Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm-3 Güç İsteği

@aristokrat

Rose'ninde dövüşmek istememesiyle birlikte Ejder'in bakışları kızlara döndü.

(Ejder)-Dövüşmek istemiyor musunuz? Hoy hoy hoy. O zaman ne diye geldiniz buraya?

(Rose)-Biz senin gibi canımızın yanmasından zevk almıyoruz Ejder.

(Ejder)-Ben mazoşist değilim. Sadece güçlü insanlar görünce heyecanlanıyorum o kadar. Ayrıca dövüşmeyerek bütün eğlenceyi kaçırıyorsunuz.

(Rose)-Dövüşmekten zevk alan tek kişi sensin Ejder.

(Ejder)-Ah hadi ama. Birilerinden üstün olma hissi en iyisi.

Bu sözleri söyleyen Ejder'in yüzünde güven dolu bir gülümseme belirmişti. Bir gün tanrıların gücünü aşabileceğine emin gibi görünüyordu.

(Rose)-Saçmalama istersen Ejder. Hiçbir insan tanrıların gücüne erişemez.

(Ejder)-Bunu nereden biliyorsun ki!? Bir gün bütün tanrıları yok edeceğim ve nihai bir insan olacağım.

Ejder bu sözleri bütün ciddiyetiyle söylediği için Rose onu ciddiye alıyordu ama başka bir zaman olsa ve Ejder bu sözleri alaylı bir şekilde söyleseydi kesinlikle kahkahalara boğulurdu.

(Rose)-Ejder bazen gerçekten düşüncelerin ve isteklerin anlamsızlaşıyor.

(Ejder)-Güçlü olmayı istemenin neresi yanlış?

(Rose)-Zaten dünyadaki en güçlü kişi olabilirsin. Daha fazla gücü ne yapacaksın ki?

(Ejder)-Ne kadar güç o kadar iyi Rose. Ayrıca asıl sen neden güçlenmek istemiyorsun?

(Rose)-Güç manyağı birisi olup kendimi kaybetmek istemiyorum çünkü.

Rose bu konuda haklıydı. Güçlenmeye kafayı takan herkesin sonu kendini kaybetmeye ve acı dolu bir sona gidiyordu.

(Ejder)-Kendi soyuna hakaret ediyorsun Rose. Bizler Ultima'nın soyundan geliyoruz. Güçlü olmayı istememiz gayet normal. Ayrıca ben Soykıran Ailesi'ndenim. Tarihteki en güçlü aileden geliyorum. Güç istemek benim yapabileceğim en normal şey.

Ejder'in sesi hafiften yükselmeye başlarken Rose hala sakince ona bakıyordu.

(Rose)-Bende BloodWife Ailesi'nden geliyorum Ejder. Dünyanın en güçlü 2. ailesinden. Ama ben senin kadar güç delisi değilim.

(Ejder)-Ama olman gerekli Rose. Güç delisi olmak kötü bir şey değil. Şimdi bile dövüşmek istemiyorsun. Soyunun yaptığı şeyleri devam ettirmemeye çalışıyorsun.

Ejder giderek sinirleniyordu çünkü hayatı boyunca yanında olan tek kişi Rose olduğu için şu anda onun, kendisiyle aynı fikirde olmuyor oluşuna katlanamıyordu.

Bugüne kadar neredeyse her konuda aynı fikri paylaşmışlardı ama bu konuda daima ters düşmüşlerdi. Küçüklüğünde yaşadığı şeyler yüzünden daima güçlenmek zorunda olduğuna inanmıştı.

Ama Rose, Ejder'in bu isteğini saçma buluyordu. Rose'de, Ejder'le hemen hemen aynı şeyleri yaşamıştı ama Rose olaylara "olan oldu" şeklinde baktığı için Ejder'e karşı geliyordu.

Ejder ise bu tür şeyleri kafaya takan ve ailesini korumak adına her şeyi yapabilecek birisiydi. Pekala Rose'de ailesi için her şeyi yapabilirdi ama Ejder kadar takıntılı davranmıyordu. Bir şeylerin üstesinden gelebiliyordu.

(Rose)-Soyumun yaptığı şeyler umrumda bile değil Ejder! Ben sadece sakin bir hayat yaşamak istiyorum!

(Ejder)-Sakin bir hayat mı!? Bizim ne zaman sakin bir hayatımız oldu ki!? Kendimizi bildiğimiz ilk andan itibaren kendimizi korumak adına birilerini öldürmemiz gerekti. Sence bunca şeyden sonra bizim için sakin bir hayat var mı!? Sürekli olarak düşmanlarımız olmaya devam edecek! Sen güçlenmezsen ben güçlenmezsem bizi kim koruyacak!? Yarın öbür gün zorda kalırsak ve seni koruyamazsam ne yapacağım ha!? Sende gidersen benim başka kimim kalacak Rose söyle bana!? Ailelerimizle aynı kaderi paylaşmak mı istiyorsun!? Benim yüzümden, benim yetersizliğim yüzünden ölmek mi istiyorsun sen!? Ailemden geriye kalan son kişinin kollarımda can verişini görmek istemiyorum ve görmeyeceğimde! Sen ne söylersen söyle! Eğer seni ve bizi korumak istiyorsam tanrıların bile korkacağı kadar güçlü olacağım! Olmak zorundayım! Başka çarem yok!!!

