@artemiss_
|
Odadan çıktığımızda herkesin bakışı yeniden bize dönmüştü. Şu anda tam olarak ne yapmamız gerektiği bilmiyordum. Eve gidip miniğime sarılarak uyumak istesem de bunu yapamayacağımızı hala konuşmamız gereken şeyler olduğunu pekala biliyordum. Ancak zihnen çokça yorulmuş durumdaydım ve bu gerçekleştirmeyi istediğim bir konuşma değildi. Tabi bu sadece benim gerçekleşmeyecek düşüncemdi. "Kızım istersen bir yerde oturup daha detaylı konuşalım. Tanışalım hem de olur mu?" Ahmet amcanın sorusuyla ona döndüm. "Olur Ahmet amca. İş yerim buraya yakın oraya gidebiliriz eğer size de uyarsa." "Kafede mi çalışıyorsun kızım?" "Evet." "Tamam o zaman oraya gidelim." En azından bildiğim bir yerde daha iyi hissederdim ve Derya abladan biraz destek ve fikir alabilirdim. Yoksa bu çıkmazda tek başıma kaybolup gidecek gibi hissediyordum. Yavaş yavaş hep birlikte ilerlemeye başladığımızda gerginlikten olsa gerek 1-2 saniyeliğine gözlerim karamıştı. Ancak kendimi hızla toparlayarak miniğimle birlikte ilerlemeye başladım. Aynı şekilde hastaneden çıktık ve arabaların yanına ilerledik. Arabaların yanına geldiğimizde Ahmet amcaya dönerek konuştum. "Biz önden gidelim siz bizi takip edin isterseniz. 5 dakikalık mesafede zaten." "Tamam kızım." Diğerlerinden de onay aldıktan sonra aynı şekilde Demir Bey'in arabasına yerleştik miniğimle. Emniyet kemerimi taktıktan sonra arabayı çalıştıran Demir Bey' e döndüm. "Siz geldiğimiz yola doğru ilerleyin ben size tarif edeceğim yolu." "Olur ama siz veya bey diye hitap etmene gerek yok Demir yeterli. Daha çok görüşecek gibi görünüyoruz." "Peki." diyerek söylediğini onayladım. Malesef gerçekten de daha çok görüşeceğiz gibiydi. Biraz ilerledikten sonra kafeye giden sokağı görmemle Demir'i uyardım. "Buradan sağa dönmemiz gerekiyor. Zaten biraz ileride kalıyor hemen." Sağa döndüğümüzde zaten kafenin tabelası görünmeye başlamıştı bile. "Artemis tabelasının oraya park edebilirsin." "Yakınmış." diyerek bu kadar yakın olmasını beklemediğini ses tonuyla belli etmişti Demir. Onu kafamı sallayarak onayladığımda arkadan miniğimin heyecanlı sesi duyuldu. "Derya teyzoşuma geldiiiiik." Onun haline gülümseyerek arabadan indim ve önce kapısını açtım ardından da emniyet kemerini çıkarttım. Bu sırada diğer araba da park etmişti ve arabadan iniyorlardı. "Evet Derya teyzoşuna geldik. Ona da sana tatlı verdiği için ceza vermemiz lazım." Her ne kadar sesimden eğlendiğim belli olsa da yüzüm ciddiymişim gibi görünüyordu. Bu ciddi görünüşü ise yine miniğimin verdiği tepki bozdu. "Hiiii.. Derya teyzoşuuuuum!!!! Ablişim sırrımızı öğrendi kaaaç!!!" diye bağırarak araban atladı ve içeriye kaçtı. Biz ise hep birlikte onun arkasından gülerek bakıyorduk. Yine aynı şekilde yüzümüzde tebessümle içeriye doğru ilerlediğimizde garsonlardan İrem beni görerek yanıma geldi. Önce arkamdaki insanlara başıyla minik bir selam verdi ardından ise bana döndü. "Aybüke abla, bugün gelmeyeceğini söylemişti Derya abla. Hoşgeldin." "Öyleydi canım. Plansız bir şekilde gelişti. Sen misafirlerimize bir masa göster siparişlerini al ben geliyorum olur mu?" "Olur tabiki." Beni onayladıktan sonra diğerlerine döndük. "Siz İrem' i takip edin ben bir Derya ablanın yanına