@artemiss_
|
Biz dolu gözlerle onları izlerken Ahsen Hacer teyzeden ayrılmış ve kucağına yerleşmişti. Hacer teyze de bunu memnuniyetle kabul etmiş bir kolunu beline sararak ona yardımcı olmuştu. Bu görüntünün belki de beni üzmesi gerekirdi ama içimde daha güzel şeyler filizlenmiş gibiydi. Bir anne gibi sarıp sarmalamıştı miniğimi. Benim ne kadar istesem de tam anlamıyla gerçekleştiremediğim şekilde. Bu nedenden olsa gerek Ahsen de Derya ablanın kucağına geri dönmektense Hacer teyzenin kucağına yerleşmeyi tercih etmişti. Bir süre sessizce onların bu halini izlerken bu sessizilik yeniden Derya abla tarafından bozuldu. "Ben aslında bir şeyi merak ediyorum." "Tabi buyrun." diyerek karşılık verdi ona Hacer teyze. Sesinden ve yüzünden şu an ne kadar mutlu olduğu çok aşikardı. "Eğer DNA testinin sonuçları gerçekten pozitif çıkarsa Trabzona' a geri mi döneceksiniz?" Derya ablanın sorduğu soruyla gözlerim Hacer teyze ve Ahsen ikilisindeyken tebessümüm yüzümde donmuştu. Hacer teyzenin gözlerinin içine baktığımda onunla göz göze geldim ve bu soruya benim gözlerimin içine bakarak cevap verdi. "Evet kızım. Bizim hayatımız, çocukların işi hepsi orada. Sonuçlar pozitif çıkarsa Melek'i de alıp Trabzon' a dönmeyi düşünüyoruz." Gideceklerdi. Miniğimi de alıp gideceklerdi. Ben öyle düşünmemiştim. Yani evet Ahsen onlarla yaşar demiştim ama Trabzon bambaşka bir yerdi. Çok uzaktı. Her gün göremezdim ki ben o zaman miniğimi, her gün yanında olamazdım o zaman. Ne kadar durabilirdim ki onu görmeden? Benim her anım her günüm onunla geçmişti neredeyse. O benim sahip olduğum minik ailemdi. O benim tek ailemdi. Derya abla bu şok halimi fark etmiş ve destek olmak için masanın altından elimi tutmuştu. "Anladım." diye fısıldadım Hacer teyzenin gözlerine bakarak. Bağırıp çağırmak istiyordum halbuki. 'Miniğimi alıp hiçbir yere gidemezsiniz!' demek istiyordum. Fakat ne kadar bağırmak istiyorsam o kadar susmuştum. Bu onların hakkı değil miydi zaten? Kendi kızlarını alıp gitmek.. Kabul etmekten başka yapabileceğim ne kalmıştı ki? Masadakiler bu durumu sindiremem gerektiğini fark ederek bana biraz zaman tanımışlardı. "Ablişş Trabzon' a mı gidicez?" diye sordu bu sefer minik. Beni de dahil etmişti bu plana. Belki farkındaydı şu an bu masadaki insanların yeni ailesi olduğunun. Kucağında olduğu kadının annesi olabileceğinin farkındaydı belki de. Ancak bu durumun bize ayrılık getireceğinin farkında değildi. Az öncesine kadar ben de pek farkında değildim. Şu an farkında olsam da kabul etmek istemiyordum. O yüzden bu soruya biraz geçiştirmeli bir cevap vermeye karar verdim. "Bilmiyorum bir tanem. Zaman gösterecek." Bütün algılarım kapanmıştı. Güya tanışmak için oturmuştuk buraya ama haklarında ne sormam gerektiği bile aklıma gelmiyordu. Zaten şu ana kadar bir soru falan da sorabilmiş değildim. "Kızım yanlış anlamazsan eğer aileni göremedik biz onlar nerede acaba?" Hacer teyzenin sorusuyla birlikte gözlerim Ahsen' e çevrildi. "Kucağınızda benim ailem Hacer teyze. 