@aristokrat
|
(Shin)-Ne demek kayıp!? Herkesin bakışları bir anda Rose'ye dönmüştü. (Rose)-Kayıp işte! Her yere baktım ama hiçbir yerde yoktu! Neredeyse bütün ormanı aradım. (Sayk)-Şehre gitmiş olamaz mı? Sayk aniden ortaya bir fikir atınca Rose bir anlığınada olsa duraksamıştı. Ancak hemen kendine gelmiş ve... (Rose)-Ejder insanlardan nefret eder. Şehre gitmiş olmasına imkan yok. Diyerek Sayk'ın fikrini etkisiz hale getirmişti. Herkes şu anda Ejder gibi birisinin nereye gitmiş olabileceğini düşünüyordu ancak içten içe biliyorlardı ki, Rose bile Ejder'in nereye gitmiş olabileceğini bilmiyorsa kendilerinin hiç şansı yoktu. *** [Yarım saat önce: Sabah 04.45.] Ejder bütün gece hiç kıpırdamadan yıldızları seyretmişti. Gözleri oldukça keskin olduğu için gece karanlığı onu engellemiyordu. Ayrıca bedeninden yayılan ağır aura etraftaki hayvanları korkuttuğu için rahatsız edilmek gibi bir derdide yoktu. Sinekler bile bu auraya yaklaşmak istemiyorlardı. Üstüne üstlük Ejder belli etmiyor olsada şu anda sinirliydi. Bu yüzdende aurası normalde olduğundan dahada ağırdı. Uçurumun ucunda öylece bekleyen Ejder bir anlığına kendisininkini ezen bir baskı hissetti ve aniden arkasına döndü. Ancak tepki vermekte çok geç kalmıştı. Arkasına döner dönmez inanılmaz bir acı hissederek uçurumdan aşağıya savrulmuştu. Yediği darbe o kadar güçlüydü ki Ejder neredeyse kan kusacak raddeye gelmişti. Kan kusmamış olsada yediği o darbe onu hayal bile edileyemecek kadar uzağa fırlatmıştı. Ne kadar uzağa uçtuğu kestiremiyor olsada tahminen 3 kilometre kadar uzağa fırlamıştı. Yüzlerce defa takla atmış ve önüne çıkan neredeyse her ağacı parçalayıp geçmişti. (Ejder)-O neydi lan öyle!? Nerede olduğunu bilmiyordu. Etraf ona hiç tanıdık gelmiyordu. Büyük ihtimalle hala uçurumun aşağısındaki ormandaydı ama o ormanda, ormanı ezbere bilecek kadar çok gezinmemişti. Çakılmış olduğu ağaçtan destek alarak doğruldu ve keskin gözleriyle hemen etrafına bakındı ancak kimseyi göremedi. (Ejder)-Kim vurdu lan bana ora...a... Daha ne olduğunu bile anlayamadan bir darbe daha yedi ve acı dolu savruluşu bir kez daha bedenini uzaklara taşımaya başladı. Yediği ikinci yumruk kesinlikle birkaç kemiğini kırmış ve organlarını ezmişti. Ancak ezikleri ve kırıkları ölümcül değildi. Bunlar bir yana bu sefer fena şekilde kan kusmuştu ve kustuğu kanlar yüzüne ve saçlarına bulaşmıştı. Hala taklalar atıyordu ve parçalanan ağaçlar vücuduna batıyordu. Çarptığı her ağaç vücudunda yeni yaralar açmaya çalışıyordu ancak Ejder'in sağlam vücudu bütün bu darbelerden çizik almadan kurtulmayı başarıyordu. Tabii kıyafetleri için aynı şeyi söyleyemeyiz. Kazağı çoktan vücudundan ayrılmıştı ve yaralarla kaplı vücudu ortaya çıkmıştı. Bu yaralar Ejder'in eski savaşlarından kalan yaralardı ve bütün bedenini kaplıyorlardı. Tahmini sayıları 100'ün üstündeydi. Hepsi çeşitli boyutlara ve şekillere sahipti ki bu da, Ejder'in ne kadar çok savaşa girdiğinin göstergesiydi. Çarptığı ağaçların sayısı 100'ü geçeli çok olmuşken Ejder yavaşlamaya başladı ve en sonunda durdu. Karnı o kadar fena sızlıyordu ki birkaç sefer oturur pozisyona geçmeyi denemiş ve dahada artan karın ağrısı yüzünden kendisini geri yere bırakmıştı. (Ejder)-Kimdi lan o!? Dünyada benden güçlü birisi mi varmış!? Argh, lanet olsun. Kusmak istiyorum. Ejder başka bir darbe daha yiyip yemeyeceğini bilmiyordu ama yerde kalıp birazcık dinlenmekten başka şansıda yoktu. Kırık kemikleri sızlıyordu ve ezilen organları onu darlıyordu. (??)