@aristokrat
|
Aradan geçen 52 günün ardından Medusa ve Rose, Ejder'i bırakmak istemiyorlardı. Onu öyle bir sıkıyorlardı ki Ejder normal bir insan olsaydı kemikleri bile kırılabilirdi. (Ejder)-Yerde kalmaya devam mı edeceğiz? Ejder'de onları özlemiş olsa da yerde kalmalarının bir anlamı yoktu. (Rose ve Medusa)-Biraz daha! Rose ve Medusa aynı anda cevap verince Ejder sesini çıkarmamış ve biraz daha o pozisyonda kalmalarına izin vermişti. Biraz daha o şekilde durmalarının önemi yoktu. Zaman kaybı da sayılmazdı. Nasıl olsa Zeus uzun bir süre kendisine gelemeyecekti. Yani yakın zamanda savaş falan olmayacaktı. Kızlara sarılırken Ejder'in aklına bir şey geldi ve yüz ifadesi duruldu. "LAAAAAAAAAAANNN!!! O parmakları boşalana kadar yavaş yavaş yedirecektim beeen!!! Fazla gaza gelip hepsini birden yedirdim! Lanet olsun ya." (Medusa)-Bir şey mi oldu Ejder? (Ejder)-Ha, ne? Ha, hayır olmadı. Ejder az önceki düşüncelerini dile getiremezdi. Kızların şu anki mutluluğunu böyle tuhaf bir düşünce için bölemezdi. "Aman ya, neyse. Bir önemi yok. Nasıl olsa bir daha karşılaşacağız." (Rose)-Bir yıldır nerelerdeydin sen? Senin için ne kadar endişelendiğimizden haberin var mı? (Ejder)-Önce bir ayağa kalksak. Konuşmak için pek uygun bir pozisyonda değiliz de. Rose'nin sorusunu cevaplamadan önce ayağa kalkma teklifinde bulunan Ejder, kızların üstünden çekilmesiyle birlikte yavaşça ayağa kalktı. Ayağa kalktıktan sonra ise bir sürü toprak parçası yerden yükselerek herkesin oturabileceği küçük tepelere dönüştü. (Lucifer)-Oldukça efektifsin lan sen. (Ejder)-Bunu yeni fark ettiğini söyleme ban...ah, boynuzların gitmiş. (Lucifer)-Sonsuza kadar o formda kalacak değildim ya. Ejder savaş alanına dahil olduktan hemen sonra Lucifer o formundan çıkarak normal haline dönmüştü. Günlük hayatında kendisinin güçlerini artıran bir formda bulunmasının bir manası yoktu sonuçta. (Ejder)-Havalıydı. Neyse. Ejder, Rose'nin sorusunu cevaplamak adına Rose'ye döndü. (Ejder)-Bir bakalım. Normal dünyada geçen zaman 1 yıl olabilir. Ama cehennemde sadece 52 gün oldu Rose. Yani beni aşağı yukarı iki aydır görmüyorsunuz. (Rose)-O 52 günün ne kadar yavaş geçtiğini biliyor musun? Medusa her geçen gün senin varlığını daha az hissetmeye başladı ve 52 günde neredeyse bütün umudumuz solup gitti. İlk günlerde Medusa, Ejder'in varlığını net bir şekilde hissediyor olsa da belli bir zamandan sonra Ejder'in varlığı kademeli bir şekilde azalmaya başlamıştı. Ölmediği kesindi ancak Ejder'in, hiçbir şey söylemeden uzaklara gitmiş olduğu düşüncesi onları hayli sarsmıştı. (Ejder)-O günlerin ne kadar yavaş geçtiğini iyi biliyorum. Hem de sizden çok ama çok daha iyi biliyorum. Sonuçta sizin aksinize ben, 900 yıldan fazladır sizi görmüyorum. Bu sözler, herkesin bir anlığına donup kalmasına neden olmuştu. 900 yıl. Oldukça uzun bir süreydi. Aslında sadece Rose ve gelecekten gelen Ejder için uzun bir süreydi. Sonuçta Lucifer, Hades ve tüm melekler on binlerce yıldır yaşıyorlardı. Özelliklede Hades ve Medusa. 