin kollarımda öldüğü ve benim yüzümden öldüğü.

BioDrago derin bir nefes aldı ve...

(Bio)-Ejderhanın Hediyesi: Zihin Bozumu.

Kendisine ihtiyacı olan yeteneği verdi ve parmaklarını Ejder'in şakaklarına yerleştirerek işleme başladı.

***

Yaklaşık 9 saat süren bu işlemin ardından Bio ellerini Ejder'in şakaklarından çekti ve dinlenmek için kenara oturdu. Aslında birkaç dakika sürmesi gerekiyordu ama Ejder'in zihni öylesine parçalanmış bir haldeydi ki BioDrago önce Ejder'in zihnini birleştirmekle uğraşmıştı. Ejder'in zihninde birçok şey değişmişti. Ama başlıca değişmiş olan şeyler şunlardı.

Ejder'in anne babası çok önceden ölmüştü. Ejder sadece onların yüzlerini hatırlıyordu.

Abisi bilinmeyen birisi tarafından öldürülmüştü ve ölüm sebebi Ejder'di.

Zihnini değiştirenler köyün ileri gelenleri olup bunu zorla yapmışlardı. Ve Rose yardım etmek istese de ona izin vermeyip tamamen kaba kuvvetle Ejder'in zihnini değiştirerek birçok anısını mühürlemişlerdi.

Bilinmesi gereken en önemli değişiklikler bunlardı. Diğer değişimler o kadar da önem arz etmeyen küçük olaylarla ilgiliydi.

(Bio)-Hoy Rose. Buraya gel. Biliyorum bunu senden istemek biraz bencilce ama... senden Ejder'e göz kulak olmanı istiyorum. Ejder'in zihnini değiştirirken düşündüğümden daha fazla güç harcadım o yüzden Göksel Dünya'ya yeniden çekileceğim ve uzun bir süre ortalarda olmayacağım.

(Rose)-Önemli değil. Söylemeseniz bile yapacaktım zaten. O benim ilk arkadaşım.

Rose yüzünden buruk bir gülümsemeyle Bio'ya güldü ve uyumakta olan Ejder'in yanına giderek elini tuttu.

(Rose)-Sana destek olmak için elimden gelen her şeyi yapacağım.

(Bio)-Senden bunu istediğim için gerçekten özür dilerim.

Bio giderek saydamlaşırken bir kez daha Rose'den özür dilemişti. Ejder gibi uğraşması zor bir çocuğu o yaştaki bir çocuğa emanet etmek mantıklı mıydı bilemiyordu ama başka çaresi yoktu. Köyde Ejder'e destek olmayı isteyecek tek bir kişi bile yoktu. O yüzden Bio'nun tek çaresi Rose'ydi.

(Bio)-Kaç yıl sonra dönebilirim bilmiyorum ama o süre boyunca Ejder sana emanet. Tekrar görüşene dek...

Sözlerini bitirmeden tamamen saydamlaştı ve yok oldu.

(Rose)-Seninle uğraşmak zor olacak ha ufaklık.

Diyerek kendi kendine gülümsedi. Sonra da yüzü düştü. Hiçbir şey yapmadan onun uyanmasını beklemektense bir şeyler yapmak istedi ve Ejder'i sırtlayarak evine götürdü. Ejder'i kendi yatağına yatırdı ve mutfağa giderek annesine yemek için yardım etmeye başladı.

Onlar yemeği hazırlamaya başladıktan yarım saat kadar sonra Ejder bir anda gözlerini açtı ve derin bir nefes alarak oturur pozisyona geçti. Aceleyle etrafına bakındı ve çevreyi tanımaya çalıştı.

"Ha? Neredeyim ben? En son köyün ileri piçleri beni kaçırıp bağlamışlardı."

Ejder biraz daha etrafa bakındı ve çevredeki dekoru tanımaya başladı.

(Ejder)-Rose'nin... evi mi? Niye buradayım lan ben?

Ejder kendini yataktan attı ve yürümeye başladı. Rose'nin odasındaki aynanın karşısına gelince yüzünün oldukça bitkin durduğunu fark etti. Sanki günlerdir uyumamış gibiydi.

(Ejder)-Ne olmuş lan bana böy...

Derken Ejder'in kalbi bir anda tekledi ve o anda zihninde bir ses yankılandı.

-Kendi kalbinde sana bile yer olmayacak Ejder.

(Ejder)-A... bi...

Ejder kalbinin teklemesinden sonra tek dizinin üstüne çöktü ve kan kustu.

(Ejder)-Abimi ben... mi öldürdüm? Benim yüzümden... Hayır. Şimdi değil.

Eliyle ağzını kapattı ve tekrar kusmasını engelledikten sonra kalbini kaplayan bu hisle daha sonra uğraşmak istediğine karar vererek kendisini sakinleştirdi. Şu andaki önceliği neden Rose'nin evinde olduğunu öğrenmekti ve bunu sormak için onun yanına gitmesi gerekliydi.

Onun varlığını hissettiği yere yani mutfağa doğru hareketlendi ve mutfağa girdi.

(Ejder)-Şey...

Ne söyleyeceğini bilmeden içeri girmişti ama bir şey demesine gerek kalmamıştı. Rose onun sesini duyar duymaz kafasını çevirmiş ve gaipten sesler duymadığını anlayınca elindeki bıçağı düşürmüştü. Bıçak yere saplanırken Rose bir hamlede yerinden ayrılmış ve Ejder'e sarılmıştı.

Ejder neler olduğunu anlayamazken Rose'nin gözleri dolmuştu ve Ejder'i daha fazla sıkmıştı.

(Ejder)-Şey... ne oldu bilmiyorum ama... bilmeden seni endişelendirecek bir şey mi yaptım?

(Rose)-Hayır. Bir şey yapmadın. Sen tamamen suçsuzsun.

Rose suratını Ejder'in göğsüne gömmüş olduğu için sesi boğuk çıkıyordu ama yine de anlaşılıyordu. Tabii sesinin boğuk çıkmasında neredeyse ağlayacak olmasının da biraz etkisi vardı.

(Ejder)-Suçsuz muyum? Yani bir şey yapmadım. Peki o zaman... neden sizin evde olduğumu öğrenebilir miyim acaba?

 

Loading...
0%