uğrayıp geleyim. Zaten Ahsen de onun yanındadır şimdi. Onu da alayım olur mu?" "Olur kızım." diyen Hacer teyze beni onayladıktan sonra İrem' i takip ederek bahçedeki masaya doğru ilerlediler. Ben de gardımı her an indirmeye hazır bir şekilde Derya ablanın odasına doğru ilerledim. İçeriden miniğimin telaşlı ama gülümseyen sesini duyabiliyordum. Kapıyı çalmadan minik bir baskın misali kapıyı açtım ve onun bu oyununa ayak uydurdum. "Bastım siziii!" "Hiii.. Derya teyzoşum yakalandık." diyerek Derya ablanın arkasına saklandı minik. Onun bu haline gülümseyerek kapıyı kapattım ve Derya ablanın karşısındaki koltuğa oturdum. Bu oyunu devam ettirmek istesem de Derya ablayla konuşmaya ihtiyacım olduğu için miniği burada çocukların oyun oynaması için ayrılmış odaya gitmesini istemek daha cazip geldi. "Minik sen oyun oynadığın odaya gider misin? Bizim Derya teyzoşunla konuşacaklarımız var biraz." Kafasını Derya ablanın arkasından minicik çıkartarak cevap verdi. "Ceza mi vereceksin teyzoşuma?" Hem ben hem de Derya abla onun bu tepkisine gülümsedik. "Hayır ceza yok bugün. Sadece bazı büyük meseleleri konuşacağız. Hemen geleceğim zaten misafirlerimizin yanına gitmeliyiz. Tamam mı?" "Tamam abliş." diyerek beni onayladı ve çok iyi bildiiği oyun odasına gitmek için odadan çıktı. Onun çıkmasını bekleyen gözlerim ise anında doldu ve akmaya başladı. "Kuzum ağlıyor musun sen?" diye soran Derya ablayla miniğimin çıktığı kapıda olan bakışlarım çaresizce onu buldu. "Abla.." dedim titreyen sesimle. Derya abla da hemen yerinden kalkarak yanıma geldi ve sıkıca sarıldı bana. Onun sıkıca sarılmasıyla ben daha çok ağladım. Ben ağladıkça o sırtımı sıvazladı, saçımı okşadı. Tıpkı bir anne gibi yanımda oldu. En sonunda ağlamam biraz durulduğunda benden ayrılarak yüz yüze gelmemizi sağladı ve gözyaşlarımı sildi. "Anlat kuzum bana. Ne ağlattı seni bu kadar? Birisi bir şey mi yaptı?" "Abla.. Ahsen." Ağladığım için kesilen nefesim yüzünden derin bir nefes aldım. "Nolmuş Ahsen' e kuzum? Korkutuyorsun beni." "Abla, Ahsen galiba benim gerçek kardeşim değil." "Nasıl yani Aybüke. Baştan anlat bakayım sen şunu bir ablacığım."Şaşkın bakışları yüzümde anlatacaklarımı bekliyordu. "Sabah beni hastaneden aradılar böyle bir ihtimal olduğundan bahsettiler. Ancak ben dikkate almak istemediğim için telefonu kapattım. Çünkü çok saçmaydı abla. Ne demek o senin kardeşim değil. Yok DNA testi yapılacak falan. Dinlemek ve inanmak istemedim. Sonra senden izin aldım biraz Ahsen ile vakit geçirmek biraz da kendime gelmek için. Sonra marketten dönerken karşı komşunun evinin önünde birilerini gördüm bizi arıyorlarmış meğerse. Öyle eve geldiler konuştuk falan 5 yıl önce çocuklarının doğumda öldüğünü sanıyorlarmış. Sanırım geçenlerde bir kadın ebe mi hemşire mi hangisiyse çocukları zevkine değiştirdiğini itiraf edip tutuklanınca haberi görmüşler. Kadın da Ahsen'in doğduğu hastanenin çalışanı olunca araştırmışlar hemen bir umuttur diye. Sonrası da öyle gelişti işte. DNA testi yaptırdık az önce. Şimdi de aşağıdalar konuşalım tanışalım dediler ben de buraya geldim. Sana ihtiyacım vardı." Derya abla anlattıklarımı şoklar içerisinde dinlemişti. Bir şeyler söylemek istediği ancak ne söyleyeceğini