900 yıllık bir sürenin bu iki tanrının yaşının yanında birkaç saniyeden farkı yoktu. (Rose)-9-900 y-yıl mı? Bu sayı karşısında Rose kekelemeden edememişti. (Hades)-Doğal olarak öyle olacaktı tabii. Sonuçta uzayda zaman bambaşka işliyor. (Rose)-Yi-yine de, 900 yıl, biraz fazla değil mi? (Ejder)-Aslında bakarsan hiç değil. Sonuçta siz beni sadece 52 gün görmediniz. Cehennemde geçen 52 gün uzayda yaklaşık olarak 1000 yıla denk. Neden 1000 diye soracak olursanız da, bir yerden sonra yılları saymayı bıraktım. Belki 1000 yılı bile geçmiştir. (Lucifer)-Cehennemde geçen 1 günün uzayda kaç güne denk geleceğini ben bile söyleyemem. Lucifer bile bunu söyleyemezdi çünkü bugüne kadar bir kişi bile zaman kavramını çözememişti. Zamanın işleyişi tarihin en büyük gizemiydi ve kimsede bu gizemi çözemeyecekti. (Ejder)-Bir dakika bir dakika bir dakika. Bende uzayda bir geziye çıkmıştım ve daha fazla güçlenemeyeceğimi anladığımda geri dönmüştüm. Senin durumunda güçlenmek gibi bir derdin olmaması lazım. (Ejder)-Böyle düşündüğün için geçmişe dönmek zorunda kaldın ya. (Ejder)-Sen, benim gelecekten geldiğimi biliyorsun? Gelecekten gelen Ejder şaşırmıştı. Bu zamanın Ejder'ine böyle bir bilgiyi vermemişti. Ancak bu zamanın Ejder'i bunu söylerken çok ciddiydi. Sanki onlar konuşurken yanlarındaymış gibi. Ejder parmaklarını birkaç defa başına vurdu ve... (Ejder)-Sen düşündün. (Ejder)-Ha? (Kyriel)-Ha? Lan!? Şimdi de akıl okumaya mı başladın!? Kyriel merakla bağırmıştı. Ejder her seferinde farklı bir yetenek ya da farklı bir güç sergiliyordu ve Kyriel artık bu duruma yetişemiyordu. O yüzden de bu sefer şaşkınlığını tutamamış ve haykırmıştı. (Ejder)-Hayır. (Kyriel)-O zaman bunu nereden biliyorsun be!? (Ejder)-Ben, akıl okuyamıyorum Kyriel. Ama içimdekiler okuyabiliyor. (Kyriel)-Artık seninle ilgili ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Sürpriz yumurta gibisin. Her yerinden bir şey çıkıyor. Derin bir iç çeken Kyriel kendi kendine bir karar aldı. Bir daha asla Ejder'in ortaya çıkardığı yeni şeylere şaşırmayacaktı. En azından bunu yapabileceğine inanıyordu. Umalım da yapabilsindi yoksa bu gidişle daha çok şaşıracaktı. (Ejder)-Pekala. Benim konuştuğum kısma geri dönelim. Böyle düşündüğün için derken neyi kasettin acaba öğrenebilir miyim? (Ejder)-Tabii. Uzaya gidip belli bir seviyede güçlendikten sonra o kadar gücün tanrıları yenmek için yeterli olacağını düşündün ve rahatladın. Sonra tanrılar beklediğinden daha fazla çıkınca afalladın ve birçok kayıp verdin. Ve geçmişe dönmek zorunda kaldın. (Ejder)-Şey...bunun yalan olduğunu söylemeyeceğim. (Ejder)-Söyleyemezsin zaten. Çünkü gerçek bu. (Ejder)-Dur bir dakika. Aynı şeyleri yaptığımıza göre sende o gezegene gitmiş olmalısın. Hani, yaşayan en güçlü hayvan ve canavarların olduğu o gezegene. (Ejder)-Evet gittim. (Ejder)-Ben gittiğimde 29 milyondan fazlasını öldürdüm ve geri döndüm. Ya sen? (Ejder)-Sen, gerçekten fazla zayıfsın. (Ejder)-Lan 29 milyondan fazla canavarı öldürdüm daha ne yapayım!? Gelecekten gelen Ejder bir noktada haklıydı. 