@artemiss_
|
Karşımda gördüğüm adamdaki tek değişim saçlarına fazladan düşmüş olan aklardı. Aynı çatık kaşlar, aynı kötü bakan gözler.. Onu görmenin getirdiği gerginlikle kapının kolunu daha sıkı tuttum. Aklıma Ahsen geldi, yukarıda uyuyordu. Daha önce hiç görmediği bu adamın ne kadar kötü olduğundan haberdar değildi. Onu tanımıyordu, tanımasını hiç istememiştim. "Çekil lan önümden!" diyerek eliyle beni itmeye çalıştığında durduğum yere daha güçlü basmaya başladım. Ben artık her ittiğinde düşecek o kız değildim. Olmamalıydım. Söz vermiştim kendime. "Neden geldin?" Normalde de çatık olan kaşları daha çok çatıldı. Sinirleniyordu. Onun sinirini, sinirinin getirdiği yıkımı en iyi ben bilirdim. "Sana mı soracam lan? He? Evime ne zaman geleceğimi sana mı soracam? Çekil git tepemden rezillik çıkmasın." "Senin olduğun yerde rezillik çıkmaması gibi bir seçenek mi var Mehmet Bey? Ne diye geldin evime? Doymadın mı hala yaptıklarına? Paran mı bitti ondan mı geldin? Ne istiyorsun benden? Defol burdan!" Dediklerimle birlikte iyice sinirlenmiş ve saçıma yapışmıştı. Uzun zamandır unuttuğum acıyı tekrardan yaşamamla ufak bir çığlık kaçtı ağzımdan. O sırada Nezahat Hanım ile göz göze geldim. Keyifle çayını içiyordu. O an anladım ki o çağırmıştı bu adamı. Onunla tartıştığım için çağırmıştı. Onunla göz temasımı kesip kendimi kurtarmaya çalıştım. Ancak bırakmaya hiç niyeti yok gibiydi. "Bırak beni!" "Ne demek lan defol? Seni öldürürüm lan! Elimde kalırsın orospu!" Bir yandan bana hakaretler yağdırıyordu, diğer yandan ise saçlarımı bırakıp bir tokatla yere düşmemi sağlamıştı. Tekmeler savurmaya başladı bu sefer. Bir tane, iki tane, üç, beş ve saymayı bıraktığım 15' e kadar. Tekmelerinin ardı arkası kesilmezken güya sahip olduğum dirayetime lanetler yağdırdım. O sırada hiç olmaması gereken bir şey oldu ve Ahsen bizi gördü. "ABLAAA!!" diye bir çığlık attı minicik bedeni. Beni böyle görmesini istemiyordum, hiç istememiştim. Onun sesinin duyan adam da hızla ona döndü. Bunu fark ettiğimde yerde iki büklümken korkuyla doğrulmaya çalıştım. Ahsen' bir şey yapmamalıydı. Olanca gücümle kaçması için yalvardımAhsen' e. "AHSEN! Kapat kapıyı içeriye gir hemen! Ahsen içeriye gir yalvarırım." Boncuk gözlerinden yaşlar akıyordu miniğimin. Ben ise yolun sonunda olduğumu hissediyordum. Belki de yarın ülke benim için ayaklanacaktı, kadınlar benim için pankart hazırlayacak, benim için yürüyüş yapacaklardı. Belki de yarın gazete manşetlerinde 'babası tarafından öldürülen kız' olarak yer alacaktım. Ancak Ahsen olmazdı. Bu yol benim yolumdu ve eğer sonsa sadece benim sonum olmalıydı. Onu korumak zorundaydım. Babam tam ona doğru yönelecekken son bir kuvvetle bacağına yapışarak ona engel oldum. Yeniden bana dönerek onu bırakmam için bir tekme savurdu başıma. Artık vücudumu kontrol edemezken onun benim yanımdan ayrılıp Ahsen' e doğru ilerlediğini gördüm. Ne kadar kalkmaya çalışsam da başaramadım. Ahsen'in kendisine sert adımlarla gelen adamdan kaçmak için kapıyı kapatmak yerine yola çıkıp ters tarafa koştuğunu gördüm. Ardından Demir' in kucağına atladığını. Gelmişlerdi. Minik güvendeydi. Ona bir şey yapamazdı artık. Gelenleri gören babam ise olduğu yerde durmuştu. Gözlerimden akan yaşlar acıdan olduğu kadar mutluluktandı da aynı zamanda. Canım yanıyordu ama mutluydum. Demir ile göz göze geldim bu sırada. Yüzümde acılı bir tebessüm oluştu ve miniğimin