@artemiss_
|
İçeriye girdiğimizde onları sağda kalan oturma odasına yönlendirdim ve kapıyı kapatarak yanımdaki miniğe döndüm. "Minik biz büyükler büyük mevzuları konuşacağız birazcık sen istersen odana giderek oyun oyna olur mu?" "Hayır abliş ben de seninle gelicem." Ne kadar bu konuşmalara şahit olmasını istemesem de onu onaylayarak benimle gelmesine izin verdim. Ben ne kadar ileriye doğru gitmeye çalışsam da ayaklarım sanki beni geri geri çekiyordu. Kapıyı açıp arkama bakmadan kaçmak istiyordum. Korkuyordum.. Hayatımda sahip olduğum tek ailemi kaybetmekten çok korkuyordum. Ancak buna rağmen sanki çok sakinmiş her şey yolundaymış gibi güçlü adımlarla içeriye ilerledim. Oturma odasına boş kalan tekli koltuğa oturarak miniği de dizime oturttum. Herkes sessizce oturmuş kucağımdaki Ahsen'i izliyordu ancak o kafasını boynuma gömmüş bu bakışlardan saklanmayı tercih etmişti. Normalde bu kadar utangaç olmasa da kendisine bakan kalabalık bakışlardan utanmıştı. " Bir şey içmek ister misiniz?" diyerek bu sessizliği bozdum. Sessizlik arttıkça ortamın gerginliği de artıyordu. "Yok kızım sağol." diyerek cevapladı beni Hacer Hanım. Bu sefer kimsenin konuşmayacağına karar vermiş olsa gerek göz göze geldiğim adam konuşmayı başlattı. "Öncelikle size kendimizi tanıtalım. Ben Demir. Annem Hacer, babam Ahmet, kardeşlerim Emre ve Eren." Bu dediklerini sadece kafamla onayladım. Buraya kadar geldiklerine göre zaten kim olduğumu biliyorlardı. Ardından Demir Bey konuşmasına devam etti. "Zaten neden geldiğimizi anlamışsınızdır Aybüke Hanım. Bize 5 yıl önce kardeşimin doğumdan sonra öldüğü söylendi. Ancak geçen günlerde doğumu gerçekleştiren ebenin bebekleri zevkine değiştirdiği için tutuklandığını gördük haberlerde. O yüzden biz de şansımızı denemek ve 5 yıldır evimizde hüküm süren yas halini yok etmek istedik. Daha sonrasında hastaneye gidip sonuçları inceledik ve kadının o gün hem kardeşinizin hem de kardeşimin doğumuna girdiğini öğrendik. Bunun üzerine tekrar polisi araya sokarak tutuklanan hemşire konuşturuldu ve o gün de bebek değiştirdiğini kabul etti. Böylece biz de size ulaşmak istedik ama siz durumu reddettiniz." Anlamaya çalıştıkça, kabul etmek istedikçe daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Bu nasıl bir insanlıktı ya? Çocukları değiştirerek nasıl böyle bir kötülük yaparlardı? Böyle br şeyin gerçek olamayacağını ummuştum halbuki. Çünkü bu korkunçtu gerçekten çok korkunçtu. "Bakın ben anlıyorum. Daha doğrusu anlamaya çalışıyorum ama çok saçma. Ahsen'i ben büyüttüm. Her ne kadar kardeşim olsa da kızım gibidir. Telefondan birisi arıyor, böyle böyle bir şey var falan diyor. İnanılır bir şey mi sizce? Biz yıllardır Ahsen ile birlikteyiz. Nasıl bunu kabul etmemi beklersiniz? Çok saçma bu!" " Ben de sizi anlamaya çalışıyorum ama biraz da kendi gözünüzden çıkıp annemin ve bizim gözümüden baksanız. Sizin 5 yıldır birlikte olduğunuz her anına şahit olduğunuz çocuk belki de bizim yıllardır yasını tuttuğumuz, annemin giyemediği kıyafetlerine sarılıp günlerce ağladığı, hevesle dizdiğimiz odasını yıllardır bozmaya kıyamadığımız kardeşimiz olabilir. En çok da annemin en büyük hasreti olabilir." Onun