@aristokrat
|
Ejder'in ağzından çıkan o çarpıcı kelimelerden sonra gözleri endişeyle kocaman açılan Wukong'un tüm dikkati sopaya kaydı ve o anda kibirli bir ses yankılandı. (Ejder)-Kandırdım! Ve bir an sonra da Wukong karnında derin bir acı hissetti. Ejder basitçe blöf yapmış ve Wukong'un dikkatini dağıtmıştı. Sonra da saldırıya geçmişti. Karnına yediği yumrukla birlikte savrulan Wukong taklalar atarak yuvarlanıyordu ve duramıyordu. Kendisi taklalar atarken Ejder Ruyi Jingu'yu ellerinde tutuyordu. Attığı onlarca taklanın ardından ellerini yere saplayıp zorla kendisini durduran Wukong ise Ejder'e bakmaya başladı. "O blöf değildi. Dışarıdan bakıldığında bir fark yok gibi duruyor ama Ruyi Jingu kesinlikle küçüldü. Ama böyle bir şeyin imkanı var mi ki? Silahlar kendi efendilerini seçebilme özgürlüğüne sahiptirler ama, Ruyi Jingu daha önce hiç böyle yapmamıştı. Çocuğun potansiyeli inanılmaz. Ruyi Jingu'ya emir dinlettirecek kadar güçlü. Neyse ki kontrol hala bende." Wukong gülümsemeye başladı ve bağırdı. (Wukong)-Büyü! Ruyi Jingu! Emirle birlikte sopa biraz daha büyüdü ancak Ejder hala çok rahattı. (Wukong)-Madem öyle...5 katına çık Ruyi Jingu! Bu emirle birlikte de Ruyi Jingu mevcut büyüklüğünün 5 katına çıktı ve küçük boyutlarda bir meteor büyüklüğüne erişti. Ne var ki Ejder hala oldukça rahat görünüyordu. -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! -Büyü! Ruyi Jingu! Onlarca denemenin ardından Ruyi Jingu o kadar büyük bir hale geldi ki artık dünyanın sahip olduğu boyutun %47'si büyüklüğündeydi. Yani ucu bucağı görünmeyen devasa bir duvar gibi görünüyordu. Ejder ise çoktan bu duvarın altında ezilmişti. Wukong sopayı sadece büyütmüştü. Eğer büyüttüğü kadar uzatmış olsaydı şu anki halinden çok ama çok ama çok daha ağır olacaktı ve daha da taşınmaz hale gelecekti. En azından başkaları için. Sonuçta Wukong, Ruyi Jingu'nun bu halini kolaylıkla kaldırabilirdi. Tıpkı birazdan o sopayı kaldıracak olan canavar gibi. (Wukong)-Ruyi Jingu'yu bu kadar büyütmeme rağmen halen ölmedin. Gerçekten güçlü birisisin Ejder. Ama, beni yenecek kadar güçlü değilsin. Wukong kendi kendine mırıldanıyor ve yavaşça Ruyi Jingu'ya, ucu bucağı görünmeyen, gökyüzünü bile aşacak kadar yüksekte olan duvarın yanına gidiyordu. Yanına gittiğinde yapacağı şey sopayı küçültmek ve Ejder'i çakıldığı yerden çıkartmak olacaktı ancak... (??)-Konuşmayı ne kadar da çok seviyorsun sen öyle. Bir ses yankılandı ve depremvari bir sallantı baş göstermeye başladı. Ve bu sallantıyı büyük bir gürültü takip etti. En sonunda ise Ruyi Jingu Bang hareket etmeye, olduğu yerden yükselmeye başladı. (Wukong)-Siktir, ne?! İmkanı yok! Sopa hızla olduğu yerden yükselirken aynı ses yine duyuldu. (??)-Kendi sınırlı hayal gücünle tüm gücümü hesaplayıp beni yenebileceğini düşünmen beni oldukça eğlendirdi doğrusu. (??)-Ama yine de, henüz gerçek eğlence başlamadı bile. O yüzden, hayatını korumak adına sahip olduğun her şeyi ortaya koysan iyi edersin. Çünkü... O anda kısa süreli bir sessizlik oldu ve...o cümle duyuldu. (Ejder)-Küçül! Ruyi Jingu! Ucu bucağı görünmeyecek kadar büyük bir boyuta sahip olan Ruyi Jingu Bang, Ejder'in bu emrinden sonra anında normal haline geri döndü. Ejder sopayı basitçe tuttu ve sopayla birlikte pozisyon aldı. (Ejder)-Ne oldu? Küçük dilini yutmuş gibi görünüyorsun. (Wukong)-Küçük dilimi yutmak mı? Siktir lan oradan! Sonunda dişime göre bir rakip bulduğum için deliler gibi heyecanlıyım. Wukong gerçekten de heyecanlıydı. Belki de sahip olduğu her şeyi kullansa bile öldüremeyeceği bir rakibi vardı artık. Bu durum onu fazlasıyla heyecanlandırıyor ve içindeki savaşçı ruhunu ateşliyordu. Ejder'e baktıkça savaşma isteği daha da artıyor, bir an önce tüm gücünü salmak istiyordu. (Ejder)-Yani sonunda gücümü kabul ediyorsun ha? (Wukong)-Gücünü kabul etmek mi? Gücünü çoktan kabul ettim! Şu anda sadece seni ezmek istiyorum! (Ejder)-Hiç durma o zaman. Bu sözlerle birlikte Ejder, Wukong'a ilk saldırıyı yapma fırsatı tanımıştı ve bu fırsatı boş geçmeyecek olan Wukong'da yerinden fırlamıştı. Yerinden fırladıktan bir an sonra ise Ejder'in önünde belirdi