29 milyon canavar akla hayale sığmayacak kadar fazlaydı. Ancak hala daha kavrayamadığı bir şey vardı. O da, karşısında kişinin ne tür bir canavar olduğuydu. (Ejder)-Ben bütün gezegeni yok ettim. (Ejder)-He? Ne yaptım dedin!?!?!? (Kyriel)-Ama olmaz ki böyle ya! Lan daha 1 dakika önce artık şaşırmayacağım dedim! Harbi diyorum olmaz böyle! Anlaşamayız biz! (Rose)-Şaşırmayı bir kenara bırakın artık! Kafama takılan bir şey var. 29 milyon canavar öldürdüğünü söylemiştin değil mi? Ejder'in şu anki gücüyle içinde birkaç milyon canavar bulunan bir gezegeni yok edebilecek olması o kadar absürt bir şey değil. Sende bunu çoktan fark etmişsindir değil mi? Bu noktada senin tepkin biraz aşırı kaçıyor. En azından benim düşüncem böyle. Bunlar Rose'nin düşünceleri olsa da herkes bu düşüncelere katılıyordu. Sonuçta "boyut" dediğimiz şeyi öylece yırtabilen birisi için küçük bir gezegeni yok etmek zor olmazdı. Ama, (Ejder)-Sorunda bu ya işte. O gezegen küçük değil. Aksine, güneşten 41 kat daha büyük ve içinde 100 milyardan fazla canavar var. Ben sadece en zayıflarını öldürüp o gezegenden ayrılmak zorunda kalmıştım. (Ejder)-Dediğim gibi. Zayıfsın. O gezegende yaşayan bütün canavarları tek tek avladım ve gezegende başka yaşam izi kalmayınca çekirdeğine girip gezegeni yok ettim ve çekirdeğinde bulunan bütün enerjiyi emdim. (Ejder)-Ah, siktir etsene. Bir daha asla kendime güçlü demeyeceğim. Gelecekten gelen Ejder anında pes etmişti. Önünde duran bu çocuk normal değildi. 100 milyardan fazla canavarı öldürüp o canavarların yaşadığı gezegeni yok etmek ve bütün enerjisini emmek insan işi değildi. (Medusa)-O zaman bende bir şey sormak istiyorum. Bu gezegen o kadar büyük olsa da onu yok etmen 900 yılını almadı değil mi? (Ejder)-Almadı. Dünyadaki zamana göre, tahminen, 1 hafta falan sürdü. Yolculuğumun bu kadar uzama nedeni ise gezegenler arasındaki devasa mesafelerdi. (Medusa)-Yani başka gezegenleri de yok ettin? (Ejder)-Tabii ki de yok ettim. Bir düşüneyim. Sanırım 41 bin gezegeni yok ettim. Yani toplamda 300 milyardan fazla canlının yaşamını söndürdüm. (Medusa)-Peki, bunun sonucunda elde ettiğin güç ne kadar? Medusa bu soruyu sorarken biraz ciddileşmişti çünkü en çok bunu merak ediyordu. Ejder uzayda bu kadar çok zaman geçirdiğine göre kesinlikle akıl almaz derecede güçlenmiş olmalıydı. (Ejder)-Sürgün Ejderhası Exsilium'un mührünü açtım. (Medusa)-Sürgün Ejderhası ha? (Ejder)-Evet. Ejderhaların mührünü açmak için ölümle burun buruna gelmeme gerek olmadığını da öğrendim aynı zamanda. İnanılmaz derecede enerji harcayarak onları açabiliyorum. Ama ne var ki, ejderhalar gerçekten de çok güçlüler. Sahip olduğum enerji seviyesine rağmen sadece Exsilium'un mührünü açabildim. Ejder'in şu anki seviyesi tahmin edilemeyecek bir düzeyde olsa da birçok şeye rahatlıkla yetebilecek düzeydeydi. Ancak yine de ejderhaların mühürlerini açamıyor oluşu 7 Efsanevi Ejderha'nın neden efsane olduğunu mutlak bir şekilde kanıtlıyordu. (Rose)-Hey hey hey! Konuyla hiçbir alakası yok ama... Rose, kocaman pembe gözleriyle Ejder'e bakıyordu. (Rose)-Uzay nasıl bir yerdi!? Rose heyecanla bu soruyu Ejder'e yöneltmişti ve bir cevap beklemeye başlamıştı. Sahip olduğu heyecan ve merak duygusu gözlerinden okunuyordu. (Ejder)-Görmek ister misin?
|
0% |