@aristokrat
|
Yemek masası tahmini olarak 70 çeşit yemekle donatılmıştı ve hepsinin aromatik kokusu birbirine karışarak odayı tarifsiz bir kokuya boğuyordu. Diğer bir yandan ise son birkaç dakikadır masada bir sessizlik vardı. Herkes yemeklerini yiyordu ancak tek eklime bile etmiyorlardı. Sanki masada bir şeyler, hayır, birisi eksik gibiydi. Ejder'in konuşması gereken asıl kişi masada yoktu. Eğer bu konuşmayı yapacağı kişi Lucifer olsaydı Lucifer, çoktan konuşmaya başlardı. Sonuçta şeytanlarda Ejder'i izliyorlardı ve Ejder, cehenneme gideceğiz dedikten hemen sonra bir araç onları almaya gelmişti. Yani bu noktaya kadar onu izliyordularsa kesinlikle Ejder'in isteğini de biiliyor olmalılardı. (Ejder)-Sanırım bana yardım edecek kişi sen değilsin ha? (Lucifer)-Efendim? Ancak o anda bu sözleri söyleyerek bu sessizliği bozmuştu. (Ejder)-Bana yardım edecek kişi diyorum, sen değilsin demek ki. (Lucifer)-Ne yardımı? (Ejder)-Ne yardımı derken? Beni alması için bir araba göndermen bana yardım etmen için değil miydi? Ejder, Lucifer'in bu tepkisi karşısında şaşırmıştı. Kendisini alması için özel bir araba göndermelerine rağmen kendisine yardım etmeyecekler miydi? Yoksa Ejder'in buraya ne için geldiğini bilmiyorlar mıydı? (Lucifer)-Pek sayılmaz. Hayır, sana bir araba gönderdim ve seni buraya getirdim çünkü sen böyle istedin. Senin, bir şey için yardım alıp almayacağından haberim yoktu. (Ejder)-Nasıl yani? Tanrılar ve şeytanlar olarak siz, daima beni izlemiyor musunuz? Eğer gerçekten de Ejder'in her hareketini izliyor olsalardı, Ejder'in bir şeyler için yardım isteyeceğini de bilirlerdi ancak Lucifer'in yüz ifadesinden gerçekten de bu konuda bir şey bilmediği anlaşılıyordu. Yani yalan söylemiyordu. (Lucifer)-Seni tabii ki izliyoruz. Sadece her zaman değil. Sence tanrılar ve şeytanlar olarak seni her zaman izliyor olsaydık tanrılar senin buraya gelmene izin verirler miydi? Seni izlediğimiz zamanlar genelde, hayır, sadece auran ezici bir şekilde parladığı zamanlar. Auran inanılmaz bir şekilde genişlemediği zamanlar seni izlemiyoruz. Sonuçta senin de bir özel hayatın var. (Ejder)-O zaman bu, Poseidon'un neden beni ilk görüşte tanımadığını açıklar. Tanrılar ve şeytanlar Ejder'i her zaman izlemiyorlarsa bu durum açıklığa kavuşurdu sonuçta her an her saniye gözünü bile ayırmadan izlediğin birini tanımaman anlamsız olurdu. (Ejder)-Buraya ne için geldiğimi bilmiyorsun yani. (Lucifer)-Hayır bilmiyorum. Hatta en ufak bir fikrim bile yok. (Ejder)-Buraya öğrenmeye geldim. (Lucifer)-Buraya öğrenmeye geldin, ama neyi? Sahip olduğun gücünle şeytan tekniklerine ihtiyacın olduğunu sanmıyorum. (Ejder)-Şeytan tekniği olup olmadığını bilmiyorum ama, mühür kırmakla ilgili bir şeyler öğrenmeye geldim. O anda Lucifer'in yüz ifadesi değişti. (Lucifer)-Mühür kırmak mı? Lucifer, Ejder'in sözlerinin ardından ciddileşmişti. (Ejder)-Tepkine bakılacak olursa o manyak doğru söylüyordu. Doğru yerdeyim. (Lucifer)-Aramızda böyle bir tekniğe sahip olan sadece bir kişi var. Ve o kişinin sana bunu öğretip öğretmeyeceğini bilemem. Yani öğrenmek istediğin şeyi öğrenememe ihtimalinde var. Bahsedilen ve henüz bilinmeyen bu tekniği sadece bir kişinin biliyor olması insanı o tekniğin çok güçlü olduğunu