sözleri üzerine Hacer Hanım'a baktım. Gözlerinden yaşlar geliyordu ancak o da benim gibi kendisini dik durmaya zorluyordu. Ahsen konuşulanlardan az buçuk bir şey anlamış olmalı ki boğazıma sıkı sıkı sarılmış iyice saklanmıştı. "Minik odana gitmek ister misin artık?" "Hıhım." Hızla kucağımdan ayrılarak odadan çıktı. Daha fazla bu sohbeti dinlemesini istemiyordum. "Merdivenlerden çıkarken koşma minik, düşersin yoksa!" Bu uyarım ve miniğin sevimli kaçışı odadakilerin yüzünde tebessüme neden olmuştu. Hala miniğin geçtiği kapıya bakarken Hacer Hanım konuştu. "Kızım, ben bir anneyim. 3 tane erkek evlat büyüttüm gördüğün gibi kocaman boyumdan büyük oldu hepsi. Daha çocuk yapmayı bile düşünmezken mucize gibi bir anda hamile olduğumu daha sonrasında ise kız olduğunu öğrenince çok mutlu olduk. Hatta çocuklar başta bu yaşta olacak iş mi diye düşünseler de kız olduğunu öğrenince en çok onlar sevindi. Ancak bizim sevincimiz kursağımızda kaldı kızım. Yaş oldu gözlerimizden aktı. Tam 5 yıldır alışmaya çalılıyorduk bu acıya ama şimdi bir ihtimal boşuna yaşamışızdır bu acıları. En azından DNA testi yapmamıza izin ver. Yıllarca onu büyütmüşsün bir şey yapacaksak senin onayınla olsun istiyorum." Hacer Hanım'ın sözleri beni fazlasıyla etkilemişti. Evet ben bir anne değildim ama Ahsen'im olmasaydı her şey benim için çok daha zor olurdu. Evet inanmıyordum hala böyle bir şey olduğuna, inanmak istemiyordum daha doğrusu. Ancak DNA testinin yapılması gerekiyordu. Hem pozitif olsa bile miniğim hep benim miniğimdi bu değişmezdi ki. "Hacer Hanım.." "Teyze de kızım." "Peki. Hacer teyze, Ahsen benim her şeyim. Sizin için testim pozitif çıkması tahmin edebiliyorum ki çok önemli ve bunu çok istiyorsunuz. Ancak ben tam aksine negatif çıksın istiyorum. Bunu sizi kırmak veya üzmek için de söylemiyorum. Sadece bilin istedim. Test sonucu ne olursa olsun Ahsen benim miniğim. Eğer dilerseniz şu an gidip test yaptırabiliriz ama önce benim Ahsen ile konuşmam lazım." " Burda bizim yanımızda konuşsan olur mu kızım? Biz de onu görmek, biraz da sesini duymak istiyoruz." " Peki olur." Sakince yerimden kalkarak Ahsen'in odasına doğru ilerledim. Merdivenleri minik ve sakin adımlarla çıkıyordum çünkü bacaklarım titriyordu. Merdivenleri çıktıktan sonra kenara çöktüm ve kendime nefeslenmek için zaman verdim. Gün boyunca direndiğim yaşlardan birkaçına özgürlük tanıyarak akmalarına müsaade ettim. Miniğim gerçekten de kardeşim olmayabilirdi. Aşağıdaki aileye ne kadar benzediğini görmezden gelmek istesem de farketmiştim. Çok korkuyordum. Kaçıp gidesim vardı şu an. Ancak içimde bir yerlerde 'Gerçekten onlar Ahsen'in ailesiyse acaba daha mutlu olur mu?' sorusu dolaşıyordu. Gerçek bir anne, gerçek bir baba ve abiler. Belki de onu sahiden çok severlerdi.Belki Ahsen de onları çok severdi. İnsanın gerçek bir aileyi sevdiği gibi.. 