güvende olduğunu bilerek gözlerimi kapattım. Ben hala babası her ittiğinde düşen o kızdım. Kendime verdiğim sözü tutamamıştım. ..... (Demir' den) Evden çıkarak direkt arabama doğru ilerlemiştim. Hızla otele giderek anneme bu güzel haberi vermek istiyordum. Eminm ki sevinçten havalara uçacaktı. Arabaya binerek emniyet kemerimi taktım ve arabayı çalıştırdım. Yan aynalardan Aybüke' nin hala içeriye girmediğini ve beni izlediğini fark ettiğimde yüzümde bir gülümseme oluştu. Gerçekten güçlü bir kadındı ve güzel. Gerçekten çok güzeldi. Daha fazla Aybüke' ye bakmadan arabayı çalıştırdım ve otele doğru ilerledim. Hepimizin kafasında olmasını istediği bir sürü şey olsa da çok belirsiz bir süreç vardı önümüzde. Her şeyi zaman gösterecekti, Her şey zamanla çözülecek ve rayına oturacaktı. Ancak hala merak ettiğim ve soramadığım şeyler vardı. Mesela Aybüke' nin ailesi neredeydi? Eve girdiğimizde çevreyi incelemiştim ama sadece Melek ve Aybüke' nin fotoğrafları vardı. Başka bir ebeveyn resmi görememiştim. Görüşmüyorlardı anladığım kadarıyla ama yine de bu durum kafamı kurcalamıştı. Ne olmuştu da bu kız Melek için varını yoğunu ortaya koymak, bu kadar güçlü olmak zorunda kalmıştı? Kafamdaki sorularla birlikte 15-20 dakikada otele varmıştım. Tam içeriye girecekken otelin kafesinde bizimkileri gördüm ve oraya doğru ilerledim. "Selamunaleyküm millet." diyerek mutlu bir sesle aralarına dahil oldum. "Aleykümselam" diyerek cevapladı hepsi birden. "Hoşgeldin oğlum gel otur sen de." dedi bu sefer sultanım. "Yok sultanım ben seni almaya geldim. Bugün bir yere davetlisin. Valizini falan alıp gidelim bence." Annem bir tahmini olduğunu belli eden heyecanlı gözlerle baktı gözlerime. "Ay Meleğime mi yoksa? Aybüke kızım mı davet etti?" "Aynen öyle sultanım git hazırlan hadi bekliyorum. Valizini falan ayarla 'Gidene kadar bende kalsın Hacer yeze.' dedi." "Ay hemen geliyorum." diyerek heyecanla kalktı ve bir üst kattaki odasına doğru gitti. "Esaslı kızmış bak. Ben de gideyim de yardım edeyim." diyerek kalktı babam da annemin peşinden. "Tabi baba yalnız bırakma karını." diyerek babama takılan Emre' yi "Bu akşam ayrı yatacaksınız ne de olsa." diyerek Eren tamamladı. Onların bu tavrına ben gülümserken babam ikisinin kafasına da birer şaplak attı. "Hadi lan ordan eşşek sıpaları sizi." dedi ve annemin peşinden gitti. "Yalnız abi senin de gelmen baya bir sürdü sanki." diyen Emre' yi yine aynı niyetteki ikizi Eren tamamladı. "Aybüke hanım abla da pek güzeldi. Ondan mı acaba ikiz?" diyerek oklarını bana çevirdiler bu sefer. "Bana bakın ikinizi de nezarete atarım görürsünüz abinize takılmak ne demekmiş." "Aman be abi sana da hiç takılamıyoruz." dedi Emre. "Takılmayın abim. Canınıza kastınız mı var?" "Yok abicim seviyoruz canımızı biz." dedi Eren. "İyi susun o zaman." dediğimde ikisi de kafasını sallamıştı. Hemen süt dökmüş kediye dönmüşlerdi daha doğrusu dönmüş gibi yapmışlardı. Birazdan yine gevezelik yapmaya başlarlardı. Zaten sabahtan beri doğru düzgün konuşmuyorlardı bile. Çok dayanmışlardı. "Neyse ben gidip annemin valizini alayım." diyerek masadan kalktım. "Tabi abi. Aybüke hanım abla beklemesin." diyen Emre' ye ters bakış attığımda ağzına fermuar çeker gibi bir hareket yaparak sustu. Onun bu haline kafamı ikiye sallayarak 'senden adam olmaz' bakışı attım ve merdivenlere doğru ilerledim. Ancak annemler benim gitmeme kalmadan gelmişti. Annemin