@armina
|
Dersler bitmişti. Tenefüslerde İlkerle sadece numaramızı sosyal medya hesaplarımızı almak için konuşmuştuk. Çıkışta İlker hızlıca çıktı eve gidicek olduğu zaman daha çok oyalanarak çıkardı bunu biliyordum. Ama şuan nereye gittiğini merak etmiştim tam otobüs durağına vardım otobüs duraktan hareket etti. Bende durmayacağını bildiğim için peşinden gitmedim. Yürümeye başladım mecburen. Ve telefonumdan müzik açtım kulaklığımı taktım.
Yolda aşırı kalabalık bir trafik vardı. Kulaklığımın tekini çıkarıp baktım ve tam ortada İlker'in beyaz arabası vardı. Aklıma hazır arabalar durmuşken ona mesaj atmak geldi.
Siz: Çok bekleme bu trafikte...
İlker çevrimiçi.... İlker yazıyor... İlker: Yakınımdaysan arabaya gel bir sürprüzüm var Juliet. Siz: Juliet'e de amma alıştın. Deyip telefonu kapattım ve arabasına ilerledim. Sürprizi neydi acaba.... Arabasının ön koltuğunun kapısını açıp bindim. "Selam Romeo."dediğimde muzip bir ambiansla sırıttı. "Selam Juliet bu gül senin için..." Kırmızı dalından koparılmış dikenli gülü bana uzattığında elindeki yarayı fark ettim. Galiba dikenden olmuştu. Gülümseyip gülü elinden aldım. "Bu Gül'ün son yaprağı düşene kadar benden hiç uzaklaşma olur mu?" Dediğimde kahkaha attı. Ve trafik açıldı yola devam etti. "Tamam peki."dedi ve radyoyu açtı. Şehinşah, Ayda- Aşk Şarkısı çalıyordu nakaratta çok yakındı. Nakarat gelince kısık seslede olsa söylemeye başladım. "Şimdi kaybettiğim aşklar ruhumu söndürmeye başlar yeniden... Çok kadın hiç kadın aptal, Düşer gözlerimden yaşlar yenide...." İlker bir anda kısa bir kahkaha attı. "Müzik tiyatro kitaplar... Daha ne var?"dediğinde sırıttım "Resmimde iyidir." Dediğimde ikimiz birden güldük. "Vay yeteneklisin demek" dediğinde evin önüne gelmiştik. "Biraz neyse bıraktığın için sağol ve gül içinde..." Deyip gülü çantama koydum. İlker'in yanağına ufak bir buse kondurup arabadan indim. Kabus şimdi başlıyordu. Eve girmek için cebimden anahtarı çıkarırken arkama dönüp İlker gitti mi diye baktım beni bekliyordu sanırım. Dış kapıyı açar açmaz yine bağırma seslerini duymaya başlamıştım.
Annemle babam yine kavga ediyorlardı. Eve girdiğimde duyduğum cümle beni ve kalbimi durdurmuştu. "O kızı sen evlat edinmek istedin ben değil şimdi bana kızıp beni azarlayamazsın Emir!" Annemin bu sözleri beni kilitlemişti ve anahtarım elimden düşüp yere çakılmıştı annemle babam bunun sensini duyup salondan çıkarak bana baktılar. Dolu olan gözlerimi ikisinin gözleriyle birleştirdim. "B-ben evlatlık mıyım?" Tek çocuk olunca bundan başka bir olasılık aklıma gelmedi tabii. "Kızım bak açı-"derken babam annem onu susturdu. Ve kendi devam etti."Bırak be neyi açıklayacaksın evet evlatlıksın. Bundan başka bir açıklama yok" dediğinde şok olmuştum benden bu kadar nefret etme nedeni buydu demek. "Neden başında söylemediniz?"dediğimde bilmeme der gibi omuz silkti şuan yaşadıklarımız normalmiş gibi salona gidip kahvesini aldı yanımıza gelip sakince içmeye başladı. Hayatım yalanmış... Hızlıca içeriden geniş spor çantamı aldım içine birkaç kıyafet çamaşır ihtiyacım olacak herşeyi koydum. Sonra kapıda beni izleyen babam tam konuşacakken onu dinlemeyip direk evden çıktım. Nereye gitmeliyim. Ecem'in kuzenleri 1 hafta onlarda kalacaklardı. Çok kalabalık olurdu orası olmazdı. Başka arkadaşımda yoktu binadan çıkınca ağlamaya başladım. Duramadım. Evimizin karşısındaki parka gidip bir banka oturdum. Orada ne yapacağımı düşündüm gerçek ailemi 17 yılımı.... Okul çantam ve spor çantam dışında yanımda hiç birşey yoktu. Birde okuldan artan 70 TL vardı. Hava buz gibiydi çantama ceket almamıştım okula zaten sadece kar yağdığında montla giderdim okulda ceket gitmezdim. Donuyordum.... Ağlıyordum... Yorgundum... Uykusuzdum.... Tam kaç dakika geçti bilmiyorum ama yarım saate yakındı. Üstüme bir anda kimin bıraktığını bilmediğim bir ceket bırakıldı arkamı döndüğümde Romeo yani İlker arkamdaydı. Bu bitik halimi görünce şaşkınca baktı ve yanıma oturdu. "Neyin var Juliet?"dedi konuşamadım sadece sustum gökyüzünü izledim. "Tamam söyleme peki neden evine gitmek yerine bu soğukta okul formanla donmayı tercih ediyorsun?" dediğinde ağlmam şiddetlendi. Artık benim bir evim yoktu. "İlker..." demekle yetindim. "Söyle Juliet ama susma... Sana susmak yakışmıyor..." dediğinde ona sarıldım tüm acım ona sarılınca geçecek gibi zaman geriye akacakmış gibi. "Ben... Ben... Öz değilmişim..." Dediğimde şok ile benden ayrıldı. "Nasıl yani sen robot musun ben bir robotla mı öpüştüm!" Gerizekalı falan ama tatlı çocuk. "Mal mısın? Evlatlıkmışım ben!"dediğimde şok oldu. Ben ağlaya hala devam ediyordum.