düşünmeye itiyordu. (Ejder)-Orasını dert etme. Buraya o tekniği öğrenmeye geldim. Olursa tatlı dille. Olmazsa işkenceyle. Ejder'in surat ifadesi hızla değişerek korkutucu bir hal almıştı. Öğrenmek için geldiği tekniği öğrenmeden buradan gitme niyeti yoktu. Bu tekniği öğrenmezse kafasındaki o çatlak şey yeniden kendisini kontrol etmeyi deneyebilirdi. Bu Ejder'in pekte umurunda sayılmazdı ancak işin ucunda Medusa'nın ve diğerlerinin hayatı vardı. Aslında diğerleri de Ejder'in umurunda değildi. Rose hariç. Yani işin ucunda Medusa ve Rose'nin zarar görme ihtimali vardı. Ejder'de bunun olmasını istemediği için bu tekniği öğrenmeden hiçbir yere gitmeyecekti. (Lucifer)-Benim hükümdarlığım altında bulunanlara kolayca işkence yapabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun Ejder. Burası senin oyun alanın değil. (Ejder)-Ve? Burası benim oyun alanım değilse ne olmuş? Sence beni durdurabilir misin? Mevcut güç seviyenle benimle başa çıkabileceğini mi düşünüyorsun? Yoksa üstüme binlerce şeytanı mı salacaksın? Haberin olsun üstüme bütün cehennemi bile yığsan bana çizik bile atamazsın. Yani benimle savaşmayı düşünüyorsan işim bittiğinde eline geçecek olan tek şey sayısız ceset olacaktır. O yüzden tatava yapmayı kes ve o tekniği bana öğretecek olan kişiyi buraya getir! Lucifer'in aurası hızla yükselmeye başladıktan sonra kendisininkini kolayca aşan daha çılgın bir aura hızla baş göstererek bütün malikanenin tepesine çökmüştü ve bu süreç boyunca Ejder'in gözleri koyulaşarak koyu kırmızı bir hale gelmişti. Mevcut durumda Lucifer, Ejder'le bir dövüşe girebilirdi ancak Ejder'in haklı olduğu bir konu vardı. Cesetler. Ejder insanların canını hiç umursamadığı için olası bir savaşta önüne çıkacak olan herkesi, hem de genç yaşlı demeden herkesi, hiç düşünmeden katledebilir ve bütün cehennemi, gerçekten bir cehenneme çevirebilirdi. Kendi halkına çok fazla değer veren Lucifer ise böyle bir durumun olmasını asla ama asla istemezdi. Bu yüzden de Ejder'le dövüşmeyecekti ve isteğini yerine getirecekti. Sonuçta kendisinin yapması gereken tek şey, o tekniğe sahip olan kişiyi buraya çağırmaktı. (Lucifer)-Cehennemde olmasaydık güzel bir dövüş yapabilirdik ama şimdilik erteleyelim bakalım. Lucifer masadan kalktı ve... (Lucifer)-Beni takip edin. -Ruh Ormanı- (Ejder)-Bizi neden bu soluk ağaçlarla dolu ormana getirdiğini ve daha ne kadar yürüyeceğimizi söyler misin acaba? (Lucifer)-Gideceğimiz yere giden en basit yol bu orman çünkü. Ayrıca, geldik sayılır. Son 5 dakikadır, tamamen gri tonlarında yaprakları olan ağaçlarla dolu bir ormandaki patikada ilerliyorlardı. Görüş alanlarını dolduran tek şey bu ağaçlardı ve başka hiçbir şey yoktu. Ağaçlar dışında tek bir bitki bile yoktu. Tabii bu orman bitki barındırmadığı gibi hayvanda barındırmıyordu. Sadece soluk ağaçlardan oluşan sıkıcı bir yerdi. Ta ki... (Medusa)-İleride bir açıklık var. Medusa, yaklaşık olarak 300 metre uzaklıktaki açıklık alanı fark edene kadar. *** Açıklık alana yetiştikten sonra patikanın bittiği yerde Lucifer durdu. (Lucifer)-Hades orda. Lucifer'in eliyle gösterdiği yerde kocaman bir adam oturuyordu ve kucağında da 3 başlı bir yavru köpek vardı. Adam kapkara bir cüppe giyiyordu ve vücudunun tek bir noktası