elindeki valizi alıp babama döndüm. "Hadi baba vedalaş karınla da gidelim biz." "Bana bak büyük eşşek sıpası elimde kalırsın he." diyerek ardından anneme döndü. " Eh be gözümün nuru ne diye 3 tane erkek oldu bunlar? Başıma bela oluyorlar hep." "Aman bey ya bırak çocuklarımı rahat." dediğinde büyük bir zevkle onların bu sevimli tartışmasaını izliyordum. Yıllar geçmiş de olsa aynı bağlılıkla birbirini seven çok güzel bir çifttiler. Her zaman aralarındaki bu ilişkiye hayran olmuştum ve hala daha hayrandım. Babam anneme cevap verecekken ona engel oldum. Her ne kadar seyir zevki yüksek olsa da kız bizi bekliyordu. "Tamam baba sonra birbirinize kur yaparsınız. Kız bizi bekliyor ben annemi alayım." diyerek annemin valizini diğer elime aldım ve kolumu da annemin omzuna attım. Annem ise büyük bir keyifle bunu kabul etti ve kolunu belime sardı. "Hadi selametle." diyerek babamın yanından ayrıldığımızda arkamızdan söyleniyordu. "Eh be ne diye bunların hepsi kız olmadı?" Babamın son söylenmelerine karşı annemle göz göze gelip gülüştük. Uzun zamandır böylesi gerçek bir gülümseme görmemiştim yüzünde. Annem bugün yıllardır görmediğim kadar mutluydu. Arabanın yanına geldiğimizde annem arabaya binerken ben de valizi bagaja yerleştirdim. Ardından sürücü kolduğuna yerleşerek arabayı çalıştırdım ve yola çıktım. "Ay Demir, Aybüke kızımı sen zorlamadın dimi?" "Yok be sultanım. Kendisi istedi." Annem heyecandan durduğu yerde duramıyordu şu an. Onun bu heyecanına karşı yüzümde tebessüm ile yoluma devam ettim. Evin olduğu sokağa girdiğimizde Aybüke'lerin evinin önünde bir kargaşa olduğunu fark ettim ve hızla arabayı park edip arabadan indim. O sırada evden çıkan Melek koşarak kucağıma atladı ve sıkı sıkı boynuma sarıldı. O sırada gözüm yerde yatan kadınla kesişti. Yüzü gözü kan olmuştu ancak gülümsüyordu. Ardından gözleri Melek' e çevrildi ve yüzündeki tebessüm sönerken gözleri kapandı. Bir sürü olayla karşılaşmış olsam da şu an da bana kal gelmişti ve beni kendime getiren de Melek'in sesi oldu. "Demir abi, ablamı kurtar nolursun." Hızla kendimi toparlayarak Melek' i kucağımdan indirdim. Bu sırada bütün öfkemle karşıdan bizi izleyen adama baktım. Birazdan tabiri caizse ağzına sıçacaktım. "Meleğim sen arabaya bin tamam mı ben ablanı kurtarıp gelicem." dediğimde usulca beni onayladı ve arabaya geçti. Bu sefer anneme döndüm. "Anne ambulansı ve polisi ara. Ben adamı kenara aldığımda da Aybüke' nin yanına git." dediğimde beni onayladı. Zaten eski bir hemşire olarak devamında yapması gerekeni iyi biliyordu. Bu sefer sert bakışlarımla birlikte adama döndüm ve ona doğru ilerledim. Gözüm Aybüke' ye kaymak istiyordu ama bu adam her kimse onun icabına bakmam gerekiyordu önce. Annem Aybüke' yi hallederdi. Öfkemle ona doğru ilerlediğimi fark eden adam geri geri kaçmaya başlayınca adımlarımı hızlandırıp adamı yakaladım. Daha sonra hırsla duvara doğru savurup çenesine doğru bir yumruk attım. "Lan sen kimsin? Kimsin de kadına el kaldırıyorsun lan? Seni gebertirim lan orospu çocuğu?" Hem küfrediyor hem de adama yumruk atıyordum. Adam dengesini kaybedip yere düşünce yana doğru sürünüp hala güya var olan erkekliğinden ödün vermeden konuştu. "Sana ne be adam! Kızıma vururken sana mı sorucam? Gebersin orospu!" Adamın dedikleriyle üzerine doğru giden adımlarım duraksadı. Aybüke' nin babası mıydı bu adam yani? Dönüp Aybüke' ye baktım. Hala bilinci kapalı