bilmediği yüz ifadesinden belliydi. "Nasıl olur böyle bir şey? Bu nasıl bir zevk, bu nasıl bir insanlıktır ya?" diyerek tekrardan bana sıkıca sarıldı. "Abla ben ne yapacağım şimdi?" Titreyen sesimle bir umut Derya abladan akıl istedim. "Şimdi kuzum önce kendini topluyorsun sonra da birlikte aşağıya inip o aileyle iyice tanışıyoruz. Ayrıca benim bir arkadaşım vardı polis sordurtalım bakalım neymiş bu karşıtırma durumu. Tanıştıktan sonra onları da sordurturuz. Körü körüne güvenip sonuç pozitif çıkınca miniği onlara bırakacak değiliz. Sen elini yüzünü yıkayıp kendini toparlıyorsun güzelce. Sonra Ahsen'i de alıp aşağıya iniyorsun. Bende arkadaşımı arayıp geliyorum. Mutsuz olduğunu biliyorum ama şu an yıkılma zamanı değil güzelim. Ahsen için onun iyiliği için kendini toparlamalı ve dimdik durmalısın." Derya ablanın sözleriyle kendimi biraz toparlamaya çalıştım. Bir şey söylemeden Derya ablanın dediklerini yapmak için ayağa kalktım. Benimle birlikte Derya abla da kalktı. Lavaboya giderek elime yüzüme su çarptım. Allahtan ağladığı çok belli olan bir insan değildim. Lavabodan çıktığımda Derya ablanın telefonla konuştuğunu fark ederek odadan çıktım ve oyun odasına ilerledim. Ahsen içeriye kurulmuş olan salıncakta sallanıyordu. Yavaşça onun yanına ilerlediğimde o da beni fark ederek salıncaktan indi ve yanıma geldi. "Hadi bakalım minik. Misafirlerimizin yanına gidelim." diyerek Ahsen'in elinden tuttum ve oyun odasından çıkarak ilerlemeye başladım. Bahçede oturdukları masayı camdan gördüğümde bir şeyler konuştuklarını fark ettim. Tabi sessizce bizi bekleyecek halleri yoktu. Belki de onları bırakarak ayıp etmiştim ama şu an önceliğim bu olmadığı için aklıma gelmemişti bile ayıp olabileceği. Geldiğimizi gören İrem kasadan ayrılarak yanıma doğru geldi. "Abla dediğin gibi yerleştirdim misafirlerini masaya ama bir şey sipariş etmediler. Seni bekleyeceklerini söylediler." "Tamam canım sağol sana da zahmet verdim." "Yok abla ya ne zahmeti." Onun bu yanıtına karşı gülümsedim. "Sen yerine geç canım ben de bahçeye geçeyim." "Tamam abla." diyerek yanımdan ayrıldı. Biz de bahçeye doğru ilerlemeye başladık. Kapıdan çıktığımızda geldiğimizi fark eden aile sessizleşerek bize doğru döndü. Normalde 6 kişilik bir masaydı ancak bir sandalye daha çekmişlerdi. Demir ve Hacer teyze arasındaki iki sandalyeye doğru ilerleyerek oturduk. Hacer teyzenin niyetinin bu olduğunu düşünerek Ahsen'i onun yanına oturttum. ve ben de Demir' in yanına oturmuş bulundum. "Kusura bakmayın biraz uzun sürdü gelmem. Ayıp oldu size biraz." "Yok kızım ne ayıbı." diyerek gülümsedi Hacer Teyze. Tam konuşmaya başlayacakkken miniğin sesiyle oraya döndüm. "Hiiii!!!" Derya abla gelmiş ve miniği kollarından havaya kaldırmıştı. Ahsen ne olduğunu anlamaya çalışarak başını arkaya çevirdi. Derya ablayı gördüğünde ise sevimlice güldü. "Derya teyzoşum uçuyorum sandım valla." diyerek kikirdedi. Bizde onun bu haline güldük. "İstersen uçururum seni minik." diyerek bir kere zıplattı ve kucağına yerleştirdi miniği. Ardından ciddiyete bürünerek masadakilere döndü. "Merhaba Derya ben. Buranın sahibi, Aybüken'nin de patronuyum." "Ve benim teyzoşum." diyerek konuya dahil oldu Ahsen. Derya abla da ona