'Eğer kızımsa Trabzon'a alıp götüreceğiz' dediğiniz kız benim tek ailem. Ondan başka kimsem yok. Ben bir lavaboya gideyim müsadenizle." diyerek yerimden kalktım ve kaçar adımlarla içeriye doğru ilerledim. Arkamdan birisinin daha geldiğini duydum ancak Derya abla olduğunu tahmin ederek ilerlemeye devam ettim. Derya ablanın odasına girerken ise Demir' in bana seslendiğini duyarak arkama döndüm. "Aybüke." Arkamdan gelen o muymuş? Neden arkamdan gelmişti ki? "Efendim." demeye çalıştım ancak sesim titreyince boğazımı temizleyerek gözlerinin içine baktım sadece. Yanıma geldiğinde yeniden konuşmaya başladı. "Anlıyorum üzülüyorsun ama bu olanların sorumlusu annem değil. Sesini yükseltmen ve kızman gereken kişi de o değil. Her şeyin böyle olmasının nedeni sana bizmişiz gibi mi görünüyor? O sesini yükselttiğin kadının bu 5 yılda neler çektiğini, nasıl toparlandığını biliyor musun? Onu toparlamak için ne kadar uğraştık peki haberin var mı? Her ne olursa olsun sakın, bir daha sakın anneme veya aileme sesini yükseltme." Ne diyordu bu adam ya. Ben her seferinde kendimi hiçe sayıp başkalarını düşünemek zorunda mıydım? Peki ben ne olacaktım? Benim duygularım, benim üzüntülerim ne olacaktı? Onların ailecek zar zor atlattıkları şeyi, Ahsen' imin yokluğunu, ben nasıl tek başıma atlatacaktım? "Ne diyorsun sen ya? Ben kimseyi hiçbir şeyden sorumlu falan tutmuyorum tamam mı? Biz ikimiz şu an çok mutluyuz diye hayatımız sana toz pempe mi göründü Demir Bey? Ben o kız mutlu olabilsin, güzel bir hayat yaşayabilsin diye neler yaptım biliyor musun sen? Kendimden vazgeçtim ben onun için yeri geldiğinde. Sen bana neyin lafını yapıyorsun şu an? Siz ailecek zor alışmışsınız onun yokluğuna şimdi alıp giderseniz arkasındakine ne olacağını gözünüz görmüyor olabilir. Peki ben.. Ben nasıl alışacağım onun yokluğuna? Bunun içinde dahiyane bir fikrin var mı?" Bir yandan bağırıyor bir yandan da zangır zangır titriyordum. Her şey çok ağır geliyordu şu an bana ancak karşımdaki adam bunu anlamamıştı galiba. Anlamasındı.. Cevap vermesine müsade etmeyerek Derya ablanın odasına girmek için arkamı döndüm anca gözüm kararıp dizlerimin gücü kesilince dengemi kaybettim. Demir ise belimden tutarak dengemi korumamı sağladı. "Aybüke! İyi misin?" "Bırak, iyiyim." "Hiçte öyle görünmüyorsun ama." diyerek aynı şekilde bana destek olmaya devam etti ve Derya ablanın kapısını açarak birlikte içeriye girmemizi sağladı. Ardından köşedeki koltuğa ilerleyerek oturmama yardımcı oldu. "Özür dilerim. Böyle sert çıkışmamam gerekiyordu. Ancak anneme sesini yükseltince kendime hakim olamadım." diyerek konuşmaya devam etti Demir. Bir yandan da Derya ablanın masasındaki sürahiden bir bardağa su dolduruyordu. Bardağı doldurduktan sonra yanıma oturarak bardağı bana uzattı. Bir kaç yudum aldıktan sonra bardağı önümdeki masaya bıraktım ve ardından konuşmaya başladım. "Bende özür dilerim. Amacım Hacer teyzeye sesimi yükseltmek değildi. Sadece kendime hakim olamadım. Sabahtan beri olan şeyler beni biraz fazla yordu. Kusura bakma." derken gözlerine bakmıyordum. Çünkü şu an bana böyle şefkatle yaklaşması içimde ağlama hissi oluşturuyordu. Ben başkalarının yanında ağlamaktan kaçınırdım. Gerçi başkalarının yanında kendimi kaybetmekten de kaçınırdım ama bugün kendime hakim olamamıştım. "Sorun değil. Bak Aybüke, aşağıdaki kalabalıkta insan ne konuşması gerektiğini şaşırıyor. Herkes beklenemedik bir durumun içine düştü. Sonuçların pozitif çıkacağının sen dahil hepimiz farkındayız. Ancak sonuçlar açıklandıktan sonra Trabzona' a gitmemiz seni Melek'ten tamamen ayırmayacak. Bizim de böyle bir amacımız yok zaten. İstediğin zaman gelip görebileceksin. Senden onu saklamıyoruz. Bu yalnız senin için değil onun için de çok zor olur. Sadece her şey bu kadar zorken