bir şekilde yatıyordu. Annem ona kalp masajı yapıyordu. Bu adam kızını öldüresiye dövmüştü. "LAN!! Lan sen kızına bunu nasıl yaptın?"diyerek adama döndüm ve bir tekme savurdum. "Lan piç insan kızına bunu yapar mı lan? Acımadın mı lan bu kıza?" Yakalarından tutarak tekrardan ayağa kaldırdım karşımdaki piçi. Bu sırada polis sirenleri de duyulmaya başlamıştı. Bunun üzerine piçi yine sert bir şekilde kaldırdığım yere ittim. Daha sonra annem döndüm tekrar. Masaj yapmayı bırakmıştı. Neden bırakmıştı? "Anne!! Noldu, niye bıraktın?" diyerek telaşla yanlarına gittim. "Ritim geldi oğlum. Ambulansın çabuk gelmesi lazım. Kızın vurmadık yerini bırakmamış şerefsiz herif." Annem bir yandan eli Aybüke' nin bileğinde diğer yandan da göz yaşlarını siliyordu. "Tamam annem geliyorlar." diyerek anneme sarıldım. Ardından arabada oturan Melek' e döndüm. Tam seçemesem de hala ağladığını tahmin ediyordum. Ambulan gelir gelmez Aybüke' nin kontrollerini yapmaya başladı ve annemden bilgileri aldılar. Ben de gelen polislerin yanına giderek kimliğimi çıkarttım. "Beyler bu adamı içeriye atın. Kızı bu hale getirmiş şerefsiz. Konuşmalarından da bulduğu ilk fırsatta daha kötüsünü yapabileceğinin sinyallerini veriyordu. Hanım efendinin babasıymış. Neden yaptığıyla ilgilenmiyorum böyle bir şeyin nedeni olmaz. Bu adamı içeri tıkın beyler sizden emirden ziyade ricamdır. Bu bizim insanlık vazifemiz. En azından bir kadını kötü sondan kurtaralım." "Emredersiniz komiserim." diyerek piçe kelepçeyi taktılar. Daha sora ekip otosuna bindirdiler. Polislerlen birisi yanıma geldi. "Komiserim kadını hastaneye götürüyolar daha sonra ifadesini almak için hastaneye geleceğiz." dediğinde omzuna vurarak "Tamam koçum." dedim. Tekrardan annemin yanına geçtiğimde Aybüke' yi ambulansa bindirmişler ve gitmek için hazırlanıyorlardı. Ambulans hemşiresine bakarak konuştum. "Siz gidin biz arkanızdan gelelim olur mu?" dediğimde hemşirenin beni onaylamasıyla Aybüke' ye son bir bakış atıp annemle arabaya ilerledik. Kapıyı açtığımda hala ağlayan bir Melek ile karşılaştım. "Meleğim gel kucağıma hadi annem. Ablanı doktora götürelim sonra onu iyileştirsinler olur mu?" Minik elleri gözlerindeki yaşı silerken annemin kucağına yerleşti. Ardından bende yerime yerleştim ve arabayı çalıştırarak ambulansın peşine takıldım. Bu sırada annem Melek'i sıkıca sarmış sırtını sıvazlıyodu. Melek' in ağlayarak söylediği şeylerle yutkunmakta zorlandığımı hissettim. "Benim ablam kırmızı sevmez Demir abi. Her yeri kıpkırmızıydı. Ablam kırmızı sevmez benim." diyerek daha fazla ağlamaya başladı. Bu sırada annemle göz göze geldik ve gözlerimi hızla yola geri çevirdim. Kendimi sıkmaktan çenem ağrımıştı. Babası böyle olan bir kızın kırmızıdan nefret etmek için fazladan bir sebebe ihtiyacı olmasa gerekti. Bu babayla yıllarca nasıl yaşamıştı bu kız? 'Al bakalım Demir Bey' dedim kendi kendime ' Aldın sorularının cevabını mutlu musun şimdi?' .Olmamıştım. Hiç mutlu olmamıştım. Keşke hiç öğrenmeseydim bu cevapları. İçimdeki kargaşaya hastaneye varmamız son verdi. Aybüke önce acilde muayene edildikten sonra odaya alındı. Bu sırada ben de babamlara durumu haber verdim ve onlarda yanımıza gelmek için yola çıktılar. Melek yorgunluktan annemin kucağında uyuyakaldı. Biz ise Aybüke 'nin yanında uyanması için beklemeye başladık. 'Uyan Aybüke.. Hepimizin sana ihtiyacı vardı unutma. Miniğinin sana ihtiyacı var.' |
0% |