ayak uydurdu. "Evet Ahsen Hanım' ın da teyzoşuyum. Müsadenizle oturabilir miyim? Ben de sizinle tanışmak istiyorum." dedi. "Tabi buyrun." diyerek Derya ablayı onayladı Hacer teyze. Bunun üzerine kucağında Ahsen ile yanıma oturdu. Derya ablanın oturmasıyla birlikte ben de onları tanıştırmaya başladım. "Tekrardan tanıştırayım patronum ve manevi ablam Derya. Abla, Hacer teyze ve Ahmet amca sanırım Ahsen' in öz anne ve babası. Diğerleri de abileri Emre, Eren ve Demir." Karşılıklıklı olarak merhabalaşmalarının üzerine masada bir sessizlik oluştu. Bizi tanımak istediklerini söylemişlerdi ama galiba ne soracaklarını bilmiyorlardı. Aynı şekilde ben de onları tanımamız gerektiğini düşünüyor ama ne soracağımı bilmiyordum. Kimsenin bir şey sormayacağını anlayan Derya abla duruma el atarak bu sessizliği bozdu. "Kimsenin bir şey soracağı yok sanırım. Ben sorayım o halde. Siz nereliydiniz acaba? Daha doğrusu nerede yaşıyorsunuz?" Derya ablanın sorusuna Hacer teyze cevap verdi. "Biz aslen Trabzonluyuz. Orada yaşıyoruz ayrıca. Bir arkadaşımın cenazesi için geldiğimde doğdu Melek. Üzüntüden beklenenden bir ay kadar önce doğdu. Ancak tabi Trabzon' a sadece eşimle ben dönebildik malesef." Bir an boş bulunarak ben konuşmaya dahil oldum. "Melek?" Hacer teyze yüzünde kederli bir gülümsemeyle bana döndü bu sefer. "Evet kızım Melek. Eğer sağlıkla kucağıma alabilseydim kızımın adı Melek olacaktı. Annesinin meleği." Son sözlerini Ahsen' e dönerek söylemişti. Fakat bilmediği bir şey ise Ahsen'in 2 ismi olduğu ve diğerinin Melek olduğuydu. Ahsen nüfusa kaydedilmek için gideceği sabah babamdan istemiştim bunu. Gerçi o ' Defol başımdan sana fikrini soran olmadı. Anca şeytan olur ondan. Anası onun yüzünden öldü.' diyerek hevesimi kursağımda bırakmıştı. Zaten eğer doğduğunu kaydettirmek zorunda olmasa uğraşmazdı bile. O gün ne hikmetse dediğimi yapmış hem annemin istediği ismi hem de Melek'i kaydettirmişti. Gerçi birlikte pek uyumlu isimler değillerdi ama olsundu. Ben zaten ikisini de kullanmıyor 'miniğim'i tercih ediyordum. Her ne kadar istediğimi yapmış olsa da yokluğunda bile o ismi kullanmaktan çekinmeme neden olmuştu. Hacer teyzenin dediklerine ise şaşırmıştım. Demek ki miniğimin adının sahiden de Melek olması gerekiyormuş. "Onun adı zaten Melek." diyerek şaşkın bakışların bana dönmesine neden oldum. "Nasıl yani?" diyerek bu sefer Demir konuya dahil oldu. "Yani Ahsen Melek. Son anda babamdan bu ismi de yazdırmasını istemiştim. Ancak kullanmıyoruz." dediğimde Hacer teyzenin gözlerinden bir kaç damla yaş düştü. "Annesinin meleği.." diye fısıldadı Ahsen' e bakarak. Ahsen kendi gözlerinin içine bakarak ağlayan ve kendisine böyle seslenen kadına gözleri dolarak bakmıştı. Ardından Derya teyzenin kucağından yanındaki Hacer teyzeye uzanarak gözlerini silmiş ve sonra sarılmıştı. Belki ne olduğunu pek anlamamıştı ama şu an Hacer teyzeye en iyi gelecek şeyi yapmıştı. Hacer teyze ise kendisine sarılan küçük kızla önce şaşırmış sonra ise sıkı sıkı sarılarak kokusunu içine çekmişti. Hem biz hem de masadaki diğerleri bu sahneyi dolu gözlerle izlemiştik. Miniğimin artık kocaman bir ailesi vardı. Miniğimin artık bir annesi, bir babası ve 3 tane kocaman abisi vardı.
|
0% |