Melek için daha zor olmasın istiyoruz. Bunun tek yolu da sensin. Her şeyin daha iyi ilerlemesi için sadece Melek'in değil bizim de sana ihtiyacımız var Aybüke." Demir'in söleri beni oldukça etkilemişti bunu inkar edemezdim. Ancak şu an kendime dahi yetecek gücü bulabileceğimden emin değilken çevremdeki insanlara iyi gelebilir miydim? Ahsen iyi gelebilmek için şu ana kadar elimden gelen her şeyi belki de daha fazlasını yapmıştım. Peki onun başka bir aileye dahil olmasına yardım ederken bu kadar güçlü kalabilir miydim? Aynı iradeyi o zaman da sahip olabilir miydim? Ahsen için bunları yapabilir miydim? Yapardım! Ahsen'imin miniğimin iyi olması için yapabilirdim. Bu aile ona iyi gelebilirdi. "Elimden geleni yapmaya çalışacağım Demir. Ahsen için olabildiğince güçlü durmaya çalışacağım. Lütfen ona iyi bakın olur mu? Çok sevin onu ben yanında olmadığımda. Cıvıl cıvıl büyüsün istedim hep, öyle büyümesine yardım edin olur mu? O benim en kıymetlim." Demir gözlerinin içine bakarak konuştum bu sefer. Gözlerimdeki netliği göstermem ve gözlerindeki netliği görmem gerekiyordu. "Bende elimden geleni yapacağım Aybüke. Melek' in istediğin gibi büyümesi, mutlu bir kız olması için elimden geleni yapacağım. Hatta ailecek bunun için uğraşacağız. Ama sanma ki Melek büyürken sen uzakta olacak göremeyeceksin. Sen de orada olacaksın." Ben de orada olacaktım. Olmak için çabalayacaktım. Onun en güzel anlarında, en özel anlarında yanında olmak için elimden geleni yapacaktım. Demir' i başımı sallayarak onayladım. "Ben bir elimi yüzümü falan yıkayayım. Sen aşağıya in istersen. Geliyorum ben de." "Tamam." diyerek odadan çıktı Demir. Bende saçlarımı geriye atıp yüzümü hafifçe tokatlayarak kendime gelmeye çalıştım. "Ahsen için kızım. Şu ana kadar her şey Ahsen içindi şu andan sonra da onun için." diyerek kendimi motive etmeye çalıştım. Lavaboda elimi yüzümü yıkayıp kuruladıktan sonra tekrardan aşağıdakilerin yanına geçmek için odadan çıktım. Aşağıya indiğimdeki bahçeden kahkaha sesleri geldiğini fark ettim. Miniğim heyecanlı heyecanlı bir şey anlatıyor diğerleri ise ona gülüyordu. Kim bilir ne anlatıyordu? Derya abla da masada değildi ve gerçek bir aile gibi duruyorlardı. O sırada omzumda bir el hissederek yanıma döndüm Derya abla buruk bi gülümsemeyle yüzüme bakıyordu. İkimizde bakışlarımızı mutlu aile tablosuna çevirdik bu sefer. "Gerçek bir aile gibi duruyorlar dimi abla? Gerçi gerçek bir aileler zaten. Ahsen' e iyi gelirler dimi? Çok mutlu görünüyorlar. Belki de Ahsen onların yanında benim yanımda olduğundan daha mutlu olur. Benim ona veremeyeceğim kadar sevgi var o masada. Sevilmeyi bile doğru düzgün bilmezken onların verdiği kadar sevgi veremezdim değil mi ona? Belki de en iyisi budur Ahsen için." "Sen peki dayanabilecek misin kuzum? Sen iyi olabilecek misin?" Dediklerimi inkar etmedi. Ahsen' i çok sevdiğimi, her şeyden fazla değer verdiğimi biliyordu. Ancak bazı sevgilerin farklı olduğunu ve yerinin doldurulamayacağını da biliyordu. Anne ve baba sevgisi gibi sevgilerin.. "O iyi olursa ben iyi olurum abla. Miniğimin mutlu olduğu her an mutluyum. Belki biraz zor olur ama hallederim ya. Miniğim için hallederim." diyerek yanıtladım Derya ablayı. Yüzümde acının tebessümü vardı. "Ben masaya geçeyim abla." diyerek Derya abalanın yanından ayrıldım ve kalktığım sandalyeye geri oturdum. Derya abla bu sefer arkamdan gelmedi. Halledebileceğimi