"Neden burada olduğunu anladım o eve bir daha girip onları bir daha göemek istemiyorsun çünkü" başımı salladım."Nereye gideceksin?"bilmeme der gibi omuz silktim."İstersen bize gel? Yani seni dışarıda bırakmak istemiyorum yoksa-" dedğinde ismimi bağıran bir ses... "Parla!" Ve hayır! Bugün hem şanslı hem şanssız olmayı nasıl başarıyorum. Bu galiba... "Beni hızlı unuttun demek?!" Bana platonik aşık olupda beni sevgilisi sanan Sinan Ürbüz . "Sinan defol git ağzımı bozdurma biz senle hiç sevgili olmadık ki seni unutayım. " Dediğimde gözlerinden alevler çıktı. "Bu lavuk kim?" Dediğinde zorda kaldım. İlker kimdi? "Sevgilim, Esmerim, Sebebim.... O benim bu hayattaki herşeyim. Senin aksine o benim birşeyim senin gibi beni 2 yıldır sevgilisi zannedip beni sözel taciz eden bir piç değil." dediğimde sinirlendi. Ve bu halimi fark etti. "Neyin var baban evlatlık olduğunu mu söyledi sana?" Biliyordu.... "Sen biliyordun ve sustun öyle mi? Sinan bak ağzımı bozdurma dedim ama bozucam siktir git eğer gitmezsen seni öyle bir göndericem ki feleğin şaşacak." dediğimde ellerini kaldırıp yanağıma bir öpücük bıraktığında ona tokadı yapıştırıp ayağa kalktım. Ama İlker benden önce kalkıp yumruğu geçirmişti bile... Off yalnız aşırı iyi dövüşüyor... "Bana bak seni bu kızın..."bir yumruk daha..."yanında görürsem..."bir tekme"sana hayat travması yaşatırım şerefsiz defol git şimdi!" dedi ve Sinan'ı uzaklaştırmayı başardı. "Kalk sende eşyalarını al itiraz yok bize gidiyoruz" deyip kolumdan sertçe tuttu çantalarımı aldı ve beni sürüklemeye başladı kolumu tutan eli canımı yakıyordu ama dile getirmekten çekindim. Evinin önüne gelince zile bastı dış kapı açılınca merdivenlere ilerledik ve kapıya gelince kapıda orta yaşlarda uzun boylu esmer bir kadın vardı. "Hoşgeldin-iz...." Kadın şaşırdı mantıken ben olsam bende şaşırırdım... Her bok üst üste geliyor yeterrrrr! "Anne tanıştırayım bu sevgilim Parla. Bu da annem Nilgün. Anneciğim Parla ailesiyle yaşadığı bir sorundan dolayı bir kaç gün bizde kalacak misafir odası temiz mi şuan?" Oğlum apartman dairesinde bir evde ne alaka misafir odası? "Temiz oğlum hoşgeldin güzel kızım sende" dediğinde biraz tuhaftı doğrusu benim görünüşüm şuan daha tuhaftı ama. "Hoşbulduk efendim." Bunlar yaşanırken İlker hala kolumu tutuyordu. İlker beni misafir odasına götürüp biraz dinlenmemi söyledi. Reddedemedim. Bende yatağa yatıp uyumaya çalıştım. Bugün hem çok güzel hemde çok boktandı... Asla unutamazdım bu günü... Ve derin karanlıklar.... |
0% |