Ejder'in öfkeyle başlayan konuşması yerini yavaşça derin bir hüzne bırakmıştı.

Herkes sessizce Ejder'in öfke içindeki bu haykırışını dinlemekle yetinmişti.

Şu anda Rose'nin söyleyebilecek hiçbir şeyi yoktu. Sanki birisi söylemek istediği şeyleri boğazında tutuyor ve dışarı çıkmasına izin vermiyordu. Yutkunamıyordu bile.

Ejder'in acıyla dolan sesi Rose'nin içini dağlamıştı.

(Rose)-Ejder ben...

(Ejder)-Boşver Rose. Sadece, boşver.

Rose tüm cesaretini ve kafasında zorda olsa toparlamayı başardığı kelimelerini dışa vuracaktı ki Ejder onu susturdu.

Elini kaldırıp arkasını döndü ve yürümeye başladı.

(Ejder)-Ben çalışmaya gidiyorum. Mümkünse yarına kadar burada kal.

Ejder'in onu susturmasıyla birlikte Rose'nin söylemeyi planladığı şeyler yeniden dağılmıştı ve artık toparlanamaz haldeydiler.

Ejder yavaşça gözden kaybolurken Rose'nin yapabildiği tek şey onu izlemek oldu.

(Shin)-Ejder!

Usta Shin arkasından ona seslendi ama Ejder umursamadan yürümeye devam etti.

"Fazla duygusalsın çocuk. Tek zayıflığın bu."

Kendi kendine mırıldanan Usta Shin elindeki sopayı kaldırıp hafifçe yere vurdu ve neredeyse gözden kaybolmak üzere olan Ejder tam önlerinde belirdi.

Bulunduğu bölgenin değiştiğini farkeden Ejder, sırtı onlara dönükken konuştu.

(Ejder)-Bırak beni yaşlı adam.

Ses tonu soğuktu.

(Shin)-Fazla duygusal davranıyorsun çocuk. Geçmişte olan şeyleri unutmalı ve önüne bakmalısın.

(Ejder)-Kendi kollarımda ölen ailemi unutmamı mı istiyorsun benden!?

Sesi biraz titremişti ama hala soğuk bir tona sahipti.

(Shin)-Hem evet hem hayır. Böyle bir şeyi kimse unutamaz ve unutmamalı da. Ancak bunun bir defa yaşanmış olması bir daha yaşanacağı anlamına gelmez.

(Ejder)-Yaşanmayacağı anlamınada gelmez.

Ejder hala arkasına bakmıyordu ve soğuk soğuk konuşmaya devam ediyordu.

Duygusal birisiydi ve çoğu zaman duygularını kontrol edemezdi. Duygularını kontrol ettiği zamanlar ise çok ama çok nadirdi ve bunu başardığı zamanlarda genelde, şu anda olduğu gibi soğuk bir tavır takınırdı.

(Shin)-Güç isteme sebebini anlıyorum ama Rose haklı. Hiçbir insan tanrıların gücünü aşamaz Ejder.

(Ejder)-Neden hepiniz bundan bu kadar eminsiniz? Tanrıların ulaşılmaz birer varlık olduğunu kim öğretti size? Ha? Bugüne kadar dediğim her şeyi eksiksiz bir şekilde yaptım ve yine yapacağım. Tanrıların gücünü aşacak ve ailemi koruyacağım.

Bunları söyleyen Ejder'in ses tonu soğık olsada o kadar güven vericiydi ki sanki gerçektende tanrıların gücünü aşabilirmiş gibi hissettiriyordu.

(Shin)-Umarım zamanı geldiğinde hayal kırıklığına uğramazsın çocuk.

(Ejder)-Ah, hayal kırıklığına uğramayacağımdan eminim. Ama hepiniz şaşırmaya hazır olun. Çok çalışıp tanrıları aşacağım.

(Shin)-Aslında bugün sizi birisiyle daha tanıştırmayı planlıyordum ama...işler biraz karıştı.

Usta Shin sakalını sıvazladı ve arkasına dönüp ormanın bittiği yere baktı.

(Ejder)-Başka birisi mi?

Başka birisi lafını duyan Ejder hemen arkasını döndü. Ne kadar kızarsa kızsın içindeki savaşma arzusuna karşı gelemiyordu. Başka birisi lafını duyar duymaz aklına ilk şeyde zaten "dövüş" olmuştu.

(Shin)-Evet. Sayk ve Scarlet'le yapacağınız dövüşten sonra sizi onlardan daha güçlü birisiyle tanıştıracaktım.

(Ejder)-Tch. Ve şimdide bunu gitmemem için kullanıyorsun. Pekala. Başarılı oldun. Yeni kişiyle tanışana kadar buradayım.

Ejder şu anda burada olmak istemiyor olsada yeni kişiye karşı olan merağı onu burada yüzünden gidemiyordu.

Ejder'in kabulünden sonra Usta Shin arkasına döndü.

(Shin)-Dia. Ortaya çıkma zamanın geldi.

Sakince seslendikten sonra yeniden önünü döndü.

Tam o anda da yanında bir kadın belirdi.

Mavi saç ve gözleriyle bu kadın göz alıcı bir şekilde adeta parıldıyordu.

(Shin)-Çocuklar. Tanıştırayım. Karşınızda, Diamond Aspect.

 

Loading...
0%