anlamıştı. Bir karar verdiğimin farkındaydı ve hiçbir şey yapmıyorken bile çok şey yaparak bana destek oluyordu. "Ayıp ettiysem eğer kusura bakmayın. Benim için fazlasıyla yorucu br gün oldu ve istemeden de olsa sesimi yükselttim size karşı. Kusura bakmayın tekrardan." Hacer teyzeye bakarak konuşmuştum. "Önemli değil kızım. Sen de haklısın verdiğin tepkide. Herkes için zor bir durumdayız şu an." Gülümsedim Hacer teyzenin söylediklerine. "Zaten Ahsen de yorulmuş gibi kızım. Bugünlük dağılalım istersen? Sonuçlar zaten iki güne açıklanırmış." Her ne kadar Ahsen'den ayrılmak istemediği belli olsa da halimi anlamış ve anlayışlı davranmayı seçmişti. "Çok iyi olur Hacer teyze." Bu sefer Ahmet amca konuya dahil oldu. "Tamam o zaman. Hanım, çocuklar siz toparlanın ben hesabı halledeyim." dediğinde masadakiler onaylamıştı ancak ben onaylamamıştım. "Gerek yok Ahmet amca. Burası benim iş yerim zaten siz de bugün benim misafirimsiniz. Lütfen hesap falan ödemeye çalışmayın almazlar zaten." diyerek tebessüm ettim. "Bu seferlik öyle olsun kızım. Ancak bir dahakine öderim." "Bakarız Ahmet amca." Çok sevimli bir adama benziyordu. Tatlı bir baba göbeği vardı ve sevecen bir ses tonu vardı. Hep birlikte toparlanıp dışarıya çıkarken İrem' e selam verdim yeniden. "Görüşürüz abla." "Görüşürüz canım." Hep birlikte dışarıya çıkarak arabaların önüne geçtik. "Anne-baba siz otele geçin ben de Aybüke ile Melek' i eve bırakayım." "Tamam oğlum." Böylece herkes yeniden arabalara binmişti fakat bu sefer farklı yönlere gidiyorduk. Şu an ise içimden geçen bir şeyi yapmak veya yapmamak arasında çelişiyordum. Benim için çok büyük bir adım olacaktı. Hacer teyze ve Ahsenin ilişkisi için de iyi olabilirdi. Bu yüzden yapmaya karar verdim ve Demir' e döndüm. "Demir." "Efendim." Kısa bir bakış atıp yeniden önüne döndü. "Annenler otelde mi kalıyorlar?" "Evet." "Şey.. peki ne zamandır?" "Polis durumlarıyla ilgilenmemizi falan da sayarsak 5-6 gündür annem, babam ve ben buralardayız. Emre ve Eren dün geldiler. Neden sordun?" "Şey.. benim aklıma bir fikir geldi de ondan. Ama şey.. yani olur mu bilmiyorum." Demir konuuşurken böylesi kekelememe sırıtmıştı. "Sen söyle bakalım olur mu birlikte karar verelim." Adamın sesinden bile benimle eğlendiği belli oluyordu. Gözlerimi önce arkada uyuyakalmış Ahsen' e çevirdim ardından tekrar Demir' e döndüm. "Annen acaba siz gidene kadar bizde mi kalsa acaba? Kadın otel köşelerinde sürünmesin zaten bir kaç gündür uğraştığınıza göre o benden daha yorgundur şu an. Yani hepinizi ağırlamak isterdim ama ev o kadar büyük değil malesef. Ondan yani anneni alıp bize mi getirsen." Demir şaşkınlıkla bana bakarak tekrardan önüne döndü. "Ciddi misin sen?" "Evet ciddiyim." "Olur çok güzel olur hatta. Annem de çok mutlu olur. Ayrıca biz beyleri takma, ben zaten alışkınım rahatsız yerlerde uyumaya. Nöbetler sağolsun." "Hemşir misin sen?" Aklıma ilk gelen o olmuştu açıkçası. Ancak sanırım yanlış düşünmüş olacağımki Demir bu fikrime güldü. "Hayır polisim ben. Bazen ekip otolarında falan uyumamız gerekirdi. O yüzden otel lüks benim için." "Anladım." Öyle üniforma giyiyorlar diye hayran olacak birisi değildim ama ülkemin askerine de polisine de sonsuz saygı duyuyordum. Demir' e de şu an içimde büyük bir saygı oluşmuştu. Yolun devamında konuşmadan evin önüne kadar geldik. Araba evin önünde durunca önce kendim arabadan