-EJJJDDDEEERRR!!! Derken ağaçların arasından değişik bir kadın sesi duyuldu. Ses ormanın içinde yankılandığı için Ejder, sesin geldiği yeri tam olarak saptayamadı. (??)-EJJJDDDEEERRR!!! Ve aynı ses bir kez daha duyuldu. Ancak bu sefer daha yakındandı. Güneş daha yeni yeni yüzünü göstermeye başlamışken güneş ışınlarının vurduğu tek noktada bir gölge belirdi. Güneş ışınları arkasında kaldığı için kadının yüzü görünmüyordu. (??)-EJJJDDDEEERRR!!! Kadın yine aynı ses tonuyla haykırdı. Neredeyse kalçasına kadar uzanan kızıl saçları vardı. Yavaşça Ejder'e doğru ilerliyordu. O ilerledikçe vücut ve yüz hatları belli olmaya başlıyordu. Gözleri de tıpkı saçları gibi kızıldı. Üstünde göbeği açık bir ceket vardı ve dolgun, büyük göğüslerinin bir kısmı görünüyordu. Altında ise kısacık bir etek ve tüm bacaklarını saran bir külotlu çorap vardı. Giydiği siyah topuklu ayakkabı ise cabasıydı. İnce belinin, kalçasına doğru mükemmel bir açıyla kıvrılmasıyla birlikte onun vücudu varolan bütün kadınlardan daha güzel olduğunu kanıtlıyordu. (Kadın)-Bugüne kadar..! Bugüne kadar..! Bugüne kadar..! Sadece ama sadece seni izledim. Sadece sadece sadece seni izledim. Mümkün olan her şekilde kendimi tatmin ettim ve aklımda olan tek kişi yine sendin. Sensensen. Bedenin, bakışların, saçların, herşeyin! Sahip olduğun her şey beni sana bağlıyor ve bağlamaya da devam ediyor Ejder! Ama artık dayanacak gücüm kalmadı! Kadın, Ejder'in başına dikildikten sonra büyük bir şehvetle bu sözleri haykırmıştı. Kadının ses tonu o kadar ilgi çekiciydi ki yüzünü görmeden sadece sesini duyan birisi bile ona aşık olabilirdi. Ejder ise tüm bu sözlerden sonra kanlanmış gözlerini kadına çevirdiği anda gözleri kocaman açılmıştı çünkü karşısında duran kadın tam olarak onun hoşlandığı tipti. Olgun vücutlu harika bir kadındı karşısındaki. Ejder'in gözlerinin açıldığını gören kadın bir anda gerildi ve... (Kadın)-Ahhhhh, o bakışların içimde seni kölem yapma isteği doğuruyor. (Ejder)-Hahahahah. Böyle bir kadının kölesi olmak kulağa hiçte kötü gelmiyor. Ejder ilk defa her zaman davrandığı gibi davranıp öfkeli bir tepki vermemişti. Kendisinden beklenebilecek olan tepkinin tam tersini vermişti. Ve o sözlerden sonra kadın sağ ayağını kaldırıp Ejder'in alt tarafına basarak malum yerini ezmeye başladı. (Kadın)-Ahhhhhhhhh! Beni öyle bir hale sokuyorsun ki, vücudum senin için kabarıyor, sana tepki veriyor, seni seviyor, seni istiyor, sana bayılıyor. Ahhhhhh, Ejdeeeeer. Kadın konuşurken ses tonu titriyor ve o anki duygu durumunu belli ediyordu. Kadının gözlerine bakıldığı zaman görülen tek şey aşkaşkaşktı. Ejder'e karşı besliyor olduğu hisleri onu