'Hadi ama Aybüke!! Bunları düşünmek için henüz çok erken. Kendine gel!' Kendi kendimi toparlayıp ayağa kalktım ve önce gözlerimi sildim ardından da yanağıma minik tokatlar atarak kendime gelmeye çalıştım. Daha sonra miniğin odasının önüne geçerek kapıyı çaldım ve içeriye girdim. Yatağın üzerine oturmuş pencereden dışarıyı seyreden bir adet minik vardı içeride. Odaya girmemle birlikte yataktan kalktı ve bana doğru koşarak kucağıma atladı. Ona sıkı sıkı sarıldım. Sanki son kez sarılırmış gibi sarıldım. "Abliş kim onlar?" Durumu en sakin en net bir şekilde anlatmam lazımdı. Eminim ki kafası zaten karışmıştı. Aşağıdakilere orada anlatacağımı söylediğim için miniği alarak odanın dışına doğru ilerledim. " Aşağıya inelim öyle anlatayım miniğim. Çünkü sadece ikimizi değil aşağıdakileri de ilgilendiren bir konu. Olur mu?" "Hıhım olur." Yine aynı yavaş adınlarla aşağıda oturma odasına doğru kucağımda minikle ilerledim. İçeriye girdiğimizde herkes dikkatle bizi izlemeye başladı. Ahsen ise yine kafasını boynuma gömerek bu kalabalıktan gizlendi. Kalktığım yere geri oturarak miniği yüz yüze olacağımız şekilde dizlerime oturttum. Ardından da en anlayabileceği sekilde durumu anlatmaya başladım. " Miniğim şimdi sana bir kaç şey anlatmam gerekiyor. Burada teyze ve amcanın 5 yıl önce bir tane bebekleri olmuş ama onlara bebeğin melek olduğunu söylemişler. Şimdi de onlara bunu söyleyen kişi yalan söylemiş olabilirmiş. Melek olduğunu söyleyip başkasına vermiş olabilirlermiş. Sen de o meleğe çok benzediğin için senin o olabileceğini düşünmüşler. Şimdi oraya gidip senin o melek olup olmadığını öğrenmemiz gerekiyor. Senden minicik bi kan alıp bakacaklar." "Hastaneye mi gitcez?" "Evet bebeğim hastaneye gideceğiz." Kafasını sallayarak tekrardan bana yanaştı ve sarıldı. Konuşma boyunca diğerlerine bakmamıştım ancak şu an da kolduğu gibi miniği izlediklerini düşünüyordum. "Ben müsadenizle bir çantamı alıp geleyim." "Tabi kızım." "Bebeğim sen otur ben hemen geliyorum olur mu?" "Hıhım tamam abliş." Ayağa kalkarak Ahsen'i kalktığım yere oturttum. Bir an önce bu mevzunun hallolması için kendime düşünme zamanı tanımayarak odama çıktım ve çantamı aldım. Ardından tekrar hızla aşağıya indim. Oturma odasından içeriye baktığımda Ahsen kafasını eğmiş yere değemene bacaklarını salayarak bıraktığım yerde oturuyordu. Herkes onu izlerken o da kaçak bakışlarla odadakilere bakıyordu. Bu hali oldukça sevimliydi. Ben kapının önünde beklerken Demir Bey beni fark etti. "Geldiyseniz gidelim mi Aybüke Hanım?" "Olur gidelim." Hep birlite kapıya yöneldik. Onlar çıktıktan sonra Ahsen' e ayakkabılarını giydirip kendim de giyindikten sonra ben de çıktım. Kapının önünde bizi bekliyorlardı zatem. "Kızım araban yoksa Demir'in arabasında yer vardı ona binin siz de." dedi Ahmet Bey. Geldiklerinden beri ilk defa konuşuyordu. Onun dışında gözleri Ahsen' in üzerinde onu gözlemlediğini görmüştüm. Ahsen' e karşı büyük bir sevgiyle bakıyordu. Daha önce kimsenin bana bakmadığı bir sevgiyle. Baba sevgisiyle.. "Olur Ahmet Bey." Ahmet Bey' i onaylamam üzerine arabalara doğru ilerledik. Hepsi bir arabaya giderken Demir Bey diğer arabaya gidiyordu. Ben de Ahsen' in elinden tutarak onun peşinden ilerledim. Ahsen'i arka koltuğa güzelce oturtup kemerini bağladıktan sonra ben de yanına oturacaktım ki Demir Bey bana seslendi. "Öne gelebilirsiniz." Onu dinleyererk arka kapıyı kapattım ve öne geçerek oturdum. İki araba peş peşe evin önünden ayrıldık ve hastaneye doğru gitmeye