indim ardından da Ahsen' i kucağıma almak için arka kapıyı açtım ama Demir Ahsen' i almama engel oldu. "Sen kapıyı aç Melek' i ben getirim." dediğinde onu onayladım ve çantamdan anahtarı çıkartarak kapıya ilerledim. Kapıyı sonun kadar açıp ayakkabılarımı çıkartarak içeriye girdim. Demir de arkamdan içeriye girdiğinde onu durdurarak Ahsen' in ayakkabılarını çıkarttım. O sırada karşı pencereden bizi izleyen Nezahat Hanım' ı görerek göz devirdim. Meraklı kadın ya. Kapıyı kapatıp Ahsen'in odasına doğru çıktık. Alt katta sadece oturma odası ve mutfak varken üst katta 2 yatak odası vardı. Sessiz adımlarla önde ben arkamda Demir Ahsen' in odasına girdik. Demir önce Ahsen' i yatağına yatırdı ardından da alnına bir öpücük kondurarak kenardaaki battaniyeyi üzerine örttü. Ardından yine aynı şekilde sessizce aşağıya indik. "Bir şey içmek ister misin Demir?" diye bir soru yönelttim. "Yok ben gideyim hala kararından vazgeçmediysen annemi getireyim." Bu söylediğine karşı gülümsedim. Vazgeçmemiştim. "Hayır vazgeçmedim. O zaman sen gidip Hacer teyzeyi getir ben de yiyecek bir şeyler hazırlayayım." "Olur gideyim ben." diyerek kapıya doğru yöneldi Kapının önünde Demir' i yolcu ederken içimde yükselen garip duyguyu görmezden geldim ve Demir' in arabasına binerek uzaklaşmasını izledim. Tam ben de içeriye girip kapıyı kapatacakken Nezahat Hanım'ın sesini duydum. "Kızz Aybüke!! Sevgilin miydi o adam? Sabahta ailecek geldiler. Evleniyon mu kız yoksa?" dediğinde benim de devrelerim ufacık attı ve hırsla tekrardan o tarafa döndüm. "Sanane Nezahat Hanım." "Ay ne dedik canım? Hem Hanım da neymiş? Komşuyuz şunun şurasında kaç yıldır." Bak bu komikti. Hatta o kadar komikti ki mahalleyi inletecek bir kahkaha attım ve sinirle Nezahat Hanım' a döndüm. "Sen komşuluktan ne anlarsın Nezahat Hanım? Bir de teyze mi demeliyim ben sana? Senden teyze mi olur be? Sen ne zaman komşu oldun bana, ne zaman teyze oldun? Ben küçücük canımla beni kurtarmanız için çığırırken hepiniz sağır rolü yapıyordunuz. O adam benim her yerimi kapının önünde mosmor ettiğinde sen elinde çekirdek bizi izliyordun. Sen unutmuş olabilirsin ama ben unutmadım. Beni döven adam babamdı ama siz bütün mahalle benim çocukluğumun üstüne toprak attınız. Kör sağır davrandınız bana. Şimdi de ne yaparsam yapayım aynı şekilde kör sağır davranmaya devam edin. Gölgeniz dahi önüme düşmesin. Bir daha benimle konuşmaya çalışmayın." "Ay üstüme iyilik sağlık. Selam verdik borçlu çıktık ayol.". diyerek pencereyi kapattı ve içeriye girdi. Bir de haklıymış gibi konuşuyor hala. İnsanlar gerçekten vicdanını nasıl bu kadar kaybetmiş olabilirdi aklım almıyordu. Daha fazla kimseyi görmek istemediğimden ben de hızla içeriye girerek kapıyı kapattım. Hala üzerimde olan hırsla birlikte mutfağa geçerek hırsımı yemek yaparak atmaya başladım. Bir süre sonra zaten sakinlemiştim. Ancak bu mahalleden ciddi anlamda nefret ediyordum. Yıllarca sessizce benim çektiğim eziyeti izlemişlerdi. Şimdi ise onlara selam vermemi falan bekliyorlardı. Gerçekten çok fazlaydılar. Tam patatesleri doğramış havuçlara geçerken kapı çaldı. Demir ile Hacer teyze mi gelmişti acaba? Otelleri o kadar yakın mıydı? Gerçi diğer araba ters yöne gitmişti bu kadar sürede gelmeleri mümkün de değildi. 'Hayrolsun inşallah' diyerek kapıya doğru ilerledim ve açtım. Ancak karşımdaki kişiyi görebileceğim hiç aklıma gelmezdi. "Baba.." |
0% |