fazlasıyla çarpık bir duruma sokuyordu. (Kadın)-Gerçek halin bu değil, değil mi!? Hiçbir zaman o işe yaramazlara gerçek yüzünü göstermedin değil mi!? Onlar üzülmesin diye sürekli onların istediği gibi hareket ettin! Neden böyle yaptın Ejder!? Neden olmadığın biri gibi davrandın!? Ha!? Neden!? Ben yıllardır bedenimi senin aşkınla doldururken sen neden kendin gibi davranmadın!? Onca sene neden bu ateşli vücuda eziyet ettin ha Ejder!? Kadın çılgınlar gibi tükürükler saçarak haykırırken bir yandanda Ejder'in malum bölgesini ezmeye devam ediyordu. Ancak tüm bu muameleye rağmen Ejder en ufak bir tepki bile vermiyordu. (Kadın)-Her zaman her zaman her zaman! Hiç durmadan kendine eziyet etmeye devam ettin! Halbuki benim vücudum sensizliğin eziyetinle kavrulup duruyordu! Her bir hücrem deliler gibi senin eziyetlerine maruz kalmak istiyordu! (Ejder)-Ne yapmamı bekliyordun ki? Kendi kafama göre davranıp çevremdeki tek kişiyide kaybetmemi mi? (Kadın)-Senin, benim bedenimden başka hiçbir şeye ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum! Bedenimden salgılanan her şey sana karşı duyduğum aşk yüzünden! Şu anda bile burada olmamın tek nedeni bu! Bedenim sadece seni arzuluyor! Ejder kısık sesle bir cümle kurmuştu ve bunun üzerine kadının titreyen sesi bir anda ciddileşerek bu kelimeleri savurmuştu. Ejder ise yere bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. (Kadın)-Bana bak Ejder! Senin için yanıp tutuşan o kadına bir bak! Kadın bir anda Ejder'in kanlı saçlarını tutarak başını kaldırdı. Kadının yüzü o kadar güzeldi ki Ejder, bu güzellik karşısında bayılabilirdi bile. (Kadın)-Benim kim olduğumu biliyor musun? Kadın neredeyse titreyecek olan bir sesle bu soruyu sordu. Ejder ise birkaç saniye bekleyip kan tükürdü ve yarı alaylı yarı ateşli bir yüz ifadesiyle birlikte... (Ejder)-Babasının küçük sürtüğü. O anda kadın, Ejder'in saçlarını bıraktı ve elini bacak arasına götürdü. (Kadın)-Seni seviyorum seni seviyorum seni seviyorum. Sana aşığım. Sana bitiyorum. Bedenlerimizin her bir karışını ezberlemek istiyorum. Her yerini her yerime kazımanı istiyorum. Vücutlarımız hiç durmadan çılgınlar gibi aşkla birbirine çarparken daha önce hiç kimsenin ulaşmadığı yerlere ulaşmayı, daha önce hiç kimsenin tatmadığı zevkleri tatmak istiyorum. Hareket edecek halimiz kalmaya dek bedenimle oynamanı istiyorum. Bana olabilecek hee türlü yolla acı çektirmeni ve beni zevke getirmeni istiyorum. Vücudumun her bir karışını sana adamak ve imzanı üzerimde taşımak istiyorum. Dokunduğun tek kişinin ben olmasını istiyorum. Sonuna kadar sadece sana ait olmak istiyorum...ahhhhhhhhhhaaaaa..! Kadın yoldan çıkmış bir şekilde aklından geçen her türlü sapkın düşünceyi haykırırken Ejder'in üzerine bacak arasından sıvılar damlamaya başlamıştı. Ejder'in kucağı, kadının vücut sıvılarıyla ıslanırken kadın büyük bir iniltiyle birlikte Ejder'in ıslanmış kucağına düşmüştü. Sonrada narin kollarını yavaşça Ejder'in boynuna dolamış ve birbirlerinin nefeslerini hissedebilecekleri kadar yakınına girmişti. Yavaşça Ejder'in kulağına eğildi ve