başladık. Sessiz başalayan yolculuğumuz Demir Bey' in Ahsen' soru sormasıyla bozuldu. "Küçük Hanım biz galiba seninle tanışmadık. Ben Demir." "Ben de Ahsen." dedi fıslıtılı sesiyle. "Okula gidiyor musun bakalım?" diye sordu bu sefer. Kulağım onlarda olsa da dönüp bakmamıştım. Belki de abisiyle tanışıyordu şu an miniğim. Yeni ailesiyle.. Gerçek aileysiyle.. "Gidiyoyum ay gidiyorum. Kreşe gidiyorum ben. Ablişim getiriyo beni hep. Arkadaşlarımla oynuyorum orda ben." R harfini yeni yeni düzgün söylemeye başlamıştı arada konuşurken takılıyodu hala ama düzeltiyordu hemen. Okulunu çok sevdiği için o an dili de açılmıştı tabi. Okula gitmeye bayılıyordu. "Öyle mi? Çok mu seviyrosun okulunu, arkadaşlarını bakalım?" "Evet çok seviyorum. Saklambaç oynuyoruz birlikte sonra Mert'lerle evcilik oynuyoruz sonracımaa resimler yapıyoruz biz." "Mert mi?" diye fısıldadğını duydum Demir Bey'in. Şaşkın bakışlarım ile ona döndüm. Küçücük kızı küçücük çocuktan mı kıskanmıştı bu adam sahiden? Ona baktığımı farkettiğinde bakışları bana döndü ve benim de burada olduğumu farkederek kendisini toparladı. Kocaman adamın bu haline kahkaha atasım gelmişti. Keyfim yerinde olsaydı katıla katıla gülerdim hatta. Demir Bey bu sefer durumu toparlamak için bu konuyu kapatıp başka bir konu açmaya kara vermiş olmalı ki tekrardan konuşmaya başladı. Ben de arkadaki miniğime ufak bir bakış atıp tekrardan dışarıyı izlemeye bailadım. "Anladım. Başka ne yapmayo seviyorsun peki? Okuldan sonra mesela.." "Hımm.. Kafeye gidiyorum ablişimle. Zaten hemencecik okulun yanında. Derya teyzoşum bana limonata veriyo. Ben çok seviyorum limonatayı. Sonraa çok istersem tatlı da veriyor. Hiiii!!!" Demek tatlı da veriyordu ah be Derya ablam. Benim bakışlarım Ahsen' e dönerken ne olduğunu anlamayan Demir Bey de bize kısa bir bakış atmıştı. Ahsen ise minik ellerini yüzüne kapatmış parmaklarının arasından bana bakıyordu. Allah'ım çok tatlıydı ama işte şu an ciddi olmam lazımdı. "Neden öyle tepki verdin Küçük Hanım." Demir Bey' in sorusuna ben cevap verdim. "Çünkü her gün tatlı yemesi yasak Küçük Hanım'ın Demir Bey." diyerek onu cevapladıktan sonra miniğime döndüm. "Demek her gün tatlı yemek he minik. Neden yasağımıza uymadığını sorabilir miyim acaba?" Evet tatlı yemesine izin veriyordum. Fakat çok yemesine müsaade etmiyordum çünkü midesini rahatsız ediyordu. Bu yüzden hafta 2-3 kere yemesine izin veriyordum. Bu haklarından birisini de keyif günlerimizde kullanıyordu. "Ablişş minicik izin veriyo Derya teyzoşum zaten. Valla, biraccık yiyorum sonra bırakıyorum." "Ben anlamam minik eve gidince cezalısın, sana en büyüz cezamızı vereceğimden emin olabilirsin." "Abliş hayıııır." "Ne cezası bu?" diye sert sesiyle konuya dahil oldu Demir Bey. Sanırım gerçekten büyük bir ceza falan vereceğimi düşünmüştü. Bu sırada kırmızı ışıkta durmuştuk ve rahatlıkla bana dönerek sertçe konuşmuştu. Yüzündeki bu sertlik ise miniğimin verdiği cevapla birlikte yumuşadı. "Gıdıklama cezasııı." Bunun üzerine sohbet bitmiş olsa da içimde bir rahatlık olmuştu. Demir Bey'in tepkisi Ahsen' e karşı korumacı bir yapıya sahip olacağının ön gösterimi gibiydi. Miniğim gerçekten onların