ve ezici bir yumruk attı. Ejder ise oldukça yumuşak bir şekilde kenara çekildi ve bu yumruktan kolaylıkla sıyrıldı. Wukong ise ayağa daha yere temas bile etmeden -aslında temas etti ancak o kadar saniyelik bir durum ki yere değmemiş gibi görünüyor- olduğu yerden kayboldu ve tekrar Ejder'in önünde belirdi. Ancak Ejder ilk seferinde olduğu gibi basitçe bu yumruktan da sıyrıldı ve hızlı bir tekmeyle karşılık verdi. Üzerine doğru gelen tekmeden kaçınmakla uğraşmayan Wukong ise kolunu uzatarak tekmeyi blokladı ve diğer eliyle Ejder'in bacağını tutarak kendisine doğru çekti. Ejder, dibine kadar geldikten sonra ise bacağı bıraktı ve yumruğunu gererek ölümcül bir şekilde savurdu. Yumruk, direkt olarak Ejder'in suratına oturdu ve onu dümdüz bir hizada geriye doğru fırlattı. Yumruk o kadar güçlüydü ki Ejder savrulduktan sonra yumruğun oluşturduğu hava dalgası toprağı parçalamaya başladı. Ejder önde hava dalgası arkada olacak şekilde ilerliyorlardı. Ejder yere temas etmemiş olmasına rağmen yerde sürükleniyormuş gibi bir görüntü vardı. Ama henüz hiçbir şey bitmemişti. Çünkü Wukong, Ejder'in durmasını beklemeyi planlamıyordu. Ejder savrulmaya devam ederken Wukong tek adımda Ejder'in yanına ulaştı ve tüm gücüyle, Ejder'i felç etmek istercesine sağlam bir tekme atarak Ejder'in tüm hızını kesti. Böylelikle de Ejder'in savruluş yönünü ters tarafa çevirmiş oldu. Tam tersi yönde savrulan Ejder ya karşılık vermiyordu ya da karşılık veremiyordu. Bu şimdilik bilinmiyordu ancak Wukong'un düşüncesine göre Ejder, kendisine karşılık vermiyordu çünkü bir boşluk arıyordu. Bunu, Ejder kendisine karşılık verdiği zaman öğreneceklerdi. Ama Ejder saldırmak için bir boşluk bulana kadar Wukong hiç durmadan ona saldıracak saldıracak saldıracak ve saldıracaktı. Ejder diğer tarafa savrulduktan hemen sonra ise Wukong hemen tepesinde belirdi ve çivileme bir şekilde Ejder'in karnına saplandı. Ejder yere çakıldıktan bir an sonra sıkıca tutmuş olduğu sopayı bıraktı ve Wukong hemen sopasını yakaladı. Sonra da Ejder'in tepesinde dikilerek sopayı hızla ona doğru çevirdi. (Wukong)-Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Uza! Kısal! Ardı arkası kesilmeyen saldırılarla birlikte Ejder, tamamen hareket etmeyi bırakmıştı. Wukong'un gücü gerçekten çok üst bir seviyedeydi. Gözün algılayabileceği seviyenin çok ama çok daha üstünde bir hareket hızına sahipti ve bu hızı, saldırılarının yıkıcı gücüyle birleşince ortaya çıkan şey karşı konulamaz bir seviye oluyordu. Wukong bu karşı konulamaz güç seviyesinin yanında birde dövüş sanatları konusunda nirvanadaydı. Yani yaşayan en güçlü varlıklardan birisi olan Wukong, en güçlü dövüş tekniklerinde de ulaşılabilecek en üst seviyedeydi. Bunun ne kadar büyük bir güç olduğunu hayal etmek bile imkansızdı. Hayal gücünün sınırlarını aşan bu ezici güç şu anda Ejder'i eziyordu. En azından dışarıdan böyle görünüyordu. Ancak Wukong'un görüş açısından bakıldığında her şey farklıydı. Çünkü Ejder'in suratında kanlı bir gülümseme vardı ve korkutucu görünüyordu. (Ejder)-Umarım yeterince eğlenmişsindir Wukong... O anda Ejder'in bedenindeki yaralar hızla iyileşmeye ve parçalanarak etrafa yayılmış olan taş parçaları da yavaştan yükselmeye başladı. Bu olayları ise hava kararması ve ezici bir kana susamışlığın yükselmesi takip etti. (Ejder)-Çünkü... Ejder bilinmeyen bir güç tarafından ayağa kaldırıldı ve gördükleri karşısında Wukong'un gözleri kocaman açıldı. Ejder resmen şekil değiştirmişti. Dişleri ve tırnakları uzamıştı. Kolları, dirseklerine kadar karanlıkla kaplanmıştı ve damarları neredeyse patlayacak hale gelmişti. Kambur bir duruşu vardı. Bedeni siyah bir aurayla çevrelenmişti. Ama bunların hepsinden daha korkutucu duranı ise, gözleriydi. Ejder'in gözleri kan kırmızısı bir renge dönmüştü ve ölümüne korkutucu görünüyordu. Tam o sırada Ejder ve Wukong bir anlığına göz göze geldi ve Ejder'in suratındaki korkutucu gülümseme daha da büyüyerek her zamanki korkutuculuğa büründü. Bir an sonra ise Ejder, korkutucu görüntüsüne birebir uyan soğuk bir ses tonu ile cümlesini bitirdi. (Ejder)-Oyun zamanı sona erdi!
|
0% |