bile görünmüyordu. Sadece köpeğin karnını ovalıyordu. (Ejder)-Pekala. Gelsin yeni yetenek. Ellerini ovuşturan Ejder'in gözleri parlıyordu. Birazdan yeni bir şey öğrenecek ve biraz daha güçlenecekti. (Hades)-Burada ne yaptığınızı sorabilir miyim acaba? O anda arkalarından kalın bir ses duyuldu. (Lucifer)-Her zaman ki gibi hızlısın Hades. (Hades)-Biliyorsun ki çok fazla misafirim olmuyor. O yüzden de gelenleri çabucak karşılamak benim için oldukça önem teşkil ediyor. (Ejder)-Yine de, misafirlerinden birisine gizlice saldırman hiç hoş değil bilesin. Ejder yavaşça arkasını döndü ve neredeyse 2 metre boyunda olan bu kocaman adama, yani Hades'e baktı. (Hades)-Eğer zayıf olsaydın sana saldırmazdım. Sonuçta, ben daha tam olarak arkanızda belirmeden hemen önce parmağımı koparttın. (Lucifer)-Ha? Saniyenin onda biri bile etmeyecek kadar kısa olan o zaman diliminde Hades'in parmağını mı koparttın? (Ejder)-O kadar kısa bir zaman dilimi dediğin süre benim için birilerini öldürmeye yetecek kadar uzun bir süre. Ejder'in sahip olduğu hız ile en küçük zaman dilimleri bile onun için yeterince uzun zamanlarhaline gelebiliyor. Hızını kullanmadığı sürece böyle olmasa da hızını kullandığı zamanlarda Ejder rahatlıkla mantığın kavrayabileceği kuralların dışına çıkabiliyor. Yani, saniyenin binde biri kadar küçük bir sürede bir hareketi görüp o hareketi kavrayıp o harekete karşılık verecek bir hamle düşünebilir. Bu gerçekten de mantık dışı görünebilir ancak çok yüksek hızlara ulaşabilen bütün varlıklar bunları yapabilecek kapasiteye sahiptir. (Hades)-Duyduğuma gören Perseus size saldırmış. Ejder'in o sözlerinin ardından Hades başını Medusa'ya çevirmiş ve bunları söylemişti. (Medusa)-Evet saldırdı. Ama Ejder onu öldürdü. Hades yavaşça cüppesinin baş kısmını çıkardı ve Ejder'i şaşırtan bir kafa ortaya çıktı. Hades'in kafası tamamen kemikti. Muhtemelen bütün vücudu da kafası gibiydi. Yani Hades'in tüm vücudu bir iskeletti. Biraz korkunç duruyordu. Gözlerine bakmak sanki bir boşluğa bakıyormuşsun hissi veriyordu. (Hades)-Görünmezlik Miğferini o perilere vermemem gerektiğini biliyo... O anda, Hades birden kendisini yerde bulmuştu. (Hades)-Ha? Ne oldu lan az önce? Ejder bir anda üstüne çıkmıştı. Gözleri hala kıpkırmızıydı ve bu kez göz bebekleri incecikti. Ejder tamamen avına kilitlenmişti. Korkutucu gözlerini, Hades'in karanlık göz çukurlarına dikti ve... (Ejder)-Yani o miğferi perilere sen verdin ve onlarda Perseus'a verdi. Hades sakin bir ses tonuyla... (Hades)-Ee, beni öldürecek misin? (Ejder)-Merak etme. Buraya seni öldürmeye gelmedim. Ama, o Görünmezlik Miğferini Perseus'a veren kişi onlar değil de sen olsaydın, emin ol burada bulunma sebebim senden bir şeyler öğrenmek değil de seni parçalarına ayırmak olurdu. Hades'in üzerinden kalkan Ejder'in göz bebekleri eski büyüklüğüne, renkleri ise kırmızıdan gümüşe döndü. (Hades)-Bir şey öğrenmek mi? Hades, Ejder'in bir şey öğrenmek dediğini duyduğu için şaşırmıştı. Bu çocuk ne öğrenmek için cehenneme gelmiş olabilirdi ki? Sonuçta fazlasıyla güçlüydü. Hades bakışlarını merakla Lucifer'e çevirdi ve Lucifer, gayet sakin bir ifadeyle birlikte Hades'in bu merağını dindirdi. (Lucifer)-Yasak Mühür Kırma Tekniğini öğrenmek istiyor.
|
0% |