kulağını ısırdıktan sonra... (Kadın)-Seni istiyorum babacık. Kadının ses tonu o kadar ateşliydi ki Ejder'in tüyleri diken diken olmuştu. (Kadın)-Ayrıca, benim adım Medusa. Gerçek bir tanrıçayım. Evet, kadının adı buydu. Medusa. Bu güzelliğin ve mükemmelliğin tek açıklaması buydu. Gerçek bir tanrıça olmak. Kadının ismini öğrenen Ejder'in tüyleri bir kez daha diken diken olmuştu çünkü tanrıçanın biri kendisine bu raddede bir aşk besliyordu. Tamamen yoldan çıkmıştı belki ama tüm bu duygular gerçekti. (Ejder)-Medus... Ejder tam şaşkınlıkla kadının adını söylüyordu ki... Medusa bir anda Ejder'in dudaklarına yapıştı. Medusa'nın parlak kırmızı dudakları, Ejder'in kanlanmış dudaklarıyla buluştu. Birkaç saniye bu şekilde kaldıktan sonra Medusa yavaşça geri çekildi. (Medusa)-Nasıldım? İyi hissettirdim mi? (Ejder)-Hah. Uzun dilini mideme sokana kadar bir sorun yoktu. (Medusa)-Ahhhhh. İçinide dışınıda kendime istiyorum. Medusa bir kez daha inledikten sonra sol elini Ejder'in kalbinin üzerine koydu ve şehvetli bakışları ciddileşti. Sonra da... (Medusa)- Çok uzun zamandır her şeyi içinde tutuyordun değil mi? Sırf onlara değer verdiğin için onların dediklerini yaptın ve sürekli olarak sustun değil mi Ejder!? En başından beri seni izliyorum. Benimleyken başkası gibi davranmana gerek yok. Benimleyken kendini tutmana gerek yok. Benimleyken nasıl istersen öyle olabilirsin. İstediğin kadar korkunç olabilirsin. Ağlayabilirsin. Üzülebilirsin. Korkabilirsin. Gülebilirsin. Sen nasıl olmak istiyorsan öyle olabilirsin. Bu konuşmayı yaptıktan sonra sol elini Ejder'in göğsünden çekti ve umutsuz bir yüz ifadesiyle birlikte ayağa kalktı. Yüz ifadesi umutsuzdu çünkü onca lafa rağmen Ejder en ufak bir tepki bile göstermemişti. Üzgün yüzüyle Medusa arkasını döndü ve yürümeye başladı. Birkaç adım attıktan sonrada durdu çünkü ezici bir kana susamışlık yükselmeye başlamıştı. Ve ardındanda... (Ejder)-Hahahahaha. Söylediğin onca şeyden sonra...gidebileceğini mi sanıyorsun!? Medusa bir anda arkasını döndü ve karşılaştığı ilk şey Ejder'in keskin ve kararlı bakışları oldu. (Ejder)-Şu anda gerçekten...seni öyle bir becermek istiyorum ki... Ejder koluyla ağzının etrafındaki kanı sildi. (Medusa)-Ahhh. Bedenimi zevk içinde titretmeni istiyorum. (Ejder)-Ama ondan önce...yediğim 2 yumruğun karşılığını vermeliyim. Ne de olsa bir gururum var değil mi? (Medusa)-Ahhh, sen nasıl istersen. (Ejder)-Ancak söylemeliyim ki, canını yakabilirim. (Medusa)-Hah. Benim canımı yakabilmek için hala çok gençsin. Ha, canımı başka şekillerde yakmak istersen o zaman işler değişir tabii. Ejder'in ciddi sözlerine karşın Medusa'nın aklı hala başka şeylerdeydi. Ejder hala yaralı haldeydi ama canı hiç yanmıyor gibi görünüyordu. Elbetteki birazcık acı hissediyordu ama içinden yükselen çılgınca savaşma isteği bütün bu acıyı bastırıyordu. Ejder keskin bakışlarını Medusa'nın üzerine dikti ve kendisini hayvani savaşma içgüdüsüne bırakarak ilk adımı atmak için eğildi. İlk adımı atar atmazda büyük bir hızla yerinden çıktı ve Medusa'nın üzerine doğru fırladı.
|
0% |