ailesindense ve onlarla giderse eğer onu korur ve kollarlardı. Gözlerindeki bakış da düşünüldüğünde çokça severlerdi de aynı zamanda. Gerçek bir aile gibi.. Yolculuğumuzun geri kalanı sesszilik içinde devam etti. Zaten çok sürmeden hastaneye vardık. Hacer teyzelerin olduğu araba bizden önce gelmişti ve otoparkın girişinde bizi bekliyorlardı. Demir Bey' in arabayı park etmesinin ardından biz de inerek onların yanına doğru ilerledik. Biraz önce Demir Bey ile sohbet ederken utangaçlığını kenara bırakmış olan miniğim ise tekrardan utangaç bir şekilde bana sığınmış ve sıkı sıkıya elimi tutmuştu. Ancak o an bir şey olmuştu. Demir Bey bana sığınan miniğimi görmüş ve elini tutması için ona uzatmıştı. Böylece bir elinden ben bir elinden Demir Bey tutmuş diğerlerine doğru ilerliyorduk. Bizi gören ailenin ise gözleri dolmuştu. Hacer teyze ise çoktan ağlamaya başlamıştı abisinin elini tutan miniği görünce. Yanlarına vardığımıızda Hacer teyze gözlerini silmiş ve yere çömelerek miniğime sarılmıştı. Boğazımda bir yumru vardı ve yutkunamıyordum bile. Miniğim gözlerini ban çevirmişti kendisine sarılan kadına şaşırırken. Daha fazla gerilmemesi için gülümsemeye çalıştım içim kan ağlarken. Ahmet amca miniğimin tedirginliğini fark etmiş gibi Hacer teyzeyi kaldırmıştı. "Hadi gideli testi yaptıralım." diyen Ahmet amcanın peşinden aynı şekilde ilerledik. Daha önce hastaneye geldiklerinden nereye gideceklerini iyi biliyor gibiydiler. Başhekimin odasına geldiğimizde kapıyı çalarak içeri girdik. Sohbet muhabbet yapmadan direkt testi yaptırmak istediğini söyledi Ahmet amca. Bunun üzerine odaya bir hemşire çağırıldı. İlk önce Ahmet amcadan kan alındı. Ardından miniğime sıra geldi ancak minik hemsirenin elindeki iğneye tedirgin bakışları atıyordu ve ellerimizi sıkı sıkı kavramıştı. Hafif hafifi saçlarını okşadığımda bana döndü ve tuttuğu elimi kaldırarak gözlerinin üzerine getirdi. Korktuğu için böyle yaptığını biliyorum ama çok sevimliydi. Hemşireye bir dakika yaparak miniği dizime oturttum ve böylece kolayca başını gövdene gizleyebildi. Kan alınırken bile Demir Bey elini bırakmadı ve korkarken elini sıkmasına izin verdi. Kanları hemşire örnekleri getirmek için odadan çıktığında Demri Bey hemirenin veriği pamuğu minikten kan alınan yerde tutuyordu. Gözlerimi ona çevirdiğimde o da bana çevirdi ve göz göze geldik. Başımı eğerek ettiğim teşekküre başını eğerek karşılık verdi. Ardından başhekim konuşmaya başladı. "Biliyorsunuz zaten bu duruma neden olan hemşire şu an cezasını çekiyor. Ancak biz yine de yeterince kontrollü olmadığımız için özür dileriz. Normalde 1 hafta falan sürer testler ancak zaten yıllarca sürmüş olan bu durumun daha fazla uzamasını istemediğimizden mümkün olan en kısa zamanda sonuçların çıkmasını sağlayacağım. Muhtemelen 2-3 gün sonra size sonuçları göndermiş oluruz." "Lütfen olabildiğince çabuk olsun." dedi bu sefer Hacer teyze. Ancak ben daha mı erken çıkmalı yoksa daha mı geç pek emin değildim. Çünkü belki de miniğimle birlikte geçirdiğim son zamanlarımdı. Hep birlikte ayaklanıp odadan dışarıya çıktık. Bundan sonra ne olacağını ise bekleyip görecektik. Bakalım hayat önümüze neler çıkaracaktı. |
0% |